31 Ağustos 2015 Pazartesi

Sahte Barış Günlerinden Gerçek Kesintisiz Barışa



Sahte Barış Günlerinden Gerçek Kesintisiz Barışa

Veysi ERKEN

            “Birleşmiş Milletler” denilen örgüt rivayete göre dünyada barışı sağlamak ve çatışmaları önlemek için kuruldu.
            Birleşmiş Milletler bırakın barışı sağlayan örgüt olmayı, tersine çatışmaların körükleyicisi durumuna geldi.
            Özellikle “beş daimi üye” denilen ülkelerin kendilerine sağladıkları “sınırsız yetkiler” ile dünyadaki çatışmaları körüklemeleri yeryüzünde yıkımları, korkuları, şiddeti, tedhişi arttırmıştır.
            Bu ülkeler sadece katliamlara seyirci durumundadır.
            İşte bu ülkeler Siyonistlerin emriyle “Dünya Barış Günü” diye sahtekârca günlerle katliamları körüklemektedirler.
            1 Eylül dünya barış günü imiş.
            İnancımız gereği biz senede bir günün değil yılın her gününün barış olmasını istiyoruz.
            Her gün barış hem ülkemizde hem de yeryüzünün tamamında olmalıdır. Bunun için atılacak ilk adım ülkeleri Siyonistlerin oyuncağı olan “beşli çete”nin hegemonyasından kurtarmaktır.
            Bununla birlikte ülkemizde bir dakika kaybedilmeden “barış” sağlanmalı, yakıp yıkmalar, adam kaçırmalar bitirilmeli ve silahlara veda edilmelidir.
            Siyonistlerin tuzağı bozulmalıdır.
            Âmâsız, ancaksız, lakinsiz ve fakatsız silahlar yok edilmelidir. Hak talepleri barış ortamında gerçekleşmelidir.
            Hiçbir gerekçe ile silah kullanılmamalıdır.
            Adı ne olursa olsun örgütler silahı elinden bırakmalıdır ve silahları yok etmelidir.
            Siyaset ülkenin yönetimine talip olmalıdır.
            Unutulmamalıdır ki, Türkiye mazlum, mağdur ve İslam coğrafyasının kalbi ve beynidir.
            Türkiye’yi zayıflatacak, birliğini zedeleyecek her eylem ihanettir.
            Bilinmelidir ki, ilticagâh olan Türkiye’nin önünü kesmek isteyen tapınakçılar ve onların yerli görünümlü piyonlarıdır.
            Tescilli uşak olanların “barış” çağrıları sahtedir.
            Tescilli piyonları anlamak için kuş, böcek, cemadat-ı haşhaşiyun ve türevleri olan neşriyata (medya) bakmak yeterlidir.
            Her şeye rağmen Eylül’ün 1’i barışın başlangıcı olsun.
            Ey insanlıktan nasibini alanlar sizlere sesleniyorum.
            Mezhebiniz, meşrebiniz, siyasi görüşünüz ve ideolojiniz ne olursa olsun birazcık etkiniz varsa bunu silahı kırmak ve yok etmek için kullanınız.
            Barış sadece bir gün değil her gün olmalıdır.
            Seçim barış ortamında olmalıdır.
            Korku, şiddet ve tedhiş ortamı ortadan kaldırılmalıdır.
            Unutmayın ki, Hüdeybiye barışına ihtiyacımız vardır. Hüdeybiye barışları gönüllerin fethini beraberinde getirir.
            Gönüllerin fethi “tevhid”i sağlar.
            Tevhid birliği, dirliği ve güçlü olmayı sağlar.
            Gönülleri barışta birleşenler selam sizlere, gönülleri uzaklarda dertleşenler selam sizlere.
            Selam.
            Selam diyenlere.
            Bilinen gerçek şudur.
            Selam barış demektir.
            Selam insanların birbirinden emin olması demektir.
            Selam ırz, mal ve can emniyeti demektir.
            Selam “tevhid”le barışı sağlayanlara.
            Selam barışı her güne yayanlara olsun.
            Selam ve Sabırla…

29 Ağustos 2015 Cumartesi

1 Kasım 2015 Seçimi



1 Kasım 2015 Seçimi

Veysi ERKEN

        İşler rayında giderse 1 Kasım 2015 tarihinde seçim olacak. Buna giden süreçte önemli bir eşik daha aşıldı.
            Seçim hükümeti açıklandı.
            Türkiye ilkleri yaşamaya devam ediyor.
            Bu hükümetin temel özelliği ve işlevi farklıdır.
            Umarım ki, Başbakan Sayın Ahmet hocanın ifadesiyle 4 yıl kalacaklarmış gibi çalışmalarıdır.
            Kabinenin geneline baktığımızda bu performansın olacağını düşünüyorum.
            Büyük projelere ve barışa odaklanmalıdırlar.
            Kanalistanbul projesi sembolik olarak başlatılmalı ve barışı dinamitleyen unsurlar bitirilmelidir.
            Bu anlamda halkın iradesine müracaatı doğru buluyorum.
            Umarım ki, istikrarı sağlayacak ve ülkemizi dünya liderliğine taşıyacak bir seçim olur.
            Zaman dar.
Ülkede kargaşa ortamı oluşturulmaya çalışılıyor.
            Korku ve tehdit artmış.
            Bazı bölgelerde korku, tehdide şantaj ilave edilmiş.
            Halkın hür iradesinin gerçekleşebileceği ortamda seçim yapılmalıdır.
            Ülke silah ve şiddete dur denildiği bir zeminde seçime götürülmelidir.
             Seçime katılacak partiler sorumluluk yüklenebilecek tavrı sergilemelidir.
            Bütün partiler şiddete ve silaha hayır diye bilmelidir.
            Artık bu coğrafyada silah gömülmeli ve yok edilmelidir. Kardeşlik yeniden tesis edilmeli ve “birlikte yaşama ahlakı” hayata geçirilmelidir.
            Maalesef 7 Haziran seçimleri sonrası oluşan tablo farklıdır.
            Partilerin bir kısmı ülkemizin refahı, huzuru ve liderliğine katkı sağlayacağına kargaşayı tercih etmiştir. Kargaşadan beslenenlerin piyon olduğunu ve efendilerinin kölesi olduğunu biliyoruz.
            “Ben iktidarda olmam” anlayışından tutun ülkenin hayrına olmayan kombinasyonlara kadar bütün sorumsuzluklar tapınakçıların ve haşhaşilerin emriyle denenmiştir.
            Olan biten her şeye rağmen 1 Kasımda seçime girmeye hak kazanan ve seçime girmeyi düşünen parti ve vekil adaylarına tavsiyemiz şudur.
            Sorumluluk yüklenmeyecekseniz, bu ülkenin birliğine bütünlüğüne katkı sağlamayacaksanız halkı meşgul etmeyin. Seçime girmeyiniz.
            Kişi karşıtlığı ile siyaset yapılmaz. Bu tavrınızdan vazgeçiniz.
            Projelerinizle iktidara ve yönetime talip olunuz.
            Her türlü şiddet, korku, kargaşa ortamını ve silahı reddettiğinizi beyan ediniz. Silahın yok edilmesine öncülük ediniz. Bunu eylemlerinizle gerçekleştiriniz.
            Projelerinizle inandırıcı olunuz.
            Seçim hükümetinde yer alanların katkısı beklenmektedir.
            Aksi takdirde bu ülkeye hayrınız dokunmaz.
            Biliniz ki, böyle bir tutumun toplumdaki yorumu efendilerin emri ile hareket edildiği şeklide olacaktır.
            Bütün parti ve vekil adaylarına sesleniyorum.
Tapınakçıların emir kulu olmadığını gösteriniz.
            Yerli olunuz ve bu anlayışla seçime giriniz.
            Selam ve Sabırla…

27 Ağustos 2015 Perşembe

Bakanlık Teklifi ve Yeni Seçim



Bakanlık Teklifi ve Yeni Seçim

Veysi ERKEN

Bakanlık teklifi “bana” yapılacak değildi elbette. Beğensek de beğenmesek de mevcut anayasaya göre bakanlık teklifleri meclisteki partilerin vekillerine yapılacak idi. Ki, yapıldı.
            Erken seçim hükümetinin çok kısa sürede kurulacağı anlaşılıyor.
            Türkiye yeni şartlara çok çabuk intibak ediyor.
            Bu güzel gelişme.
            Partilerden bakanlık teklifini kabul etmeyenlerin yerine yeni isimlerle devam edilecek.
            Görünen manzara budur.
            Umarım ki, Başbakan Sayın Ahmet hoca seçimini iyi yapar.
            Bir akademisyen olarak doğru, başarılı ve bu ülkenin/coğrafyanın sevdalıları ile seçim takviminin işletilmesinin gerekliliğine inanıyorum.
            Temennimiz bunun gerçekleşmesi ve Türkiye’nin lider ülke olmasıdır.
            Peki, erken seçime neden gelindi.
            Kanaatime göre en önemli faktör mevcut anayasadır.
            Zira Anayasa Cumhurbaşkanına geniş yetkiler tanımaktadır. Sayın Recep Tayyip Erdoğan halk tarafından cumhurbaşkanlığına seçilmeden önce seçildiği takdirde bu yetkilerini kullanacağını deklere etmiş ve seçildikten sonra da Anayasal yetkilerini kullanmaya başlamıştır.
Böylece yönetim sisteminde ciddi farklılaşma başlamıştır.
            AK Partinin dışındaki partiler eskimiş yerleşik düzenin değişmesini istemediklerinden bundan rahatsızlık duydular.
            Gerçekte bu duruma alışmaları gerekirdi.
            Çünkü bunun müsebbipleriydiler.
            Zira 2011’den beri Anayasa değişikliğine yanaşmadılar. Dört partinin üzerinde ittifak ettikleri 60 maddedeki değişikliğe bile hayır dediler.
            Bu durumun oluşmasında CHP’nin, MHP’nin ve HDP’nin vebali büyüktür.
            Veballeri hem Anaya değişikliğine karşı çıkmalarından hem de mevcut anayasadaki yetkilerin kullanılmasından rahatsızlıklarından kaynaklanmaktadır.
            Esasında bu partiler değişikliğe “EVET” demeleri gerekirdi.
            Demediler.
            Statükocu kesildiler.
            Şimdi yakınıyorlar.
            Bu duruma gelinmesinin bir diğer sebebi de 7 Haziran seçimleri öncesinde üç partinin de Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı üzerinde politika yapmalarıdır. Recep Tayyip ERDOĞAN şahsında AK Parti ile bir araya gelmeyeceklerini ortaya koydular, deklere ettiler ve seçim çalışmalarını buna göre sürdürdüler.
            Elbette ki, bu durumun oluşmasında Kuş, Böcek, Cemadat-ı haşhaşiyun ve türevleri medyanın etkisi vardır. Bahsi geçen medya Mustafa Kemalin tabiriyle emellerini düşmanın emelleriyle tevhit ettiler ve Türkiye’nin aleyhinde faaliyetlerini sürdürdüler.
            Birbirine zıt gibi görünen partiler ve diğer kuruluşlar bahsi geçen medya tarafından adeta ortak bir paydada buluşturulmuştur. İnsanlar kışkırtılmıştır, seçmenler yönlendirilmiştir.
            Bu payda ülkemize huzur getirmemiştir.
            Yeni ve erken seçime bu minvalde gidiliyor.
            Umarım ki, yeni seçimde bütün partiler kendi projeleri ile seçmenin karşısına çıkar.
            Unutulmamalıdır ki, ön yargılar ülkeyi felakete sürükler.
            Bütün partilere ve yönetimlere sesleniyorum.
            Artık milletimiz boş laflara kanmayacak durumdadır.
            Bilişim çağı sizin geçmişte söylediğiniz her sözü karşınıza anında çıkarmaktadır.
            Milleti eskisi kadar aldatamazsınız.
            Geliniz amasız, lakinsiz, fakatsız bu ülkenin sevdalısı olduğunuzu gösteriniz. Projelerinizle bir birinizle işbirliği yapabileceğinizi gösteriniz. Şiddete, tedhişe, yakıp yıkmaya, korkuya ve silaha hayır ortak paydasında buluşunuz.
            Bu coğrafyada silahlar ortadan kalkmalıdır. Yabancı mihrakların senaryoları kökten bitirilmelidir.
            Halk sizlerin secde-i rahmanda buluşmanızı istiyor. Unutmayın ki, gönül birliğimizin harcı secde-i Rahmandadır.
            Tevhid anlayışının hâkim kılınmasındadır.
            Türkün, Kürdün, Lazın, Çerkezin Salahaddin Eyyubierin, Kılıçarslanların, Fatihlerin izinde buluşmasındadır.
            Süper güç olmanın ön şartlarından birisi gönül birliğidir.
            Seçimler kırılganlığı değil, gönül birliğini arttırmalıdır.
            Artık kişi üzerinde politika yapılmasından vazgeçilmeli ve 1 Kasım 2015 seçimleri ülkemizin yeni bir konseptle dünyaya süper güç olarak liderlik yolunu açmalıdır.
            Selam ve Sabırla...