31 Ocak 2024 Çarşamba

CEMAAT KİM?

 CEMAAT KİM?

Veysi ERKEN Dr.

11 yıl önce cemaat, hizmet hareketi, olarak bize yutturulan fetöist teröristler ile ilgili şöyle bir yazı yazmıştım.

Hiçbir değişiklik yapmadan tekrar paylaşayım.

Okuyanlar belki anlar ve algı opera/siyonlarına kanmaz, alet olmaz ve hainliklerini anlar.

“Bir cemaatten bahsediliyor. Tabana bakıyorum saf ve masum. Tavana bakıyorum heyula.

 Gerçekten cemaat kim.

 Temsil makamında kim/kimler var.

 Faaliyet alanları nedir.

Televizyon ve medyaları hangileridir.

Faizin her türlü reklamını yapanlar ve pazarlayanlar mı yoksa magazin programları ayyuka olanlar mı?

Her alanda tekelleşmek ve başkasına hayat hakkı tanımak istemeyenler mi?

Mazlumun değil zalimin yanında yer alanlar mı?

Top sakallılar mı bıyıksızlar mı?

Sözcüleri kim?

Namazda olanlar mı, el öpenler mi?

Cemaat kim?

Amaçları ve gayeleri nedir?

Sahi bilen var mı?  

Varsa lütfen bize de bildirsin ki öğrenelim. 27.12.2013”

Maalesef cemaat kim soruma cevap alamamış ve dostları ikna edememiştim. Cemaat denilen ihanet şebekesi 15 Temmuz’da ihanetini zirveye taşımış ve üzerimize bombalar yağdırmıştı.

İnşallah uyanırız ve fetöist terörist dediğimiz şeytani yapılanmanın algı opeasyiyonundan kendimizi, ailemizi ve milletimizi koruruz.

Gayret bizden Tevfik Allah’tandır.

Selam ve Sabırla… 31.01.2024

 

Opera/siyon- Provaka/siyon

 Opera/siyon- Provaka/siyon

Veysi ERKEN Dr.

Türkiye’nin Küresel güç antrenörü olmasını istemeyen merkezler opera/siyonlarını hızlandırdılar, senaryolarını piyonları ve maşaları vasıtasıyla tekraren oyunlaştırmaya başladılar. Daha doğrusu operasyonlarını tarih boyunca eksik etmediler, provaka/siyonlarla opera/siyonlarına devam ettiler.

Kimi zaman Balyozcu oldular kimi zaman cemadatçı oldular. Ama daima siyonistin kölesi, uşağı ve elemanları oldular.

Ama opera/siyonlarından vazgeçmediler, terk etmediler.

Piyonlar ve maşalarla amaçlarını tam gerçekleştiremeyen tapınak, devreye boğazdaki aşireti ve holdinglerini sokarak gezi zekâlılara eylem yaptırdılar.

Gezi zekâlı kalkışmayı ve bugünün provaka/SİYONLARI tahlil ettiğimizde tapınağın beyaz, siyah, kırmızı, yeşil vs. kollarının topyekûn devreye sokulduğunu görürüz.

Özellikle yeşil kola aklama faaliyetinde başrol oynatılmaktadır denilebilir. Yeşil kol her şeyi himmetleyip zimmetleyip provokatörleri masum göstermeye çalışmaya devam ediyor, algı operasyonlarında bu şekilde rol oynuyor. Allah’ın lütfu keremi ve nusreti, milletin feraseti ve gençlerin gayreti ile hasar ve zarar asgari seviyede tutulmaya çalışılmaktadır.

Tabii ki, Siyonist haçlı zihniyetin merkez tapınağı faaliyetinden vazgeçmiş değildir. Vazgeçecek de değildir.

SİYON tapınağı asla opera/siyonlarını ve provaka/siyonlarını durdurmaz.

Bilakis vahşetini, kıyımını, katliamını, işgalini, toprakları insansızlaştırmasını, ,insanları topraksızlaştırmasını asla sonlandırmaz, sonlandırmak istemez.

Sömürü yoluyla gasp ettiği trilyon dolarlarını bunun için kullanır, maşalarına dağıtır, algıları altüst etmek için partileri, sendikaları, odaları, birlikleri, medyayı, trolleri kullanır.

GAZZE’DE devam eden vahşet ve Türkiye’deki cami, kilise ve diğer provaka/SİYONLAR kimleri ve neleri kullandığını göstermiştir.

SİYONİT zihniyetin asla opera/siyonlarından ve provaka/siyonlarından asla vazgeçmediğini ve vazgeçmeyeceğini son gelişmeler bir daha göstermiştir.

Ve.

Unutmamak gerekir.

Tapınak yıpranan ve deşifre olan aşireti ve holdinglerini geri planda tutarak bir kolunu dinlendirmeye alır yerlerine başkalarını devreye sokar.

Günümüzde yeşil kola sizi beslediğimiz ve büyüttüğümüz yeter artık vazifenizi yerine getirme durumundasınız denildiği ve emredildiği için yıkımlarını ve algı operasyonlarını hızlandırılmıştır.

Kırmızı kollarını GAZZE’DE devreye sokmuştur.

Türkiye’de maşalarını provokatör olarak kullanarak provaka/siyonluğunu sürdürmektedir.

Görünen manzara budur.

Tabii ki, tapınak yıkım ve provakasiyon faaliyetlerini Deyvit veya Corclarla yapacak değildir.

İsmi ismimize, görünümü görünümümüze benzeyenlerle yürütecektir faaliyetlerini.

Nitekim böyle oluyor. Kimini parayla, kimini şöhretle, kimini şehvetle devreye sokuyor maalesef.

Son provaka/siyon ve opera/siyon’a baktığımızda bunu görürüz.

Allah encamımızı hayreylesin.

Selam ve Sabırla… 31.01.2024

30 Ocak 2024 Salı

Yerin dibine batsın resmi açıklamalarınız!

 Yerin dibine batsın resmi açıklamalarınız!

Veysi ERKEN Dr.

“Yerin dibine batsın resmi açıklamalarınız!” diye sesleniyor bütün dünyaya.

Evet.

Gazze enkaz-ı beşer olmuş durumda.

 Gazze.

 Acilllll, Katliamı durdurun.

Katliamı durdurmaya çalışmayan, bunun için kapılarını ve limanlarını açmayan, ordularını göndermeyen bütün liderler için diyorum yerin dibine batınız, sadece açıklamalarınız değil.

“Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun yaptığı Filistin konuşması tüm dünyada yankı uyandırdı deniliyor. Sadece yankı uyandırmamalı harekete geçmenizi, geçmemizi sağlamalıydı, sağlamalıdır.

Zalimlere, katillere, soykırımcılara, vahşilere, işgalcilere karşı durmamak, tedbir almamak, sessiz kalmak onlara yardım etmektir.

Zalimlere zulmünüze devam ediniz demektir.

Toprakları insansızlaştırın, insanları topraksızlaştırın demektir.

Yeter.

Yeter.

İnsani nitelikleri körelmemiş, vicdan sahibi olan herkese çağrımdır.

Rachel Corie gibi Gazze’ye gidin, gidelim.

Yöneticiler bunun önünü açmalıdır.

Yıkım araçlarını durduralım.

Maduro'nun sözleri, konuşması bizi gaflet uykusundan uyandırır mı?

Zannetmiyorum.

Çünkü Gazzeli toprak altında diri, bizler ölüleriz.

Dip diri meyyitleriz.

Merhum M. Akif “Ey dipdiri meyyit, İki el bir baş içindir.

Davransana..

 Eller de senin, baş da senindir” diyordu.

Bizler ellerimizi de başımızı da kaybettik, canlı cenazelere döndük.

Maduro’nun konuşması bizi gaflet uykusundan uyandırır mı?

İşte Maduronun çağrısı, Maduro’ya ve Maduro gibi dertli olanlara binlerce selam.

“Benim masum, acısı dinmeyen Filistin halkıma yapılan, bir katliam.

Saygıdeğer yurttaşlarım;

Bu katliam artık bir soykırıma gidiyor.

Çok acı...

Buradan öncelikle Yahudilere çağrım var.

Misket bombalarıyla devletiniz Filistin’i şimdiye kadar bombaladı ve katliama devam ediyor.

 Gazze'de öldürülen çocukların katili İsrail devletine önce dünyanın dört bir yanındaki Yahudiler ‘dur’ demelidir!

Katil devletlerini önce Yahudiler kınamalı!

Filistin'de Müslüman, Hıristiyan, farklı dinden ve kültürden birçok insan yaşıyor.

 İkinci çağrım, Arap halklarına ve liderlerine.

Ne zamana kadar bu katliama sessiz kalacaksınız?

Filistinli kardeşlerinizin katledilmesini izlemeye devam mı edeceksiniz!

Arap halkları ne zaman uyanacak?

Araplar ne zaman uyanıp Filistin halkının sesine ses vereceksiniz?

Yerin dibine batsın resmi açıklamalarınız!

Artık harekete geçmelisiniz.

Filistin halkının katillerine cevap vermelisiniz, onları durdurmalısınız!

Venezuela Devlet Başkanı olarak size sesleniyorum: Yeter artık!

Resmi açıklamalardan öteye gidemiyorsunuz.

Ses tonumdan dolayı kusura bakmayın çünkü çok derinden konuşuyorum.

 İçimde olan acı ve öfke beni bu şekilde konuşturuyor!

Filistin halkına yapılan katliama seyirci kalmak bana acı veriyor.

Artık ölümlere alışmışlar, Dünya katliamlara kör ve sağır olmuş.

Çoğu korkak liderler de resmi bir yazı geçip, olaylardan üzüntülerini belirtip kınıyorlar. Yeter artık yeter!" https://www.youtube.com/watch?v=aq51wLK_0rs

Selam ve Sabırla… 30.01.2024

29 Ocak 2024 Pazartesi

Kir akıtan gazeteler ve Satılmış gazeteciler

 Kir akıtan gazeteler ve Satılmış gazeteciler

Veysi ERKEN Dr.

Seksen öncesini yaşayanlar bilir.

İsmiyle müsemma olan bir mevkute/ gazeteye "babı âli pravda"sı deniliyordu. Malum mevkute tuti-i garbiyunun gazetesi olduğu halde görünüşte Sovyetlik cenahın tutiliğini yapıyordu.

Dün olduğu gibi adı geçen mevkute/ gazete görevini sahiplerinin emirleri doğrultusunda yapmaya devam ediyor.

Buna alışkınız.

Hatta her türlü ahlaksızlığı yayan gazetelere de alışkınız.

Sorosçuların müsvettelerine ve elleri, gönülleri zift olan yazar bozar taifelerine de.

Maalesef bunlara benzeyen mevkuteler/ gazeteler ve medya türetildi.

Güya milliyetçi denilen kitleye hitap ediyor. Yazarları müsvette olduğu halde milliyetçi diye pompalanıyor.

Gerçi ülkemizdeki mevkutelerin/ gazetelerin (daha doğrusu medya denilen basın yayın organları) ekseriyeti, (yüzde doksan beşi denilebilir) maalesef satılmıştır. Tıpkı Alman medyası gibi.

Bu sahayı anlamak için “satılmış gazeteciler” isimli kitabı okumak yeterlidir.

Gelelim malum mevkutelere/ gazetelere.

Bu mevkuteler İslam düşmanlığında babı âli pravdasını ve şürekâsını geçmiş durumda.

Silah gibi kullanılmaktadır.

Yıllar önce bir kitap okumuştum. Ramazan Demir tarafından hazırlanmış bir kitap.

İlahların Silahları”

Adı güzel. Silah olarak tahribatta kullanılan alanları ve araçları inceliyor.

Bizim bahsettiğimiz gazetelerin kalemşorlarının neredeyse tamamı “İslam ve Müslüman düşman”lığı yapıyor.

Kimi İrancı kesilmiş, kimi ittihatçı olarak görevlendirilmiş.

Bir kısmı danışmanlık kapmış vaziyette.

Efendilerine ve şerre iyi hizmet ediyorlar.

İşleri güçleri İlahiyat ve İmam-Hatip adını altında İslam düşmanlığı.

Babı âli pravdası ve türevlerini zaten biliyorduk.

Bu mevkutelerin/gazetelerin sahibi, kalemşorları ve diğer elemanlarıyla bu kadar İslam düşmanlığıyla bezeneceğini millet tahmin edemiyordu. Milliyetçi ve milli görüşçü zannediliyordu.

Üzülerek belirtmeliyiz ki, okuyucularının kafasını karıştırma görevini hakkıyla yerine getiriyorlar. Tıpkı başkalarına/ CHP’ye kazandırdık diye sevinç çığlıkları atanlar gibi.

Bunları neden yazıyorum.

Geçenlerde şirazesini kaybedenlerle ilgili bir yazı yazdım da ondan.

Bazıları yazıyı okumadan saldırıya başladılar.

Yazımda kullandığım bir ifadeye çok bozulmuşlar.

Neymiş efendim kendiniz olunuz, kendiniz kalınız, yerli olmayanlara kazandırmakla övünmeyiniz demişiz.

Alınganlığın kaynağı bu.

İlave olarak “çağrımız İslam’da dirilişedir” ilkesi etrafında olunuz, hiçbir kurumu, kuruluşu, grubu kutsamayınız demişiz.

Yolunu şaşırmışlar buna da bozuldular.

Hâsılı kelam “ne ile beslenirseniz öyle kokarsınız” ve “küp içindekini sızdırır” demiş atalarımız.

Sizin zihniniz malum mevkutelerin pislikleriyle dolmuş.

O şekilde düşünme kalıplarınız oluşmuş.

Bunun için güzel şeyler olacak, biz haksızlık, adaletsizlik yapmayacağız deyip beterini yapanları savunur duruma düştünüz.

Artık o pisliğin parçası oldunuz.

Umarım ki, hatanızı ve işlediğiniz günahların farkına varır tevbe edersiniz.

Biliniz ki, İslam’ı yaşamaya çalışan, tenkit ettiği kişi ve kurumların davranışlarını benimsemez ve onları yaşar hale dönüşmez.

Geliniz.

Hala kendinizi milliyetçi, milli görüşçü olarak ifade etmeye çalışıyorsanız ilkeli olunuz ve malum mevkutelerin zehrinden kurtulunuz.

Bilesiniz Allah “müminler ancak kardeştirler” buyurur ve kardeşlerin arasının düzeltilmesini ister.

Bu düsturla uyarıda bulunuyorum ve kardeşliğimizi dün olduğu gibi ihya edelim diyorum.

Mevkutelerin/ gazetelerin, medyanın ve satılmışların telvisatından ve pisliklerinden kurtulmak ümidiyle.

Selam ve Sabırla…29.01.2024

Satılmış Gazeteciler ve Akademisyenler

 Satılmış Gazeteciler ve Akademisyenler

Veysi ERKEN Dr.

Gazeteciler, Akademisyenler, sanatçılar, sanayiciler içinde satılmışlar, fonlananlar ve bir kemik peşinde koşanlar epey çoktur. Şimdi bunlara sosyal medya elemanları da youtuber, trol olarak eklemlendirilmiştir.

Her dönemde bilhassa seçimlerin öncesinde veya Türkiye’nin bağımsızlığı ve özgürlüğüne katkı sağlayacak projeler gündeme geldiğinde “satılmış” gazeteciler hemen havlamaya başlıyorlar.

Daha doğrusu sahiplerinin emirleri ve yönlendirmeleri doğrultusunda havlıyorlar.

Gazze’de sürdürülen katliam, soykırım, vahşet, işgal ve tehcir karşısında ama bunu HAMAS başlattı diyecek kadar alçalan gazeteci veya başka kılıklı itlerin havlamalarını duymayan yok.

Özellikle milliyetçi, halkçı, liberal veya magazinci kılığına büründürülmüşler kuduzlaşmışlar gibi kesintisiz bir şekilde havlamaya devam ediyorlar.

Seçim döneminde bilhassa fakirlik edebiyatı üzerinde tepinmeye ve havlamaya devam ediyorlar.

Satılmış gazetecilere soruyorum ve diyorum ki, yahu 2023 yılında bir milyon civarında yeni otomobil satıldı. Bunları kim aldı. Sahipleriniz mi bunların parasını verdi.

Veya 70 kuruşluk ekmeği 650 kuruşa, şehir içi ulaşımda 2,5 liralık otobüs biletinin fiyatını 15 liraya çıkaran, her ay suya zam yapanı, namus ve şeref sözlü verdiği halde işçilerin görevine son verenleri neden görmüyorsunuz dediğimizde hemen kuyrukların üzerine çöküp duymazlıktan geliyorlar.

Evet.

Bilinmelidir ki, ülkemizdeki gazeteci, yorumcu, akademisyenlerin çoğu satılık olup, fiyatları farklıdır.

Bir kısmı 50-60 yıl öncesinden satılmış ve mesleğin pirleri diye bizlere yutturulmaya ve bunlar vasıtasıyla algılarımızı kirletmeye devam ediyorlar.

Gazze yanarken milletin duyarsızlaştırılmasında “satılmış gazeteciler ve akademisyenler”in payı büyüktür.

2015 yılında yazdığım bir yazıdan iktibasla meramımı izaha devam ediyim. Sadece son iki ayda ülkemizin medyasını incelediğimizde “Satılmış Gazeteciler” kitabından hareketle satılmış “Kalemşorları”, “yorumcuları”ı ve diğer alanlarda faaliyet gösteren”leri ortaya koyabilirsiniz.

Bilindiği üzere 7 Haziran 20015 tarihinde bir seçim yapıldı ve sonuçlar alındı. Bütün yönlendirmelere rağmen AK Parti %40’ın üzerinde oy aldı.

Satılmış kalemlere hemen harekete geçti. Toplumun %60’ı AK Partiye karşı teranesini büyük bir vecd ile dillendirmeye başladı.

Satılmışlara soruyorsunuz. %25 oy alan CHP’ye toplumun yüzde kaçı karşı tıs yok. %16 oyu alan MHP toplumla ne kadar bütünleşmiş. Kem küm. Ya HDP ne kadar benimsenmiş. Hık mık.

Umarım ki, AK Parti yöneticileri Tapınakçıların kalemşorları olan “satılmış gazeteciler”in oyunlarını bozar. AK Parti dördüncü kez genel seçimlerde en yüksek “oy”u almış gerçeğini topluma izah eder ve “Recep Tayyip Erdoğan”ın şahsında Türkiye’ye kin ve nefret duyan satılmışların oyununu bozar. “Satılmış”ların senaryolarına göre değil, milletin tercihine göre tavır takınır ve icraat yapar.

Unutulmamalıdır ki, satılmış gazeteciler ve akademisyenler, aldıkları paralar, kendilerine verilen villalar, ceplerine doldurulan harçlıklar, altlarına tahsis edilen son model arabalar, zarflar vs. ile yönlendirmeler yapmaktadır.

Satılmış gazetecilerin bir ayağı yurt dışındadır. Çünkü büyük ağababaları yurt dışındadır.

Satılmış gazeteciler her şeyi ters yüz etmekte mahirdirler. Yüzü “astar”, astarı “yüz” gösterirler.

Satılmış gazekicilerin hiçbir değeri yoktur. “Değer”leri olmadığı için “fiyat”larına göre bilgiyi çarpıtır.

Türkiye’deki tapınakçı haşhaşi çetesinin medyasında (Gazete, TV, İnternet Sitesi, Dergi vs.) satılmış gazeteciler mebzul miktarda mevcuttur. Esasında “satılmış”lar sadece “medya”da değil, her yerde karşımıza çıkmaktadır. Gazetecilerle birlikte en tehlikelileri “dervış kılıklı” avcılardır.

Aziz dostlar özgürlüğünüzü kaybetmek istemiyorsanız “Satılmış Gazeteciler ve akademisyenleri”i tanıyınız.

Onları tanımak istiyorsanız hayatlarını inceleyiniz.

Nerede yaşadıkları, ne ile seyahat ettikleri, kaç milyon aldıkları merak ediniz, araştırınız.

Unutmayınız ki, “satılık”lar efendilerine sadıktırlar. Efendilerinin emirlerine göre masum ve mazlum halkı yönlendirirler. Veletlerini yurt dışında peydahlarlar.

Satılmışların vazifesi “gönüllü kölelik” düzenine zemin hazırlamaktır.”

Gazze’yi, Doğu Türkistan’ı unutturmak ve Türkiyede’ki gelişimi akamete uğratmaktır.

Oyunlarını “oy”larımızla bozmakla mükellefiz.

Bilinmelidir ki, Ebucehil zihniyetlilerin peşine takılarak cennete varılmaz.

Ebucehil zihniyetli gazeteci, parti lideri, akademisyen kılıklı “satılmış”ların algı operasyonlarını boşa çıkarmak her Müslüman müminin görevidir.

Bilgiyle direnmesek Tapınakçıların satılmış gazetecilerinin ve akademisyen kılıklıların oyuncağı oluruz.

Haksızlığı kabul etmiş, haksızlığın parçası oluruz. Hz. Ali’nin (r.a.) “Haksızlık karşısında susmayın. Haksızlık karşısında susan hem hakkını hem şerefini kaybeder” sözünü aklımızdan hiç çıkarmayalım.

Çünkü bizler hem hakkımızı hem de şerefimizi korumakla mükellefiz.

Okuyalım, araştıralım, direnelim, satılmışların oyununu bozalım ve hak ve şerefimizi koruyalım.

Selam ve Sabırla… 29.01.2024

28 Ocak 2024 Pazar

Anne Bir Çocuktan Gazze – Kudüs Yapar

 Anne Bir Çocuktan Gazze – Kudüs Yapar

Veysi ERKEN Dr.

 Merhum Nuri PakdilAnne bir çocuktan bir Kudüs yapar” diyor bir şiirinde.

Evet, anneler Kudüs’leri, Gazze’leri, Urumçi’leri, Gulca’ları, Fergana’ları inşa ve ihya eder doğurdukları çocuklarla.

Soykırımcı, vahşi ve katil Siyonist haçlı zihniyetinin teröristleri, İsrail terör örgütü onun için anaları ve çocukları katlediyor.

Gazzeler ve Kudüsler inşa edilmesin diye.

Katiller ve soykırımcılar ne kadar cinayet işlerlerse işlesinler bilinmelidir ki, Allah nurunu tamamlayacak ve analar çocuklarıyla Gazze’ler, Kudüsler inşa edecekler, tahrip edilen gönüller ve yerleri ihya edecekler. Allah’ın vahyi olan ayetlerde; “İsterler ki Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürüversinler; ama inkârcılar hoşlanmasalar da Allah nurunu muhakkak tamamlayacak! Müşrikler istemese de, bütün dinlerin üzerindeki yerini alsın diye resulünü, doğru yol rehberi ve hak din ile gönderen O’dur. Saff 8-9” buyrulur.

Kafirler, hainler, katilleler, soykırımcılar ve sessiz kalanlar istemezlerse de Allah nurunu tamamlayacak ve analar Kudüsleri ihya edeceklerdir.

Yeter ki, “iman varsa imkân vardır” ve “hayat cihadtan ibarettir” şuurunda olalım, gayret bizden Tevfik Allah’tandır inanarak ve yaşayarak diyebilelim.

Evet, analar ve Kudüsler iç içedir.

Unutmayalım.

Merhum Nuri Pakdil’in dili ile.

ANNELER ve KUDÜSLER

Tûr Dağı’nı yaşa

Ki bilesin nerde Kudüs

Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum

Ayarlanmadan Kudüs’e

Boşuna vakit geçirirsin

Buz tutar

Gözün görmez olur

Gel

Anne ol

Çünkü anne

Bir çocuktan bir Kudüs yapar

Adam baba olunca

İçinde bir Kudüs canlanır

Yürü kardeşim

Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin.”

https://www.youtube.com/watch?v=8aNXWbeOmK4

Allah’ım bizleri “Onların sözü şunu demekten ibaretti: “Rabbimiz! Günahlarımızdan ve işimizdeki aşırılıklardan ötürü bizi bağışla, ayaklarımızı sabit kıl/ sebatımızı arttır, kâfir topluluğa karşı bize yardım et! Âl-i İmrân- 147” ayetine iman eden, yaşayanlardan eyle ki, ayaklarımıza Kudüs gücü gelsin.

Selam ve Sabırla… 28.01.2024

 

 

 

Şefkat ve merhamet ne zaman coşacak

 Şefkat ve merhamet ne zaman coşacak

Veysi ERKEN Dr.

Hasan Halis 

“Aşkın pazarına postumu serdim

Dost ile buluşup konuşmak derdim

Yârim ile sohbete giriştim

Coştu Seyhan gibi şefkat bu gece” diyor.

Acaba şefkat “Seyhan” gibi ne zaman coşacak ve insanlığı kuşatacak. Gazze zulümden, soykırımdan, vahşetten, işgalden ne zaman kurtulup şefkat ve merhametle sarmalanacak.

Vicdanlarımız ne zaman huzur bulacak.

Ne zaman Rachel Corie gibi “zulüm bizden ise ben bizden değilim” diye haykıracağız.

Ne zaman merhamet, merhamet diye avazımız gökyüzünde yankılanacak ve mazlumlardan yana olunacak.

Merhamet; sözlükte “acımak, şefkat göstermek” anlamında masdar, “acıma duygusu, bu duygunun etkisiyle yapılan iyilik, lutuf” anlamında isim olarak kullanılan merhamet ve aynı mânadaki rahmet kelimeleri öncelikle Allah’ın bütün yaratılmışlara yönelik lutuf ve ihsanlarını ifade etmekte, bunun yanında insanlarda bulunan, onları hemcinslerinin ve diğer canlıların sıkıntıları karşısında duyarlı olmaya ve yardım etmeye sevkeden acıma duygusunu belirtmektedir. İslâmî kaynaklarda merhamet kavramı genellikle rahmet kelimesiyle ifade edilir. Ancak Türkçe’de merhamet hem Allah’a hem insanlara, rahmet ise özellikle Allah’a nisbet edilerek kullanılır. Kaynaklarda Allah’ın rahmân ve rahîm isimleri açıklanırken evrendeki bütün oluşlar gibi insanlardaki merhamet duygusunun da Allah’ın insanlığa lutfu olduğu belirtilir” https://islamansiklopedisi.org.tr/merhamet.

Bize bahşedilen, İlahi lütuf olan merhamet Siyonist haçlı zihniyetinin vahşetini ne zaman durduracak.

Hani şefkat bir buluşmanın adıydı. İsmet Emre; “Merhamet ile sevginin uçlarda buluşmasıdır şefkat. İkisinin birbirine emaneti, ikisinin birbirine armağanı… İkisinin çıktığı yolculukta birbiriyle vakit geçirme imkânı, biri unutulunca ötekinin hatırlayacağı, uzak yolculuklarda.

Belki biraz da bu yüzden uzaklaşan merhameti görünür kılan sevgiyle dengelemiştir Tanrı şefkati. Belki biraz da bu yüzden merhametin gözlerine bakınca sevginin, sevginin gözlerine bakınca merhametin göründüğü, adı şefkat… Yukarıdan aşağıya inen rahmete tutunan toprak kokusudur. Yüksek yerlere yağan karın, aşağılara yaklaştıkça aşağının ılıklığıyla karşılaşır karşılaşmaz erimesi, yağmura dönüşmesi, ruhun karla karışık sevimli hâlidir” diyor. https://tdk.gov.tr/wp-content/uploads/2020/03/6_%C4%B0smet-Emre-_d_-%C5%9EEFKAT-_-4.pdf

Şimdi merhamet ve şefkati kuşanma zamanı değil mi?

Bebekler, çocuklar, kadınlar ve topyekûn insanlar soykırıma uğratılırken, insanlar topraksızlaştırılıp, toprakların insansızlaştırıldığı, zulümatın tavan yaptığı bir dönemde daha ne zamana kadar zalimlere, katillere karşı sessiz duracağız.

Evet.

Şefkat ve merhamet yitiğimizdir.

Artık şefkat ve merhamet duygularımız köreldi diyorum.

Yöneticiler küresel haydutlara sessiz kalıyor.

Ya rab.

Yitiğimiz olan merhamet duygusunu bize ihsan et.

Belki o zaman emrine uygun cehd ve cihad ederiz.

Üzerimize sabır yağdır belki o zaman rızana uygun "cehd"te bulunuruz ve “nasrun minellah ve fethun karib” diyerek merhametle zalimlere, hainlere, gafillere, katillere, vahşilere, soykırımcılara, işgalcilere karşı her yerde ve her zamanda direniriz.

Selam ve Sabırla… 28.01.2024

 

27 Ocak 2024 Cumartesi

Yönetimi Teşviş etme ve Toplum içinde Tedhiş oluşturma

 Yönetimi Teşviş etme ve Toplum içinde Tedhiş oluşturma

Veysi ERKEN Dr.

Yöneticiler ve liderler ne kadar samimi ve ihlâslı olurlarsa olsunlar onların etrafında onları “teşviş” edecek insan kılıklı şeytanlar bulunabilir.

Bilhassa “Yapılanmaları gizli olan örgütlerin” elemanları bunun için kullanılırlar. Fetöist teröristler, masonik ve tapınakçı örgütlerin elemanları bu anlamda hep sahada olduklarını ve olmaya devam ettiklerini düşünüyorum.

Son Gazze’deki vahşet, katliam, işgal ve soykırım karşısında yönetimi ve insanımızı teşviş eden, karıştıran, bulandıran ve yanıltan faaliyetlerin içinde zikredilen elemanlardır.

Siyonist haçlı zihniyeti ve malları topyekûn boykot edilmesi ve terk edilmesi gerekirken maalesef teşviş yöntemiyle boykotun etkisi azaltılıyor, azaltılmaya çalışılıyor.

İsveç’in NATO’ya kabulü dâhil tavizkâr tavır bunun bir göstergesidir.

Buna ilaveten sürekli zam ve yokluk üzerinde algı oluşturma bunun cabası.

Değerli dostlar ve yöneticiler bilesiniz ki, insan görünümlü şeytanlar faaliyetlerinden ve emellerinden vazgeçecek değillerdir.

İnsanımızı zıvanadan çıkarma ve sırat-ı müstakimden ayırma faaliyetleri bütün hızıyla devam ettirilecektir.

Tedbir almak ve algı operasyonlarına ket vurmak yöneticilerin temel görevidir. Bu başarılamazsa gazeteci, akademisyen, tüccar, sanayici, esnaf, memur, doktor, oda, birlik, sendika adı altında insan kılıklı şeytanlar teşviş, kışkırtma, karıştırma ve tedhiş oluşturma faaliyetlerinin armasına zemin hazırlanmış olacaktır.

Özetle.

Siyonist haçlı tapınakçıları ve uşakları fetöist teröristler emellerinden vazgeçecekler mi?

Elbette ki, hayır.

Uşaklarını muhtelif adlarla ve örgütlerle sahada tutmaya ve kullanmaya devam edeceklerdir.

Bundan asla şüphe edilmemelidir.

Uyanık, diri ve güçlü olunmalıdır.

Aksi takdirde piyonlar hemen harekete geçer.

Geçtiler bile.

Mesela; Gazze’nin soykırıma tabi tutulması ve işgali hareketine karşı yapılanları boşa çıkarmak için Siyonist haçlı zihniyeti lehine eylemler ve propagandalar yapılıyor.

7 Ekim’den beri ısrarla söyledikleri savaşı Hamas başattı, Erdoğan bir şey yapmıyor, bir bardak kahve içmenin ne mahzuru var gibi ifadelerle Siyonist haçlı zihniyetinin uşaklığını yapıyorlar.

Son Uluslar arası Adalet Divanının aldığı kararı bile İsrail terör örgütünün lehine yorumlamaya çalışan tipler sahada cirit atıyor.

Fetöcüler, Tapınakçılar, Liboşlar, görevliler, uşaklar vs. hemen televizyonlarda arz-ı endam ettiriliyor Sözler çarptırılarak yorumlatılıyor.

Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bütün yetkililere sesleniyorum.

Etrafınızı oluşturanlar dâhil algı operatörlerinin oyunlarını bozmak durumunda olmalısınız.

Aksi takdirde Türkiye’nin bütün kazanımları heba edilebilir.

Unutulmamalıdır ki,Tapınakçı ve FETÖ denilen şeytanî yapı tıpkı Mekke müşrikleri gibi her şeyi yapmış ve yapmaya devam ediyor.

İblis gibi insanları kandırmaya ve algıları tahrif etmeye çalışmaktalar. Bilindiği üzere Şeytan “Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın. Araf 17” dediği gibi insanlara yaklaşıyorlar, kandırıyorlar, yaptıklarını süsleyerek milleti perişan ediyorlar.

Şeytani taktikler hep aynıdır.

“Hani şeytan onlara yaptıklarını süslemiş ve “Bu gün artık insanlardan size galip gelecek (kimse) yok, mutlaka ben de size yardımcıyım.” demişti. Fakat iki taraf (savaş alanında) yüz yüze gelince (şeytan), gerisingeriye dönüp, “Ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğiniz şeyler (melekler) görüyorum. Ben Allah’tan korkarım. Allah, cezası çetin olandır” demişti. Enfal 48” ayetinde belirtildiği gibi kandırdıklarını kimsenin onlara galip gelemeyeceği telkinini yapıp milleti perişan ettikten ve yenildiklerinden sonra şeytan gibi taraftarlarına biz sizden uzağız diyorlar.

Tapınakçı ve FETÖNÜN teşviş, tedhiş, yalan, dolan, talanları sadece Türkiye ile sınırlı değildir. Siyonist efendilerinin başta GAZZE olmak üzere İSLAM COĞRAFYASINDAKİ katliamı, işgali ve sömürüsünü kutsayarak ülkemizi kötülemeyi sürdürmeye devam ettiriyorlar.

Kısaca Tapınakçı masonik örgütlerle iç içe olan FETÖ, Mekke müşrikleri gibi Küresel haydutların maşası ve piyonu olup her türlü ahlaksızlığa devam eden bir yapıdır.

FETÖ ve benzerleri Allah’la irtibatlarını kesmiş ve Siyonist haçlı zihniyetli efendilerinin emirleriyle işgal hareketinin maşaları ve piyonlarıdır. Ülkemizle ilgili FETÖNÜN maşalık ve piyonluk görevi bitmiş değildir.

FETÖ, ülkemizin her yerinde, bütün kurum ve kuruluşlarda fitne ve fücura deşifre edilememiş elemanları ve bu elemanların yazdıkları, söyledikleri ve yaydıkları telvisata yapılan yorumlarla devam etmektedir.

Maalesef yönetimi teşviş etme ve toplum içinde tedhiş oluşturma faaliyetleri kesintisiz ve kesif bir şekilde devam etmektedir.

Selam ve Sabırla… 27.01.2024