28 Haziran 2011 Salı

Meclise Gelmeyenlerin Vekillikleri Düşürülmeli

Meclise Gelmeyenlerin Vekillikleri Düşürülmeli

Veysi ERKEN

Derin çete faaliyetlerinden asla vazgeçmiyor. Danişlerin kararıyla olsa gerek seçim öncesinden beri gerilim ve çatışma ortamı esas kabul edilerek piyonlar alana sürülüyor.

Seçimler bitti ama oyun bitmedi.

Milletvekili diye seçilenlerin bir kısmı millete saygı göstermeyerek meclise girmiyor. Çalışmaları sabote ediyor.

Buradan AK Parti ve MHP’den vekil seçilenlere sesleniyorum. Ekim ayını beklemeden TBMM’yi çalıştırarak bugünden itibaren iki temel vazifeniz vardır. Birincisi en kısa zamanda kısa, öz, anlaşılır ve toplumu kucaklayan bir anayasa metni hazırlayarak halkoyuna sunmak, ikincisi meclise gelmeyenlerin vekilliklerini düşürerek ara seçimlere gitmektir.

Meclis iç tüzük hükümlerinden anladığımız kadarıyla meclisin oturumlarına mazeretsiz olarak (yanılmıyorsam beş oturum) katılmayanların vekillikleri düşürülebiliyor.

Milletin iradesini hiçe sayanların hiçe sayılması gerekir. Bu millet CHP ve BDP’ despotik zihniyetlerinden kurtarılmalıdır.

Esasında dört sene görev yapsalar da meclise katılmayan CHP ve BDP millet tarafından silinecek. Yakın tarih bunun şahididir.

Bir zamanlar ANAP ve Doğruyol diye partiler vardı. İktidar sahibi olmuşlardı. Ama meclise girmeyerek tarihin sayfalarına gömüldüler.

CHP ve BDP’nin akıbeti de bu şekilde olacak bundan hiç şüphem yok.

AK Parti ve MHP’den seçilen vekillerden beklediğimiz tarihe gömme sürecine katkı sağlamalarıdır. AK Partiden ve MHP’den beklediğimiz cesaret ve kararlılıktır.

Bilinmelidir ki vazifelerini cesaretle yapamayanlar kendileri de tarih olurlar.

AK Parti ve MHP vekillerinin cesareti ve kararlılığı derin çetenin oyunlaştırdığı senaryosunu boşa çıkaracaktır.

Gelin bu tarihi görevinizi yapınız ve her eylemiyle ülkenin önünde takoz olan jakoben zihniyetleri ebediyen hayatımızdan siliniz.

İnsanımızın “cesur yürek”lere ihtiyacı vardır.

Haydi göreve.

Selam ve Sabırla…

25 Haziran 2011 Cumartesi

Yine Anayasa Yeni Anayasa

Yine Anayasa Yeni Anayasa

Veysi ERKEN

Ülkedeki huzurun ve kalkınmanın önündeki temel engel mevcut anayasadır. Bunu dile getirmeyen kimse kalmadı.

!2 Haziran 2011 seçimleri neticesinde mecliste yer bulan bütün siyasiler yeni bir Anayasa taahhüdünde bulundular.

Ama hiçbir parti Anayasa metni ortaya koymadı.

12 Haziran seçimleri bitti.

Yeni Anayasa kaçınılmaz.

Başbakan “Önümüzdeki yeni sürecin polemiklerle, hakaret ve iftirayla, şiddetle değil, uzlaşmayla yapıcı eleştirilerle tamamen demokratik olgunlukla ilerlemesi en büyük temennimiz. 12 Haziran seçimleriyle başlayan yeni süreç, inanıyorum ki hukukun üstünlüğünün çok daha fazla güç kazanacağı bir süreç olacaktır. Bu süreç aynı şekilde demokrasinin standartlarının daha ileri seviyelere ulaşacağı bir süreç olacaktır. Bugünlerde yaşanan tartışmalar bir kez daha göstermiştir ki, Türkiye yeni bir anayasaya, yasaların da çok ciddi bir reforma her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Dün bizim tek başımıza yürüttüğümüz reformlara karşı çıkanların, işin ucu kendilerine dokununca hukuk ve demokrasiyi hatırlamaları manidardır. Milli irade üzerinde hiçbir engeli, hiçbir vesayeti, hiçbir gölgeyi asla kabul etmiyoruz. Türkiye bir hukuk devletidir, anayasaya özellikle yapılması gereken değişiklikler noktasında 26 maddelik çalışmamızı biliyorsunuz ve bu çalışmamızda nasıl yalnız kaldığımız milletimizin bilgisi dâhilindedir. Yasalara yönelik eleştirilerimiz var, eleştirilerimizin olması, bunlara uymayacağımız, bunları yok sayacağımız, bunları çiğneyeceğimiz anlamına gelmiyor ve gelemez. Bu eleştirilerimizi konuşuruz, paylaşırız, istişaremizi yaparız ve hep beraber gereken değişiklikleri de gerçekleştiririz. 12 Haziran seçimlerine girerken bizim en büyük projemiz yeni bir anayasa oldu. Bu anayasanın geniş tabanlı bir uzlaşmayla yapılacağı konusunda açık taahhüdümüz var.

Tüm muhalefet partileri, sivil toplum kuruluşları ve medyaya sesleniyorum. Gelin bütün bu ön yargıları bir kenara bırakalım, ön şartları bir kenara bırakalım, geçmişteki olumsuzlukları bir kenara bırakalım, özgürce konuşalım, tartışalım, tekliflerimizi ortaya koyalım. Birbirimizin önünü kesmek değil, birbirimizi tamamlamak için çalışarak mümkün olan uzlaşmanın ürünü bir yeni anayasa metni hazırlayalım.

Çalışmayı en geniş anlamda yapalım. Herkesle konuşalım. Halkımın her bir ferdinin 'bu benim anayasamdır' diyeceği bir anayasayı geniş bir konsensüsle yapalım. En temel sorunlarımızdan biri olan anayasamızı tamamen kendi irademizle yapabileceğimiz dosta, düşmana gösterelim. İçine düştüğümüz tartışmalardan nasıl çıkılacağını da göstermiş olacağız. Aksi takdirde yıllarımız sorunlar, sıkıntılar içinde formül bulma arayışlarıyla geçip gidecek. Kaportası yamulmuş, motoru sürekli tekleyen bu arabayı bırakalım ve sıfır kilometre yepyeni bir araçla yolumuza devam edelim. http://www.yenisafak.com.tr/ Politika/? t=25.06.2011&i=326507” diyor.

Bu ifadelere katılmamak mümkün mü?

Bence değil.

Ama bilinmelidir ki, dün yeni Anayasa gerekliliğinden bahsedenler bugün bahaneler aramaktalar.

Buradan Sayın Başbakana sesleniyorum.

Lütfen vakit geçirmeyin.

Varsa hazırlattığınız metni tartışmaya açınız ve milletin mutabakatını arayınız.

Böyle bir yöntemi izlerseniz eminim ki, CHP; MHP ve BDP’li vekiller buna bigâne kalamaz. Halk onları zorlayacak.

Konuşma zamanı geçti.

Şimdi icraat zamanı.

Ekim ayını beklemeden Anayasa meselesini çözelim.

Yeni bir Anaya ile geleceğimizi kurgulamaya çalışalım. Sizin ifadenizle “Kaportası yamulmuş, motoru sürekli tekleyen bu arabayı bırakalım ve sıfır kilometre yepyeni bir araçla yolumuza devam edelim.”

Selam ve Sabırla…

24 Haziran 2011 Cuma

Marazacılar

Marazacılar

Veysi Erken

Seçim günü belli olmadan maraza ve kargaşa çıkarmak isteyen “derin çete”nin şer odakları elemanlarını ve ellerinde tuttukları maşalarını her yönden sahaya sürdüler. Saldırılar, tehditler ve katliamlar gerçekleştirildi.

Her şeye rağmen seçim yapıldı. Çete istediği kamilen elde edemedi.

Derin çete seçimin akabinde daha meclis açılmadan marazalıklarına devam dedi. Marazalıklar gırla gidiyor.

Birkaç misalle yetinelim.

Evvel emirde milli değerlerine bağlı olduğu zannedilen MHP’liler adeta milletle dalga geçercesine milleti cahil cühela olarak nitelendiren bir kişiyi genel başkan yardımcılığına seçti. Böylece balyozunu devreye soktu.

İkinci olarak malul çevrelerce halkçı ve solcu olarak pazarlanan CHP’nin genel başkanı halkı kendini esir edenlere âşık olmakla itham etti.

Sıkışınca ve foyası meydana çıkınca şaka diye çark etti.

Eh nede olsa sıfatı çarkçı.

Ya BDP’lilere ne demeli.

Onlarda marazalıkta yer almazlarsa olmaz. YSK ile el ele tutuşarak maraza meydanında yer almışlar.

Zaten halk oylamasında da maraza çıkaranların yanında saf tutmuşlardı.

Gelelim matbuat cephesine.

Hoşuma giden bir başlık.

Kalemşorlar “Seçmenin suçu ne?” diyor Silivri sakinleri için.

Matbuat âlemi de marazalıkta yerini alacak ya. İşte seçmenin suçu ne diye bunun için soruyor.

Haktan ve seçimden yana olsaydılar Merve Kavakçı zamanında bu başlığı atarlardı.

Sahi Merve Kavakçı seçilirken seçmenin suçu ne idi?

Kartel matbuatımız ve kalemşorları ne ile meşgullerdi acaba?

Kısaca bütün marazacıların merkezleri birdir. Aynı eller tarafından piyasaya sürülüyor.

Yeter artık.

Bütün marazacılara sesleniyorum. Kapitalinizle bir olun ve marazalıktan vazgeçin. Biraz özgürleşin ve özgürlüklerin alanının genişletilmesine katkı sağlayın.

Mecliste hemen ve vakit geçirmeden özgürlüklerin önünü açın.

10-15 maddelik bir anayasa ile ülkeyi rahatlatın.

Herkesin ve herkesimin mağduriyetini giderin.

Biliniz ki, halkı cahil cühelalıkla veya stoklum sendromu ile suçlayarak bir yere varılmaz.

Bizlerin iradesine artık ipotek koyamazsınız.

Ülkeyi çıkmaza sokarak tapınak şövalyelerine hizmet etmeyiniz.

Maraza ateşi bizlere zarar verdiği gibi size de zarara verir.

Milletin milyar dolarları marazalıklarınızla heba oldu.

Yeter artık elinizi biz halkın yakasından çekiniz.

Selam ve Sabırla…

18 Haziran 2011 Cumartesi

CHP Demokrasi Müzesi Olsun

CHP Demokrasi Müzesi Olsun*

Veysi ERKEN

CHP’nin gelişimin, değişimin ve kalkınmanın önünde bir engel olduğunu ve mensupları tarafından kapatılmasının milletimize yapılacak iyiliklerden birisi olduğuna dair epey yazı yazmış ve yöneticilerine çağrılarda bulunmuş birisiyim.

CHP’nin ebedi iktidarından yana olanların bile CHP’nin kapatılması ve müzeye dönüştürülmesi noktasına gelmiş olmaları sevindiricidir.

Can Ataklı haklı olarak bu konuyu gündeme getiriyor. Seçim sonrası yazdığı yazıda Can Ataklı “…………CHP’de kavga var. Bir olasılık partinin bölünmesidir. Ama CHP yine kalacak ve “Atatürk’ün partisi” psikolojisi partiyi ezecek.

Bu da yeni fikirlerin, yeni oluşumların önünün açılmasını engelliyor. O halde akılcı bir yol var. CHP’yi tamamen kapatmak. Atatürk’ün kurduğu ve yaşattığı Cumhuriyet’in ilk partisi olarak bir “demokrasi müzesi*” haline getirmek”

Ondan sonra yeni bir partiyi, yeni anlayışla, yeniden kurmak... Bu yeniden kuruluş biraz kural dışı olabilir. Nasıl yeni Meclis’in açılışını en yaşlı üye yapıyorsa, partinin en yaşlısı “geçici genel başkan” olarak atanır. Ardından partiyi yönetmek isteyen gruplar ortaya çıkar, her ilde tüm üyelerin katıldığı seçimle delegeler belirlenir, Kurultay toplanır, kıyasıya tartışılır ve partinin yeni çatısı ortaya çıkarılır.

CHP’de Türkiye de bir nefes alır. http://haber.gazetevatan.com/ Haber/ 383728/1/ Gundem, 15.06.2011, Vatan” tespitinde bulunmaktadır.

Buradan CHP’lilere bir daha sesleniyorum.

Yıllarca bizleri dinlemediniz. Bari içinizden birinin tespiti ve teklifi doğrultusunda hareket ediniz. CHP’yi müzeye dönüştürünüz ve yeni fikirlere ve teşkilatlanmalara katkı sağlayınız.

Can Ataklı’nın teklifini dikkate alır mısınız bilinmez ama şu teklifime kulak veriniz. Tabi ki, bu teklifim sadece size değil.

Teklifim meclise giren bütün partileredir.

Bundan önce yazdığım iki yazı toplumda kabul gördü.

Ülkemizin en öncelikli sorunları Anayasa ve özgürlükler bağlamında başörtüsü konusudur.

Yemin töreninin yapılacağı güne kadar AK Partinin, CHP’nin, MHP’nin ve BDP’nin Anayasa taslaklarını görmek istiyoruz.

Çağrım buna yöneliktir.

Metinlerinizle ortaya çıkınız.

Birbirinizi kollayarak hadi metnini ortaya koy demelerinden kaçınınız.

Toplum sizlerden laf değil Anayasa metni bekliyor. Metinlerinizi ortaya koyunuz ki, samimiyetiniz anlaşılsın ve metinleriniz tartışılarak geliştirilsin.

Bir diğer çağrım da baş örtüsü ile ilgili olmuştur.

Meclisteki yemin günü çok önemlidir. 2 Mayıs 1999’u hatırlayanlar bilir. O gün unutulmaz. Tekrarını istemiyoruz.

Leyla Zana tülbentle yemin edebileceğini ifade ediyor.

Gelin baş örtüsü konusunu istismar alanından çıkaralım.

CHP’li, AK Partili, MHP’li ve BDP’li bütün kadın vekillere sesleniyorum.

Örtülü bir şekilde yemin ediniz. Toplumun huzuruna katkı sağlayınız.

Yeni meclis yeni bir başlangıç olsun.

Yeni Anayasa bütün vatandaşların gönül huzuru ile kabul edeceği bir metin olsun.

Selam ve sabırla…………..