“Kanun” Ne İçin Çıkarılır
Veysi ERKEN
“Kanun”lar niçin çıkarılır veya kanun hangi zeminde hazırlanmalıdır sorusu mutlak olarak cevaplandırılmaz ise hak ve hukuk kavramları anlam ve önemini kaybeder.
Tabii ki, öncelikle “KANUN” ne demek sorusunu cevaplandırmak gerekir. Sözlük anlamı olarak kanun “1. hukuk Yasa. 2. Geçerli olan kural: https://sozluk.gov.tr/ “
Türkiye’deki cari uygulamalar anlamında ıstılah olarak kanun “Anayasanın yetkili kıldığı organ tarafından bir şekilde ve bu ad altında tespit edilmiş bulunan genel, sürekli ve soyut hukuk kurallarıdır. https://sozluk.adalet.gov.tr/kanun” diye tarif edilir.
İster sözlük ister terim olarak ele alınsın kanun denildiğinde kurallar akla gelir.
Peki, bu kuralları kim vazedecek, kural vazetmenin zemini ne olacak?
Bu soruya cevap ararken iki zemin akla gelir. 1.Vahiy (tabii hukuk deniliyor) 2. Beşerin(insan) aklı.
Dolayısıyla beşeri kanun, insanlar tarafından ortaya konmuş olan kanundur. İlahi (Vahiy) kanun ise, zemini Allah Teâlâ tarafından belirlenmiştir.
Bu iki zemin doğru anlaşılmadıkça “kanun”ları tartışmanın anlamı olmuyor.
Bilindiği üzere beşerin(insan) aklı her zaman şaşabilir. Beşerin yetkilendirdiği kişi veya kurumlar her zaman toplumun veya bireyin hayatını zorlaştıran, iflas ettiren, mağdur ettiren “kanun”lar ortaya koyabilir.
Bunun binlerce misali vardır.
Özellikle vazedilen kanunlar inanç (bizim için İslam) ilkeleri ile çelişiyorsa kanun zulüm aracına dönüşebilir. Ticarette, toplumsal ilişkilerde, ailenin kuruluşu ve işleyişinde her zaman sıkıntılar, iflaslar karşımıza çıkabilir.
Bunun için diyoruz ki, kanun yapıcıların her zaman göz önünde bulundurmaları gereken zemin “vahiy” ve uygulamaları (sünnet) olmalıdır ki, insanımız huzur bulsun. Kısaca zemin vahyin sınırları olan “Hududullah” olmalıdır.
Aksi takdirde toplumsal bozulmalar, çürümeler, ailevi dağılmalar, cinayetler, ahlaksızlıklar, şiddet vs olumsuzluklar katlanarak artar.
Bu olumsuzlukların sadece bir misalini vermekle yetinelim.
Bilindiği üzere “aile hukuku” ile ilgili zaman zaman düzenlemeler yapıla gelmektedir. Tabii ki, kanunlar normal şartlarda ailenin birliğini ve huzurunu arttırsın diye yapılması düşünülür.
Ama maalesef bazen çıkarılan kanunlar ile mevcut şartları daha fazla bozacak bir nitelik taşıyabilir. Bunun tipi bir misali 6284 sayılı kanun ve türevleridir.
Bu kanun yürürlüğe girdiği zamandan beri şiddet, cinayet, boşanma, babasız veya anasız çocuk sayısı, gayrı meşru yaşama vs. azalmamış bilakis katlanarak artmış ve artmaya devam etmektedir.
Bu acı gerçeği maalesef mevcut kanunun çıkarılmasında olumlu oyu olan Şeref Malkoç da itiraf etmek mecburiyetinde kalmıştır. Ki kendisi Kamu Deneticisi sıfatını taşımaktadır.
Malkoç "Eşler tartıştığında kadın, karakola telefon açıp şikâyette bulunduğunda koca evden uzaklaştırma alıyor. Bu da öfkeyi ve kadına şiddeti körüklüyor. Biz eşleri barıştırmak yerine ayrılsın diye kanun çıkarmışız. https://sputniknews.com.tr/20190116/kamu-basdenetcisi-malkoc-esler-ayrilsin-diye-kanun-cikarmisiz-1037117860.html” bu büyük bir itiraftır.
Maalesef bu kanun “aile” hayatımızı tamamen perişan etmiştir.
Neredeyse “aile” kavramı ortadan kalkmıştır. “Aile” dediğimiz “yuva”yı kurmaktan bireyler kaçınır hale gelmiştir, beş milyona yakın insan “ev”den uzaklaştırılmıştır. Evlilik azalmakta, boşanma, şiddet, cinayet ve evlilik dışı birliktelik artmaktadır. Cinnet toplumuna dönüşmekteyiz.
Özetle ister ithal deyin, ister beşer aklı ile deyin fark etmez.
Mevcut kanuni denilen düzenlemeler bütün alanlarda mutsuzluğumuzu ve cinnet halimizi arttırmaktan, aile, ticaret, komşuluk münasebetleri, toplumsal ilişkilerimizi bozmaktan başka bir işlev görmüyor.
Umarım ki, kanun yapıcıları bu gerçeği görür, toplum bu tehlikeyi fark eder ve kanun koyucuları asli vazifesine zorlar.
Aksi takdirde bizler bu konuyu boşuna tartışır “havanda su dövmüş” oluruz.
Vahiy zemininde sorunlara çözüm üretebilmek için “tutsak zihin” ve “akademik bağımlılık”tan kurtulmak gerekir.
Kanun yapıcılar esaretten kurtulmazsa toplumu tahrip edecek daha çok kanun çıkarırlar.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?