8 Eylül 2022 Perşembe

Fetöizm Şeytanlarının İhanetleri

 Fetöizm Şeytanlarının İhanetleri

Veysi ERKEN

E’la Gandhi ve Dünya Din ve Barış Konferansı (WCRP)’nın koordinatörü Saydoon Nisa Sayed hanımefendileri dinledikten sonra şu kanaate vardım. Türkiye’de İslami hayatı yıkmaya çalışanların başında “Müslüman görünümlü” alçak hainler gelmektedir.

Bu sebepledir ki yazıyı kaleme aldım.

Evet, Başörtüsü ve İslami hayat olmadan asla

Türkiye’de yaşayanların yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğu varsayıldığı halde “başörtüsü” ve diğer konular konusu neden halledilemiyor?

Yöneticilerin büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu düşünülen bir ülkede İslâmî şiar olan “başörtüsü” ve İslami yaşayış neden öcü olarak gösteriliyor?

Kısaca...

Toplumun yarısını oluşturan kadınlarla kimler uğraşıyor?

Niçin uğraşıyor?

Özellikle Güney Afrika’dan gelen Natal Organization of Women başkanı E’la Gandhi ve Dünya Din ve Barış Konferansı (WCRP)’nın koordinatörü Saydoon Nisa Sayed hanımefendileri dinledikten sonra bir kere daha anladım ki, bu konu ile ilgili sorunlar tamamen yönetimle ilgilidir.

Başörtüsünü drama dönüştüren ve yönetimle ilgili olan iki grup söz konusudur. Bu grupların etkisi kırılmadıkça İslam’la Müslümanlaşanların huzura kavuşmaları beklenemez.

Gerçekte iktidarı elinde bulunduran ve yönetimi etkileyen birinci grup kadını “meta” olarak görür. Onun için kadınların kişilik haklarından birisi olan  “hürriyet Alanları”nda kendilerini tatmin edecek tarzda görünmelerini ister. Tabii ki bu durum gayrı İslamiliği gerektirir.

Kadın onlar için zevklerin tatmin vasıtasıdır. Bu yüzden iffetin ve namusun simgelerinden birisi olan örtüye ve örtünmeye karşıdırlar. Daha doğrusu İslami olan ve olabilecek her şeye karşıdırlar.

İkinci grup ise toplumun değer yargılarıyla çatışma halinde olanlardan oluşur. Bunlar İslam ile ilgili olan her şeye ve her uyanışa düşmandırlar. Bir kısmı İslam kisvesine büründürülmüş ihanet şebekesinin parçasıdır.

Oligarşik özellikli olan bu grup kadının sahip olduğu değerleri yıkarak toplumu “Değerleri”ne yabancılaştırmak ister. Yani toplumu İslamsızlaştırmak.

Unutulmamalıdır ki, dün Fransız askerinin saldırısına maruz kaldığı için milletin işgale direnme sebebi olan başörtüsünü sorun haline getiren bu iki gruptur.

Özellikle ikinci grubun tahribatı sinsidir. Bazen sureta haktan görünürler.

İkinci grup asırlardır varlığını sürdürmekte olup örtüye karşı çıkış ve duruşlarını muhtelif kişi ve kurumları harekete geçirerek ifa eder.

İçine sızdıkları grup, cemaat ve kurumları harekete geçirerek ve toplumu pasifize ederek değerleri yıkarlar.

Bunun en tipik örnekleri malum cemaat (fetöizmin şeytanları*)  ve oligarşik çeteden oluşan bürokrasidir.

“Başörtüsü furuattır” zırvasının, başörtüsünün mecliste çözülüp atılmasının ve başörtülü eşlerinden ve inançlarından dolayı kurumlarından uzaklaştırılanlar için onlar disiplinsiz oldukları için atıldılar nitelemelerinin oluşturduğu tahribat meydandadır.

Bilinmelidir ki, bütün bu nitelemelerde bulunanlar gruplara sızan “gayrı Müslim” unsurlardır. Fetö şeytanları*

Bu grupların temel hedefi “gayrı Müslim” toplum oluşturmaktır. Vasıta kıldıkları kişilerin ekseriyeti bu senaryonun sahneleniş tarzından gafildir.

Evet!

Kadınlara yönelik işkence ve ayırımcılık boyutuna vardırılmış olan “başörtüsü” ve bütün Müslümanlar üzerindeki baskılar* yukarıda bahsettiğimiz grupların (fetöizm şeytanlarının*) eseridir.

Yıllardır “Başörtüsü”nü sorun ve çatışma alanı haline getiren bu zihniyetin tuzaklarına düşüldüğünden sorun çözülememektedir.

İktidar sahibi olduğu zannedilenlerce sorunun çözüleceğini zannetmek safdilliktir.

Bunun temel nedeni muktedir olamayan iktidarların “gerilim yaratmayalım” temeline dayanan ve korkularını ortaya koyan yaklaşımlarıdır.

Bilinmelidir ki, bu konular gerilim konusu değildir. Bu konular bir “insan hakkıdır ve tecezzi (alanlara ayırma) kabul etmez”. Başörtüsü ve diğer konular her alan ve her yer için çözülmeli ve gündemden çıkarılmalıdır.

Artık bu konuyu çözmenin zamanı gelmiştir demiyoruz. Zamanı geçmiştir bile.

Unutulmamalıdır ki, başörtüsü ve her fert için kendi inancına göre yaşaması bir insan hakkıdır. Kişiliğe bağlıdır ve devredilemez.

Ve bilinmelidir ki,

İnsan hakları devlet-birey ilişkisinin konusudur.

Özellikle devlet örgütünü oluşturan kurumların yönetimini elinde bulunduranlara sesleniyoruz.

Kurumlara sızan gayrı Müslimleri (fetöizmin şeytanlarını*) faş ediniz ve oyunlarını bozunuz.

Bu vebal omuzlarınızdadır.

Bu konu “konsensüs/uzlaşma” konusu değildir.

Bu konu “halka rağmen” diyen zihinleri, beyinleri tapınakçılara bağlı ittihatçı artığı oligarşik çete ile düşünülecek “konsensüs”  değildir.

Bu konu inanan Müslümanların konusudur.

Ve...

İnanan Müslümanlar haykırıyor.

Başörtüsü ve İslami hayat olmadan asla!

Selam ve Sabırla... 24.05.2005

 

Not: Bu yazı 2005 yılında yayınlandı. Sadece birkaç kelime değişikliği (* yıldızlı kısımlar) ve cümle ilavesi yapıldı.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?