25 Mayıs 2018 Cuma

Yıkıcı ve Engelleyici Cumhurbaşkanı Adayları: 2 M


Yıkıcı ve Engelleyici Cumhurbaşkanı Adayları: 2 M

Veysi ERKEN

Özellikle genç seçmene hatırlatmak istiyorum.
Politik rekabet muhtelif yönleriyle değerlendirilebilir.
Bugün vaad edilenlerle bir değerlendirme yapalım dedik.
Unutmayın vaadler önemlidir.
Vaadler yapılması tasavvur edilenler üzerinde olur.
Konuya bu açıdan baktığımızda adayların tasavvurlarını anlarız. Ona göre hüküm veririz.
            Adaylar açıklandıktan sonra görüldü ki, Recep Tayyip Erdoğan “yaparım” derken, Muharrem İnce ve Meral Akşener “yaptırmam, yıkarım” lafını kullanıyorlar.
            Masala “yerli otomobil” projesinden bahsedilirken, Muharrem İnce gecikmiş diyeceğine “yaptırmam” edasıyla ortaya çıkıyor.
            Bu zihniyet her türlü yatırıma ve gelişmeye karşı. Temel düsturları “halka rağmen halk için” olduğu için halkla akrabalıkları yok. Halkın yüzünün gülmesini istemezler.
            Ya Meral hanıma ne demeli, “doların altı” lirayı geçeceğine inanıyor ve adeta sevinerek bunu açıklıyor.
            Meral hanım “bir lira” “altı dolar” değerinde olacak demiş olsaydı belki bir vaadi olurdu. Meral hanım yüzünü güneşe çevirdiğinde olsa gerek olanı biteni görmüyordur.
            Ya buyurganlıkları.
            2 M’nin de dili buyurgan ve olumsuz.
            Hoş bu dil yabancı değil, geçmişlerinde vardır buyurganlık ve olumsuzluk.
            Sevgili gençler;
            Seksenli yılları araştırın.
            Yaptırmam diyenler 2 M’nin büyükleridir. Yani Muharremle Meralin
            Rahmetli Özal “Yaparım” dedikçe Necdet Calp “Yaptırmam” diye haykırıyor, bağırıyor, çağırıyordu.
            Bağıracaklardı, zira ülkede dikili ağaçları yoktu. Ülkede dikili ağacın olmasını istemiyorlardı.
            Necip milletimiz tavrını koydu  ve;
            Özal iktidar oldu, vaad ettiklerinin büyük bir miktarını gerçekleştirdi.
            Oto yollar, Fatih Köprüsü, pek çok hava alanı, sanayi yatırımı, serbest döviz onun döneminin icraatıdır.
            Ya Muharrem İnce ve Meral Akşener’in büyükleri ne yaptı.
            Türkiye’yi kargaşaya sürükledi.
            Ecevit, Erdal İnönü, Deniz Baykal ve Demirel’in icraatları ve sebep oldukları felaket unutulmuş değil.
            Malum, Meral Akşener Süleyman Demirel’in zihniyetinden diye takdim edilir. Ülkücülükle yakından uzaktan ilgisi yoktur. Abisinin ülkücülüğü ile övünen biri.
            Sevgili gençler!
            Geçmişi inceleyin ve ibret alın.
            Geçmişini bilmeyen “sarmaşık” gibidir.
            Zevali yakındır.
            Geçmişini bilen “çınar” gibidir. Varlığını yüzyıllarca sürdürür.
            Umarım ki, tavrını yıkıcı zihniyetten yana koymazsın.
            Bu ülke hepimizindir.
            Tüm insanlığın merkezidir.
            Siyonist haçlı zihniyeti bunun için bütün unsurlarıyla, piyon ve uşaklarıyla ülkemizin üstüne çullanıyor, yıkmaya çalışıyor.
            Yıkıcıların yanında yer alma.
            Ülkemizin her sahada gelişmiş, kalkınmış ve önderlik edebilecek bir halde tasavvur ediyorsan “yaptırmam” diyen zihniyetten uzak dur.
            Bu senin ve ülkenin kurtuluşu için bir adımdır.
            İlk adım yön belirleyicidir.
            İlk adımın “yaptırmam” diyen, yüzünü hakka değil, güneşe dönenlerden değil, hakka yönelenlerden yana olsun.
            Bu bir taleptir.
            Selam ve Sabırla…

24 Mayıs 2018 Perşembe

CHP, SP, İP;DP: Acayiplikte İttifak



CHP, SP, İP;DP: Acayiplikte İttifak

Veysi ERKEN

            Ucube mi desem, acayip mi desem?
            En iyisi “acayip” diyelim.
İlkeler üzerinde ittifak olmayınca “tuhaflık”lar revaç bulur.
CHP, İP, SP; DP ve açıktan olmasa bile HDP bir araya gelmiş.
Doğrusu getirilmiş olacak.
Nereden biliyoruz.
Gayet açık.
SP hem kendi listesiyle seçime giriyor, hem de CHP listesinden aday gösteriyor. DP, İp’ten aday gösteriyor, İP, CHP’den ödünç vekil alıyor. CHP, HDP’yi güçlendirmek için revaç bulamayacak aday gösteriyor. SP geçmişi olan Refah Partisini kapatanları aday gösteriyor. Meral 28 Şubatçılarla iş tutuyor, müştekiliğinden cayıyor. BBP’yi karıştırıp, MHP’ye avdet eden avdetiler İP’ten aday gösteriyor.
Böyle bir ittifaka millet ittifakı denilebilir mi?
Elbette ki, hayır.
Binlerce kere hayır.
Niyetimizi bozmadan bu ittifaka ancak “acayiplikler” ittifakı deriz. Zira aşureye dönmüş bir hal var ortada.
Ya cumhurbaşkanlığına gösterilen adaylar ve tutumlarına ne demeli?
Kılıçdaroğlu adaylarının bir başarı hikayesine sahip ve tecrübeli olacağını söylememiş miydi?
Eh, bula bula büyük başarı hikayesine ve tecrübeye sahip(!) Muharrem İnceyi buldular.
Hayatı başarılarla dolu mübareğin.
Parti içinde hiç seçim kaybetmemiş maşallah.
Hep kazanmış(!)
Zaten kaybederse Merale yardımcı olmak istiyormuş, ya Meral seçilemezse. Bu kadar başarıya ve öngörüye ancak şapka çıkarılır.
Ya yüzünü hakka değil, güneşe çeviren Meral.
Tam donanımlı.
Konuşmasından belli.
Yapacağız, edeceğiz.
Buyurganlıktan asla vazgeçmeyecek bir eda, bir tavır.
Durumlarını Ruhat Mengi zaten özetlemiş idi.
Ruhat'ın söylemini soru şeklinde kendisine yöneltince acayiplikler ittifakını oluşturanların piyonları feveran etmişti.
. Daha önce Ruhat’ın şu ifadesini hatırlatmış ve sormuştum.
"Efendim nasıl olmuş da Sosyal demokrat bir parti,  biri milliyetçi, biri dinci, biri sağcı partilerle bir araya gelip ittifak kurtarmış?" Bir Afrika Atasözü der ki: Aslan, ceylan, sırtlan, zebra yan yana koşuyorsa, orman yanıyor demektir...”
Bu tivit üzerine şu soruyu sorudum Ruhat Mengi ve beraber olduklarına. “Sosyal demokrat bir parti,  biri milliyetçi, biri dinci, biri sağcı partiler”le hangi ortak paydada ittifak kurmuş. Hangi parti ilke ve değerlerinden vazgeçmiş.
Sosyal demokrat mı olmuşlar, yoksa milliyetçi mi? Beğenmediniz ise sağcı mı, dinci mi?”
Tıs yok.
Tekrar soruyorum Ruhat’a ve bütün şürekasına.
Ortak paydanız nedir? Kametiniz ve İstikametiniz nedir?
Esasında sormama gerek yok.
Çünkü, bu millet acayiplikler ittifakını oluşturanların kimler olduğunu ve niyetlerini  biliyor, görüyor ve itibar etmiyor.
Umarım ki, bu ittifakı işe yarar zannedenlerin uyanmasıdır.
İntibah yoksa zelillik olur.
Sadece Türkiye’de yaşayanları değil, alemi İslam’ı intibaha davet ediyorum.
Selam ve Sabırla…


18 Mayıs 2018 Cuma

Bizler Yüzümüzü Güneşe Değil, HAKK’a Çevirdik


Bizler Yüzümüzü Güneşe Değil, HAKK’a Çevirdik

Veysi ERKEN

            Herkes inandığı gibi yaşar, en azında yaşamaya çalışır.
            Amel bir yönüyle inancın dışa vurumudur.
Son günlerde “amel”e dönüşen ifadeler görüyorum.
Bunlar ülkemizi ve hatta tüm insanlığı mevcuttan daha büyük felaketlere sürükleyecek niteliktedir.
Bilindiği üzere ülkemiz “ince hastalık”tan kurtulmuştur. Temennimiz ülkemizin insanının bir daha “ince hastalık” olarak nitelenen hastalığa duçar olmamasıdır.
Biliyoruz ki, ince hastalığa duçar olan “naçar” hale düşer.
Yine Siyonist haçlı zihniyetinin piyonu ve uşağı olan haşhaşi fetö örgütünün elebaşı örgüt üyelerini “güneşin çocukları” olarak görmesi, telkin etmesi ve onları katliama yönlendirmesi olarak algılanan dışa vurumdur.
 Özellikle Musevi asıllı Filozof Tomasso Campenalla tarafından dile getirilen ve erken dönem 'Arz-ı Mevud' teorisi olarak bilinen “Güneş Ülkesi” anlayışını bilenler bu anlayışın vahametini daha fazla idrak eder. http://www.star.com.tr/guncel/teroristbasi-gulenden-orgut-uyelerine-sokaga-cikma-cagrisi-buyuk-savasa-hazir-olun-haber-1342806/ (Bu konuyu lütfen geniş olarak öğrenelim. Bilgi bizim şeytani düzeni bozmamızı sağlar)
            Bunlar yetmezmiş gibi yüzümüzü güneşe çevirmemizi isteyenler ortaya çıkmış. Hayrete düşmemek mümkün mü?
            Hz. Peygamber bizim yüzümüzü nereye çevireceğimizi bizlere bildirmiştir. Vahyin tebliğcisi olan şanlı peygamberimiz Muhammet Mustafa (s.a.v.) “Allah’ım! (rahmetini) umarak, (azabından) korkarak kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana çevirdim. İşimi sana ısmarladım. Sırtımı sana dayadım, sana sığındım. Senden başka sığınak, senden başka dayanak yoktur. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin peygambere inandım.” Buhârî, “Vudu”, 75, “De'avât”, 6, 9; Müslim, “Zikir”, 56
            Davet açık değil mi?
            Kamet ve İstikamet belli değil mi?
            Nereden çıktı bu davet.
            Güneşin çocuklarıyla bir ilgisi var mı?
            Tefekkür etmek gerekir.
            Bizim Kamet ve İstikametimiz bellidir. Kamet ve İstikametimizi cenabı Allah şöyle belirlemiştir. “Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Harâm yönüne çevir. Bu emir, Rabbinden sana gelen bir gerçektir. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir. Bakara 149”
“Bilâkis, kim güzel niyet ve davranış sahibi olarak kendini Allah’a teslim ederse rabbinin katında onun mükâfatı vardır. Öylelerine korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de. Bakara 112”
“Ve (bana) hanîf (Allah’ın birliğini tanıyıcı) olarak yüzünü dine çevir; sakın müşriklerden olma, diye (emredildi). Yunus 105”
Sevgili dostlar!
Şimdi uyanma vaktidir.
Bazıları yüzün güneşe çevrilmesini İslam öncesine ve bir yönünü Musevi asıllı Filozof Tomasso Campenalla’ya bağlar. Sadece şu bağlantıdaki yazıyı okuyun yeter.
                Bu kadar izahattan sonra demem ve duam o ki, Cenabı Allah bizi, ülkemizi ve tüm insanlığı her türlü “İNCE HASTALIK”tan ve “yüzümüzü güneşe çevirmemizi” isteyen şerlilerden ve efendilerinden korusun.
            Bilinmelidir ki, şerlerden, şerlilerden ve şeytanlardan korunmanın yolu, hakikati bilmek, yaşamak ve doğru olanlarla olmaktır.
Bir başka ifadeyle fiili duadır.
Tıpkı Hz. Peygamberin (s.a.v.) .)bize öğrettiği “Allah’ım! (rahmetini) umarak, (azabından) korkarak kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana çevirdim. İşimi sana ısmarladım. Sırtımı sana dayadım, sana sığındım. Senden başka sığınak, senden başka dayanak yoktur. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin peygambere inandım.” Buhârî, “Vudu”, 75, “De'avât”, 6, 9; Müslim, “Zikir”, 56” hayatı yaşamaktır.

            Selam ve Sabırla…