28 Nisan 2017 Cuma

DOST SEÇME SANATI*



DOST SEÇME SANATI*

Veysi ERKEN

            Değerli dostlar. Değerli dostum Mustafa Beyden bir mail aldım. Dostluğu özetleyen, yol gösteren, hayata anlam katan tespitler. Sizlerle paylaşmak istedim. Umarım ki, dost edinebilirsiniz. İşte dostlukla ilgili tespitler.
*“İnsan ancak dostları kadar büyür, dostları kadar gelişir.
İnsanın çapı, dostlarının çapı kadardır.
Bir insanla dost olmak, geleceğinizi o insana emanet etmektir. Dostlarımızın, boyasıyla boyanır, ahlakı ile ahlaklanırız.
Kişinin kalitesini, dostları belirler. Kim olduğunu bilmek isterse, kimlerle dost olduğuna bakmalı insan. Adaletin önderi Hz. Ömer’in dediği gibi; “Kişinin dostu; aklının kılavuzudur.”
Herkes, kendi “ayarına”, aklına göre dost edinir. Her kuş, kendi cinsiyle uçar.
Kartallar kartallarla...
Kargalar kargalarla.
Hayallerini, umutlarını, hedeflerini gerçekleştirmene destek veren, seni yüreklendiren, sana omuz veren, seninle aynı yöne bakan, aynı değerlere sahip insanla dost olmalı.
Akıllı insan, kime akıl danışacağını bilen insandır. Akıl danışacağın insanla dost ol.
İnsanın hayatında, mutlaka kendine öğüt veren gerçek dostları olmalı. Çünkü gerçek dostlar, insanın "hayat sigortasıdır."
Nasıl bir insan olmak istiyorsan, öyle insanlarla dost ol. Hayat, yanlış insanlarla harcanacak kadar ucuz değildir.
Bir kişi, ilişkilerinde, hep sosyal statüsüne sığınıyorsa, "karakter kıtlığı" yaşıyor demektir.
Yüreği temiz insanla dost ol.
Edindiğin dostlarının fikirleri kirliyse, senin “kalbin ve fikirlerin” ne kadar temiz olursa olsun, er ya da geç senin de kalbin ve fikirlerin kirlenir. Duygular gibi, değerler ve inançlar da kişiden kişiye sirayet eder.
Doğru yolu yanlış insanla yürürsen, yolunu da doğrunu da kaybedersin.
Bir dostta, neyi aradığını bilmiyorsan, kiminle dost olduğunun ne önemi var.
Niçin sevdiğini bilmiyorsan, kimi ve neyi sevdiğinin ne anlamı var.
Bir insana yaptığın fedakarlık, sevgisini değil de "istismarını" artırıyorsa; bu, onun sadece fedakarlığa layık olmadığını göstermez; aynı zamanda, onun ne kadar "ahmak" olduğunun da göstergesidir. Fedakarlığı, iyiliği, merhameti, sevgiyi istismar eden kişi, "ahmağın" ta kendisidir.
Vefa, sadece "asil ruhlu" insanlarda bulunan bir özelliktir. Vefası olmayan, duygularını istismar eden ahmak adamdan uzak dur.
Kendisine yapılan bir iyilik karşısında, teşekkür etmeyen ve kendisinin yaptığı hatadan dolayı, özür dilemeyen insanlardan uzak dur... Çünkü teşekkür etmemek ve hatalarından dolayı özür dilememek, "iflah olmaz bir kibrin" göstergesidir...
Asla dikene de güle de aynı değeri verme. Bu senin gülü de dikeni de tanımadığını gösterir.
Usta şair İsmet Özel’in deyimiyle; “Karlı bir gece vakti uyandıracağın” dostlar bul kendine.
Bir insanla birlikte olduğunda, mutlu hissetmen ve zevk alman seni aldatmasın. Gerçek dostlukta, bundan daha fazlası gerekir. Yanında bulunduğunda, “iç huzursuzluğu hissettiğin” insandan uzak dur. İç huzuru, gerçek dostla sahte dostu ayırabileceğin en sağlam duygudur. Çünkü “iç huzursuzluğu” duyguların “sigortasıdır.” Gerçek dostlar insana, mutluluğun yanında, iç huzuru verir.
Dost seçmesini bilmeyenin, “keşkesi, ah vahı” bol olur.
Kimi arkadaş vardır; kişiyi ölümün eşiğinden kurtarır; kimisi de ölümün eşiğine bırakır. Ulu bilge Tebrizli Şems ne güzel söylemiş; “Biri gelir seni sen eder, biri gelir seni senden eder.
Unutma; güvenine layık olmayan, sevgine de layık değildir. Güven, sevgiden önce gelir... Güvenmeden sevmek, dost olmak; üç günlüktür. Güvenerek sevmek, dost olmak; ömürlük… Güvenmeden sevmek, pişmanlıktır. Kimi seveceğini, kime güveneceğini bilmemek de ahmaklık. Çünkü bütün büyük hataların başı, budur. İnsan; yolunu, kendini, kimliğini ve değerlerini bundan dolayı kaybeder. Akıllı insan; sevgisini, değerini ve güvenini ancak bunlara layık olana verir.
İnsana güvenmek için, o insanın "gerçek değerlerini" bilmelisin... Çünkü insanların, bir gerçek değerleri, bir de "sözde, sahte değerleri" vardır.
Sözde; herkes dürüsttür, adildir, anlayışlıdır, cömerttir, yardımseverdir, tutarlıdır, ahlaklıdır. İnsanın gerçek değerlerini; sözü değil, davranışı gösterir.
Çaplı dostlarla birlikte olmak, insanı çoğaltır, artırır, geliştirir ve yeni ufuklar açar... Huzur bulursun onlarla...
Çapsız insanlarla birlikte olmak da, insanı zihinsel olarak çoraklaştırır, ufkunu daraltır, O insanların ilgi alanları, basitleşir, düşünceleri, sığlaşır, gündemi, magazinleşir; konuşmaları, dedikodu seviyesine iner, duyguları Harab olur eskir ve hayatının anlam düzeyi düşer... Onun için, bizi soylu ve onurlu duygu ve düşüncelerle tanıştıracak, çaplı dostlar arayıp bulmalı.
         Seni ihtiyacı kadar seven kimsenin dostluğundan sakın. Çünkü onun ihtiyacı bitince, egosunu tatmin edince; sevgisi de, dostluğu da biter. 
Yola çıktıklarını, yolda bulduklarına değişen karakter yoksunları işte bunlardır.
Nasıl bir insan olmak istiyorsan, o kalitede ve özellikte insanla dost ol.
Çünkü arifle oturan, arif kalkar.
Cahille oturan, cahil kalkar 
Son söz;  “Bazı insanlar, bazı insanlara şifadır.  Allah şifanızı versin...”
                Selam ve Sabırla…

26 Nisan 2017 Çarşamba

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a suikast yapılmasını isteyen alçaklara sessiz kalanlar



Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a suikast yapılmasını isteyen alçaklara sessiz kalanlar

Veysi ERKEN

            Defalarca yazdım.
            Siyonist haçlı zihniyetinin düşmanlığı, hileleri, desiseleri ve uşak kullanması hiç bitmemiştir ve bitmeyecek.
            Özellikle ne zaman Türkiye “Medeniyetimizin Coğrafyası”na liderlik etme pozisyonuna kavuşsa veya kavuşma çabasına girişse Siyonist haçlı zihniyeti daha da aktifleşerek piyonlarını devreye sokmakta, milyar dolarları harcamakta, suikast planlamakta beis görmemektedir.
            Son yıllarda Türkiye eski ihtişamına girmeye başlayınca Siyonist haçlı zihniyeti piyonlarını, örgütlerini daha fazla devreye sokar oldu.
            Bilhassa “one minute”den sonra alçaklığın zirve yaptığı görülmektedir.
            Son on yıllardan bahsedecek değilim.
            15 Temmuz ihaneti ve devamını inceleyin yeter.
            Her türlü alçaklık had safhada seyretmektedir.
            Özellikle “halk oylaması” süreci ve bitişindeki tavırları incelemek yeterlidir.
            Siyonist haçlı zihniyeti piyonları vasıtasıyla korkunç bir algı operasyonuna imza attı.
            Kitleler “hayır”a yönlendirildi.
            Kısmi başarı elde ettiler.
            Cenabı Allah oyunlarını ve tuzaklarını bozdu.
            Değişiklik teklifi kabul gördü.
            Siyonist haçlı zihniyeti bu sonucu kabullenemedi, kabullenemiyor. Yeni oyunlar peşinde.
            Tabii ki, hayır diyenleri kast etmiyorum.
            Açık ve net ifade ediyorum.
            Kastım papanın huzuruna çıkan çeteyle aynı safta yer alanlardır.
            Zira onlar kampanyalarını bilerek ve isteyerek yürüttüler. Kitlelerin kafalarını karıştırdılar.
            Bütün faaliyetleri efendilerinin emirleri doğrultusunda gerçekleşti.
            Bunu nereden anlıyoruz.
            Bakınız Fransız denilen bir insan müsvettesi, üstelik bilim adamıymış.
            Erdoğan’ı durdurmanın imkânı yok. Bunun için Türkiye’de ya iç savaş çıkarılmalı veya Erdoğan’a suikast düzenlenmeli diyor.
            Siyonist haçlı zihniyeti artık niyetini hiç gizlemiyor.
            Medeniyetimizin coğrafyasında her türlü alçaklığı arttırıyorlar ve medeniyetimizin ihyasına öncülük etmeye çalışan Türkiye’nin cumhurbaşkanına suikast teklifinde bulunma alçaklığını gösteriyorlar.
            Onları zaten biliyoruz.
            Her türlü alçaklığı yapıyorlar ve yapmaya devam edecekler.
            Ya içeridekiler.
            Bakınız bu alçaklığa karşı sessizliklerini devam ettiriyorlar.
            Şayet duruşları yerli olsaydı hayır kampanyasını yürütenler bu alçaklığa sessiz kalmazdı.
            Tabii ki, akademik camianın da sessizliği bizi kahrediyor.
            Bilhassa akademik camiayı yönetenler bu alçaklığa sessiz kalmamalıydılar. Zira bilim adamı kimliğini taşıyan bir alçağın hezeyanı ile karşı karşıyayız.
            Gönül ister k, hayırcılar titreyip yerliliğe denmeleri ve bu alçaklıklara karşı yerli duruş sergilemeleridir.
            Mümkün mü?
            Ben bu ihtimali göremiyorum.
            Çünkü onlar “tuti-i garbiyun”durlar.
            Tuti-i garbiyun’un atası Tevfik Fikret de aynı herzede bulunmuştu nitekim. Bir lahza-i taahhur (bir anlık gecikme) şirinde tuti-i garbiyuna hedef gösteren ve sessiz kalanlara Fransız alçağı gibi şiir diye levsiyatını kusuyordu.
            İşte o kusmukta bir kesit. Bakın ne diyor Fikret:
“Ey şanlı avcı, dâmını bî-hûde kurmadın!
Attın… Fakat yazık ki, yazıklar ki vurmadın!

            Hâsılı kelam.
            Tuti-i gaybiyunlara ve sessiz kalan hayırsızlara rağmen Türkiye biiznillah büyüyecek ve medeniyetimizin (İslam) coğrafyasının ihyasına, inşasına, yücelmesine öncülük edecektir.
            Selam ve Sabırla…

22 Nisan 2017 Cumartesi

Yırtık Potin



Yırtık Potin*

Veysi ERKEN

            Hatırat.
            Geçmişin bilinmesinde ve gelecekle ilgili tasavvurun oluşturulmasında etkili unsurdur.
            Bazı hatırat hüznü anlatır.
            Geleceği inşa için.
            “Yırtık Potin”.
            Bir hatırat.
            Yaşananların bir özetidir “Yırtık Potin”.
            Medeniyet coğrafyamızın bir bölgesinde yaşanmışları acı hatıratıdır Yırtık Potin.
            Medeniyet coğrafyamızın bir dönemini ifade eder Osmanlı coğrafyası.
22 milyon kilometre karelik bir coğrafyadır Osmanlı coğrafyası.
            6 yüz yıllık bir tarihi ifade eder Osmanlı hâkimiyeti.
            Zaferlerin, hezimetlerin ve ric’atın var olduğu bir olgudur Osmanlı.
            Osmanlının yaşadığı hüznünü sadece anlatsak ciltlere sığmaz.
            Yırtık Potin” Yemen’den bir kesiti dile getiriyor.
            Bu ülkenin sevdalıları geçmişini bilmelidir.
Yemen’in bir vatan toprağını idrak etmelidir.
Geleceği kurgulayabilmek için geçmişin sevinçlerini, zaferleriyle birlikte sıkıntılarını da bilmek gerekir.
“Yırtık Potin” bizlere bunu öğretmektedir.
Osmanlı neden ilgi duydu.
“Yırtık Potin”de şu şekilde izah edilir. Osmanoğulları Yavuz Sultan Selim’in “Halifelik müessesesini de İstanbul’a getirmesiyle İslâm’ın sancaktarlığını üstlenmişlerdi. Bu nedenle hem İslam coğrafyasının hem de Türk devlet geleneğinin gerekliliklerini yerine getirmek mecburiyetinde bulunuyorlardı. Devlet, halkı bu dünyada refah bir hayat sürmesi için vardı ve hükümdarlık, Allah tarafından halka adaletle davranılması ve onları bu dünyada rahat ettirmesi için verilmişti. Yöneticilik bilinci, Devlet-i Aliye’nin hükümdarlarının etraflarında  olup bitenlere seyirci kalmaması yönünde bir gelenekte bahşetmişti. s.15”
İslam’ın sancaktarlığını yüklenmiş olan Osmanlı kuru bir cihangirlik peşinde değildi. İdealleri İlayı Kelimetullah doğrultusunda nizam-âlemdi.
Yemen bunun için ilgi alanıydı.
Yemen bunun için ilgi  alanına dahil edildi.
Sonrası malum.
Hâkimiyet, adalet ve inkisar.
İnkisarın ve ric’atın bedeli oldu.
Türküler yakıldı gidip gelmeyenler için.
Yırtık Potinlerle emniyet sağlanmaya çalışıldı çöllerde.
Zaman zaman usandı gidenler yokluktan, kıtlıktan ve yırtık giysilerden.
Zor yıllar geçti yemen illerinde.
“Otuz beş günde geldik memleketten
Zayıf olduk katıksız peksimetten
Gelir davetçi her gün ahretten
Usandık…
Çarıklar parçalandı başta fes yok
Kırıldık aç susuz artık nefes yok
Nasıl biz oynarız kumda heves yok
Usandık…” diye feryat yükseldi Yemenden.
Yemen Ah Yemen bir kitapla anlatılabilir misin Yemen.
Yahya hoca “Yırtık Potin”le anlatmaya çalıştı Yemeni, geçmişimizi, yokluğumuzu ve sıkıntımızı.
Cenabı Allah ibretlik geçmişimizi günümüze taşıyan Yahya Yeşilyurt gibi hocalarımızdan razı olsun.
Bilinmelidir ki, geçmiş “hamak değil, bir yay” olmalıdır. Ki, ok’u geleceğe fırlatsın.
Hatırat bunun içindir.
Hatırat bir “yay”dır.
Sadece zafer ve sevinçler değil, ızdıraplar ve yokluklar da hatırata dökülmelidir ki, maziden alınan ders geleceğe yön versin.
“Yırtık Potin” okunmalı, okutulmalı.
Bu eserler okundukça hatırat kıymet kazanır.
Teşekkürler Yahya hoca.
Yemeni bize “YIRTIK POTİNLE” hatırlattığın için.
Selam ve Sabırla…

·        YIRTIK POTİN, Yahya Yeşilyurt,  LAKİN YAYINLARI  Aziz Mahmut Hüdayi Mah. Tepsi Fırın Sokak. No: 7/2 Üsküdar/ İstanbul
Tel: 0216 492 3425