28 Aralık 2017 Perşembe

Garbın Kini Dini ve vahşetinin temelidir



Garbın Kini Dini ve vahşetinin temelidir

Veysi ERKEN

            Garbın kini hep dini ve vahşetinin temeli olmuştur.
            Çünkü dayandığı bir “değer”i yoktur.
            İlahı madde ve sömürgeciliktir.
            Siyonist haçlı zihniyetinin esası bu olunca her şey onlar için bir yoldur. Makyavelist anlayış da denilir bu zihniyete.
            Kölelerini, taşeronlarını, uşakların, kısaca bütün maymuncuklarını bu şekilde yetiştirir, besler ve “saldır co” der.
            İslam coğrafyasına bunun için fitneyi sokar, kardeş katlini destekler, farklı kimlikler oluşturur ve her mekanı kan gölüne çevirir.
            Mukaddesatı yoktur tek dişi kalmış canavarın.
            Tapınakçısından, haşhaşisine, fetösünden, deaşına kadar bütün örgütleriyle mukaddesatsız olduğu için katliam yapar.
            Lafı çok uzatmaya gerek yok.
            Bosna’da, Arakan’da, Suriye’de, Türkistan’da, Kafkaslarda, Balkanlarda, Irak’ta ve sayamadığım bütün coğrafyalardaki katliamın, vahşetin, ihanetin, cinayetin temelinde bu habis anlayış yatar.
            Bunları bilmek ve bertaraf etmek mecburiyetindeyiz.
            Bu gerçeği merhum Aliya yıllarca haykırmıştı.
            Uzunca bir konuşma. Garbın kalleşliğini, siyonizmin kan içiciliğini ve uşaklarının ihanetini haykırmıştı.
            Bize de görevimizi hatırlatmıştı.
            Siyonist haçlı zihniyeti görevimizi hatırlamamızı istemiyor. Uyanıp güçlenmemizi hazmedemiyor.
            Gönüllerin fatihi olmamızı asla kabullenemiyor.
            Biz Aliyanın sesine asla kulak tıkamayacağız.
            Cenabı Allah’ın vahyine göre yaşamaya çalışacağız.
Bu bizim ahdimizdir.
            İçimizdeki haşhaşilere, tapınakçılara ve işbirlikçi satılmışlara rağmen.
            İşte Aliya’nın bize haykırdığı mesajdan bir kesit:
“Ben Aliya, Aliya izzetbegoviç.
 Unutma, Türk'ün evladı! Sömürgeciler, bütün ilkeleri kendi menfaatleri için koyuyorlar ve kendi çıkarlarını korumak için denklem kuruyorlar.
Onların demokrasi dedikleri, hürriyet dedikleri, aidiyet dedikleri, barış ve hoşgörü dedikleri ilkeler, Saraybosna'da, Srebrenitsa'da, Mostar'da toprağın altına gömüldü.
Hem de çok acı hatıralarla…
 Biz, kendi çocuklarımız en azından tebessüm edebilsinler diye yaşadıklarımızı yeni nesillere anlatmıyoruz, anlatmayacağız.
 Ama sen bizim yaşadıklarımızı sakın unutma!
Onlar askerleriyle, basın ve medyasıyla, kurumlarıyla çok güçlüler. Onların güçlerinden değil, ikiyüzlü olmalarından kork.
Biz, senin kardeşin olduğumuz için öldürüldük, boğazlandık, tecavüze uğradık. Senin hafızana sahip olduğumuz için toplu mezarlara gömüldük, yok edildik.
Türk'ün Evladı,
 Bizim korumaya çalıştığımız sancak, Yemen'de, Çanakkale'de, Filistin'de, Kırım'da, Açe'de, Türkistan'da korunmak istenen sancaktı. O, ne bir dinin, ne bir ırkın, ne bir dilin, ne bir mezhebin sancağıydı. insanlığın, tek başına insan olmanın temsiliydi.
Sömürgecilerin karşısında sakın yere düşme.
Biz, Çanakkale'den sonra direnişi devam ettiren nesiliz. Sen, direnişin değil, dirilişin nesli olacaksın.
Korumak için değil, düzen kurmak için çalışacaksın.
Sen varsan biz olacağız.
Sen ayaktaysan biz yaşayacağız.
Ama unutma!
Sömürgeciler, seni tamamen Asya'ya sürmek için planlarını adım adım işletecekler. Bir gün sıra sana da gelecek.
Seni yok etmek için bin yıldır hazırlananlar, bir gün bile durmadan çalışıyorlar.
Sen Türk'sün. Bir ırk, bir din, bir mezhep değilsin, olamazsın.
 Batı, Haçlı Seferlerini düzenlerken Araplara Arap demiyordu, Türk diyordu.
Çanakkale'de Kürtleri boğazlarken onlara Kürt demiyordu, Türk diyordu.
Ne zaman ki onların çıkarı için yeni devletlere ihtiyaç duydu, Arap'a Arap demeye başladı. Seni ondan, onu senden ayırdı.
Bugün de Kürt'ü senden, seni Kürt'ten ayırmak için gece ve gündüz çalışıyor.
Türk'ün  Evladı,
Biz Boşnak'ız ama Türk'üz de. Sen de kalbimde taşıdığım acıyı taşıdığın kadar Boşnak'sın.
 Utanacak tarihimiz, saklayacak hafızamız yok.
Sırp'a karşı sorumlu olduğumuz için değil, yasayla zorunlu kılındığı için değil, kimimiz dinimiz, kimimiz milletimiz, kimimiz Kitabımız, kimimiz ahlakımız sebebiyle vicdan sahibi olduk. Birileri öyle istediği için değil, vicdan bunu tarif ettiği için hiçbir milletin diline, dinine, mezhebine karışmadık. Mezarlarını çiğnemedik, ibadethanelerini yıkmadık, kadınlarına tecavüz etmedik, bebeklerini boğazlamadık.
Sen var olmak zorundasın. Bu yüzden bir ve beraber olmak zorundasın. Sömürgecilerin tezgahıyla saflara ayrışmamalısın.
Türk'ün Evladı,
Evet, Garbı ve katliamını unutmayacağız.
Düzenin korucusu değil, kurucusu olacağız.
Direnişin değil dirilişin nesli ve ülkesi olacağız biiznillah.
Selam ve Sabırla…

22 Aralık 2017 Cuma

Kudüs Kararı



Kudüs Kararı

Veysi ERKEN

            Birleşmiş Milletlerin Kudüs ile ilgili kararı bir başlangıç olacak inşallah.
            Türkiye “kamet” ve “istikamet”ini muhafaza ettikçe içimizdekiler dâhil tüm Siyonist haçlı zihniyetinin kurgucuları, piyonları, uşakları ve maşaları diz çökecek ve yok olacaklardır.
            Buna inanıyorum.
            O zaman dünyanın beşten büyük” olduğu tescil edilmiş olacaktır.
            Evet,
            Yeryüzünü sömüren küresel haydutlara dur demenin, onları geriletmenin ve bütün insanlığın gözü önünde rezil etmenin zamanı geçmiştir.
Artık bu haydutluk bitirilmeli ve Mocada’nın ifadesiyle  "DÜNYA SATILIK DEĞİL ABD" denilmelidir.
          O konuşmadan bir paragraf: “BM'deki oylamadan önce konuşma yapan Venezuela BM Daimi Temsilcisi Moncada, Filistin'e sahip çıktı ve ABD'nin sözünden çıkmayan bazı sözde Müslüman liderlere ders niteliğinde konuşma yaptı. Moncada, "Buradan ABD hükümetine sesleniyorum. Dünya satılık değildir, dünya satılık değildir. Artık Birleşmiş Milletleri provoke etmeyi sonlandır" ifadelerini kullandı.” https://www.f5haber.com/dunya/bm-de-abd-ye-bu-sozlerle-meydan-okudu-haberi-992885/
            Şimdi hareketi hızlandırma zamanıdır.
            “One minute” Siyonist haçlı zihniyetini kudurtmuştur.
            O kudurukluk ile ülkemize topyekun saldırı başlatılmıştır. Bütün hassas coğrafyamızda kan gölleri oluşturulmuştur.
            Türkistan’da, Kafkaslarda, Balkanlarda, Arakan’da, Afrika’da, Filistin’de ve özellikle Kudüs’teki işkenceler, katliamlar ve yıkımlar Türkiye’nin direncini kırmak içindir.
            Bu böyle biline.
            Aliya İzzet Begoviç bize seslenirken ne diyordu.
            Neyi haykırıyordu.
            “Unutmayın siz varsanız biz varır. Onun için var olmak mecburiyetindesiniz” diye feryad ediyordu.
            Evet,
            Siyonist haçlı zihniyetinin küresel haydutlarına dur diyebilmek için bütün coğrafyalarda var olmak durumundayız.
            Teknolojimizle, yardımlarımızla ve İslam’ın şekillendirdiği bakışımızla Bolivya’da, Arakan’da, Venezuella’da kısaca bütün zalimlere karşı direnenlerle olmak durumundayız.
            Kılıçaslanlar gibi, Selahaddin Eyyubiler gibi Kudüs ün muhafızı, Fahrettin Paşalar gibi Medine’nin müdafii, Şeyh Şamiller gibi Kafkasların kartalı, Aliyalar gibi balkanların savunucusu olmak durumundayız.
            Nizam-ı âlemi tahayyül edenler, İlayı kelimetullahı ülkü edinenlerin başka düşüncesi yoktur.
            İnanıyorsak biliyoruz ki, “yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya”
            Evet,
            Sakarya ayağa kalkacak biiznillah.
            Türkiye’nin “kamet” ve “istikamet”i ile dünya beşten büyük olduğunu gösterecek.
            Kudüs ve mazlum coğrafyalar kurtularak huzur bulacak, gönüllerin ve yüreklerin fethi başlayacak.
            Son karar bir başlangıç olsun. Gayret bizden Tevfik Allah’tandır.
            Gönülleri ve yürekleri “adalet”te birleşenlere selam olsun.
            Kudüs’e ve bütün mazlum coğrafyalara binlerce, milyonlarca selam olsun.
            Dünya ve dünyalık peşinde olmayıp, gönülleri fethetme gayretinde olanlara selam olsum.
            Selam ve Sabırla…

18 Aralık 2017 Pazartesi

Kudüs Mitingi Kudüs’te Yapılmalı



Kudüs Mitingi Kudüs’te Yapılmalı

Veysi ERKEN

Dün Ankara’nın Anadolu meydanındaydık.
Kudüs’e binlerce, on binlerce, yüz binlerce, milyonlarca selamımızı gönderdik.
Kudüs’e binlerce, milyonlarca selam olsun.
Kudüs Selahattinlerini, Fatihlerini ve Küresel vicdana sahip olan herkesi bekliyor.
Ümmet Siyonist haçlı zihniyetine dünyayı dar edecek Kılıçaslanlarını bekliyor.
Kudüs Küresel vicdanlıları meydanlarında bekliyor.
Evet,
Mitingler Kudüs’ün meydanlarında yapılmalıdır.
Kudüs’ün meydanları, sokakları, İslam diyarı olan Filistin küresel Siyonist haçlı zihniyetinden temizlenmelidir.
Hepimiz biliyoruz ki, “one minute”den itibaren Siyonist haçlı zihniyeti tamamen çıldırdı.
            Bütün imkânlarıyla, kaynaklarıyla ve uşaklarıyla İslam coğrafyasının kalbi ve beyni olan Türkiye’mize, ülkemize kahpece savaş açtı, saldırılarını yoğunlaştırdı. DEAŞlarını, PYDlerini, Tapınakçılarını, Haşhaşilerini, Fetölerini ve dahi tüm maşalarını kullandı.
            Küresel haydutların saldırılarını boşa çıkarmak ve defetmek üzere başta Kudüs için, Aksa için, İslam diyarı olan her yer için Küresel vicdan harekete geçirilmelidir.
            Ashabı sefine gibi, Mavi Marmara gemisi ve kardeşleri gibi bütün vicdanlılar Kudüs’te, Aksa’da buluşmalıdır.
            Direniş ruhu sadece Türkiye’nin şehirlerinde değil Filistin’de, Arakan’da, Türkistan’da velhasıl bütün mazlum coğrafyalarda yankılanmalıdır.
            Bu bir çağrıdır.
            Bu çağrıyı ülkemizi yönetenler, İslam İşbirliği Kalkınma Teşkilatı yöneticileri ve küresel vicdan sahibi bütün yöneticiler ve kuruluşlar yapmalıdır.
            Bu çağrı yeryüzünün bütün kurumlarında yankı bulmalıdır.
            Sessiz kalan kurumlar terk edilmeli, yeni ve adil kurumlar oluşturulmalıdır.
            “Dünya beşten büyüktür” ifadesi hayat bulmalı ve “adalet”e dayalı bir dünya nizamı tesis edilmelidir.
            Küresel haydutluk yerine küresel barış ve adalet sağlanmalıdır.
            Evet,
            Kudüs’e, Arakan’a, Çeçenistan’a, Türkistan coğrafyasına binlerce milyonlarca selam ve küresel haydutlara karşı direnişe devam.
            Küresel haydutlara karşı Kudüs’te yapılacak bir miting, Müslüman ülkelerin yöneticilerinin intibahına veya yok olmalarına vesile olacağına inanıyorum.
            Okuyucularım belki hatırlar.
            Merhum Turgut Özal son röportajında İslam coğrafyasındaki yöneticilerin ekseriyetinin satılmış olduğunu ifade etmiş idi.
            Bu konunun Osmanlının dağılmasında rol oynaya üç paşadan birinin torununa sorulması gerektiğini de ifade etmişti.
            Kudüs intibaha ve uyanışa vesile olmalı, coğrafyamızın satılmış uşaklardan ve işbirlikçilerden temizlenmelidir.
            Ankara mitingi bir kere daha göstermiştir ki, direniş işbirlikçilere, uşaklara, kölelere, haşhaşilere, tapınakçılara ve her kılıktaki Siyonist haçlı zihniyetinin kölelerine rağmen devam edecek ve zafer söz konusu olacaktır.
            Zafer inananların olacağına imanımız tamdır. Yeter ki, sabırla ve sebatla direnelim.
            Bilinen husus sabrın direnç ve direnme olduğudur.
            Direnme iyiliği devam ettirme, kötülükten uzak durmayı ifade eder.
            İyilik üzerine sebat ve yardımlaşma küresel akla, iradeye, fıtrata ve vicdana sahip olan herkesin yapacağı iştir.
            Yeni miting alanı ilk kıblemiz olan Kudüs olsun, mescid-i Aksa’ın mekânı olsun. Kamet ve İstikametimiz, kıblemiz belli olsun, bir olsun.
            Siyonist haçlı zihniyetinin küresel haydutlarına karşı direnişin adı Kudüs olsun.
            Selam olusun Kudüs’e,
            Selam olsun, binlerce selam olsun Kudüs’ün ve bütün mazlumların sevdalılarına.
            Selam olsun direnenlere ve özgürleşenlere.
            Selam olsun “cesur yürek”lere,
            Selam olsun “gönül Fethi”nin fatihlerine,
            Diyarımızdan Kudüs’e bir kere daha milyonlarca selam olsun.
            Selam ve Sabırla…