28 Şubat 2016 Pazar

Şakilesi Bozuk Güruh



Şakilesi Bozuk Güruh

Veysi ERKEN

“ŞAKİLE” insanın davranışlarında belirleyicidir.
Genel olarak insanlar “şakile”lerine göre gruplarda yer alır.
Şakile “Bireyin sahip olduğu inanç ve idealleri, ahlâkî değer ve tutumları onun kişiliğinin önemli unsurlarından birisidir. Kişiliğin bu yönü daha çok çevreden, sonradan kazanılan özelliklerdir. İnanç ve ahlâk açısından ortak amaç ve yol takip eden insanlar bu yönüyle benzer kişilik özellikleri ortaya koyarlar. Şâkile’nin, bir yönüyle kişiliğin, sonradan edinilen inanç, ideal ve ahlâkî yönünü de ihtiva ettiğini söyleyebiliriz. Zira bu kavramın türetildiği "şekl" kelimesi aynı yolda yürüyen insanlar arasındaki yakınlık ve bağı anlatır. http://www.igmg.org/tr/ haberler/yazi/kur-anda-sakile-kavrami.html ”
Bu durum Kur’an-ı Kerim’de De ki: “Herkes kendi şâkilesine göre hareket eder. Rabb’iniz kimin en doğru yolda olduğunu daha iyi bilir.”İsra 17/84” biçiminde yer alır.
            Bu gerçeklikten hareketle grupları tahlil ettiğimizde nevzuhur olan cemadatı haşhaşiyunun ataları gibi hareket ettiğini görürüz.
            Her yolu mubah gören bu taife herkesle işbirliği yapmayı, kullanabileceği herkese mikrofon uzatmayı ilke olarak bilir.
            Değersizliği değer edinmiş olan bu taifenin ülkemize ve özellikle inanmış kesimlere zararı had safhadadır.
            Her şeyi ters yüz etmede mahirdirler. Ahlaksızlığı “erdem”, iffeti “ahlak” olarak sunabilmektedirler. Onun için taraftarları hırsızlıkları mubahlaştırmaktadırlar.
            Kısaca bu güruh ve başındakilerin tamamı emir kulu olmaları hasebiyle Kur’anî anlamda kutsalları yoktur.
            Her kılığa girmeyi ve kendilerinden görmedikleri herkesi ve her kesimi kötülemeyi marifet olarak telakki ederler.
            Cemadatı haşhaşiyunda yalan, talan, şantaj, casusluk ve işbirlikçilik had safhadadır.
            Bunlar yetmezmiş gibi döneklik karakterleridir. Yüz seksen derecelik düzlemde rahatlıkla dönerler.
            Düne kadar kötülediklerine –kullanabileceklerse- yaltaklanmayı marifet olarak telakki ederler.
            Ve bunu müntesiplerine bir fazilet olarak benimsetirler.
            Her türlü neşriyatını tahkik edinin bu ahlaksızlığı görürsünüz. Kısaca rezileti ahlak olarak edinmişlerdir.
            Gezi zekâlıların eylemlerini bunun için kutsamıştı bu taife.
            Bugün ülkemizin aleyhine olacak her türlü faaliyetin içinde bunun için varlar.
            Mevlana’nın mesnevisinde ifade ettiği gibi “derviş kılıklı” olarak karşımıza çıkabilmektedirler.
            Gerçekte “avcı”dırlar.
            Efendilerinin avcısı.
            Cüppelerinden çıkarılmaları gerekir ki, artık ülkemize zarar vermesinler.
            Şakileleri topluma anlatılsın ki, mizaçları gereği zimmetledikleri ortaya çıksın.
            Ne diyelim.
            Deşifre edilecekler mi?
            Kolay değil.
            Bilinen gerçek şu ki, atalarının çözülmesi 300 yılı almıştı.
            İnanmayan tapınakçılarla iç içe olmuş “haşhaşi”lerin ibretlik tarihini okusun.
            Umarım ki, cemadatı haşhaşiyunun deşifresi üç yüz yıl sürmez.
            Üç yılda biter de millet rahat eder.
            Selam ve Sabırla…
           

26 Şubat 2016 Cuma

Servetin Bilginle Elde Edilmedi. Şımarma



Servetin Bilginle Elde Edilmedi. Şımarma
Veysi ERKEN
28 Şubat post modern darbesi ve devamı unutulmamalı diyoruz amma yiğit sesler de bulamıyoruz.
Hani “Türkiye’yi Suriye yaptırmayacağız” diyen yiğit sesler. Rahmetle yâd ettiğimiz Muhsin Başkanın yol arkadaşları nerede.
Heyhat.
Sesler kesilmiş.
Ya Anayasa.
Burada duralım.
Kanaatimi defalarca belirttim. Komisyon kurmanın anlamı ve mantığı yok. Komisyon kurmak demek Anayasa değişikliği yaptırmamak demektir.
Tekraren ifade etmeliyim ki, samimi olarak Anayasa değişikliği isteyenler Anayasa metinlerini ortaya koymak mecburiyetindedirler.
Bütün partilerin yöneticilerine çağrımdır. Samimi olunuz ve metinlerinizi ortaya koyunuz. Bu yapılmazsa cumhurbaşkanlığı taslak bir metni tartışmaya açmalıdır.
Bu girizgah yeter. Bari iyilik ve bilgi ile ilgili birkaç ayetin mealini sizlerle paylaşayım. Hani bazıları servetlerinin oluşunu kendi bilgileriyle izah edip böbürlenir ve iyilik yapmayı unuturlar ya. İşte akıbetlerini belirten birkaç ayet.
“Muttakîler hem bolluk hem de darlık anlarında infak ederler; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever. Ali İmran 174
Karun Musa’nın kavmindendi. Onlara karşı azgınca, haksız davrandı, zulmetti. Biz ona hazineler vermiştik. Anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona: 'Şımarma, Allah şımarıkları sevmez' dedi. Kasas-76
'Allah’ın sana verdiği servet ve imkânlar içinde, Allah yolunda faaliyet göstererek, âhiret yurdunu, ebedî yurdu kazanmaya çalış. Ama dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın, sana lütuf ve ihsanda bulunduğu gibi, sen de iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan bir Müslüman olarak hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yap. Yeryüzünde, ülkede bozgunculuğu, fesadı arzu etme. Allah bozguncuları sevmez.' dedi. Kasas-77
 Karun:'O servet bana, ancak bendeki ticarî bilgi ve maharet sayesinde verildi' demişti. Bilmiyor muydu ki, Allah kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helâk etmişti. İslâm’a planlı cephe alarak, Müslümanlığı, Müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsilerden, suçlulardan, günahkârlardan günahları sorulmaz. Allah onların hepsini bilir. Kasas-78
Derken Karun ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: 'Keşke Karun’a verilen servet kadar bize de verilseydi, doğrusu o çok talihli' dediler. Kasas-79
Kendilerine ilim verilen sorumluluk sahibi âlimler ise:'Yazıklar olsun size, Allah’ın mükâfatı, iman edip, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşru, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler için daha hayırlıdır. Ona da ancak sabrederek mücadeleye devam edenler kavuşabilir.' dediler. Kasas -80
Nihayet, onu da, konağını, hazinelerini ve yurdunu da yerin dibine geçirdik. Artık Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden, kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi. Kasas-81
Daha dün onun yerinde olmayı arzulayanlar: 'Demek ki, Allah rızkı, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kullarından bazılarına bollaştırıyor, bazılarına da ölçüyle kısarak veriyor. Şayet Allah bize lütufda bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay, demek ki, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler, nankörler iflâh olmazmış, ebedî nimetlerle mutluluğa eremezmiş.' demeye başladılar. Kasas-82
İşte âhiret yurdu, ebedî yurt denilen nihaî hedef budur. Biz onu, yeryüzünde, ülkede böbürlenmeyi, zorbalığı, diktatörlüğü ve bozgunculuğu gönlünden geçirmeyen kimselere nasip ederiz. En güzel akıbet müttakilerindir, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, azaptan korunanların, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minlerindir. Kasas-83”
Selam ve Sabırla…

21 Şubat 2016 Pazar

Açık Üniversitenin Gerekçesi ve Mantığı



Açık Üniversitenin Gerekçesi ve Mantığı

Veysi ERKEN

            “AÇIK ÜNİVERSİTE” ile ilgili ilk yazımın (1993) üzerinden 23 seneye yakın bir zaman geçti.
            Konu gündeme geldiğinde veya yazıyı okuyanların ilk ifadesi batıda örneği var mı?
            Bu soruyla hiç ilgilenmiyorum ve cevabını aramıyorum.
            Zira bizim maarif tecrübemiz batı ile mukayese edilmeyecek üstünlüktedir.
            Örnek aranacaksa kendi tarihimizde mevcuttur.
            AÇIK ÜNİVERSİTEnin gerekçesi gayet açık ve basittir.
            Gerekçe “Bilgi edinme ve beceri geliştirme hakkının sınırsızlığı”dır.
            Eğer yönetme gücünü elinde bulunduranlar bilgi edime ve beceri geliştirmeği bir hak olarak kabul ediyorsa AÇIK ÜNİVERSİTEnin önündeki engelleri ortadan kaldırmaları bir zorunluluktur.
            AÇIK ÜNİVERSİTE bahsi geçen ilkeye göre oluşturulacaksa felsefesi “sınavsız ve sınırsız”lıktır.
            Birey istediği zamanda istediği bölümlere kayıt yaptıra hakkına sahip olacaktır. Burada belirleyici öğrencinin kapasitesi ve tercihleridir.
            Birey sınavsız ve sınırsız bir şekilde istediği bölümlere kayıt yaptırabileceği gibi kaydını sildirebilme veya hakkını ertelemeye de sahip olacaktır.
            Bireyin isteği dışında kayıt silme söz konusu olmayacaktır.
            Bu yaklaşım bilgi tekelini ortadan kaldıracaktır.
            Bunu uygulamak kolaydır.
            Kolaydır diyoruz.
            Başlıca sebep teknolojideki gelişmedir.
            AÇIK ÜNİVERSİTE “yüz yüze” ve “uzaktan eğitim” yöntemlerinin beraber kullanılmasına dayandırılacaktır.
            Bu yöntemlerin beraber kullanılması eğitici seçme özgürlüğünü de getirecektir.
            Öğrenci dilediği hocadan ders alabilecektir.
            Yeter ki, bu yöntemlerin kullanılabileceği alt yapı oluşturulsun.
            Alt yapıyı hazırlamak bir seneyi bile bulmaz.
            Sadece irade eksikliği var.
            Temennim Cumhurbaşkanı ve akademisyen olan başbakanın bu konuya duyarlık göstermeleridir.
            Gayet açık bir şekilde meramımı ifade ettim.
            Geniş bir şekilde bilgilendirmede de bulunabilirim.
            Yeter ki, insanımız bilgi edinme ve beceri geliştirme hakkını kullanabilsin, zulüm ortadan kalksın.
            Hâsılı kelam yönetimlerin asli görevi yasakları çoğaltmak değil özgürlük alanlarını genişletmeleridir.
            Cenabı Allah'ın yasaklamadığı, bilakis bilenin bilmeyenden üstün olarak kabul ettiği bile insan tipinin yetişmesine zemin hazırlayalım.
            Selam ve Sabırla…

20 Şubat 2016 Cumartesi

Mart Ilgaz Tünelinden Baktıracak mı?



Mart Ilgaz Tünelinden Baktıracak mı?

Veysi ERKEN

            Dilimizde meşhur olmuş bir deyim vardır. “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” Bundan ilham alarak Mart “Ilgaz Tüneli”nden baktıracak mı, yoksa dağda insanları perişan etmeye devam edecek mi? diye soruyorum.
            Bunu yazmamın sebebi vardır elbette.
            Bilindiği üzere Ilgaz Tünelinin temeli atılırken firma yetkilisi bakan Binali Yıldırım’a söz vermişti.
            Tünel 2014 yılının Mayıs ayında bitecekti.
            Esasında program gereği 5 Kasım 2014’te bitirilmesi ön görülmüştü.
            Yıllar geçti.
            Kasım 2014’ten sonra Kasım 2015’te geçti.
            Bu arada sürekli açıklamalar yapıldı.
            En son yapılan açıklamalardan birinde kazı işleminin Aralık 2015 veya Ocak 2016’da bitirileceği deklere edildi.
            Merak ediyorum.
            Son açıklamada Mart 2016’da kazı bitirilip Nisan’da tünel hizmete açılacakmış.
            Siz inanıyor musunuz aziz okuyucular.
            Ben şahsen açıklamalara güvenmiyorum.
            Umarım ki, Kastamonu valisi Şehmus Günaydın ve milletvekilleri tatmin edici bir açıklama yaparlar.
            Özellikle vekiller Murat Demir ve Metin Çelik’ten gönülleri ferahlatacak açıklama yapmalılar.
            Zira Kastamonu’nun dört girişinin yolları bozuktur. Üstelik Karayolları bölge müdürlüğü Kastamonu’da. Yetkililer her halde bu durumu görüyordur.
            Genel müdürlükten bir açıklama beklemiyorum. Kendi sitesini yenilemeyen bir genel müdürlükten açıklama beklenmez. (Bölünmüş yol çalışmaları ile ilgili harita. 2023 hedefleri hayal görünüyor bu arada)
            Karabük hududundan itibaren Araç ilçesine kadar yol bozuk. Sinop tarafı ha keza.
            İnebolu yolunu hiç sormayın. 2012’den beri ihalesi yapılacak. Bari Ilgaz tüneli artık bitirilsin.
            Kastamonulular ve Kastamonu’ya gidip gelenler çok mu şey istiyorlar?
            Yoksa Ilgaz Tünelinin akıbeti Keçiören metrosu gibi mi olacak?
            Bilenler bilir.
            Keçiören metrosunun temeli 2003 yılında atıldı ve 2005 yılında bitirilmesi vaat edildi. İlk tabelaların fotoğrafları mevcuttur.
            Yıl 2016 Keçiören metrosu hala bitmiş değil.
            Ilgaz tünelinin akıbeti de böyle olmasın.
            Kazı Mart ayında bitirilip Nisanda açılış gerçekleştirilecekse buna uygun açıklama bekliyoruz.
            Yok, eğer gecikecekse sebepleriyle birlikte halka bilgi verilsin.
            Başta Binali Yıldırım beyden bekliyoruz açıklamayı.
            Zira kendisine söz verilmişti.
            İnşaat süresi 710 iş günü öngörülmüştü. Gecikme her halde 710 iş gününü aşacaktır.
            Lütfen açıklama yapınız.
            Sabır taşı çatlamamalıdır.
            Selam ve Sabırla…