4 Haziran 2023 Pazar

Sevindim mi?

 Sevindim mi?

Veysi ERKEN

Dün Başkanlık töreni yapıldı. “Türkiye Yüzyılı”na damga vuruldu. Törenin yapıldığı saatlerde müzmin muhalife dönüşmüş fikren ve zirken eski/ekşimiş birkaç dost aradı.

“Sevindin mi?” diye kinayeli bir şekilde sordular.

Evet.

Rabbulalemin beni sevindirdi diye cevap verdim. Allah hesabî değil, hasbî olduğum için beni sevindirdi.

İnşallah eskimiş/eskitilmiş dostlar da tefekkür ve nedamet eder, yüzlerini güneşe değil hakka çevirir ve Ebucehilin yolundan değil hakkın yoluna yönelerek sevince iştirak eder diye de dua ettim.

Evet.

Töreni seyrederken şunu bir kere daha fark ettim. Seçim sıradan bir seçim değildi. Bir tarafta “küresel çete” ve “avane”leri öbür tarafta ilayı Kelimetullah için nizamı âlem ülküsüne inanmışlarla onları sevenler.

Törene iştirak edenleri tahlil ettiğimizde bunu görmek mümkün.

Düşünün seksen civarında ülkenin temsilcisi alandan. Mazlum coğrafyaların insanları sevinç sahasında. Batının/ batılın elemanları ve Türkiye’deki avaneleri, elemanlar, taşeronları, şeytanları yok ortada. Kahırlarından ötürü çekilmişler inlerine, yeni tuzaklar kurmak için.

Evet.

Bu manzara karşınında sevindim ve sevincim katlandı.

Bu sevincimi ihsan eden Rabbulalemindir. Şahsımdan kaynaklanan bir şey değildir.

Ayette “Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki, Biz seni onlara bekçi göndermedik; sana düşen sadece tebliğdir. Doğrusu Biz insana katımızdan bir rahmet tattırırsak ona sevinir; ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse işte o zaman görürsün ki insan gerçekten pek nankördür. Şûrâ-48”

Ben ve benim gibi düşünenler Hz. Peygamber Mustafa’nın sav yolunu yol edinmeye çalıştık ve çalışıyoruz. Vazifemiz sadece “tebliğ”dir. Bizler toplumun “bekçileri” değiliz. Bizlere bir rahmet tattırıldığında seviniriz. Kendi ellerimiz ve amellerimizle kötülük yapıp nankör olanlardan olmak istemeyiz. İnşallah kötülerden ve kötülüklerden uzak dururuz, Allah bizleri şerlerinden muhafaza eder.

Evet, sevindim ve eminim ki benim gibi tefekkür eden, eylemde bulunanlar da dünkü manzarayı görünce sevindi, hem de benden daha çok sevindi.

Düşünün asırlardır “küresel haydutlar” tarafından sömürülen mazlum ve mağdur coğrafyaların temsilcileri sevinçleriyle ve dualarıyla sahada. Afrika’nın, Türkistan’ın, Balkanların, Kafkasların, sömürülen güney Amerikalıların temsilcileri Türkiye’de.

Bütün bunlar Rabbulaleminin bahşettiği zaferi destekliyorlar ümit ve umutlarıyla.

Biliyorlar ve inanıyorlar “dünya beşten büyüktür” diyen bir Türkiye yanlarında. Biliyorlar ve inanıyorlar “One minute” diyen Türkiye haydutların sömürüsünü durdurma sevdasında.

Evet.

Biliyorlar Türkiye sömürü peşinde değil, gönüllerin fethi derdinde. Türkiye mazlumların ve mağdurların refahı ve huzuru peşinde. İnsanı yaşat ve ihya et ülküsünü ülkü edinmiş bir Türkiye mazlumlara, mağdurlara, insanlara ilaç mesabesinde.

Bu Allah’ın bir lütfudur. Buna sevinmeyip de neye sevineceğiz.

Yarım asırdır bir kutup yıldığı gibi gördüğümüz ülkümüz bu değil miydi?

Ülkümüz ve türkümüz dünyada yankılansın esirler ve mazlumlar kurtulsun diye çırpınan, gayret eden, hayatını feda edenler değil miydik?

Evet, küresel haydutlar çetesi ve elemanları kaybetti, Allah bizleri sevindirdi.

Sevinme hakkını Allah bahşetti.

“Siz peygambere yardımcı olmasanız da önemli değil. Nitekim inkârcılar onu, iki kişiden biri olarak yurdundan çıkardıklarında Allah ona yardım etmişti: Hani onlar mağaradaydılar; arkadaşına “Üzülme/Tasalanma! Allah bizimle beraberdir” diyordu. Derken Allah ona kendi katından bir güven duygusu indirdi, sizin göremediğiniz askerlerle onu destekledi ve inkârcıların sözünü değersiz hale getirdi. Allah’ın sözü ise en yücedir. Çünkü Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir. Tevbe-40” Ayette belirtildiği gibi Hz. Peygamber sav. Arkadaşına “üzülme” diyordu. Ben de bütün eksik ve kusurlarına rağmen Hz. Muhammed’in yolunu takip ettiklerine inandığım tarafı desteklediğim için üzülmedim, bilakis sevindim, Allah’ın bahşettiği, tattırdığı rahmete sevindim.

Şükürler olsun bu tekerlek tümsekte kalmadı. Bunun için sevindim.

Merhum Necip Fazıl;

“Mehmed’im, sevinin, başlar yüksekte!

Ölsek de sevinin, eve dönsek de!

Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!

Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuş, gün batmış ebed bizimdir!” diyordu.

Bu tekerlek mazlumların ve mağdurların felahı için dönmeye devam edecek inşallah.

Bunun için sevindim ve sevindik.

Rabbulalemin rızasına uygun sevincimizi daim etsin inşallah.

Selam ve Sabırla… 04.06.2023

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?