“Ölüm” Hayatımızın Neresinde?
Veysi ERKEN
Zihinlerimiz işgal altında.
Kırıma uğramış, Adeta bir soy kırım.
Kelimelerimiz ve cümlelerimiz yok edildi. Hafızamız (hard disk) bize ait
olmayanlarla dolduruldu.
Adeta yok edildik.
Kitabımız “Kur’an”ı ve onun uygulaması olan “sünnet”i kaybettik.
“Hikmet”
yitik, “gönül” mahzun oldu.
Akıl “önerme”siz kaldı. Yolunu şaşırdı, çıkmaz yollara saptı. Akıl
şaştı, şaşırttı.
Çeviri kitabıyla, sinemasıyla,
tiyatrosuyla, sanatçı denilen zerzevatla, yazar- bozarıyla, oyunuyla
kaybettirildi “hikmet”imiz, işgal
edildi “gönlümüz”
.
Kısaca her şey ve her araç kullanılarak zihinlerimiz işgal edilmiş, hafızamız
mezbeleliğe dönüştürülmüş ve hayata ve ölüme bakışımız değiştirilmiştir. Hayat
ve ölüm hikmeti gönlümüzden, aklımzıdan, tefekkürümüzden çıkarılmıştır, ortadan
kaldırılmıştır.
“Hayy” mıyız? “Mevta” mıyız?
Belli değil bu dünyada.
Dünyanın geçiciliğine vurgu yapıyordu
ozanımız.
“İki
Kapılı Bir Handa
Gidiyorum Gündüz Gece” diyordu Âşık
Veysel.
Hayatımızı ve ölümümüzün bir anlamı
vardı iki kapılı handa.
Kalıcı durak değildi bu han. “Ölüm”
gerçeği biri “diri” kılıyordu bu handa.
Zihnimiz işgal edildi.
Hayatımızın anlamı kaydı.
Artık ölüm bizim için bir yokluk.
Uğrunda yaşayacağımız ve ölebileceğimiz bir “ ölüm” gerçeği, hayali ve gayemiz
de yok.
Ölümler bize bir şey anlatmıyor.
Geçmişimize bakalım “yaşatmak için
ölümü göze alıyorduk”.
Dünyaya bunun için hükmediyorduk.
Rabbulalemin bize bunun için “kudret” veriyordu.
Fütuhat müyesser oluyordu.
Gönülleri fethediyor ve ihya
ediyorduk ölüme bakışımızla.
Ya şimdi.
“Hiçbir kimse Allah’ın izni olmadan
ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse,
kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükâfatını isterse, ona da ondan
veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız. Âlî İmran 145” ayetinin anlamını
kaybettik.
Sanki ölüm bizim elimizde. Bedenen yok olsak bile yok olmayacağımızın
şuurunu kaybettik.
Evet, “Her canlı ölümü tadacak ve
sonunda dönüp huzurumuza geleceksiniz. Ankebut-57” bedenen ölsek bile hesaba
çekileceğimizin gerçeğini kaybettik.
Ölüm şeklini, zamanını ve yerini
bile seçmeye kalkıştık şuursuzca.
“Hiç kimse yarın ne elde edeceğini
bilemez; hiç kimse nerede öleceğini bilemez; ama Allah her şeyi bilir, her
şeyden haberdardır. Lokman-34” hükmünü unuttuk.
Ölmeliydik şuursuzca.
Hâlbuki “hayy”lığımız için "Ölmeden önce ölünüz" düsturu vardı diriliğimizde.
Yaşamak
ve yaşatmak için ölmek.
Her
güzelliği yaşamak ve yaşatmaktı hedefimiz ve emelimiz. Çünkü biz, “Allah yolunda öldürülenler için "ölüler"
demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz. Bakara-154”
gerçeğine inanıyorduk.
“Hayy”
gerçeği.
“Hayy”dan ve “hayat”tan koparıldık.
“Hayy” ve “Hu”yu bilemez hale geldik. Halbuki imtihanı kazanmak için
“Hayy”dan, “Hu”ya gidiyoruz hesap
vermeye.
Maalesef
hesap,
kitap ve mizan unutturuldu.
Zihnimiz
işgal edildi.
Öldük.
Ceset olduk. Boş kütük gibi
Geliniz
“ölüm” üzerine bir daha tefekkür edelim. Ölüme olumlu
bakışımızla dirilelim. “Öldüren de
O’dur, yaşatan da.Necm Süresi 44.” şuuruna dönelim.
“Sizi
Allah yarattı, sonra da vefat ettirecektir. İçinizden, (sahip oldukları)
bilgiden hiçbir şeyi bilmeyecek yaşa, ömrün en düşkün çağına kadar yaşatılanlar
da vardır. Kuşkusuz Allah ilim ve kudret sahibidir. Nahl Süresi 70.
Gerçeğinin farkına varalım
“Bilesiniz ki göklerin de yerin de
hükümranlığı Allah’ındır. Yaşatan O’dur, öldüren O’dur. Allah’tan başka sizin
için ne bir dost ne bir yardımcı vardır.
Tevbe Süresi
116.”
“Aranızda ölümü biz takdir
ettik; sizi benzerlerinizle değiştirmemiz ve bilemeyeceğiniz bir şekilde sizi
yeniden var etmemiz hususunda bizim önümüze asla geçilemez. Vakıa Süresi 60-61. “
Şöyle de: "Biliniz ki, kendisinden kaçıp
durduğunuz ölüm, muhakkak gelip size çatacaktır. Sonra akıl ve duyularla idrak
edilemeyeni de edileni de bilen Allah’a döndürüleceksiniz, O da size yapıp
etmiş olduklarınızı bildirecektir.
Cuma Süresi 8. "
Var
mısınız hayatımızı “ölüm” gerçeği
ile ihya etmeye, gönülleri fethetmeye ve başta kendimize olmak üzere dünyaya
nizam vermeye. Zihnimizi işgalden kurtarmaya, hafızamızı “Kur’an”la yenilemeye,
“ölüm”ü anlamaya ve onunla hayatımızı diriltmeye
Bilelim ki, “ölüm”ü unutan “ölür”.
Selam ve Sabırla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?