1 Aralık 2014 Pazartesi

ÜCRET POLİTİKASININ YÖNETİMİN YOZLAŞMASINDAKİ ETKİLERİ




ÜCRET POLİTİKASININ YÖNETİMİN YOZLAŞMASINDAKİ ETKİLERİ

Veysi ERKEN
                                                                                                
            Değerli dostlar mevcut iktidar ücret politikası konusunda maalesef yanlışlar içindedir. 14 yıldır oyalanan akademik personele emekliliklerine yansımayacak bir düzenleme ile artış yapıldığı görülmektedir. Bu artış beni sevindirmedi. Zira yanlışlık devam etmektedir.
            İktidar partisinin en önemli yanlışı kendinden önceki iktidarların yanlışlığına düşmesi ve ücret konusunda parça pençik düzenlemeler yaparak vatandaşı mağdur etmesidir. Bu yanlış düzenlemeler sürekli yargı, asker ve üst yönetimin lehine diğer kesimlerin aleyhine gerçekleştirilmektedir.
            Bu bağlamda şunu rahatlıkla ifade edebilirim. Samimi iktidar personel düzenlemesini bir haftada meclisten geçirebilir. Muhalefet hayır diyemez.
            Toplu bir düzenleme ile bütün ücretliler rahatlatılmalıdır. Böyle bir düzenleme ile taban geçim belirlendikten sonra ücret makası fazla açılmamalı, yetki ve sorumluluk denkliği sağlanmalıdır.
            Bu konu çözümlenemezse yönetimdeki yozlaşmanın önüne geçilemez.
            Yozlaşma maalesef toplumu çökertecek noktadadır.
            Yozlaşmanın etkilerini yıllar önce dile getirmiştim. Üzülerek görüyorum ki, yozlaşma artmıştır. İşte o yazım.
“Bireylerin varlıklarını devam ettirmelerinin şartlarından biri “sosyal organizasyon”lardır. Sosyal organizasyonların başında ve diğer sosyal organizasyonların kuşatıcısı durumunda olan devlettir.
      Devlet denilen organizasyon,  bir topluluğun teşkilatlanmış birliğini ifade eden yapıdır. Bu yapının işleyişi kurallar çerçevesinde “insan”vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Organizasyonun işleyişinde yer alan  birim ve bölümler yapıyı oluştururlar. Birim ve bölümleri oluşturan personel vazifelerini bir ücret karşılığında ifa eder.
      “Ücret” bir iş, bir hizmet karşılığında verilen şey(Devellioğlu,1970) olarak tarif edilmektedir. Ücret karşılığında çalışanlara “ücretli” denilir. Ücretliler yürürlükteki mevzuata  göre “işçi”, “memur”, “sözleşmeli personel” ve “geçici personel” olarak kategorilere ayrılmaktadır.
     Muhtelif kategorilere ayrılan “işgören” (ücretli) nin  ortak özelliği ücret karşılığında  çalışmasıdır. Ücret “işgören”i bağımlı kılar ve bir kısın davranışının belirleyicisidir. Çalışma,dinlenme,eğlenme,seyehat, yiyecek,giyecek,barınma,vs. davranışlarında birey çalıştırana bağımlıdır.
     Bağımlılık sebebiyle “işgören”e verilecek ücretin tespiti organizasyonlarca gerçekleştirilir.Organizasyonların ücret normları  genel olarak “ücret”in tek taraflı veya iki taraflı tespiti biçimindedir.
     Ülkemizdeki ücret belirleme normlarının incelenmesinde genel olarak “işçi” ve “sözleşmeli personel”olarak tarif edilen işgörenlerin ücretlerinin iki taraflı mukavele ve pazarlıkla kararlaştırıldığı görülür. Bu tür ücrete “ecr-i müsemmine”denir(Devellioğlu,1970)
     İşçi ve sözleşmeli personelin dışında kalan işgörenin(memurun) ücretinin belirlenmesi kuralları tek taraflıdır. Genel olarak “memur” diye vasıflandırılanların ücreti   yürütme organınca tek taraflı bir şekilde tespit edilir. Bir başka deyişle memurun ücret tespitinde söz hakkı bulunmamaktadır.
     Ücret, işgörenin hayatında önemli rol oynar. Özellikle ücret dışında her hangi bir gelir kaynağı olmayan işgörenin maddiyatla ilgili bütün davranışlarının temel belirleyicisi eline geçen ücrettir.
     Ücretin, işgörenin davranışlarının belirleyicisi olması sebebiyle yönetimin işleyişini ve toplumun beşeri ilişkilerini büyük oranda etkilemektedir. Bu durumu Kınalızade  “Doğrusu devlet idarecilerine millet malının harcanmasında orta yolun (itidalin) tutulması en başta gelen zarurettir. Zira cimrilik ve fazla kısma, vazifelilerin ve askerlerin nefret ve bölünmelerine sebep olur. Gerektiğinde kendilerini ölüme atmalarına mani olur. İsraf da son derece zararlıdır. Lüzumsuz yere döküp-saçmak, fakat ihtiyaca rağmen devlet ve ordunun ihtiyaçlarını kısmak, devletin devrilmesine sebep olabilir”(Kınalızade,s.202) ifadesiyle açıklanmaktadır.
        Buradan hareketle geçmişte olduğu gibi günümüzde de ücret politikasının yönetimin işleyişini ve bireyin toplumsal davranışlarını büyük oranda etkilediği rahatlıkla söylenebilir. Ücretin günün şartlarına göre azlığı veya ücret yelpazesindeki uç değerler arasındaki büyük farklılıklar toplumun huzurunu zedeler.
        Toplumun huzurunu bozan ve yönetimin olumsuz işlemesine,ücretlinin yönetime olan güveninin sarsılmasına,  yönetimle birlikte toplumun yozlaşmasına yol açan unsurlardan biri olan ücret politikasının iki boyutu üzerinde durulması gerekir.
    1)Ücret yetersizliği
    2)Ücret dağılımındaki dengesizlik
     “Ücret” karşılığında çalışanların gelirleri yönetim olgusu ve toplum içindeki ilişkileri büyük oranda etkiler. Ücretin yetersizliği personeli istenmeyen tutum,tavır veya davranışa sürükleyebilir. Aynı şekilde ücret yelpazesindeki dağılımın dengesizliği organizasyonun huzurunu bozar.
    Ülkemizde takip edilen  ücret politikası ile hem ücret yetersizliği hem de ücret yelpazesindeki dengesizlik arttırmaktadır.
    “Asgari ücret” adı altında belirlenen miktar bırakın bir ailenin bir ay geçimini sağlaması, bir kişinin geçimini sağlayamamaktadır. Bu mantık insanları “ölüm”e terk etme anlayışından başka bir şey değildir. “Asgari ücret”le birlikte geliştirilen bir başka anlayış da “sendika”sızlaştırma politikasıdır. Bu anlayışı yaygınlaştıran yönetim “ücret”ini çift taraflı belirleyen kesimleri de “ölüm”e mahkum etmek istemektedir.
     Asgari ücret ve sendikasızlaştırma politikası ile birlikte  ücretin belirlenmesinde söz ve karar sahibi olmayan ücretlilerin,bir başka deyişle memurların üzerinde de oyunlar oynanmaktadır. Bu kesimin ücretlerindeki yetersizlik ve dengesizlik  had safhadadır.
     Fakirlik sınırının beşyüz milyonu aştığı bir dönemde yüz yirmi milyona mahkum edilen memurlar olduğu gibi milyarlarla ifade edilen ücretleri alan kesimler de söz konusudur. Bilhassa ücretleri merkezi hükümet tarafından tek taraflı bir şekilde belirlenen memurların maaş yelpazesindeki uç değerler arasındakı farkı milyarlarca liraya vardıran elli beş çeşit “tazminat” adı altında ödemeler söz konusudur (Star.14.07.2000) İş düzenini büyük oranda bozan bu mantık ancak “sömürgeleştirme” anlayışı ile izah edilebilr.
      Çarpıcı olsun diye yıllardır sürdürülen kötü ücret politikası için eski bir ücret tablosunu gözler önüne serelim. Günümüzde de varlığını devam ettiren  anlayış sonucunda pek çok kamu kurumunda “amir” emrinde çalışan “sendikalı çalışan”dan az ücret almaktadır.
    Yönetimin işleyişini ve bireyin toplumsal davranışını bozan ücret politikasının belirtilen iki boyutunu şu çarpıcı tablo güzel bir şekilde ortaya koymaktadır(Zaman,27.07.1994).
     94’ün ilk altı ayına göre bazı memurların maaşı:
    Memur(yeni)15/1                                2. 489.500
    Memur(10 yıl)7/1                                3.394.500
    Servis Şefi(15 yıl)4/1                           4.811.500
    Şube Md.(25 yıl)1/4                             9.189.500
   Gnl. Md.(25 yıl)1/4                              16.941.500
    Bazı alanlarda işçi ücretleri:
   Sıva Ustası(4 yıl)                                   11.670.316
   DSİ Sondaj İşçisi(16 yıl)                       14.054.256
   Köy Hizmetlerinde Şoför(22 yıl)          16.222.950
   Aşçı(2 yıl)                                              14.430.873
        Yıllardır ve ısrarla sürdürülmekte olan yanlış ücret politikasının meydana getirdiği yozlaşmanın sonuçları ortadadır. Tolumsal çöküntülere yol açan bu politikanın devlet yönetiminin  yozlaşmasına etkileri şu şekilde sıralanabilir.
      1.Memuriyet cazibesini kaybetmiştir. Cazibesini kaybeden memuriyeti ifa eden memurlarda verimlilik düşmüştür.
       2. Haksız kazanç yolları açılabilir. Özellikle, kamu görevlerinin ücretlerinin, hayatlarını idame ettirmeye yetmeyecek düzeyde olması haksız kazanç yollarından birisi olan rüşvet eğilimini arttırabilir(Aktan,s.54).
       3.Rüşveti meşrulaştırarak kolay kazanca yönelmek isteyenler sistemin çarklarını işlemez hale getirebilir. İnan, bu durumu “Türkiye’de vatandaş devlet yapısına taşınmayı bir mükellefiyet gibi görür. Korkmadan gitmesi ve gittiğinde saygı görmesi gerekir. Oysa giderken korkuyor, sonra da onuru yara alıyor. Bu insan idareye kırgındır; güveni yoktur. Dünyada en çok vesikalık fotoğraf ve resmi pul kullanan memleket biz. İnsanımız, otoriteye susamış kompleksli kimselerin poligondaki hedefidir. Herkes, sabahtan akşama kadar, paylaşmaktan zevk alır; tiryakisi olmuştur”(İnan,1993,s.118) ifadesiyle açıklamaktadır.
      4.-Kamu mallarının şahsi işlerde kullanılmasını yaygınlaştırabilir. Kendi işinde devlete ait mumu yakmayan zihniyetin yerine devletin malı deniz yemeyen...........diyerek kamu mallarını yağmalayanların artması bunun bir göstergesidir. Özellikle makam vasıtaları (uçak,araba) saltanatı bunun en bariz misallerindendir.
        5-.İşgörenler arasında kin ve nefret artabilir. Bilhassa ücret dağılımındaki dengesizlik kin ve nefretin artmasına sebep olabilir. İşçisinden az ücret alan bir genel müdürün durumu düşünüldüğünde kin ve nefrete yol açabilecek durum daha iyi anlaşılır.
        6.Ücret yetersizliği ve dengesizliği hukuka ve adalete olan güveni sarsar. Böyle bir durum sistemin tıkanmasına yol açar.
          Toplumda ve yönetimde yozlaşmaya yol açan ücret politikasının muhtemel sonuçlarını giderebilmek doğru teşhisten geçer. Ancak doğru teşhis yönetenleri doğru tedaviye ulaştırır. Bu genel kuralı Ebu’n-necib Suhreverdi “ülkede bir fitne (yozlaşma) bir karışıklık doğmuşsa hükümdarın, bunun gerçek sebeplerinin ne olduğunu incelenmesi ve kendisine itaatten vazgeçişin hangi temele yöneldiğini iyice bilmesi icap eder. Bu inceleme ve öğrenme sonunda fitneye sebep olan asıl şey ortadan kaldırılırsa fitne ve ihtilal ateşi de söner”(Suhreverdi,s.168)cümleleriyle açıklamaktadır.
      Sonuç olarak;  bütün organizasyonlarda yozlaşmaya sebep olan ücret politikasının günün şartlarına göre başta devlet olmak üzere bütün birimlerde yeniden gözden geçirilmesi bir zorunluluktur. Yönetimdeki yozlaşmaya  neden olan ücret politikasıyla ilgili bu tespitten sonra tedavi için şu tedbirler alınmalıdır.
     1)Kamu kesiminde işgören (ücretli)ler arasındaki kategorileşme ortadan kaldırılmalıdır.
     2)Kamu kesiminin tamamında ücret çift taraflı tespit edilmelidir. Sendikalaşmaya zemin hazırlanmalıdır.
     3)Ücret işgöreni haksız kazanç yollarına sevk etmekten alıkoyacak seviyede olmalıdır.
     4)Ücret yelpazesinin tespitinde kullanılan ölçütler yeniden belirlenmelidir.
     5)Haksız kazacı engelleyecek hukuki düzenlemeler süratle gerçekleştirilmelidir.
     6)Ücret dengesizliğine ve haksız rant ‘a sebep olan bürokratik yapı sadeleştirilmelidir. 15.07.2000”

KAYNAKLAR
AKTAN, Coşkun Can: Politik Yozlaşma ve Kleptokrasi, İstanbul 1992.
DEVELLİOĞLU,F.:Ansiklopedik Osmanlıca-Türkçe lügat, Ankara 1970
Ebu’n-necib Suhreverdi, Yönetenlerin Yönetimi Tercüman 1001 Temel Eser Serisi No:80,İstanbul Tarihsiz.
İNAN,,Kamran .:Devlet İdaresi,İstanbul 1993.
KINALIZADE Ali Efendi, Devlet ve Aile Ahlakı, Tercüman 1001 Temel Eser serisi No:69,İstanbul, Tarihsiz.
M.E.B.657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu,  Ankara 1985
 Zaman,27temmuz1994.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?