31 Mart 2011 Perşembe

Absürt Duruşlar ve Seçim

Absürt Duruşlar ve Seçim

Veysi ERKEN

Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, kadınların kılık kıyafetlerinden ötürü engellenmesinin absürt, saçma bir durum olduğunu ifade etmesinin üzerinden aylar geçti.

Seçim sathı mailindeki partiler bu ve benzer( örtü, özgürlük vs) konular üzerinde ne düşündüklerini anlamak ve çözüm önerilerini görmek babından 11 Nisan 20011 tarihine kadar seçimlerle ilgili yazı yazmamayı düşünüyordum.

Ama partiler görüşlerini ifade etmeye ve adaylarını netleştirmeye çalıştığına göre görüş belirtmek vacip oldu diye düşünüyorum.

Sayın Bahçeli’nin kriteri, ölçütü belli oldu. Ona göre çözüm “Nesrin Hanım Kriteri” bir başka ifade ile “aç kapa”. Bu ifadeden anlaşılıyor ki, MHP yasaklardan ve yasakçılardan yana bir tavır sergiliyor. Bu durumda MHP 2002 akıbetine hazır olsun.

MHP yasakçı olur da CHP geri mi duracak?

Ayıp olur.

Sabah kadınların örtüsüne karışanlara sana ne diye seslenen Kılıçdaroğlu kuşluk vaktinde çark ederek asla örtülü birisini aday göstermeyeceklerini söylemekte beis görmez. Bu yetmiyormuş gibi örtülü bayanların meclise giremeyeceklerini ilave eder.

CHP bu konuda mazurdur. Zira genlerinde yasakçılık ve despotizm vardır. Özgürlük CHP’nin lügatinde yok ve olmayacak. “Halka rağmen…” despotizminden asla vazgeçmeyecek. (Bana göre halk CHP zihniyetini mutlak anlamda tasfiye etmelidir ki, ülke rahatlasın)

Ya iktidar partisine ne demeli.

Bırakın örtülülere sahip çıkmasını beklemek vakt-i iktidarlarında örtülü doktorlar (dr. Zeliha Asiltürk) açığa alınmakta, YGS’de başörtülü öğrenciler mobbinge maruz kalmakta. İktidar partisinin sayın yetkilileri “konjöktör hazretlerine (konjöktör ne menem şey ise)sığınarak zulmü ve zalimleri “ak”lamaktan geri durmamaktadır.

Böylece Sayın Abdullah Gül’ün ifade ettiği absürtlük bütün hızı ağırlığı ve zalimliği ile devam etmekte.

İslam’la barışık olmayan ve İslam’ı yaşamayanların despotluğunu ve absürtlüğünü anlarım da bazı şeyleri çözmekte zorlanıyorum.

Listelerin teslimine çok az bir zaman kala ilayı Kelimetullahı dillerinde pelesenk edenlerden bazılarının “âli menfaat” ve “Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu kritik günler (!)” teraneleriyle (kritik günler asla ve kat’a bitmemektedir) adı büyüğe çıkmış partilerin kanatları altında kendilerine mazbata aramalarını anlayamıyorum.

Kendi kitlesine “hazırlanın” ve “adaylarınızı belirleyin” talimatı verenlerin gizli pazarlıklarını ve icraatlarını duydukça tiksiniyorum.

Siyaset bu kadar politikleşmemelidir.

Aziz dostlar biliyorsunuz ki, politika iki kelimeden oluşur. “Poli” ve “tika”. Poli çok, tika maske ve yüz demektir. Kısaca politika çok yüzlülüğü ifade eden bir kavramdır.

Ceylan derisinden imal edilmiş koltuklar ve mazbatalar insanı bu kadar politikleştirerek küçültmemeli ve absürtleşmemelidir.

Etrafımızda politikleşerek her şeylerinden taviz verenler var mı?

Bekleyip göreceyiz.

11 Nisan’a ne kaldı?

Umarım ki etrafımızda AKP’nin, CHP’nin ve MHP’nin “absürt”lüğünü benimsemiş bulunmamaktadır.

Selam ve Sabırla

23 Mart 2011 Çarşamba

Dik Duruş Dik Ölüm

Dik Duruş Dik Ölüm

Veysi ERKEN

İki yıl geçti.

Ölümünün üzerindeki sır perdesi kalkmadı deniliyor.

Esasında sır perdesi yok.

Vade dolmuş gerisi bahane.

Kimi kanserden, kimi trafikten, kimi bir başka sebepten dar-ı beka’ya göçmekte.

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu da fani âlemden beka âlemine hicret etti.

Sevdiğine kavuştu.

Rabbine mülaki oldu.

Hz. Peygamber ‘e(s.a.v.) komşu olmuştur inşaallah.

Tanıdığım Muhsin Yazıcıoğlu “dik durdu ve dik öldü”.

Bir başka ölüm şekli yakışır mıydı?

Rabbim bilir.

Hükmüne karışamayız.

Biz ondan geldik, ona döneceğiz.

Buna inanırız.

Önemli olan hayırlı ve güzel bir iz bırakmak.

Muhsin Yazıcıoğlu güzel ve hayırlı bir iz bıraktı fani âlemde.

O Hz. Muhammed Mustafa’yı (s.a.v.) ve yolunda gidenleri “usve” ve “kudve” edinerek fani âleme veda etti.

Kendisi de “usve” olanlardan oldu.

Merhum Yazıcıoğlu Celalettin Harzemşah’ın inanç, cesaret, azim ve direncini takdir ederdi.

Örnek şahsiyet olarak kabul ediyordu Celalettin Harzemşah’ı.

Ölümü de onun gibi oldu.

Okuyanlar bilir.

Celalettin Harzemşah’ın bir davası vardı.

İlayı Kelimetullah doğrultusunda âleme nizam verme idi davası.

Hayatı at sırtında ve cihat meydanında geçti. Gayrı Müslim Moğollara direndi.

İhanetlere uğradı.

Yılmadı.

Yenildi.

Yılmadı.

Ve hayatı davası uğrunda cihat meydanında şehadetle nihayete erdi.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun da bir davası vardı.

Fani hayatı da cehd meydanında nihayete erdi. O bütün müşriklere karşı Hz. İbrahim’in (a.s.)” Ey halkım, ben sizin Allah’a şerik koştuğunuz şeylerden berîyim. Ben batıl dinlerden uzaklaşarak, yüzümü, gökleri ve yeri yaratan Rabbülâlemin’e yönelttim, ben asla sizin gibi müşrik değilim!- En’am-78” diyenlerdendi.

Onun ölümü de güzel oldu.

Başka bir son yakışır mıydı?

Allah u alem.

Bize göre dik durdu ve dik öldü.

Şehadet ederiz.

Şahid ol Ya rab.

Şahid ol Ya Resulullah.

Selam ve Sabırla.

18 Mart 2011 Cuma

TÜRBANLI MÜDÜR ve DANIŞTAY SALDIRISI*

TÜRBANLI MÜDÜR ve DANIŞTAY SALDIRISI*

Veysi ERKEN

Kitabı bitirdiğimde yaşadıklarının tamamı için “İyyake nabudu ve iyyake nastain-sadece sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz” ayetinin tecelli ettiğini hissettim.

Adı Aytaç,

Mesleği kelimenin tam manasıyla mürebbiye, çocuk eğitimcisi.

İsnat edilen suç.

Vasıta kullanabileceği kâğıt parçasındaki başörtülü fotoğrafı.

İstenilen ceza kimliğini ve kişiliğini yok etmek.

Evet, okuduğum kitabın özeti.

Kırk yıldır işlenen başörtüsü cinayetinin kurbanlarından birisidir Aytaç hoca.

Suçu Başörtülü okula girmek veya okulu yönetmek değil.

Suçu sürücü belgesindeki örtülü fotoğrafı.

Anlaşılır gibi değil. Ama gerçek.

2001 Yılında açılan bir dava ile ilgili bir hatırat.

Dava henüz sonuçlanmış değil.

Aradan on yıl geçmiş.

Dava sonuçlanır mı?

Bana kalırsa şüpheli.

İbretli bir kitap.

“kimliğindeki başörtülü fotoğraf” yüzünden okuluna yaklaştırılmayan bir müdirenin yaşadıkları.

Okundukça insan olanın kanını donduran yaşanmış bir olayın kitabı. Çetecilerin ve Ergenekoncuların eylemlerine malzeme yapmak istedikleri bir müdürün uğradığı zulmün serencamının kâğıda dökülmüş hali.

Zulüm kitap konusu olmuş.

Aytaç hocanın dramını anlattığı kitabı vicdan sahibi herkesin okuması gerekir diye düşünüyorum.

İnsaf sahibi olan bütün okuyucularımın bu kitabı almalarını, okumalarını, başkalarına tavsiye ve hediye etmelerini istiyorum. Ki zalimlerin zulmü anlaşılsın.

TÜRBANLI MÜDÜR ve DANIŞTAY SALDIRISI* darbecilerin vahşetini anlatan kitap. Korkakların, efendimci kesilenlerin, omurgasızların, kamet ve istikamet sahibi olmayanların ortaya konulduğu bir kitap.

Evet, kitap darbecilerin ve şakşakçıların tanınmasını sağlıyor.

Kitap hukuksuzluğun, kanunsuzluğun ve vicdansızlığın belgesi.

Kitap yalnız bir kadının “cesur yürek”leşmesi.

Sadece “İyyake nabudu ve iyyake nastain- sadece sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz” diyen ve “beşer”e “beşeri yapılar”a sığınmayan, taraf olmayan kendi kalmaya çalışan birinin “aktif itaatsiz”liğinin nişanesi.

Kitap bir direnişin hikâyesi.

Okumamak hak, hukuk, adalet ve özgürlük için bir eksiklik.

Gelin hukuksuzluğa karşı direnç göstereni tanıyalım.

Destek olalım.

Şule Yüksel’lerle, Hatice Babacan’larla başlayan ve yüz binlerce örtülü ile devam eden Başörtüsü mücadelesinin Aytaç hocanın dramında( Kitabında) tecessüm etmesidir. Gelin bu dramı nefsimizde hissederek zaferle taçlandıralım.

Heyyyyy okuyor musunuz? Yoksa uyuyor musunuz?

Selam ve Sabırla.

· * Türbanlı Müdür ve Danıştay Saldırısı, Aytaç Kılınç Çaman,

İsteme adresi: Nilüfer Yayıncılık, Tuncer Sokak, No. 2/1 Maltepe/Ankara

Tel: 0312 2305623, e-posta: niluferyayincilik@hotmail.com

16 Mart 2011 Çarşamba

Başörtülülere Çağrı

Başörtülülere Çağrı

Veysi ERKEN

Artık zamanı geldi.

Geç kalmayın, yakınmayın ve ertelemeyin.

Bakın kadınlara seslenen Kılıçdaroğlu “sizi başörtülü başörtüsüz diye ayıran erkekler. Size ne kardeşim. İsteyen istediği gibi giyinir” diyor.

Geliniz vakit varken CHP’yi, MHP’yi, BDP’yi, AK Partiyi ve başörtülü aday göstereceğini açıklamayan bütün partileri ve parti yöneticilerini test ediniz.

Vakit varken bu testi yapmamanız bir vebaldir.

Bilmelisiniz ki, “zalimler alkışlandıkça kölelik bitmez”.

Kılıçdaroğlu’nu, Bahçeli’yi, Demirtaş’ı, Erdoğan’ı test etme zamanıdır.

Size cumhurbaşkanı makamından sesleniyor.

Kadınların önündeki engeller “absürt”tür diyor.

Geliniz bu absürt engelleri yıkınız.

Ey dernek yöneticileri!

Ey hak, adalet ve özgürlük mücadelesini yürüten Ak-der, Özgür-der, Mazlum-der, İHD ve diğer dernekliler sizlere sesleniyorum.

Geç kalmayın.

Şimdi her partiye en az beş yüz başörtülü kadının milletvekilliği için müracaat zamanıdır.

Kırk küsur yıldır devam eden zulüm ancak bu şekilde biter.

Merve Kavakçı’ları, Aytaç Çaman Kılınç’ların, Canan Bezirgan’ların ve isimlerini sayamadığım yüz binlerce insanın mağduriyeti ancak bu şekilde giderilebilir.

Merve Kavakçı için “dışarı dışarı” diye tempo tutan zalimlerin zulmü ancak bu tarzda ortadan kaldırılabilir.

Kağıt parçasındaki başörtülü fotoğrafı yüzünden kimliği ve kişiliği yok edilmek istenen Aytaç hoca belki bu şekilde derslerine huzurla girebilir.

Şimdi tam zamanı.

Bütün başörtülülere sesleniyorum.

Müracaat etmemek pusudur.

Bahçeli’yi, Kılıçdaroğlu’nu, Demirtaş’ı ve Erdoğan’ı test etmemek vebaldir.

Gün vebalden kurtulma günüdür.

Gün Merve Kavakçı’ya uygulanan linç’in ortadan kaldırılma günüdür.

CHP’liler, MHP’liler pişmanlık belirtiyor.

AK partililer çekingen davranıyor.

Gün pişmanlığı ve ürkekliği ortadan kaldırma günüdür.

MHP, CHP, BDP, AKP sizlerin testini bekliyor.

Gün sizlerden yüzlercesini TBMM’de görme günüdür.

Evet

Başörtüsü hayatın her alanında, her zamanında ve her koşulda özgürce başlarda olabilmelidir.

Hak, Hukuk ve Adalet bunu gerektirir.

Sizlere sesleniyorum ey başörtülüler.

Sizlere sesleniyorum Sibel Eraslan, Nurten Alkan, Serap Şahiner, Cihan Aktaş, Hilal Kaplan, Fatma Barbarosoğlu, Elif Çakır, Sümeyye Nur Yılmaz, Yıldız Ramazanoğlu, Ayşe Bilgen, Emine Şenlikoğlu ve isimlerini sayamadığın veya bilmediğim binlercesi

Vekillik için müracaat etmemeniz vebaldir.

Bütün haklar gibi vekillik de sizlerin hakkı.

Hakkınızı yok ettirmeyiniz.

Şimdi ağlamak ve yakınmak zamanı değil.

Şimdi örtünüzle ve şerefinizle vekillik için müracaat etme ve sistemin partilerini ve parti yöneticilerini test etme zamanıdır.

Huuuu (D)uyuyor musunuz?

Selam ve Sabırla…………………..