Adalet ve Hakk
Veysi ERKEN Dr.
İslam bir nizamdır. Allah vahyettiği ile kâinatta var ettiği her canlının ve nesnenin konumunu adil bir şekilde belirlemiş ve uygulamalarda “hakk”ın tevzi edilmesini emretmiştir.
İslam nizamından sapanlar tabii ki, İslam’ı bir bütün olarak düşünmezler, parçalamayı düşünürler. Hz. Peygamber’in sav döneminden beri münafık ve müfsitler İslam’ı parçalamaya çalışmışlardır.
Günümüzde de münafık ve müfsitler aynı faaliyetleri sürdürmektedirler. Tabii ki günümüzün münafıkları Siyonist haçlı zihniyetinin köleleri olduklarında ifsad daha yoğunluklu olmaktadır.
Bu durumu bilenler İslam’ı vahiyle anlamaya ve yaşamaya çalışır, hak ve adaleti kaim tutar.
Ayetlerde; “Allah, hak ve adaleti ayakta tutarak, kendinden başka ilah olmadığını bildirdi; melekler ve ilim sahipleri de bunu ikrar ettiler. (Evet) O’ndan başka ilah yoktur; O mutlak güç ve hikmet sahibidir. Kuşkusuz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki hak tanımazlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah’ın hesabı çok çabuktur. Eğer seninle tartışmaya girerlerse, de ki: “Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah’a teslim ettim.” Ehl-i kitaba ve ümmîlere, “Siz de Allah’a teslim oldunuz mu?” de! Eğer teslim oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok, eğer yüz çevirdilerse, sana düşen yalnızca bildirimde bulunmaktır. Allah kullarını çok iyi görmektedir. Âl-i İmrân 18- 20”
“Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya karşı cömert olmayı emreder; hayâsızlığı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. İşte Allah, aklınızı başınıza alasınız diye size böyle öğüt veriyor. Nahl-90”
Nahl süresindeki ayet şu şekilde tefsir edilmektedir. “Sözlükte adalet, “Doğru hareket etmek, hakka ve hakikate göre hüküm vermek, eşit olmak, eşit kılmak” gibi mânalara gelen bir isim olup ahlâk ve hukuk terimi olarak, “bireysel ve sosyal yapıda dirlik ve düzenliği, hakkaniyet ve eşitlik esaslarına uygun şekilde davranmayı sağlayan bir erdem veya hukuk ilkesi” anlamında kullanılır. Aynı kökten bir masdar-isim olan adl kelimesi, “adaletli” anlamında Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri olarak da kullanılmaktadır. Adalet Kur’an-ı Kerîm ve hadislerde genellikle “düzen, denge, denklik, eşitlik, gerçeğe uygun hüküm verme, doğru yolu izleme, takvâya yönelme, dürüstlük, tarafsızlık” gibi mânalarda kullanılmıştır. Kur’an-ı Kerîm’de kıst kelimesi de yer yer adaletin eş anlamlısı olarak geçmektedir. Bununla birlikte adalet daha soyut bir kavram olarak kullanılırken kıst genellikle uygulamada hakkaniyeti ifade eder.
İslâm düşünürleri, kâinatın her alanında var olduğunu kabul ettikleri ve zaman zaman adl (adalet) kavramıyla da ifade ettikleri mükemmel nizamı, gerek her bir bireyin ahlâkî kişiliğinde, gerekse tabiatı gereği medenî varlıklar sayılan insanların birbirleri arasındaki münasebetlerinde yani toplumsal ve siyasal hayatta da bulunması zorunlu bir ilke olarak görmüşlerdir.
Ahlâk kitaplarında bireyin ahlâkî kişiliğinin gelişmesi için gerekli görülen dört temel erdemin sonuncusu adalettir; hatta adalet erdemi, hikmet, şecaat ve iffet şeklinde sıralanan diğer erdemleri de kuşatan bir fazilet olarak kabul edilir. Öte yandan, sosyal hayat, zorunlu olarak fertler arasında ortak münasebetler kurulmasıyla gerçekleşir. Ancak bu ilişkilerin, hem Allah’ın iradesine ve rızâsına hem de insanların iyiliğine uygun olarak sürdürülebilmesi için öngörülen şartların başında adalet gelir. Bu sebeple adalet, yalnız ahlâkî bir erdem değil, aynı zamanda hukukun da en temel ilkesi ve bütün yasalarda gözetilmesi gereken amaçtır. Adalet kavramı, aynı zamanda “eşitlik ve denklik” anlamını da içermektedir. Nitekim İslâm kültüründe eşitlik ilkesi genellikle adalet kavramıyla ifade edilmiştir. Ancak eşitlikte her zaman adalet olmayabilir. Meselâ “Çocuklarınıza verdiklerinizde adaletli davranınız” anlamındaki hadiste (Buhârî, “Hibe”, 12) adalet eşitliği ifade eder. Fakat genellikle sosyal adaleti emreden hükümlerde esas olan eşitlik değil dengedir. Çünkü insanlar gerek fiziksel gerekse zihinsel yetenekleri ve birikimleri bakımından farklı düzeylerde olduklarından böyle durumlarda eşitlikçi davranmak çok zaman haksızlık doğurur; hatta bazan eşitliğin ötesine geçmek (meselâ fedakârlık) adaletten de üstün bir erdem olabilir. https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Nahl-suresi/1991/90-ayet-tefsiri
Adalet kavramı ile bağlantılı olan “hakk” kavramı bütün alanları kapsar. Kolaylık olsun diye şu şekilde sıralanabilir. İslam’da Genel Haklar
Allah’ın hakkı -Şirk Koşmamak
Ebeveyn hakkı -İhsanda bulunmak
Çocuk hakkı- öldürmemek, fakirlik korkusu veya yanlı bilgi ile
Toplumun hakkı -Kötülüğe yaklaşmamak, toplumun ahlakını bozmamak
Hayat hakkı- bir nefsi(canlıyı) haksızca katletmemek
Yetim hakkı- malına yaklaşmamak
Tüketici hakkı- ölçü ve tartıda hile yapmamak
Çevre hakkı- harsı bozmamak
İnsan hakkı- kaldıramayacağı yükü yüklememek Eğitim, siyaset, vergi, aile
Selam ve Sabırla… 24.02.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?