28 Şubat 2023 Salı

28 Şubat 97 Manevi/ Depreminin yıkımının enkazı kaldırılmalıdır

 28 Şubat 97 Manevi/ Depreminin yıkımının enkazı kaldırılmalıdır

Veysi ERKEN

Bugün 28 Şubat 2023.

‘8 Şubat 1997 depreminin üzerinden tam tamına 26 yıl geçtir.

Gönüller, duygular ve bedenler enkaz altında kaldı.

Yıllar içinde tamiratlar yapılmış olmakla birlikte “enkaz” kamilen kaldırılabilmiş değildir.

Hala o depremin etkileri ve figüranları hayatımızda vardır.

Artık depremin tahribatını ve yıkıntılarını figüranlarıyla birlikte hayatımızdan çıkarma zamanıdır.

Artık meclis görevini yapmalıdır.

Müslüman’ım diyen herkesin meclisi göreve davet etme zamanıdır.

Evet.

Meclis göreve.

Gönüllerdeki, duygulardaki ve bedenlerdeki tahribat ve yıkımın izleri hemen silinmelidir.

28 Şubat zulmünün üzerinden 26 yıl geçti. Zulüm en büyük manevi alanda ve değerlerde kendini ve etkisini gösterdi.

İslamî anlamda “dini inanç” sebebiyle örtü ve aile alanında yıkım 15 şiddetinde oldu denilse azdır.

Tahribatın etki alanı tüm Türkiye ve diğer ülkeler oldu.

Tahribat o kadar büyük ve şiddetli oldu ki hala izleri tam silinmiş değildir.

Bilindiği üzere örtü yasağının tam uygulayacağını söyleyenlerden birisi de Meral Akşenerdir. Meral Akşener hayatımızı karartan, zulümleri arttıran 28 Şubat kararlarının yılmaz savunucusu ve uygulayıcısı olacağını beyan etmiş bir kişi idi. https://www.sabah.com.tr/video/haber/meral-aksenerin-28-subat-yuzu-video

Umulur ki tahribatın giderilmesinde payı olur.

Şimdi tahribatın izlerini silme ve yıkıntıları, molozları, enkazı kaldırma zamanı. Tamamen ortadan kaldırma zamanıdır.

Meclis deprem felaketi sebebiyle çalışmalarına ara vermişti. Bugün tekrar toplanıyor. 28 Şubat günü anlamlı bir gün. Zulmün üzerinden tam 26 yıl geçti.

Artık zulmü bitirme zamanı. Meclis kaldığı yerden vazifesini ikmal etmek mecburiyetindedir.

Gündeminde öncelikli ve tek düzenleme İnanç özgürlüğü ve aile ile ilgili olmalıdır.

Bir an önce bu tasarı kanunlaştırılmalı, anayasa maddeleri haline getirilmeli ve Türkiye ve Milletimiz rahatlatılmalıdır.

TBMM’yi göreve çağırıyorum.

Seçim günü yaklaştı. Vakit kaybetmeyiniz.

Vazgeçilmez haklar konusu olan İnanç özgürlüğü ve aile ile ilgili düzenlemeler aciliyeti olan bütün kanunları hemen çıkarmalısınız.

Hatta düzenlemeler bitinceye kadar kesintisiz toplanma kararı almalısınız.

Tabii ki, bu çağrım mecliste yer alan her partiye ve vekiledir. Bilhassa tahribatta etkisi olan Meral Akşener vekillerine hemen görev vermeli ve teklifi destelemelerini sağlamalıdır ki, kendisini biraz da olsa temize çıkarabilsin.

Sayın Mustafa Şentop meclis başkanı olarak hemen bütün vekillere çağrıda bulunmalı ve çalışma düzeni için karar aldırmalıdır.

Bilhassa İnanç özgürlüğü ve aile konusunun geciktirilmeye tahammülü yoktur.

Kanun teklifi genel kurulda bekliyor.

Kanun teklifini sunanlar başta olmak üzere her partili vekil harekete geçmelidir.

Elbirliği ile firesiz bir şekilde kanun meclisten geçirilmeli ve millet rahat bir şekilde seçime hazırlanmalıdır.

Yarın değil, hemen bugün hareket bekliyoruz.

Atalarımız “nerede hareket orada bereket vardır” demişlerdir.

Adalet ve özgürlük için millet hareket ve icraat bekliyor.

Tasarıyı meclise sunanlar haydi niye duruyorsunuz.

Meclisi toplayınız ve bütün vekillerin kabul oyu ile tasarıyı kanunlaştırınız.

Katılmayan kaçaktır.

Hadi vekiller, partini hangisi olursa olsun imzalarınızla tarihe geçiniz. Hayırda yarışınız inanç özgürlüğü ve aile düzenine katkı sağlayınız.

Bilindiği üzere Anayasa’nın 24. Ve 41 maddelerinde değişiklik gündeme getirildi. Bu değişiklik ülkemizdeki kültürel yozlaşmayı azaltacak evsaftadır.

Elbette tam bir düzenleme olmayabilir.

Ama açıktır ki, mevcut durumdan daha iyidir.

Herkes bu tasarıyı;

Amasız,

Fakatsız,

Lakinsiz,

Ancaksız vs. desteklemelidir.

Bu tasarı hemen, hiç vakit kaybetmeden yasalaştırılmalı ve yürürlüğe girmelidir ki, aile düzenimiz ve dini inancını özgürce yaşamak isteyenler bir nebze de olsa düzelsin ve rahatlasın.

Görelim kim millet sevdalısı, kim millet düşmanı. Kim dini inanç, örtü serbestisinden yana aileden yana, kim bunların düşmanı.

Hemen şimdi.

 Bugün.

28 Şubat günü.

Meclis bugün toplanıyor. Bütün vekillerin kabul oyu ile tasarı kanunlaştırılmalıdır.

Haydi, vekiller, partiniz hangisi olursa olsun imzalarınızla tarihe geçiniz.

Hayırda yarışınız, inanç özgürlüğü ve aile düzenine katkı sağlayınız ki, 28 Şubat’ın tahribatı yok olsun.

Selam ve Sabırla… 28.02.2023

 

 

Ağzı Olan Konuşuyor da FASIKLAR nerelerinden ses çıkarıyor

 Ağzı Olan Konuşuyor da FASIKLAR nerelerinden ses çıkarıyor

Veysi ERKEN

Rabbulalemin, “Ey iman edenler! Eğer size bir fâsık, bir haber getirirse, onu araştırın (doğruluğunu anlayıncaya kadar tahkik edin). Değilse bilmeyerek bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz. Hucurat-6” bizlere tembihte bulunuyor.

Hitap bütün iman edenleredir.

Bugün ülkemiz büyük bir deprem afetine kaldı ve sarsıntılar, yıkımlar, tahribatlar devam ediyor.

Bazılarının tespitlerine göre dünyada şimdiye kadar yaşanmamış bir deprem, afet ve felaket. Yapay bir şekilde tetiklenmeye devam edildiğini ileri sürenler de var.

Bu afet ve felaket günlerinde fasıklar, facirler, münafıklar, kâfirler ve bütün kötüler toplaştırılmış, cem edilmiş ve sahada olan, canhıraş çalışan ve çabalayan kurum ve kuruluşları kötülemek için ahlaksız “haber” yaymaktan geri durmuyorlar. Bunlar gazeteci, yazar, parti başkanı, sanayici, tüccar, ilim adamı, STK temsilcisi vs. kılıklı FASIKLAR topluluğu.

Hani ağzı olan konuşuyor diye bir söz vardır. Bunlar ağızlarından değil de adeta başka yerlerinden sesler, gürültüler ve kokular çıkarıyor.

İşleri güçleri fısk, fücur ve münafıklık. Tasmalarını tutanların emriyle ve fonlandıklarıyla gürültü ve fitne yayıyorlar.

En şerlileri fetöist teröristler ve onların işbirlikçileridir.

İsleri güçleri fitnedir.

Bunlara karşı milletçe uyanık olmak mecburiyetindeyiz.

Allah bize bir fasık haber getirdiğinde onu araştırın demektedir ki öldürmekten daha kötü olan FİTNEYİ bertaraf edelim.

Bugün kurum ve kuruluşlarımızı kötüleyerek toplumun maneviyatını bozmaya çalışan fasık iblislerin oyununu bozma, haberlerini, yalanlarını deşifre etme ve fitneyi önleme zamanıdır.

Evet.

Fitne öldürmekten beterdir, kötüdür, affedilecek bir suç değildir. Ayette; “Fitne öldürmekten daha kötüdür. Bakara-191” denilir. “İslâm kültüründe geniş bir kullanım ve etki alanı kazanmış olan ayetteki fitne kelimesi, genellikle “sınama, deneme, maddî ve manevi sıkıntı, üzüntü, belâ ve felâketle imtihan etme”; özellikle hadislerle diğer İslâmî literatürde “dinî, sosyal ve siyasî kargaşa” anlamında yaygın olarak kullanılan bir terimdir. https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Bakara-suresi/198/191-192-ayet-tefsiri olarak kullanılmış ve kullanılmaktadır.

Bilhassa afet ve felaket günlerinde “fitne” daha da öldürücüdür. Bu zamanlarda “fitneciler”in temel hedefi siyasi ve sosyal kargaşa çıkarmak, felaket alanını Ülkeyi ve afet alanını “yönetilemez” hale getirmek ve “halkı isyana” sürüklemektir.

Asırların afet ve felaketini yaşıyoruz ve “fitneciler-fasıklar” iş başında. Her türlü kılığa girmiş, insan kılığına bürünmüş “iki ayaklı şeytan”lar, mahlûklar.

Kimi siyasetçi, kimi gazeteci, kimi sosyal medyacı, kimi tüccar, kimi sanayici, kimi yazar ve muhabir, kim yardım eden görünümlü olarak sahaya salınmış.

İşleri güçleri “fitne” ve “fesat” Söyledikleri her söz, yaydıkları her haber, yazdıkları her cümle, yardım diye dağıttıkları her paçavra ile “fitne” ve fesat” kaynağıdırlar.

Kimi falan sürüyeli hırsızlık yapıyor diye yalan söyler, kimi sadece falanlar kurtarılıyor diye yumurtlar, kimi olmayan hizmetleri sahiplenir, kimi başka ülkelerden yayın yaparak kargaşa üretmeye çalışır, kimi gemilerini göndermeye ve ülkemizi işgale yeltenir.

Bilinmelidir ki, bütün fitnecilerin sahipleri birdir. Hepsi Siyonist haçlı zihniyetinin aparatları, aletleri, uşakları ve şerefsizleridir. Tek tutamaklı çok ağızlı maşalardır.

Bu fitneciler ya yuvarlaklaştırılmış veya hizalaştırılmıştır.

Hepsinin ortak hedefi fitneyle sosyal ve siyasi kargaşa çıkarmaktır.

Hepsi insan kılıklı şeytanlardır. Bu ahlaksız ve şerefsiz “fitneciler” “Onlara: “Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın!” dendiği zaman, “Hayır! Biz ancak ıslah edicileriz” derler. Bakara-11”

Gerçekte işleri, hedefler ve amaçları bozgunculuktur. Ekseriyeti uzaktan öterler. Yardım etmedikleri gibi yardımları engellemeye çalışırlar.

Bunlar “fasık”lardır. Yalan haber ve söz yaymaktan geri durmazlar, olmayan barajın yıkıldığını yayarak kargaşa çıkarmaya çalışırlar. Yapılan işleri, dağıtılan yardımları ve alınan tedbirleri yok kabul ederek sahiplerinin sesi olurlar. Bunların getirdikleri haberlerden, söyledikleri sözlerden, afet alanındaki kibirli ve riyakâr davranışlarından uzak durmak her Müslüman müminin görevidir. Ey iman edenler, eğer bir fasık, (harama ve yalana meyilli şahıslar, oluşumlar ve yayın organları) size (kızdırıp kışkırtıcı veya oyalayıp aldatıcı) bir haber getirip (verirse), onu ’etraflıca araştırın’ (her anlatılana hemen inanıp kanmayın). Yoksa bilmeden (ve yanlış yönlendirme sonucu), bir kavme (ve kesime) kötülükle sataşıp (haklarına tecavüz etmiş duruma düşersiniz) de ardından bu işlediklerinize pişman oluverirsiniz. Hucurat-6 Abdullah Ahmet Akgül meali” https://www.kuranmeali.com/mobil/m-AyetKarsilastirma.php?sure=49&ayet=6

Bu afet ve felaket günleri, zamanı sahaya yönelmiş parti başkanı, gazeteci ve muhabir kılıklı “fitneci” ve “fasık”lara kulak asmama ve onları hayatımızdan silme zamanıdır.

Her Müslüman mümin ferasetli davranmalı ve bu “fitneci”leri zihninde itlaf etmelidir ki, hayat normale dönsün, yardımlar ve hizmetler yerini bulsun, yönetimde kargaşa engellensin ve sosyal barış devam etsin.

Şimdi Türkiye, ümmet ve insan olarak kenetlenme ve Siyonist haçlı zihniyetinin tuzaklarını, fitnelerini, fısk ve fücurlarını yok etme zamanıdır. Ağızlarıyla değil, başka yerleriyle ahlaksız haber yayan fasıkların yaygaralarını boşa çıkarma zamanıdır.

Şimdi birlik zamanıdır.

BİZ Allah’ın inayeti, lütf-u keremiyle “biriz, diriyiz, iriyiz, güçlüğüz”.

Selam ve Sabırla… 28.02.2023

 

 

 

27 Şubat 2023 Pazartesi

Dini İnanç ve Aile Düşmanlığı Ortadan Kaldırılmalıdır

 28 Şubat’ın Manevi Yıkımı Olan Dini İnanç ve Aile Düşmanlığı Ortadan Kaldırılmalıdır

Veysi ERKEN

Meclis göreve.

Gönüllerdeki tahribat ve yıkımın izleri hemen silinmelidir.

28 Şubat zulmünün üzerinden 26 yıl geçti. Zulmün en büyük manevi alanda ve değerlerde kendini gösterdi.

Dini inanç sebebiyle örtü ve aile alanında yıkım 15 şiddetinde. Tahribat alanı tüm Türkiye ve diğer ülkeler oldu.

Tahribat o kadar büyük oldu ki hala izleri tam silinmiş değildir.

Örtü yasağının tam uygulayacağını söyleyenlerden birisi de Meral Akşenerdir. Meral Akşener hayatımızı karartan, zulümleri arttıran 28 Şubat kararlarının yılmaz savunucusu ve uygulayıcısı olacağını beyan etmiş bir kişi. https://www.sabah.com.tr/video/haber/meral-aksenerin-28-subat-yuzu-video

Duygular tahrip edildi, aileler dağıldı.

Şimdi tahribatın izlerini silme zamanı. Tamamen silme zamanıdır.

Meclis yarın toplanıyor. 28 Şubat günü anlamlı bir gün. Zulmün üzerinden tam 26 yıl geçti.

Artık zulmü bitirme zamanı. Meclis kaldığı yerden vazifesini ikmal etmek mecburiyetindedir.

Gündeminde öncelikli ve tek düzenleme İnanç özgürlüğü ve aile ile ilgili olmalıdır.

Bir an önce bu tasarı kanunlaştırılmalı, anayasa maddeleri haline getirilmeli ve Türkiye ve Milletimiz rahatlatılmalıdır.

TBMM’yi göreve çağırıyorum.

Seçim günü yaklaştı. Vakit kaybetmeyiniz.

Vazgeçilmez haklar konusu olan İnanç özgürlüğü ve aile ile ilgili düzenlemeler aciliyeti olan bütün kanunları hemen çıkarmalısınız.

Hatta düzenlemeler bitinceye kadar kesintisiz toplanma kararı almalısınız.

Tabii ki, bu çağrım mecliste yer alan her partiye ve vekiledir. Bilhassa tahribatta etkisi olan Meral Akşener vekillerine hemen görev vermeli ve teklifi destelemelerini sağlamalıdır ki, kendisini biraz da olsa temize çıkarabilsin.

Sayın Mustafa Şentop meclis başkanı olarak hemen bütün vekillere çağrıda bulunmalı ve çalışma düzeni için karar aldırmalıdır.

Bilhassa İnanç özgürlüğü ve aile konusunun geciktirilmeye tahammülü yoktur.

Kanun teklifi komisyondan geçti ve genel kurula sunuldu.

Sunanlar başta olmak üzere her partili vekil harekete geçmelidir.

Elbirliği ile firesiz bir şekilde kanunlar meclisten geçirilmeli ve millet rahat bir şekilde seçime hazırlanmalıdır.

Yarın değil, hemen bugün hareket bekliyoruz.

Atalarımız “nerede hareket orada bereket vardır” demişlerdir.

Adalet ve özgürlük için millet hareket ve icraat bekliyor.

Tasarıyı meclise sunanlar haydi niye duruyorsunuz.

Meclisi toplayınız ve bütün vekillerin kabul oyu ile tasarıyı kanunlaştırınız.

Katılmayan kaçaktır.

Hadi vekiller, partini hangisi olursa olsun imzalarınızla tarihe geçiniz. Hayırda yarışınız inanç özgürlüğü ve aile düzenine katkı sağlayınız.

İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu İHA ve SİHALARA karşı çıkanlara “Hele Bayraktar İHA, dünyanın önünde selam durduğu oyun değiştirici bir mucizedir. Saldıranlar, ya ajandır, ya haindir, ya embesildir… Ordumuza kimyasal silah iftirası atan bir kişiye ‘Geçmiş olsun’ diyebilen, bu sıfatların hepsini üzerinde taşır. Amerika’nın çocukları, çaresiz zübükler.” https://www.ngazete.com/soylu-ya-ajandir-ya-haindir-ya-embesildir-148475h.htm demişti.

Bu ifadeler ve nitelendirmeler doğrudur.

Aynen katılıyorum.

Bir farkla.

Sadece İHA ve SİHA’lara karşı çıkanlar değil her türlü büyük projeye ve kültürel yozlaşmayı azaltacak düzenlemeye karşı çıkanlar da aynı niteliktedirler. Mustafa Kemal bu türler için “iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.” demiştir.

Türkiye’nin yeryüzünde güç ve kudret sahibi olmasına katkı sağlayacak her projeye veya kültürel düzenlemeye karşı çıkanlar hain, ajan ve enbesil sınıfına girer.

Bilindiği üzere Anayasa’nın 24. Ve 41 maddelerinde değişiklik gündeme getirildi. Bu değişiklik ülkemizdeki kültürel yozlaşmayı azaltacak evsaftadır.

Elbette tam bir düzenleme olmayabilir.

Ama açıktır ki, mevcut durumdan daha iyidir.

Herkes bu tasarıyı;

Amasız,

Fakatsız,

Lakinsiz,

Ancaksız vs. desteklemelidir.

Bu tasarı hemen, hiç vakit kaybetmeden yasalaştırılmalı ve yürürlüğe girmelidir ki, aile düzenimiz ve dini inancını özgürce yaşamak isteyenler bir nebze de olsa düzelsin ve rahatlasın.

Görelim Sayın Süleyman Soylu’nun tavsifine kim giriyor, kim girmiyor.

Kim millet sevdalısı, kim millet düşmanı.

Hemen şimdi.

28 Şubat günü Meclis toplanacak ve bütün vekillerin kabul oyu ile tasarıyı kanunlaştıracak diye bekliyoruz.

Katılmayan kaçaktır.

Hadi vekiller, partini hangisi olursa olsun imzalarınızla tarihe geçiniz. Hayırda yarışınız inanç özgürlüğü ve aile düzenine katkı sağlayınız ki, 28 Şubat’ın tahribatı yok olsun.

Selam ve Sabırla… 27.02.2023

 

 

26 Şubat 2023 Pazar

Ey İnsan!

Ey İnsan!

Veysi ERKEN

Yıllar önce bir söz duymuş ve bunu çerçeveleterek odama asmıştım. Hoşunuza giderse siz de gönlünüze nakşedin.

“Ey İnsan! Şerefle bitirilmesi gereken en ağır görev hayattır... Bu sebeple bir lokma için şerefini ayaklar altına almaya, bir zamanlık mevki için ayak öpmeye, bir anlık zevk için namusunu lekelemeye, günlük menfaatler için faziletini karartmaya DEĞMEZ”

Evet.

Ey Müslüman,

Ey Ülkücü,

Ey Allah’ın rızasını kazanma çabasındaki insan,

Şeref, haysiyet ve izzetle bitirilmesi gereken en ağır görev dünyevî hayattır. Hepimiz ölecek ve hesap verecek yaştayız.

Hayatımızı şerefimizle bitirelim ve fırıldak olmayalım inşallah.

Fırıldaklaşmış, siyaseten, ahlaken münafıklaşmış ve dahi fasıklaşmışları gördükçe sapmanın boyutunu ve insan olmaktan çıkmayı daha iyi kavrıyorum ve diyorum ki;

Ey İnsan!

Değer mi?

Elbette mümin Müslüman, ülkücü ve insan kalmak isteyenler için değmez.

Ey insan!

Bizim tavrımız ve ilkelerimiz nettir inşallah. İlkelerimiz Kur’an-ı Kerimden neş’et eder. Hayatımızı ona göre kurgulamaya çalışırız.

Politik tercihlerimizi bu ilkeleri yaşamaya, yaşatmaya, hayata geçirmeye çalışanlardan yana koyarız. Fırıldak olmamaya çalışırız. İnşallah hiçbir zaman fırıldak olmayız ve şerefimizle hayatımız biter..

Bizim tavrımızı merhum Yazıcıoğlu şöyle açıklamıştı.

“Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiç birimizin garantisi yok. Şurada ayakta duranın da oturanın da garantisi yok. Yani, ruh bir saniyeliktir. Küf dedi mi gitti. Bunun da nerede geleceği, nasıl geleceği, ne şekilde yakalayacağı belli değil. Bir saniyesine bile hâkim değilsiniz. Bir saniyesine bile hâkim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur! Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz! Dik duracağız, doğru gideceğiz!”

Evet.

“Tek başına ümmet” ve “önder” olanların davasını güdenlere Müslümanca düz yaşayanlara, dik duranlara, düz yürüyenlere selam olsun.

“Şerefle bitirilmesi gereken en ağır görev hayattır... Bu sebeple bir lokma için şerefini ayaklar altına almaya, bir zamanlık mevki için ayak öpmeye, bir anlık zevk için namusunu lekelemeye, günlük menfaatler için faziletini karartmaya DEĞMEZ” diyen insanlara selam olsun

Evet.

Binlerce selam olsun.

Selam ve Sabırla…26.02.2023

 

 

“Aptal Beyaz Adamlar”*

 “Aptal Beyaz Adamlar”*

Veysi ERKEN

Ne zaman yolsuzlukların araştırıldığını, soruşturulduğunu ve yolsuzluk yapanların üstüne gidileceğini duysam veya okusam aklıma hemen Mıchael Moore’ın “Aptal Beyaz Adamlar” isimli kitabı gelir.

Yıllardır hayali ihracatçıların üstüne gidileceği, hortumculardan hesap sorulacağı, haksızlıklarla mücadele edileceği, bireylerin hak ve özgürlüklerinin sağlanacağı vaat edilir.

Bu vaatler sandık başına kadar geçerlidir her zaman. Sonra vaatler gelecek seçime kadar unutulur. Çünkü siyasetçilerimizin ekseriyeti ülkemizin  “Aptal Beyaz Adamlar”ınca belirlenmekte olduğundan, haliyle partilerimiz adeta birbirinin devamı olmakta. Zaten kanunlarımız “farklılık” üzerinde siyaset yapmaya izin vermez. Partilerimiz üç aşağı beş yukarı hep aynı minvalde hareket ettirilir. Tahteravellinin hangi ucundaki parti çoğunluğu sağlasa “Aptal Beyaz Adamlar”ımız için bir şey değişmez. Onlar hep iktidar ve onlar hep muktedir.

Türkiye’deki gidişat iyi değil. Yönetme gücünü birkaç medya patronu, beş altı banka sahibi, ülkeyi kuşatmış sabataycı bürokrasi ve bürokrasiyle iç içe olan holdingler ele geçirmiş vaziyette.

Bu yapı böyle devam ettiği müddetçe, “sır” perdesi var oldukça kim elli milyar liraya satın alınan bir bankadan yılda yüz kırk trilyon kâr eden hortumcu holdingten hesap sorabilir.

Bu yapı sürdürüldükçe bize ait zenginliklerin yağmalanmasına kim dur diyecek. Bu soyguncu ve yağma düzeni devam ettikçe kim okullarından uzaklaştırılanların, işinden atılanların, eşinden boşandırılanların ve açlığa mahkûm edilenlerin hakkını iade edecek.

Soruyorum?

Kim dur diyecek.

Unutulmamalıdır ki, 365 milletvekiliyle meclise gelmek soyguncu düzenbazlara dur demek için yeterli değildir. Soyguncu, pompacı, hortumcu ve dahi şerefsiz oligarşik Aptal Beyaz Adamlara dur diyebilmek için  “Mangal gibi yüreğe, Çelik gibi iradeye ve Korkudan uzak bir inanç”a sahip olunması gerekir. Adaletsizlik ve soygun ancak bunlarla bertaraf edilebilir.

Bu nitelikler yoksa 365 milletvekili ile gelseniz bile oligarşik bürokratik yapı sizi yutar. Tıpkı “adalet” ve “kalkınma” vaadiyle iktidara talip olanları oligarşik yapının yutmaya başlaması gibi.

Evet.

Üzülerek seyretmekteyiz ki, Aptal Beyaz Adamların oluşturduğu oligarşik yapı “adalet” ve “kalkınma” vaat edenleri yutmaya başladı. Tıpkı A.B.D.’ de Colin Powell’ın, Gale Norton’un ve Condoleeza Rice’ın yutulduğu gibi.

Adı geçenler beyaz olmadıkları halde Tapınakçı Şövalyelerin oluşturdukları yapı tarafından yutulmuş ve kendilerine benzetilmişlerdir. Artık onlar Aptal Beyaz Adamlardan hesap soran değil, Aptallara hizmet edenlerdir.

Türkiye’dekiler de yutulmaya başlanmıştır. Onlar için artık “başörtüsü birinci mesele değildir”. Artık onlar için puan gaspı öncelikli konu değildir. Artık adalet ve kalkınma vaat edenler için araba ve lojman saltanatına son verilecek bir konu değildir. Artık onlara göre dokunulmazlık zırhına bürünerek ayrıcalıklarla donanmış oligarşik bürokratik zümre ile mücadele etmeye gerek bulunmamaktadır. Artık onlar da A.B. D.’kiler gibi ülkeyi sömüren bir avuç insan müsveddesi ile iç içeler.

Michael Moore’ın şu ifadeleri bizim ülkemizi de anlatmakta mıdır aziz dostlar. “Şu anda ülkede 56 bin tane milyoner var. Onlar parayı eşkiyalar gibi kazandı. Onlar parayı kazanmak için zaten ellerindeki büyük miktar parayı insanları işten atan, çocukları ve başka ülkelerdeki fakirleri köle gibi çalıştıran ve büyük vergi indirimleri alan şirketlere yatırdılar. Onlar için açgözlülük hayatın vazgeçilmez şartı idi. Üstelik açgözlülük iklimi meydana getirmede o kadar iyi idiler ki kelime eskidi, kullanılmaz oldu. Şimdi onun yerine başka bir kelime var: BAŞARI! Evet, kendi ünlem işareti ile beraber gelir. Böylece, hiç kimse açgözlülüğün kötü ya da ayıp olduğunu düşünmez oldu; günlük hayatımızın o kadar ayrılmaz parçası haline geldi ki....”

İşte son halimiz ve ahvalimiz.

Sizce soygunculardan, hortumculardan, hırsızlardan, yolsuzluk yapanlardan ve şerefsizlerden hesap sorulabilecek mi?

Sizce “sır” perdeleri yırtılacak mı?

Sizce “özgürlükler ve haklar” öncelikli konular olabilecek mi?

Sizce hakları gasp edilmiş mazlumların ahı bitecek mi?

Aptal Beyaz Adamların kurduğu oligarşik bürokratik yapı içince cevap veriniz aziz gönüldaşlar.

Selam ve Sabırla... 30.06.2003

* Mıchael Moore, Aptal Beyaz Adamlar, Türkçesi. Ayşe Göktürk Tunceroğlu, bky yayınları, İstanbul 2002.