31 Ekim 2022 Pazartesi

Kültürel Kodlar: “İnandığın gibi yaşamazsan, Yaşadığın gibi inanırsın”

Kültürel Kodlar: “İnandığın gibi yaşamazsan, Yaşadığın gibi inanırsın”

Veysi ERKEN

Dünyevî anlamda hayat sürecimiz doğum ile ölüm arasındadır. Eskiden “minel mehdi ilel lahdi” denilirdi.

Dolayısıyla insanoğlu bu süreci muhtelif inanç ilke ve kurallarıyla anlamlandırılarak ve şekillendirerek yaşar.

Ülkemizde yaşayış tarzı da batı/batıldan ithal kavramla “kültür” olarak adlandırılır. Tabii ki, yaşayış tarzının belirleyicileri olan “ilke” ve “kurallar” önemlidir ve bunlar “zihin”e kazınır. “Birlikte edinilen bu değerler her toplumun kendine özgü kültürünü oluşturmaktadır. Zamanla biriken bu veriler toplumların kültürel belleğinin oluşumuna zemin hazırlamaktadır. Dinamik, kolektif ve sistematik yapısı sayesinde kültürel bellekte geçmişten bugüne toplumların tüm kültürel verileri saklanmaktadır. Bu değerli verilerin sonraki kuşaklar arası aktarımı ise dilde gerçekleşmektedir. Bunun için dil toplumların kültür belleğinde bulunan evrensel, ulusal ve kültürel değerlerini dil göstergelerine kaydetmektedir. Neredeyse her toplumun dilinde bu verileri şifreleyen ve deşifre eden çeşitli kodlar bulunmaktadır. Bu kültürel bilgiler farklı toplumlarını ve onların kültürlerinin öğrenilmesi ve tanınması için anahtar görevi üstlenmektedirler. Bu evrensel ve ulusal değerlere kod kültürleri veyahut kültür kodları denilmektedir. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/857809

Bu kodlar yaşayış tarzına temel teşkil eder. “Hayatın döngüsünde başlangıçla bitiş arasındaki olguyu her zaman doğru algılamak mümkün olmamaktadır. Neyin başlangıç, neyin bitiş olduğu, çoğu zaman birbirinin içine girmektedir. Doğumla gelen coşku, ölümle acıya dönüşmekte böyle bir algı beşeri algıda anlamlı görülmekle birlikte, inançsal olarak bunun değişebildiği de görülmektedir. Ölümün ebedi bir hayat olduğuna inanan insan, ölüm için üzülmek yerine, onu bir düğün gecesi olarak da değerlendirebilmektedir. https://www.altayli.net/gelenekten-gelecege-kulturel-kodlar-ve-izler.html

Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere yaşayış tarzının belirleyicileri inanç ilke ve kuralları olmalıdır (bizim için İslam’ın, vahyin ilke ve kuralları). Aksi takdirde “İnandığın gibi yaşamazsan, Yaşadığın gibi inanırsın” ilkesi devreye girer ve hayat süreci farklılaşır, anlamsızlaşır, kültür (yaşayış tarzı) başkalaşır ve yok olur.

Batı/batıl zihniyeti İslamî olan ve yaşanması gereken tarzı “azar azar” tahrip ederek bizi başkalaştırmayı hedef olarak seçmiştir.

Tabii ki, başkalaştırma süreci yeni değildir. Asırlardır devam eden bir süreç olup bu başkalaştırmada Müslüman görünenler daha fazla kullanılarak gerçekleştirilmektedir.

Bizim hayatımızı tahrip için öncelikle bir “kavram” hedef olarak belirlenir ve o “kavram” yıkılarak, yerine uyduruk bir “kavram” ikame edilir.

Yıllar önce “iffet” kavramının nasıl tartışıldığını ve hayatımızdan nasıl çıkarıldığını bir düşünün. Maalesef bu kültürel soykırım dün olduğu gibi bugün de devam ediyor, ettiriliyor.

Aile, evlilik, kadın hakları, şiddet, cinayet vs gibi kavramlar “Kur’an ve Sünnet” bağlamından çıkarılmıştır. Bu kavramlar İslam’dan kopuk bir hale dönüştürülmüştür.  Bunlarla da hayatımız şekillendirilmekte ve “kültür” adı ile yaşayış tarzımız tahrip edilmiş ve edilmektedir. Hayatımız başkalaştırılmış adeta “hayvanlık” derekesine düşürülmüştür. Artık dilimizde ve yaşayışımızda aile, arkadaşlık, kardeşlik, hak, hukuk, cinsiyet, şiddet, evlilik, kıskançlık, sevgi vs. kavramları anlam ve önemi kaybettirilmiştir. Toplumda hayat arkadaşı anlamını kaybederek “serbest ve özgür”  hayat adı altında evdeşimizi, hayat arkadaşımızı başkalarıyla paylaşır hale dönüştürülmüş vaziyetteyiz.

CEDAW, İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı kanunu, Hayvan Hakları Kanununu ve “kültürel kodlar” ile ilgili yapılmak istenen çalışmaları bir de bu gözle okursak tahribatın ve başkalaştırılmanın büyüklüğünü daha iyi fark ederiz.

Artık Müslüman kimlikli bildiklerimiz veya zannettiklerimizin marifetiyle İslamî ilke ve kurallar tahrip edilmekte ve İslam hayatımızdan çıkarılmaktadır.

İslam ilkeleri üzerinde inşa edilmiş hayat basamaklarımızın taşları(kodları) birer birer sökülerek ulvi bir yere ulaşmamız engellenmekte adeta cehennem çukuruna yuvarlanmaktayız.

Okuyabildiğim ve anlayabildiğim kadarıyla bir dönem zorla ve baskıyla gerçekleştirilmeye çalışılan başkalaşım ve tereddi yönündeki değişim, bugün Sabetayistlerin “benzeme benzet” ilkesine amade olmuşların marifetiyle yapılmaktadır.

Kendini Müslüman olarak addeden toplumun ekseriyeti, inandığını var saydığı İslami ilke ve kurallar yerine, yaşadığı ilke ve kuralları İslamî zanneden tipe dönüşmüştür.

Ömer Hayyam’ın; "Bir elde kadeh, bir elde Kuran; bir helaldir işimiz, bir haram. Şu yarım yamalak dünyada ne tam kâfiriz, ne tam Müslüman." sözünü yaşar durumdayız.

Hâsılı kelam gündeme getirilmek istenen “kültürel kodlar” konusunu “Kur’an ve Sünnet” zemininde anlamaya ve yaşamaya çalışmasak tahribat çok daha büyüyecek, örf ve adet biçiminde olsa da yaşanılan bazı İslamî ilke ve kurallar da hayatımızdan çıkarılacaktır.

Bu gidişatı rahmet ve duayla andığım Abdurrahim Karakoç “kültürel kodlar” ile oynanmak istenen oyunu ve başkalaştırılmak istenen tefekkür ve yaşayış zeminimizi ''Ya İslam’la yükselir,

Ya inkârla çürürsün.

Bu yol mezarda bitmiyor,

gittiğinde görürsün.'' dizeleriyle özetlemiştir.

Akıbetimiz hayr ola...

Selam ve Sabırla…

29 Ekim 2022 Cumartesi

Nasıl Bir Hayat? İslâmî mi, İslâm Dışı mı?

 Nasıl  Bir Hayat? İslâmî mi, İslâm Dışı mı?

Veysi Erken

Siyonizm dinine istinad eden Batı/batıl düşüncesi Siyonist haçlı zihniyeti hayatı parçalayarak yorumlamaya çalışır. Sosyoloji, psikoloji, felsefe, tıp vs kavramlarla hayatı parçalar. Ortak tafakkuh zeminini ortadan kaldırır.

İslâm düşüncesi ise Kur'an ve onun uygulayıcısı olan Hz Muhammed Mustafa'nın sav sünnetini temele alarak hayatı bütüncül anlamaya, anlamlandırmaya ve yaşatmaya çalışır.

Maalesef asırlardır Müslümanların zeminleri azar azar kaydırılmış ve nerdeyse ortadan kaldırılmıştır.

Müslümanlar İslam düşüncesi zeminini oluşturan fıkhı/ fıkh etme zeminlerini kaybettiklerinden dolayı batılıların/ batılların zihin anlamında köleleri durumuna düşmüşlerdir/ düşürülmüşlerdir.

Özellikle Türkiye açısından baktığımızda bunu sosyal bilimlerle uğraşanlarda belirgin bir şekilde görürüz.

Diyebiliriz ki, Müslümanlar İslam dışı ilkelerle amel eder ve gayrı İslami ilkeleri savunur hale dönüşmüştür.

Bilhassa ilahiyatçı denilenlerin ekseriyeti parçalayıcı düşüncenin tilmizleri olmuşlardır denilebilir.

Sapmalar o kadar arttı, belirginleşmiştir ki, ironi adı altında Kur’an-ı Kerimle, Ayetlerle ve Hz. Peygamberin Kuranı uygulaması olan sünnetiyle alay etme derekesine düşmüşlerdir.

Müslümanlara çağrım şudur. İçine düşürüldüğümüz bu derekeden kurtulmaya çalışalım. Esasında Kur’an-ı Kerimi bir bütün olarak okuyup, öğrenip, anlayıp ve uygulamamız gerekirken sadece şu ayetleri doğru okuyup, anlayıp yaşarsak düşüncemizi sağlam ve bütüncül zemine oturtmuş oluruz.

"De ki: Gelin, rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne babaya iyilik edin. Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; biz, sizin de onların da rızkını veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın yasakladığı cana kıymayın. İşte bunları Allah size emretti; umulur ki düşünüp anlarsınız.

Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına, onun iyiliğine olmadıkça el sürmeyin. Ölçü ve tartıyı adaletle yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız hakkında bile olsa, adaletli olun. Allah’a verdiğiniz sözü eksiksiz yerine getirin. İşte düşünüp öğüt alasınız diye Allah size bunları emretti.

Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun; (başka) yollara sapmayın; sonra onlar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte günahtan korunmanız için Allah bunları size emretti. En'am 151-153."

Sadece bu ayetler bile hayatımızı doğru kurgulamaya yeter.

Geliniz, Siyonizm dinide müstenit Siyonist haçlı zihniyetinin tuzaklarından kurtulalım. Kur’an-ı Kerim ve Sünnete dönelim.

Düşüncemizi kendi zeminimize ve fıkha istinat edelim.

Hâsılı kelam, bütün dostlara ve okuyuculara tavsiyem şudur.

Geliniz Rabbulalemin'in vahyine, Hz Muhammed Mustafa'nın sav tebliğine ve uygulamalarına dönerek hayatımızı anlamlı yaşayalım.

Selam ve sabırla... 29.10.2022



Cumhuriyetin Kurucu Değerlerine Saldıranlar

 Cumhuriyetin Kurucu Değerlerine Saldıranlar

Veysi ERKEN

Her fırsatta cumhuriyetten bahsedenlerin ekseriyetinin cumhuriyetin ilanında kabul edilen kurucu ilkelere saldırdıklarını yok etmeye çalıştıklarını görmekteyiz. Özetle Cumhuriyetin kurucu ilke ve değerleriyle sorunları vardır.

Maskeleri takınarak saldırırlar. Bu tipleri şu şekilde anlatmıştım. Değişen bir şey yok. Sadece artan saldırı ve samimiyetsizliktir.

“Sürekli cumhuriyetten ve kurucu değerlerine bağlı kalmaktan bahsedenlerin ekseriyeti sahtekârdır. Samimiyetsizdir.

Doğru bildikleri halde mefhumları (kavramları) ve mevzuları saptırmakla meşguller.

Ekseriyeti efendilerinin sesi oldukları için sefih hayatlarını, ahlaksızlıklarını cumhuriyetin kurucu değerleri yerine değersizliklerini değer diye dayatırlar.

Böylelikle insanımızı hayat iksiri olan “İslam”dan, bir başka deyişle Kur’an-ı Kerimden ve Hz. Peygamber’in s.a.v. sünnetinden, izinden uzaklaştırırlar.

Maalesef uzaklaştırmada küçümsenmeyecek bir mesafe de kat ettiler.

Bugün kendini Müslüman olarak ifade eden milyonlarca adem “İslam” dışı bir hayata sahip olduğu gibi, İslamî ilke, kural ve hayattan bahsedildiğinde adeta kaçar vaziyet alıyor.

Lafı uzatmaya gerek yok.

Cumhuriyetten ve cumhuriyetin kurucu değerlerinden bahseden herkese çağrıda bulunuyorum. Geliniz samimiyetinizi gösteriniz ve cumhuriyetin kurucu değerlerini savununuz.

Bakınız cumhuriyet rejiminin ilan edildiği 29 Ekim 1923 tarihli kurucu değerleri ihtiva eden belge ortada. Bu belgeye sahip çıkınız ve uygulanmasını savununuz. Açıkça  Türkiye Devleti’nin dini, din-i İslâm’dır. Resmî lisanı Türkçe’dir” ilkesini her dakika terennüm ediniz, yaşayınız ve yaşatmaya çalışınız.

Yapar mısınız?

Zannetmiyorum.

Bilesiniz ki, ahlaksızlığınızı her dem dile getireceğiz.

Kaçış yok.

İşte belge inceleyiniz, tefekkür ediniz ve meşhur ifade ilet titreyip gerçeğe dönünüz.

364 numaralı “Teşkilât- ı Esasiye Kanunu’nun bazı mevaddının tâdiline” yani “Anayasa’nın bazı maddelerinin değiştirilmesine” dair kanun şöyle idi:

“Birinci Madde: Hâkimiyet, bilâ kayd ü şart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müsteniddir (dayanır). Türkiye Devleti’nin şekl-i hükümeti Cumhuriyet’tir.

 

İkinci Madde: Türkiye Devleti’nin dini, din-i İslâm’dır. Resmî lisanı Türkçe’dir.

 

Üçüncü Madde: Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, Hükümet’in inkısam ettiği şuubât-ı idareyi (ayrı ayrı bölümlere ayırdığı idarî işleri) İcra Vekilleri vasıtasıyla idare eder.

 

Dördüncü Madde: Türkiye Reisicumhuru, Türkiye Büyük Millet Meclisi Heyet-i Umumiyesi tarafından ve kendi âzası meyânından bir intihap (seçim) devresi için intihap olunur (seçilir). Vazife-i riyaset (başkanlık görevi), yeni Reisicumhur’un intihabına (seçimine) kadar devam eder. Tekrar intihap olunmak (seçilmek) caizdir.

 

Beşinci Madde: Türkiye Reisicumhuru, devletin reisidir. Bu sıfatla lüzum gördükçe Meclis’e ve Heyet-i Vekile’ye riyaset (hükümete başkanlık) eder.

Altıncı Madde: Başvekil, Reisicumhur tarafından ve Meclis âzası meyanından intihap olunur (Meclis üyeleri arasından seçilir). Diğer vekiller Başvekil tarafından yine Meclis âzası arasından intihap olunduktan sonra hey’et-i umumiyesi (hepsi) Reisicumhur tarafından Meclis’in tasvibine arzolunur. Meclis hâl-i içtimada (çalışma döneminde) değil ise keyfiyeti tasvip Meclis’in içtimaına tâlik olunur (toplantısına ertelenir).

 

18 Rebiyülevvel 1342 ve 29 Teşrinievvel (Ekim) 1339 (1923)”. https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/1691337-94-yildonumunde-ilk-defa-yayinlaniyor-iste-cumhuriyetin-kurulus-belgeleri

 

Belgeler ve tarihi hakikatler işinize gelmiyor değil mi?

Elbette sahiplerinin sesi olanların işine gelmez.

Selam ve Sabırla… 29.10.2022

Duyumlara Göre Seyyid Hafız Kemal CHP’de Cami İnşa Ettirecekmiş

 Duyumlara Göre Seyyid Hafız Kemal CHP’de Cami İnşa Ettirecekmiş

Veysi ERKEN

Parti yönetimleri iktidara talip olurlar. Bu tabii bir olgudur. Partiler zaten iktidar olmak ve ülkeyi yönetmek için kurulurlar. Parti yönetimleri bunun için topluma gelecekte yapmak istediklerini sunarak oy isterler. Kısaca yapmak istediklerini belgelendirirler. Taahhüt ederler.

Bilindiği üzere Cumhur ittifakı adına “Türkiye Yüzyılı” diye bir “vizyon” belgesi ortaya kondu.

Aldığımız duyumlara göre Kemal Kılıçdaroğlu da kendileriyle beraber hareket edenlerle de bir belge ortaya koyacakmış.

Hatta Seyyid olduğu ve geçmiş yıllarda “umre”ye gittiği için CHP’nin bahçesinde Cami inşa ettirerek bu belgeye açıklayacakmış. Seyyid olduğunu kendi partilileri dile getirmiş ve bunu inkâr etmemiştir. “CHP Genel Başkanı, kimsenin soyunu, inancını gündeme getirmez. “Seyyid” olduğunu da, yıllar önce umreye gittiğini de söylemez. https://www.odatv4.com/guncel/kemal-kilicdaroglu-seyyid-cikti-250820

İhsas edilenlere göre aynı zamanda hafız olan Kılıçdaroğlu Cami inşaatının bitimini beklemeden parti genel merkezinin bir katını cami olarak tefriş ettirecekmiş.

Bilindiği üzere hafızlığını yine kendi partilileri dile getirmiş ve inkâr edilmemiştir. İşte o ifadeler. “CHP'li eski Milletvekili Ensar Öğüt, katıldığı yayında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun hafız olduğunu söyledi. Öğüt, "Kuran-ı Kerim'i ezbere biliyor. Ayetleriyle birlikte ezbere biliyor" dedi. https://www.ensonhaber.com/gundem/chpli-ensar-ogut-kemal-kilicdaroglu-hafiz

“Türkiye Yüzyılı” belgesine karşılık ortaya konulacak belgenin cami temelinin atılmasıyla beraber olacağı ifade ediliyor. Aldığımız duyumlar doğru ise belgenin böyle bir törenle açıklanması iyi olur. CHP’nin üzerindeki şaibeler bir nebze olsa ortadan kalkar.

CHP’nin bahçesinde cami inşa edilecek olursa destekleriz.

Kanaatime göre böyle bir teşebbüs açıklanacak belgenin inandırıcılığını arttırır.

Hatta bu caminin “kayyım”lığına masa ortağı Meral Akşener’i atayabilir. Bilindiği üzere cami ve mescitlere kayyım ataması asırlardır yapılan bir işlemdir. “Cami ve mescid vakıflarının mütevellileri veya mütevellinin emrinde vakıf malını koruyan kişilerin kayyım diye anılması, zamanla cami ve imaretlerin bakım ve temizliğini üstlenen görevlilere de kayyım denilmesini açıklayıcı mahiyettedir. https://islamansiklopedisi.org.tr/kayyim

Böyle bir teşebbüs aynı zamanda masanın etrafında yer alanları cemaat haline getirir. Birlikteliklerini arttırır belki de aynileştirir.

“Türkiye Yüzyılı” ile rekabet edebilmek için böyle bir teşebbüsü hayırlı görüyorum. Kaçırılmayacak bir fırsattır.

Seçimlere az zaman kaldı.

Kanaatime göre seçim Mayıs 2023’te yapılmalıdır. Böyle bir şey olursa seçim takviminin ilan edilmesine az zaman kaldı.

Çağrım şudur.

Yarından tezi yok.

Seyyid hafız Kemal Kılıçdaroğlu hemen CHP Genel Merkezinde cami inşaatını başlatmalı ve dahi inşaat uzun süreceği için genel merkezin bir katını cami olarak tefriş etmeli ve belgeyi orada açıklayarak ibadete hazır hale getirmelidir.

Cami yapımı için destek bizden.

Selam ve Sabırla…