Ülkü, Ülkücü ve
Savrulanlar (CHP’lileşenler)
Veysi ERKEN
Fıtrat gereği her insanın (zihin
faaliyetleri yerinde, aklı başında) gayesi, emeli, ülküsü vardır.
Tabii ki, emeller kısa-uzun vadeli,
günlük, saatlik hatta dakikalık, şahsi veya umumi, ulvi veya süfli olabilir.
Ülkü bir hedefi gerçekleştirmek
içindir.
“Kamet” ve “istikamet”ine göre şekillenir.
Gaye ferdi değil de, umumu
ilgilendiriyorsa beşeri kaynaklı veya ilahi kaynaklı olduğuna göre farklılaşır.
Biz ülkü dediğimizde hep ilahi
kaynağa dayanan, “kamet” ve “istikamet”i belli olanı anladık ve yaşamaya
çalıştık, çalışıyoruz.
Ülkücülük anlayışımızın kolaylıkla
fehmedilmesi için aynı kamet ve istikamette olduğumuz merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun
mahkemede yaşadığı bir mükâlemeyi nakledeyim. https://www.youtube.com/watch?v=0yZ_23tDm4A
Mahkeme salonunda Hâkim - Muhsin Yazıcıoğlu mukalemesi:
Hâkim sorar:
Ülkücü kimdir?
Muhsin Yazıcıoğlu: Vahiyle alınmış emirleri hayata tatbik
eden kişidir...
Hâkim tekrar sorar:
En büyük ülkücü kimdir?
MuhsinYazıcıoğlu:
Hz. Muhammed Mustafa (sav)'dır.
Bu mükâlemeden anlaşılacağı üzere
bizim ülkücülük anlayışımız ilahi ilke ve kurallara dayanan ve bunlara hayatı istinat
ettirerek inşa etmeye çalışmadır. Ülkücü bu hayatı benimseyendir. Kendimizi
bildik bileli hep böyle bir ülküyü hedef edindik, “kamet” ve istikamet”imiz
buna göre şekillendi.
Kusurumuz, hatamız ve eksiğimiz
olabilir ve dahi olmuştur. Telafi etmeye çalıştık ve çalışıyoruz.
Ama Hz. Peygamber Muhammed Mustafa’yı sav daim olarak en büyük ülkücü
olarak gördük ve tebliğlerini, yaşayışını ve sünnetini tatbike çalıştık ve
çalışıyoruz.
Bu şekilde düşünüp yaşayan ve
yaşamaya çalışan herkesi “ülkücü”
olarak gördük ve gayretini gücümüz yettiğince destekledik. Bundan sapanlarla
yolumuzu ayırmış olduk.
Ülkücülük anlayışımız bu olduğu için
bütün mücadelemizde “Allah’ın birliğini
ve Hz. Peygamber’in risaleti”ni tartışma konusu yapmadık ve yapmayacağız.
Bize tebliğ edilen vahyi mutlak doğru olarak gördük ve görüyoruz. Hayatımız bu
ülküyü hedeflediği müddetçe anlamlıdır bizim için.
Bakış zaviyemiz bu olunca kurumlarımızın
ve liderlik anlayışımızın buna göre inşa edilmesi gerektiğine inandık.
Kurum ve liderleri kutsamadık.
Kurumlar amaç değil, araçtır.
Liderler vahye uygun davranmaya
çalıştıkları müddetçe takip edilir.
Aksi takdirde terk edilir.
Hayat anlayışımız budur.
Biz inanıyoruz ki, hayatımız ve
ölümümüz Allah’ın gücü dairesindedir. Öleceğiz ve hesap vereceğiz.
Onun için saniyesine hükmedemediğimiz bir hayat için fırıldak olmaya gerek yok diyoruz.
Peki, fırıldak yok mu içimizde.
Elbette vardır.
İçimizde her zaman münafık veya zamanla münafıklaşmışlar
olmuştur.
Hatta siyaset bunu gerektirir
diyerek savunduğu her şeyin tersini yapacak kadar savrulanlarımız olmuştur.
Savrulanlar siyaseti terk edip politikleşenlerdir. İkiyüzlü değil, çok yüzlüye
dönüşenlerdir. Bin bir surata dönüşmüşlerdir. Tam bir bukalemun gibi her renge
ve şekle dönüşenlerden olmuşlardır.
Bilhassa dünyevîleşenler, makam, mevkii
ilahlaştıranlar, şehvet ve servetin kurbanı olanlarda bunları görmek mümkündür.
Günümüzün savrukluğunu bununla izah
ediyoruz. Savrulmada rol oynayanlar vardır. Mesela Özcan Yeniçeri bunu şöyle
ifade etti. “Herşey aklıma gelirdi de
Meral’in Ülkücüleri HDP’ye vagon yapacağı daha da vahimi bir takım Ülkücülerin
bu vagona itirazsız bineceği aklıma gelmezdi”.
Aynen bizde diyoruz ki, Ülkü “kutup yıldızı” gibidir. Nirengi
noktası olmaktan çıkarılırsa “kamet”
ve “istikamet”ten sapmalar olur.
Politik olarak bakacak olursak bugün
sapıp CHP zihniyetiyle aynileşenleri daha iyi tahlil ederiz ve ona göre
konumlandırırız.
Dünyevi bir menfaat için bir değil
binlerce takla atan eskimiş dostları görüyoruz.
Hani bir çorap reklamı vardı.
Eskidiler, savruldular ve yerlerine
yeni çoraplar ikame edilme söz konusu oldu.
“ben O’yum”
yerine “ben artık O değilim”
diyorlar.
Yeni bir “Ben”e kavuştular.
Yeni “Ben”lerini Merhum Türkeş şöyle tanımlıyordu.
“CHP, zulüm ve İşkence partisidir.
Türk milleti, CHP’yi ebediyen muhalefete mahkûm edecektir. 03.05.1977”
CHP sadece zulüm ve işkencenin
merkezi değildir elbette, İslâmi değerlerin dışında her şeyin merkezidir.
İnanmayalar hiç olmazsa 70’li yıllardan itibaren CHP’yi ve CHP’lilerin eylem ve
söylemlerini incelesin.
Devlet bahçeli günümüzde bu zihniyeti
şu şekilde özetliyor. “CHP-HDP-İP şer bir amacın sacayağıdır”
Hâsılı kelam “secde-i rahman”da
birleşebilenler “kamet” ve “istikamet”lerini muhafaza ederek ülkü, ülkücü ve en
büyük Ülkücülüyü doğru anlayarak hayatlarını ve mücadelelerini yaşamaya
çalışıyorlar.
Bu ülküyü kaybedenler ise savrularak
CHP zihniyetinin bir aparatı konumuna düşmüş oldular.
Savrulanlara diyorum ki, geliniz “eski dost olunuz, eskimiş dost değil”.
Bilinmelidir ki, hata ve yanlıştan
vazgeçmek, asla rücu bir fazilettir.
Pil tükenmeden gelin aslınızı, kamet
ve istikametinizi bulunuz.
Şer zihniyetin aparatı olmayınız.
En büyük ülkücünün sancağı altında
gölgelenenlere ve bu gölgelikte gönülleri birleşenlere selam olsun.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?