29 Ocak 2015 Perşembe

Zorunlu Açıklama



Zorunlu Açıklama

Veysi ERKEN

            Değerli dostlar, “Seçime Dört Kala” başlıklı yazımı okuyup tezvirat yapanların ahlakî zaafları vardır.
            Bilinmelidir ki,  yazı adaylık için kaleme alınmış değildir. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile siyasette bulunmuşluğumun ötesinde hiçbir adaylık teşebbüsüm olmadı. Âlemlerin Rabbi Cenabı Allah’tan başka hiç kimseden beklentim yoktur ve inşallah olmayacaktır. ( Müşavirlik, Genel Müdürlük vs.)
            07 Haziran 2015 tarihinde yapılması beklenen Genel Seçimler için Kamu Görevlilerinin en geç 10 Şubat 2015 tarihinde istifa etmeleri veya emekli olmaları gerekir.
            Benim konumum bellidir.
            Değerli dostlar.
            Biliniz ki, adaylık söz konusu değildir.
            Müzevirlere itibar etmeyiniz.
            İyi niyetle konuşanlara hakkımı helal ediyorum. Bu açıklamaya rağmen tezvirata (dedikodu) devam edenlere hakkımı helal etmiyorum. Baki selamlar.29.01.2015

           

26 Ocak 2015 Pazartesi

Metal Yorgunluğu Yaşayan Bürokrasi



Metal Yorgunluğu Yaşayan Bürokrasi

Veysi ERKEN

            Fen bilimleri ile uğraşanların bize öğrettiği bir kavram vardır. “Metal yorgunluğu”
            Metaller bir süre sonra yorgun düşer ve dağılır. İcra gücünü kaybeder.
            Yönetimde de bürokratlar yorgun düşmektedir.
            Son yıllara baktığımızda bunu görmek mümkündür.
On yıllık hizmet süresini tamamlamış bürokratların yönettiği kurumlara bakınız. Hepsinde metal yorgunluğunu görürsünüz. Karayollarında, Sağlıkta, Eğitimde kısaca neredeyse her yerde yorgunluk had safhadadır.
            Yatırımlar aksamaya, projeler durmaya, yatırımlar ölmeye başlamış.
            Bürokrasideki metal yorgunluğu aynı zamanda rüşvet ve yolsuzluk fiillerini arttırmaktadır.
            Peki, bunlara doğrudur.
            Ne yapılmalı derseniz.
            Bunun için yapılması gereken ilk iş bürokratların görev süresinin sınırlandırılmasıdır.
 Kamuda bütün bürokratların en fazla 4+4 gibi bir süre ile görevlendirilmesi gerektiğini, özellikle bürokrasinin takozluk yapmaması için seçilmişlerle beraber gelip gitmesi gerektiğini defalarca dile getirdim.
            Yazdım.
            Bu konuyu geçmişte içinde bulunduğum siyasi parti de kabul etmiş ve buna göre vaatlerde bulunmuş idi.
            Merhum Muhsin başkan döneminde serdettiğim ve kabul gören görüşlerim o gün doğruydu, bugün de doğrudur.
            Son hadiseler haklılığımı bir kere daha teyit etti.
            Bürokratlar takoz görevi ifa eder hale gelmiş.
            Yönetim hukuku açısından baktığımızda da atanmış bürokratların dava açmamaları, seçilenle gelip seçilenle gitmesi gerektiği ile ilgili kuralların bir an önce meclisten geçirilmesi gerekir.
            Türkiye “merkez valilerden, merkez milli eğitim müdürlerinden, bankamatik bürokrat, danışılmayan müşavirlerden ve memurlardan”dan kurtarılmalıdır.
            Kısaca bürokrasi yan gelip yatma yeri olmaktan çıkarılmalıdır. Yorgun metale dönüşmüşlerin yerine genç, dinamik, bilgili ve becerikli bürokratlar atanmalıdır ki, halk rahat etsin.
            Halk artık cereme ödemek istemiyor.
            Bürokrat hiç iş yapmadan sefasını halk ise cefasını çekiyor.
            Hantallaşmış bürokrasiden ülke ancak bu yollar kurtulur ve önü açılır.
            Selam ve Sabırla

İmam Hatip Düşmanlığı



İmam Hatip Düşmanlığı

Veysi ERKEN
           
            İmam Hatip önemli iki kavramdır hayatımızda.
            Tabii ki, kavramlar üzerinde durmayacağım.
            Geçenlerde elime bir kitap geçti.
            Türkiye’nin Dönüşüm Sürecinde İmam- Hatip Liseleri”
            Hamdi Mert Bey tarafından hazırlanmış.
            Bu çalışmayı daha sonra tanıtmayı düşünüyorum. Cenabı Allah nasip ederse.
            Kitabı incelediğimde aklıma gelen ilkler İmam Hatip düşmanları oldu.
            Kuruluşundan itibaren her an düşmanlığını gösteren kesimler olmuştur.
            Müslüman isimleriyle isimlendikleri halde Müslüman olduklarından şüphe ettiğim kesimleri anlamakta güçlük çekmiyorum.
            Onların temel vazifesi şeytanlarına uymak ve İslam’ın bir nebze de olsa öğrenilmesine vesile olan İmam Hatip kavramına karşı çıkmaktır.
            Bu gayet anlaşılır bir şeydir.
            Onların karşı çıkış gerekçesi açık ifade edilmese de heva ve heveslerini "RAB” edinmeleridir.
            Geçmişte İmam Hatip Lisesinde çalışmış biri olarak bunu rahatlıkla ifade ediyorum.
            Anlamakta zorlandığım konu ise kendilerini Müslüman olarak ifade eden bir yapının düşmanlığıdır.
            Cemadat yapısı oldum olası İmam Hatip Liselerine düşmanlık ediyor. Tabii ki bunu sorunca tabiatları gereği inkâr cihetine gidiyorlar.
            Uygulamalarına ve yaşayışlarına baktığımızda bunu anlamak zor değildir.
            Son okuduğumuz haberlerin piyasaya sürülüş mekanizmalarından da bu düşmanlık anlaşılmaktadır.
            Benim kanaatim şudur.
            İmam Hatiplerde bir nebze de olsa İslam'ı öğrenenlerin cemadatçılara inanması kolay olmuyor. Düşmanlıklarının altında yatan bu olsa gerek.
            İmam Hatiplilere ve diğer bütün öğrencilere çağrım şudur.
            Daha çok okuyun, İslam'ı öğrenin, yaşayın ve yaşatın.
            Böyle bir tavır şeytanların biatçilerini kahredecek ve İslam coğrafyası huzur bulacaktır.
            Selam ve Sabırla.

Kamu Yönetimi Reformu



            Kamu Yönetimi Reformu

Veysi ERKEN

            Kamu yönetimi reformu ile ilgili daha önce de yazdım.
            Reformun yapılabileceğini zannetmiyorum.
            Özellikle Bürokrasi iyi bir takozdur.
            Samimiyetle bu konu ele alınacaksa hazırlık bürokrasinin dışında yapılmalıdır.
            İlave olarak Kamu Yönetimi reformu bir bütün olarak alınmalıdır.
            Yapılacak reformun dört ayağı vardır.
            Yasama, yürütme, yargı ve denetim.
            Reform bu alanların tamamını kapsarsa reform olur.
            Yasama
            Yürütme
            Yargı
            Denetim mekanizmaları seçimle oluşturulmalıdır.
            Mevcut yönetim arzu ederse bununla ilgili bilgilendirmede bulunabilirim.
            Her şeye rağmen umutlu olmak isterim.
            Ama görünen manzara buna el vermiyor.
            Umarım ki, samimi yapı bulunur.
            Selam ve Sabırla.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Ayşenur İslam’a Açık Çağrı



Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Ayşenur İslam’a Açık Çağrı

Veysi ERKEN

04 Mart 2014 tarih ve 28931 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanmış ÜCRETSİZ VEYA İNDİRİMLİ SEYAHAT KARTLARI”  yönetmeliğinin amir hükümleri genel anlamda ilgililer tarafından yerine getirilmemektedir.
            Hemen hemen bütün belediyeler bu işi ağırdan almakta ve 65 yaşını ikmal etmiş vatandaşlar mağdur edilmektedir.
            Aradan bir seneye yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen bu sorunun çözülememiş olması kabul edilebilir bir durum değildir.
            Bu haklardan istifade etmeyecek( yaşım uygun değil) bir vatandaş olarak MAĞDURLAR adına sizlerden talebim şudur.
            Lütfen Türkiye dâhilinde olan bütün yerler için geçerli olabilecek bir “KART”ı hemen devreye alınız.
            Ülke olarak bunu yapabilecek teknolojik donanımımız mevcuttur.
            Artık devreye girme zamanı gelmiş ve geçmiştir.
            Belediyelerin veya diğer kurumların insafına vatandaşı terk etmeyin. Bir yıllık uygulama ifade ettiklerimi teyit etmektedir.
            Bir yıllık süreçte kurumların ve belediyelerin çoğu sınıfta kalmıştır.
            Hazırlatacağınız böyle bir kart kalıcı çözümü beraberinde getirecektir.
            Çalışmalarınızda başarılar diliyor ve konunun çözümlendiğine dair müjdeli haberinizi bekliyorum.
            Selam ve Sabırla.