25 Temmuz 2014 Cuma

Bayram BEDELLİ Cumhurbaşkanı Seçimi



Bayram BEDELLİ Cumhurbaşkanı Seçimi

Veysi ERKEN

            Terörist Siyonistlerin katliamı Ramazan huzurumuzu zehre çevirdi. Siyonist katliam İslam coğrafyasının her yerinde devam etmektedir.
            Taşeron örgütler İslam coğrafyasının bağrında bir hançer, bir bomba, bir tank. Hepsinin hedefi İslam coğrafyasının başını koparmaktır. Türkiye’yi çökertmektir.
            Filistin’de, Arakan’da, Bağdat’ta, Kahire’de, Libya’da ve ülkemizdeki katliamların planlayıcıları aynı, tetikçileri farklı.
            Ya medya:
            Medyada zihinleri bulandırmak ve Siyonist planlayıcıları gizlemek için algı operasyonu yapılıyor. Siyonis katliamı görmezlikten gelmek ve dikkatleri başka yöne yönlendirmek için kadınlar sünnet edilecekmiş haberleri pompalanıyor.
            Kim bu sünnetçiler.
            Kimin maşası?
            Bunu piyasaya süren kartel ve zimmet grupları neyin peşinde?
            Her şey meydanda.
            Siyonist katilleri aklamak.
            Evet                                                                                                                                   
            İsrail bir terör devletidir.
            Sadece bir terör devleti değil, terör planlayıcısı ve ihracatçısıdır.
            Başta Türkiye’de olmak üzere İslam coğrafyasında katliam yapan örgütlerin tamamı aynı.
            Medyaları aynı.
            Adları ve sıfatları ister kartel olsun ister zimmet olsun.
            Her şeyi paketleyip ve himmetle zimmetleyip efendilerine sunmakla görevli.
            Hepsinin ipleri terör planlayıcısı olan Siyonistlerin elindedir.
            Bu karmaşa içinde Ramazan bitiyor.
            Bayram günleri başlıyor.
            İçimiz buruk, yüreğimiz yanık, gönlümüz dağınık bir şekilde bayram yapacağız ve akabinde seçimlere gideceğiz.
            Günler günleri kovalıyor.
            Daralıyorum, bunalıyorum.
            Bir çıkış yolu arıyorum.
            Bulduğum çıkış yolu
 Siyonist katilleri durdurmak için kan ve gözyaşının yoğun olduğu coğrafyayı Türkiye’ye  ilhak etmekten geçiyor.
            Baş gövdeye sahip çıkmalıdır.
            Bugünden tezi yok.
            Bayrama bu şekilde girelim.
            Gazze'de, Bağdat’ta, Kahire’de zulmü bu şekilde durduralım.
            Siyonist çete ve yerli görünümlü uşakları bundan çok korkmakta.
            Türkiye’nin baş olmasından rahatsızdırlar.
            Rahatsızlıklarını arttırma ve Bayramı bayrama çevirme zamanı.
            Seçimleri de bayrama çevirme zamanı.
            Mümkün mü?
            Mümkün.
            Yeter ki, adaylar gençlerin sorunlarını da sahiplensin, meclis tatile girmeden profesyonel askerlik düzenlemesiyle birlikte BEDELLİyi çıkartsın.
            Meclisteki dört partinin gösterdiği adaylara sesleniyorum.
            Acilen bu konuyu sahiplenin.
            Sahiplenmeyen adaya oy yok.
            Gazze’deki, Bağdat’taki katliama sessiz kalana, gençlerin feryadına kulak tıkayana oy yok.
            Bu duygularla İslam coğrafyasının bayramını tebrik ediyorum.
            Bayram günlerinin tüm insanlara huzur getirmesini Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum.
            Selam ve Sabırla.

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Cumhurbaşkanlığı Seçimi Hususunda Büyük Birlik Hareketi Tuzağa Düşmemeli



 Not: Vekillere çağrı BEDELLİ için torba kanunu fırsatı kaçmasın. Gençler küsmesin.

Cumhurbaşkanlığı Seçimi Hususunda Büyük Birlik Hareketi Tuzağa Düşmemeli

Veysi ERKEN

            Değerli dostlar.
            BBP yönetiminin tutumunun yanlış olduğunu, bu konuda görüş beyan etmemin gerektiğini ifade ediyorsunuz.
            Değerli dostlar
            40 yıl beraber kahve içtik. Bir kahvenin kırk yıl hatırı olduğuna göre bir daha kendimi ifade edeyim. 2011 yılından beri BBP’nin hiçbir kurulunda görevim bulunmamaktadır. Ancak istişare eden her insana doğruluğuna inandığımı ifade eden bir kişiyim. Bu anlamda zaman zaman BBP’den de fikrime müracaat eden olmuş ve görüş beyan etmişimdir.
            Cumhurbaşkanlığı seçimi konusuna gelince.
            Bu konuda onlarca yazıyı kaleme almış ve görüşümü net bir şekilde ortaya koymuş durumdayım. Bu konuda BBP’nin kendi adayını açıklaması gerektiğine inandım ve bunu zamanlı bir şekilde parti yönetimine ifade ettim. MHP’den kapalı kapılar arkasında değil merhum Muhsin başkanın “açıklık en doğru yoldur” üslubunca açık bir şekilde 20 imzanın talep edilmesi gerektiğini belirttim. MHP imza vermez ise bu durumun kamuoyuna deklere edilmesinin icap ettiğini ifade ettim.
            Aday gösterilemez ise mutlaka bir adayın kurumsal olarak desteklenmesi şart değildir diye beyanda bulundum.
Partiler arasındaki ziyaretlerin sadece bir kılıf olduğunu bilen biri olarak BBP’nin kurumsal olarak baronların oyununda yer almamasının gerekliliğini beyan ettim.
             Hâsılı kelam BBP yönetiminde bulunmuş, YİK’e Başkanlık yapmış biri olarak kardeşlik hukuku ve ahlakilik adına parti kararı olarak açıklanan görüşün yanlış olduğunu düşünüyorum.
            Bu konuda parti yönetiminin ittifak ettiğini de zannetmiyorum. Zira partilerdeki istişareler bir safsatadan ibaret olup birkaç kişinin görüşünün dayatmasının kılıfıdır.
            Kanaatime göre dayatmalar neticesinde yönetimden birkaç kişi cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda bu görüşü açıklamış durumdadır.
            Malum baronların isteği ile CHP öncülüğünde bir aday ismi açıklanmış ve buna MHP angaje edilmiştir.
            30 Mart seçimlerinden önce cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda tezgâhlanan oyun bir bulamaca dönüştürülmüş ve buna DSP, LDP, BTP katılmıştır. Küsurat bile sayılamayacak bu partilere tuz biber olsun diye Marksist /sosyalist görüşe mensup Sosyalist İşçi Partisi ve Devrimci Halk Partisi de ilave edilmiştir.
            Yıllardır senarize edilen oyun sahneye konulmuş ve buna BBP’den birkaç kişi destek olduğunu beyan etmiştir.
            Yurt genelinden gelen mesajlardan şu açık bir şekilde anlaşılmaktadır. “Cenabı Allah’ın birliği ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) risaleti” dışında tartışılmazı olmayan büyük birlik hareketinin gönüllüleri rahatsızdır, mevcut manzara acıdır ve daha önceden ifade ettiğim gibi bu tuluat tiyatrosunda yer almayacaktır. Tezgâhçılarla kol kola girmeyecektir.
            Zira çağrısı İslam’da dirilişe olan bir hareketin baronların oyuncağı olacağı düşünülemez.
            Bu anlayışa sahip olanların şu anki partileri farklı olabilir. Ama hiç biri bu oyunun oyuncusu veya seyircisi olmaz ve olamaz.
            Bu durum Kılıçdaroğlu’nun tabiriyle Ekmeloğlu’nu, kendi esprili(!) ifadesiyle Coca Cola'nın adayını ( http://www.ensonhaber.com/ekmeleddin-ihsanoglu-coca-colanin-adayiyim-2014-07-21.html) destekleyen partilerin sahaya inememesinden de anlaşılıyor. Sadece BBP’de değil diğer partilerin tabanı da rahatsızdır ve sahnelenen oyunu fark etmektedir.
Sonuç olarak kültürümüze ve inancımıza göre yanlıştan vazgeçmek fazilettir. “Çağrımız İslam’da Dirilişedir” ilkesine inananların yanlıştan vazgeçeceklerini ve akıllarını kullanacaklarını ümit ediyorum. Yeter ki, aklımızı kullanalım. Nitekim Cenabı Allah Yunus Süresinin 100 ayetinde “O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar” buyurmaktadır.
Şimdi aklımızı kullanma zamanı.
Selam ve Sabırla.

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Siyonistlerin Katliamı ve Türkiye’deki Uzantıları


 NOT: Bütün vekillere ve ilgililere çağrı : Torba kanunu BEDELLİ ile dolsun gençlerin gönlü huzur bulsun.

Siyonistlerin Katliamı ve Türkiye’deki Uzantıları

Veysi ERKEN

            Gazze, Arakan, Türkistan, Suriye, Telafer, Bağdat ve İsmini sayamayacağım yerlerdeki vahşet bizi kavuruyor. Özellikle Gazze’deki son katliam tam bir soykırım. Bu soykırımın görmezlikten gelinmesi batının ve uzantılarının bir politikasıdır.  Soykırım ve vahşet medeniyetlerinin temel ilkesidir.
Hani Akif batı medeniyetini “tek dişi kalmış canavar” olarak nitelendiriyordu ya. Aynen öyle Siyonizm’i mehaz alan anlayış tam bir canavardır.
Katliama sessizlik bundan kaynaklanmaktadır.
Çığlık atıyormuş numaraları bu anlayışın uşaklığındandır.
Özellikle Hıristiyan siyonizmi anlayışı dünyanın her alanında kan ve gözyaşının sel olmasını istemekte ve buna göre tuzaklar kurmaktadır. Irak’taki, Suriye’deki, Mısır’daki, Afganistan’daki, Türkistan’daki, Arakan’daki, Miyanmar’daki, Patani’deki, Ukrayna’daki vahşetlerin temelinde bu vahşi bakış yatmaktadır.
Servetleri ve şehvetleri bu soykırım mantığı üzerinde yükselir. Silah ve porno satışları bu mantık üzerinde olur.
Hadiseleri doğru okumak gerekir.
Doğru okunmazsa vahşet ve haçlı ittifakı devam eder. Ki, haçlı ittifakı hiçbir zaman bitmedi.
Hıristiyan siyonizmi tıynetinin gereğini icra ederken onlara alkış tutan elleri fark edemezsek ülkemizdeki sıkıntılar daha da artacaktır.
Bilindiği üzere Türkiye İslam coğrafyasının başıdır. Bütün âlem, bütün dünya bunu bu şekilde görüyor ve biliyor. İslam coğrafyasında başı sıkışan, katliama uğrayan veya göçe zorlananların melcei ve sığınağı her zaman Türkiye olmuştur ve olacaktır.
Zira Türkiye baştır. Tarih boyunca baş idi ve BAŞ olmaya devam edecektir inşallah.
Bu gerçekten hareketle kesinlikle söylenebilir ki, Hıristiyan siyonizmin temel hedefi baş olan Türkiye’yi yok etmektir. Hirstiyan siyonizmi amacını gerçekleştirmek için hep piyon ve kukla kullanmaktadır.
           Kartel ve Zimmet gruplarının medyasındaki müsvetteleri incelediğimizde bunu rahatlıkla fark ederiz. Ülkemizi dışarıdan biri azarlamaya kalktığında sevinç çığlıkları müsvettelerine yansır. Her olumsuz gelişme onlar için sevinç sebebidir.
Kartel grubu zaten biliniyordu ama zimmet grubu yeni yeni fark ediliyor. Zimmet grubunun makyajı dökülüyor ve kurdukları tuzaklar ortaya çıkıyor. Hem kendi otoriteleri hem de otorite kabul ettikleri güç merkezleri sarsılıyor.
           Bakmayın son aylarda tekrar Allah’tan, İslam’dan, Peygamberden bahsetmelerine. Onlar Allah’ı değil, haydutları otorite kabul ediyor ve onlara kölelik ediyor.           
Hâsılı kelam, gövdemizi kan ve gözyaşına boğan ve bunu ülkemize sıçratmaya çalışan anlayışı kahretmenin yolu gövdeye sahip çıkmaktır. Bunun için gövde başa ilhak edilmelidir. Filistin, Suriye, Irak yakın zamanda başa ilhak edilmelidir. Siyonist kafa ve uzantıları ancak bu şekilde durdurulabilir.
Unutulmamalıdır ki, baş da bizim, gövde de.
Çanakkale Gelibolu yarımadasında, Balkanlarda, Kafkasya’da, Filistin’de, Yemen’de yatan “ümmetin şehidleri” bunun nişanesidir.
            Selam ve Sabırla.