Dostluk Soğan Tarlasını Satmamayı Gerektirir
Veysi ERKEN Dr.
Hayatımızı ve beşeri münasebetlerimizi Kur’an-ı Kerim ve tebliğcisi Hz. Peygamber’in sav. Sünneti zemininde tanzim etmekle mükellefiz.
Dostluk anlayışımızda bu çerçevede hayat bulmalıdır. “Farsça’da “seven, sevgili, yâr” anlamındaki dost kelimesinden gelen dostluk İslâmî literatürde sadâkat, uhuvvet, meveddet, sohbet gibi değişik kelimelerle ifade edilmiş, ayrıca velî ve refîk kelimeleri başka anlamları yanında “dost” mânasında da kullanılmıştır. … Âyetlerin çoğunda insanlara, müminlere ve Peygamber’e yardımcı olacak, onları koruyacak, bağışlayacak, karanlıklardan aydınlığa çıkaracak olan gerçek dostun Allah olduğu, insanların bu anlamda Allah’tan başka dostları bulunmadığı ifade edilmekte, böylece onların gerçek ve ebedî dost olarak Allah’ı bilmeleri, O’na dayanıp güvenmeleri öğütlenmektedir. Ayrıca dinî ve ahlâkî zihniyetin beşerî ilişkiler üzerindeki etkileri dolayısıyla kâfirlerin, zalimlerin, Yahudi ve Hıristiyanların sadece birbirlerinin ve şeytanın dostları olabilecekleri bildirilir; “Sizin dostunuz Allah, O’nun elçisi (Hz. Muhammed) ve iman edenlerdir” denilir (el-Mâide 5/55). Başka bir âyette, “Ey inananlar! Eğer iman yerine küfrü beğenip tercih etmişlerse babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost kabul etmeyiniz” (et-Tevbe 9/23) meâlindeki ifadelerle dostlukların tesisinde kan bağı yerine inanç birliğinin esas alınması gerektiği vurgulanmıştır. Allah’ın inananların dostu olduğunu bildiren âyetlerin çoğunda velî kelimesinden sonra nasîr, şefî‘, vâk, hamîd, mürşid gibi sıfatlara veya benzer mânalar ihtiva eden ifadelere yer verilerek dostun sevdiği için bir yardımcı, koruyucu, kurtarıcı, yüceltici, iyiliğe yöneltici olması, bu şekilde dostluğun sevgiye dayanması ve pratik ahlâkî sonuçlar doğurması gerektiğine işaret edilmiştir. https://islamansiklopedisi.org.tr/dostluk
Bu tariflerden anlıyoruz ki dostluk birbirini satmamayı gerekir. Dostların birbirini satmayacaklarını bir hikâyede temsil edilir.
Mevlana Celalettin Rumi’ye atfedilen bir hikâye vardır:
“Baba ve oğul konuşuyorlarmış.
Babası oğluna sormuş,
“Senin kaç tane dostun var?”
Oğlan cevap vermiş: “Ohooo, yüzlerce...”
Babası, oğluna açıklamış.
“Bak oğlum” demiş, insanın bir sürü arkadaşı olabilir ama yüzlerce dostu olamaz. Dost dediğin diğer arkadaşlara benzemez. İnsanın hayatı boyunca ancak bir ya da iki tane dostu olabilir.
Oğlan “Saçma” demiş. “Benim bir sürü dostum var ve hepsi beni sever ve her zaman bana yardıma koşacaklarına eminim.”
“Öyle mi” demiş babası? “O zaman gel seninle bir tecrübe yapalım.”
Adam bir koyun kesmiş bir çuvala doldurmuş. Çuvaldan kanlar akıyormuş. “Şimdi git” demiş, “Bu çuvalı arkadaşlarına götür ve onlardan yardım iste. Çuvalı birlikte bir yerlere gömün.”
Oğlan çıkmış yola, bir arkadaşının kapısını çalmış, arkadaşı elindeki kanlı çuvalı görünce çocuğun yüzüne kapıyı kapatmış. Başka arkadaşları bir daha onlarla konuşmamalarını, görüşmemelerini rica etmişler. Çünkü hepsi çuvalın içinde bir ceset olduğunu sanmış.
Oğlan, yüzü allak bullak olmuş bir halde babasına dönmüş ve olanları anlatmış. Babası “İşte senin arkadaşlarının dostluğu bu kadardır. Şimdi al bu çuvalı benim dostuma götür.” demiş.
Oğlan tekrar sırtlamış çuvalı, düşmüş yola. Babasının dostu kapıyı açıp, oğlanı ter içinde, elinde kanlı bir çuvalla görür görmez etrafa şöyle bir bakmış ve hemen almış içeriye. “Sen Ahmed’in oğlusun değil mi?” demiş? “Evet” demiş oğlan. “Ver elindekini” diyerek çuvalı almış. Arka bahçeye çıkarmış, arka bahçede bir çukur kazıp çuvalı gömmüş. Oğlana su ikram etmiş. Bu arada yetmemiş, gömdüğü yer belli olmasın diye soğan ekmiş oraya.
Oğlan ben artık gideyim demiş. Adam da babana söyle “soğan Tarlası”na gözüm gibi bakarım demiş. Oğlan gitmiş babasına durumu anlatmış, “Gerçekten senin dostun varmış benim ise sadece sıradan arkadaşlarım…” demiş.
“Yooo bitmedi” demiş babası; “Şimdi tekrar git, dostumun kapısını çal ve açar açmaz yüzüne okkalı bir tokat yapıştır.” Oğlan “Olur mu hiç öyle şey!” demiş. Babası “Olur olur, ancak o zaman anlayacaksın dostluğun ne demek olduğunu.” diye cevap vermiş.
Oğlan çaresiz, utana sıkıla tekrar düşmüş yola. Kapıyı çalmış. Babasının dostu kapıya çıkar çıkmaz da “Babamın size iletmek istediği bir şey var” demiş. “Nedir o?” demeye kalmadan oğlan okkalı bir tokat yapıştırmış babasının dostunun suratına. Üzülmüş bir yandan da, nasıl vurdum diye.
Babasının dostu demiş ki, “Benim de babana iletmek istediğim bir şey var... Söyle o babana biz bir tokada satmayız, koskoca soğan tarlasını!”
İşte böyle. Oğlan o zaman anlamış dostluğun değerini ve babasının “Yüzlerce arkadaşın olacağına bir dostun olsun yeter” derken ne demek istediğini...”
Hâsılı kelam gerçek dostum Allah ve Resulüdür.
Beşeri anlamda sahi dostlarımız, Halillerimiz, velilerimi var mı?
Yoksa arkadaşlarımız ve refiklerimiz mi var?
Hiç olmazsa arkadaşlarımız ve refiklerimiz muhiblerimiz olsun.
Selam ve Sabırla…22.05.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?