Kalp Krizi Geçirdim, hayatın saniyesine hükmedemediğimize imanım arttı
Veysi ERKEN
Kalp krizi geçirdim ve hayatın saniyesine hükmedemediğimize dair imanım arttı.
Evet.
26 Şubat 2024 Saat 23.45 civarında Kudüs Fatihi Salahaddin Eyyubi dizisini seyrettikte sonra yatacağım sırada göğsümde birden bir ağrı belirdi ve acilen hastaneye dittim. Meğerse kalp krizi geçirmişim. Dualarınızı unutmayın, dualarda kalalım inşallah.
Bu hadise imanımı arttırdı. Gerçekten hayatın saniyesine hükmedemediğimiz bir hayatın içindeyiz.
İki damarımda tıkanıklık varmış ve hemen stend takıldı.
Şükürler olsun iyiyim. Ama bundan sonra daha az veya hiç paylaşım olmayabilir.
Biliriz ki, inanan için hayatın ve ölümün bir anlamı vardır kapılı handa. Her gün ölebileceğimizin şuurundayız inşallah.
Kalıcı durak değildir bu han. “Ölüm” gerçeği bizi “diri” kılıyor bu handa.
Hayatımızın anlamı ve gayesi kaymamalıdır. Dünyevileşmemeliyiz. Heva ve heveslerimizin kölelerine dönüşmemeliyiz.
Unutmamalıyız “hepimiz ölecek yaştayız”.
“Hiçbir kimse Allah’ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükâfatını isterse, ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız. Âlî İmran 145” ayetinin anlamını kaybetmedik elhamdulillah. ölüm bizim elimizde değildir.
Evet,
“Her canlı ölümü tadacak ve sonunda dönüp huzurumuza geleceksiniz. Ankebut-57” hesaba çekileceğimizin gerçeğini biliyoruz.
“Hiç kimse yarın ne elde edeceğini bilemez; hiç kimse nerede öleceğini bilemez; ama Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır. Lokman-34” hükmü caridir. Zaman bazen yavaş, bazen hızlı ilerler deniliyor.
Tabii ki, içinde bulunduğumuz halet-i ruhiye ve şartlar böyle bir duyguyu oluşturuyor diye düşünüyorum.
Hani merhum Necip Fazıl:
“Çaycı! Getir ilaç kokulu çaydan!
Dakika düşelim senelik paydan!
Zindanda, dakika farksızdır aydan. Karıştır çayını, zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin” diyor ya.
Zaman bizi eritirken “ölecek yaşta” olduğumuz gerçeğini aklımıza tutalım.
Geliniz “ölüm ve yaş” üzerine bir daha tefekkür edelim. Ölüme olumlu bakışımızla dirilelim. “Öldüren de O’dur, yaşatan da. Necm Süresi 44.” şuuruna dönelim.
Ve hepimizin ölecek yaşta olduğumuzun gerçeğini kabullenelim ki, hayatımız anlam kazansın.
“Sizi Allah yarattı, sonra da vefat ettirecektir. İçinizden, (sahip oldukları) bilgiden hiçbir şeyi bilmeyecek yaşa, ömrün en düşkün çağına kadar yaşatılanlar da vardır. Kuşkusuz Allah ilim ve kudret sahibidir. Nahl Süresi 70. Gerçeğinin farkına varalım
“Bilesiniz ki göklerin de yerin de hükümranlığı Allah’ındır. Yaşatan O’dur, öldüren O’dur. Allah’tan başka sizin için ne bir dost ne bir yardımcı vardır. Tevbe Süresi 116.”
Şöyle de: "Biliniz ki, kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm, muhakkak gelip size çatacaktır. Sonra akıl ve duyularla idrak edilemeyeni de edileni de bilen Allah’a döndürüleceksiniz, O da size yapıp etmiş olduklarınızı bildirecektir. Cuma Süresi 8. "
Var mısınız hayatımızı “hepimiz ölecek yaştayız” gerçeği ile ihya etmeye, gönülleri fethetmeye ve başta kendimize bu şuur üzere dünyaya nizam vermeye. Zihnimizi işgalden kurtarmaya, hafızamızı “Kur’an”la yenilemeye, “ölüm”ü anlamaya ve onunla hayatımızı diriltmeye
Bilelim ki, “ölüm”ü ve ölecek yaşta olduğunun farkında olmayan, unutan beşer “ölür”.
Bundan sonra daha az paylaşım. Dualarla buluşalım.
Selam ve Sabırla…29.02.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?