Seçtiklerini Denetle/ murakabe et
Veysi ERKEN
Yönetim faaliyetlerinin başarısı ve toplumun mutluluğu için denetim şarttır. Genel anlamda yasama, yürütme ve yargı alanlarından bahsedilir ve denetim/ murakabe unutturulur. Esasında yönetimde “murakabe” yöneten ile yönetilenin birbirini denetlemesini ifade eder ve yönetim faaliyetleri için gereklidir. Ancak mevcut yönetim anlayışında bundan kaçınılır.
Gerçekte ise en önemli husus denetimdir/murakabedir ve olmalıdır ki, yönetenler kendilerini “la yüs’el” olarak görmesin. Bu anlayışın temelinde Allah’ın her şeyi gözetleyen (rakîb) olduğu anlayışı yatar. https://islamansiklopedisi.org.tr/rakib
Murakabenin doğru bir şekilde oluşturulması ancak Kur’an ve sünnet zemininde mümkün olur. “Ey mü’minler! İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan seçkin bir topluluk bulunsun. İşte onlar, doğru ve kalıcı yatırım yapıp kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Âl-i İmran-104” “Onlar Allah’a ve âhiret gününe inanır, iyiliği teşvik edip kötülükten sakındırır ve hayır işlerde birbirleriyle yarışırlar. İşte bunlar, sâlih kullardandır. Âl-i İmran-114” “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostu ve yardımcısıdırlar. İyiliği emir ve tavsiye eder, kötülüklerin önünü almaya çalışırlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederler. İşte onlar, kendilerine Allah’ın merhametle muâmele edeceği seçkin kimselerdir. Şüphesiz ki Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır.Tevbe-71 “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17) ayetleri ve hadisi bize yol ve yöntem belirler.
Denetim herkesin görevi olmakla birlikte yönetem olarak “kötülükleri el ile değiştirmenin yöneticilerin, dil ile değiştirmenin âlimlerin; kalp ile değiştirmenin de bunlara güç yetiremeyen zayıfların, avamın görevi olduğunu söylerler. Böylece, her seviyedeki Müslüman’a düşen bir vazifenin bulunduğu ortaya çıkmış olur. Bununla beraber, her seviyedeki insan, bunların hangisine güç yetirirse onu yerine getirir de denilmiştir. Müslümanlar, bu görevleri yerine getirecek bir yapıyı kurmak zorundadırlar. Çünkü, İslâmî hassasiyetlere sahip bir yönetim kadrosunu, doğruyu ve yanlışı, iyiyi ve kötüyü öğretip öğütleyecek ilim erbabını ve bu hususlarda duyarlı bir halkı yetiştirmedikçe, vazifelerini yapmış sayılmazlar. https://www.islamveihsan.com/kim-bir-kotuluk-gorurse-onu-eliyle-degistirsin-hadisi.html
Toplumda iyiliğin hâkim olabilmesi için “seçtiklerimizi ve seçtiklerimizin atadıklarını denetleme” anlayışını yazılı hukuk kaidesi haline getirmemiz gerekir.
Seçtiklerini denetle anlayışı elzem ve ehemdir. Buradan hareketle diyorum ki, yöneticilerimizi “denetimsizliğin cazibesi”nden kurtarmamız gerekir ki, toplumda kötülükler revaç bulmasın.
Yaklaşık 22 sene önce yazdığım “denetimsizliğin cazibesi başlıklı yazımı paylaşayım bari. “Herhangi bir kuruluşta yönetime gelenleri (ister seçimle, ister atama ile olsun) en çok cezbeden husus “denetimsizlik”tir.
Kendini “la yüs’el” olarak görmeye başlayan yönetici yönetilenlerden gelebilecek denetim yollarını kapalı tutmaya alışır.
Bu zihniyetin Türkiye’deki bütün yöneticilerde varit olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Hiçbir yönetici yönettiği veya yönetimiyle ilgili olan kişiler tarafından denetlenmeyi istememektedir. Demokratik olmayan bu zihniyet asırlardır benliğimizi kemirmekte ve yönetilenlerin huzurunu ortadan kaldırmaktadır.
Denetimsizlik bir cazibedir demokrasiden nasibini almayan yöneticiler için. Bu cazibe nedeniyledir ki, her türlü “munker”i işleyebilmektedirler. Hâlbuki bizim kültürümüzde/İslamî anlayışta iyiliği emretme kötülükleri nehyetme ilkesi vardı bir zamanlar. Bu ilke yönetilenlere denetim hakkı tanımaktaydı.
Mevcut yapılanmada pisliklerin üstünü örtmenin en kestirme yolu yönetilenlerin “denetim”ini ortadan kaldırmaktır. Hatta yönetilenlerden denetim yapmak isteyenleri hainlikle suçlayarak ortalığı güllük gülistanlık göstermek de bu işin cabası.
Denetimsizliğin cazibesi yöneticilerimizi o kadar sarmış ki, bunu bir ilke olarak görmeye başladılar. Hatta utanmasalar “demokrasi”nin bir ilkesi olduğunu ileri sürecekler. Denetimsizlik hastalığı tavandan tabana kadar bütün yönetim kademeleri için geçerlidir.
Öğrencilerinden para isteyen bir okul müdürüne paranın nereye harcanacağı suali yöneltilemez. Velinin böyle bir hakkı(!) yoktur. Aidat ödeyen bir dernek veya vakıf üyesi yönetimin icraatlarını denetleyemez, aksi takdirde hemen ihrac edilir.
Denetimsizlik sadece gönüllü kuruluşlarda mı?
Elbette ki hayır...
Demokrasinin vazgeçilmezleri sayılan partiler için de geçerlidir bu ilke. Yöneticiyi denetlemeye çalışan üyenin kellesi istenir. En kestirme yol ihraçtır seçilmiş diktatörler için. ….
Denetimsizliğin en cazip olduğu alan hiç şüphesiz kamu hizmetinin gerçekleştirildiği alanlardır. Bakmayın "kamu hizmet alanları" dendiğine.
Güzel ülkemde kamu hizmet alanları kamuya kapalıdır. En azında kapalı tutulmaya çalışılır atanmış diktatörlerce.
Kamu hizmet alanlarında yöneticilik yapanların tamamı kendilerini “la yüs’el” olarak görür.
Denetimsizlik giriş kapısında başlar. Buradan geçemezsin sesi yükseldiğinde her şey durur.
Neden geçemezmişim sorusunun bir tek cevabı vardır o kapıda. Geçemezsin dedik ya hemşerim.
Evet, yönetilen geçemez ve neden geçemediğini bilemez. Bilmeye ve kapıdakini denetlemeye çalıştığında en hafifiyle memura hakaretten kendini mahkemede bulur.
Yönetim kademeleri yükseldikçe denetimsizlik oranı paralel bir şekilde artar. Üst katmanlarda her şey kapalı kapılar ardında gerçekleştirilir.
Yönetimde halk yoktur. Soygunlar, hırsızlıklar, ihale yolsuzlukları, hortumlamalar ve mafyavarî ilişkiler hep kapalı kapılar ardında gerçekleştirilir. Halk soramaz yöneticilere nelerin yapıldığını. Sormaya kalkışanlara hemen “hadd” bildirilir.
“Âli menfaat” teranesi hep ileri sürülür denetimsizliği sağlamak için. Hep “büyüklerimiz bilir” yutturmacası yutturulur yönetilenlere milletin mallarını höpürdetmek için.
Evet.
Denetimsizlik cazibeli bir hastalıktır.
Halkın ve demokrasinin olmadığı, yok sayıldığı yerlerde her türlü hortumlama ve soygun “âli menfaat” örtüsüyle kaçırılır halkın denetiminden “tapınak şovalyeleri” tarafından.
Bu hastalığın çaresi var mıdır?
Elbette.
Çare, her kademede ve her yerde “birey”in kendi hakkını savunması ve ilişkili olmak zorunda olduğu alandaki yöneticileri denetlemesi ve sorgulamasıdır.
Çare, denetimsizliği oluşturan ilkeleri ortadan kaldırmaktır.
Çare, yöneticilerin “la yüs’el” olmaktan çıkarılmasıdır. Çare her alanın insanileştirilmesi ve İslamîleştirilmesidir. 07. 01. 2001.
Selam ve Sabırla... 06.06.2023
NOT: Yazı iktisadi piyasa ve her alan için de geçerli olduğundan değişikliğe gidilmemiştir. Bilindiği üzere “vahşi kapitalizm” anlayışında “denetim” asla istenmez. Sömür sömürebildiğin kadar, altta kalanın çıksın, komşum aç kalsın ben tıksırınca ve geberinceye kadar zıkkımlanayım vs. anlayışı geçerlidir. Piyasadaki sıkıntı ihtikâr, stokçuluk, fırsatçılık vs. kapitalist anlayışın neticesidir. Denetime düşman olan anlayış hâkimdir maalesef. Haydi, bu anlayışla okuyalım yazıyı.
Nasıl yazı tazeliğini koruyor mu?
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?