31 Aralık 2021 Cuma

S. Ahmet Arvasi

 S. Ahmet Arvasi

Veysi Erken

Bugün merhum s. Ahmet hocanın dar-ı bekaya irtihal edişinin yıl dönümü. 31. Aralık 1988 yılı. Aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen sadaka-i cariye ile irşadına devam ediyor.

Onunla ilgili daha önce benimle yapılmış bir röportajı paylaşıyorum. Ruhuna el Fatiha...

S.Ahmet Arvasi ismi size neyi hatırlatıyor?

Seyit Ahmet Arvasi ismi bana çok boyutlu bir dünyayı hatırlatıyor. Birincisi güzel insanları hatırlatıyor. Güzel insanlar hayatlarını boşa harcamazlar. İşte merhum hocamız da hayatını boşa harcamamış iki gününü farklı kılmış ve günü dünden daha güzel yaşamaya çalışmış güzel bir insandı. Birincisi Güzel insanların güzeli Hz. Muhammed Mustafa’yı hatırlatıyor. İkincisi Seyit Ahmet Arvasi "usvetun hasenetun" kavramını hatırlatıyor. O kendi ifadesiyle şanlı peygamberin izinde olan, sünnetini kâmilen uygulamaya çalışan bir numune-i timsal olan bir şahsiyetti. Bu kavramı, “örnek insan”ı hatırlatıyor. Üçüncüsü tefekkürü hatırlatıyor. O çağımızın mütefekkirlerinden biriydi ve yazdıkları günümüzde de canlılığını ve geçerliğini koruyor. Geleceğe damgasını vurabilenler mütefekkir kabul edilir. Arvasi tefekkürü ve taakkulu hatırlatıyor. Dördüncüsü Arvasi medrese-i yusufiye’nin önemini hatırlatıyor. İlm-i hal yazacak kadar mektepleştirilen ve sevimlileştirilen alanı hatırlatıyor. Beşincisi Arvasi mücadele etmenin gerekliliğini ve azmi hatırlatıyor. O bir cehd adamıydı. Kısaca Arvasi “adam”lığı hatırlatıyor, zira o adam gibi adamdı.

Türk-İslâm Ülküsü Nedir?

Türk İslam ülküsü, İslamî ilke ve kuralların âlemde neşvu nema bulması, bir başka deyişle İlayı kelimetullah vizyonunda nizam-ı âlemin Türklerin marifetiyle gerçekleştirilme arzusudur. Türk İslam ülküsü fert vasıtasıyla toplumların İslam’la ihyası çabasıdır. Türk İslam ülküsü “Çağrımız İslam’da dirilişedir” ilkesinin ülküsüdür.

Irkçılığa karşı çıkan Arvasi, İçtimai Irk Gerçeğini sosyolojinin konusu olarak nasıl ele almaktadır? 

İnsan yetiştiği ortamın şeklini, kokusunu ve rengini alır. Tıpkı su misali. Suyu hangi kaba doldurursanız onun şeklini alır. İnsan da hangi cemiyette ve cemaatte yetişir veya yetiştirilirse onun şeklini alır. İçtimai ırk gerçeği bunu ifade eder.

Merhum Arvasi hocamız bu gerçeği sistematize etmiştir. Mevlevilikle ilgili araştırmalarıyla şöhret bulmuş İtalyan Anna Masala ismini duymuşsunuzdur. Kendisiyle yapılan bir röportajda “Türk dostu musunuz?” sorusuna “hayır, çünkü ben Türk’üm” der. İşte yıllarını Konya’da geçirmiş birisinin kısa tarzlı içtimai ırk gerçeğinin ifade ediş tarzı.

Sosyoloji toplum ve topluluklarda olanı biteni incelediğinden, doğumları, ölümleri, evlilikleri, göçleri, komşuluk münasebetlerini kısaca hukuka ve hayata taalluk eden her şeyi ve değişimi konu edinir. Aynı coğrafyayı paylaşan farklı etnik unsurlara mensup olanların karışımları da sosyolojinin konusudur. Bu yapı içtimai ırkı gündeme getirir. Türk’ün Kürt veya Arap'la evlenmesi, Türk musikisinin bir başka namelerden etkilenmesi Kürdili hicaz makamlarının oluşması içtimai yapının gereği olup sosyolojinin veya içtimai ırkın konusudur.

Merhum Arvasi hoca bütün bu yapıları İslami bir perspektifle ele almış ve sosyolojik terimlere yeni bir boyut kazandırmıştır.

Ahmet Arvasi Hoca, neden eserlerinde Türk Milletine çok önem veriyor ve ‘Anadolu Türklüğü güçlü ise İslâm dünyası da güçlüdür, Anadolu Türklüğü zayıf düşerse İslâm dünyası da zayıf duruma düşer” görüşünü ısrarla savunuyor? 

Arvasi hoca tarihi seyir içinde Türk milletinin İslam tarihi içindeki rolünü çok iyi kavradığından Türk Milletine önem veriyor. Güney doğu Asya’yı İslam’la şereflendiren Gazneli'lerden Babür’lerden, Batıya yönelişte rol oynayan Karahanlı’lardan, Selçuklu’lara, Artuklu’lardan Osmanlı’lara kadar dünyayı İslam’la şereflendirme çabasını en çok ve en açık bir şekilde yapan milletin Türk milleti olduğunun farkındadır Arvasi hoca. Bunun için Türk milletine önem veriyor.

Türk milletinin İslam’la şerefyâb olup Anadolu’ya yönelmesi tarihin seyrini değiştirmiş ve İslam’ın batıdaki fethini kolaylaştırmıştır. Gerçekten de Anadolu Türklüğü İslam’la meşbu olduğu müddetçe İslam coğrafyası güçlü ve huzurlu olmuş, zayıfladığında ise İslam coğrafyası zayıflamıştır. Dün olduğu gibi bugünün dünyasında da bu geçerlidir.

Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Amerika’ya kadar bütün İslam topluluklarının gözü ve gönlü Anadolu’dadır. Bunu yakın zamanda Priştine’de, Prizren’de, Üsküp’te ve Kalkandelen’de gözlemleme imkânı buldum.

Bu bağlamda bakıldığında merhum Arvasi hocanın “Anadolu Türklüğü güçlü ise İslâm dünyası da güçlüdür, Anadolu Türklüğü zayıf düşerse İslâm dünyası da zayıf duruma düşer” görüşü tam isabetli olup dünün ve günümüzün gerçeğini yansıtmaktadır.

Arvasi, Türk kelimesinden korkan ve ürken çevrelere niçin hayret ediyor. Bu çevrelerin derdi nedir?

Arvasi hoca Türk kelimesinde ürken çevrelerin farkındadır. Esasında hayret etmiyor. Bilakis niyetlerini biliyor. Genelde Türk kelimesinden ürkenlerin İslam’la bir sorunu var. Direk olarak İslam’a saldıramadıklarından İslam’la meşbu olan Türk kavramına saldırıyor, ürküyor ve insanları ürkütmeye çalışıyor. Balkan coğrafyasını gezen herkes bilir ki, Türk denilince İslam akla geliyor. İşte “Türk”le sorunu olan çevrelerin asıl derdi budur.

Merhum Arvasi hoca bu gerçeği genç nesillere anlatmaya çalışmış ve İslam’la sorunu olan çevreleri deşifre etmeyi başarmıştır.

Arvasi Hoca’yı nasıl tanıdınız? Onunla ilgili bir hatıranız var mı?

Merhum Arvasi hocayı ilk önce Yaygın Eğitim olarak adlandırılan alan için hazırlamış olduğu Sosyoloji kitabıyla tanıdım. Bir başka deyişle tanışıklık eserden müellife doğru olmuştur. Akabinde gazete yazıları ve en sonunda Ülkücü Memurlar Derneği Genel Merkezini ziyaretiyle şahsen tanımış oldum. 

Aynı ülkü için çabalayan bir siyasi parti ve dernek. Biri siyasi parti idareciliğine yeni seçilmiş bir mütefekkir öteki henüz öğrenci olan dernek yöneticisi. Yüz yüze tanışma faslından sonraki en önemli hatıram ve tespitim şu olmuştur merhum Arvasi hoca ile.

Bir dakikalık zamanın bile boşa harcanmasını istemeyen bir yapı ve bu yönüyle gençliğe “üsve” oluşu. Yaklaşık dört saatlik sohbet İslam’ın gönüllere nasıl nakşedilebileceği konusunda oldu. Eğiticilik onun en önemli vasıflarındandı ve onun bu vasfını bu kısa sohbetimizde de gördüm. İkinci hatıram Ankara’da toplanan “şura” nedeniyle karşılaşmamızla ilgiliydi. O şura’da doğruluğuna inandıklarını ifade etmiş ve bunun ızdırabını yaşamıştır. Hem de beklemediği insanlar tarafından ızdıraba duçar edilmiş idi. Kısa bir şekilde geçmişi yâdla birlikte “şura”da cereyan eden menfilikleri kırıcı olmayan üslubu ile izah etti. Çok müteessir olmuştum.Merhumla ilgili ortak hatıralarım bundan ibarettir.

 Mekânı cennet olsun inşallah.  

 

27 Aralık 2021 Pazartesi

Kanal İstanbul Kazısı Hemen Başlatılmalıdır

 Kanal İstanbul Kazısı Hemen Başlatılmalıdır

Veysi ERKEN

Sayın Başkana sesleniyorum.

Kanal İstanbul projesinin kazısına hemen, mümkünse bugün başlanmalıdır diyorum. Lamı cimi yok. Yıllardır takoz olanlara rağmen yıl bitmeden kazı işlemlerine başlanmalıdır diyorum.

Kazı güzergâhı belli olduğuna göre bilhassa ulaşımı, iletişimi ve diğer hizmetleri ve işlemleri aksatmayacak bir bölgeden kazı işlemlerine başlanmalı.

Kazı işlemlerine devlete ait, DSİ, Karayolları ve diğer birimlerin ekipmanları ile bir yerden başlanmalıdır ki, biiznillah devamı gelsin ve proje bitirilsin. İhaleye gerek yok. İleride ihale yapılacak ise yapılmış olan işler dikkate alınır, yeter ki başlansın.

Bilindiği üzere dün olduğu gibi bugün de aynı zihniyet, Türkiye’ye muhalefet olanlar “Kanal İstanbul” ve diğer büyük projelere karşı çıkıyor.

Merhum Özal bu yıkıcı zihniyeti çözmüş ve kendine bir ölçü geliştirmiş idi. Merhum Özal bunu şu şekilde formüle etmiş ve ölçü olarak ittihaz etmiş idi. “Ben bir icraat yapacağım zaman sol kafaların yazdıklarına bakarım. Eğer hiç sesleri çıkmıyorsa o projeyi yapmam, rafa kaldırırım. Yarısının sesi çıkmıyor, yarısının sesi çıkıyorsa o projeyi yeniler, öyle yaparım. Eğer bütün solcular projeyi engellemek için yaygara yapıyorsa hiç kimseyi dinlemem, o projeyi aynen yapar ve bitiririm. Çünkü o proje memleket için hayırlara vesiledir."

Ne kadar doğru bir tespit, zira ittihatçı zihniyetin içinde neş-u nema bulan CHP ve Şürekâsı, merhum Özal’ın ifadesiyle sol her güzel ve olumlu olan şeye karşıdır. Zira efendileri de her şeye karşı. CHP yerli olmayan dostlarının arzuları gereği her şeye karşıdır.

68 yılında Boğaz köprüsüne karşı çıkan yerli ve milli olmayan zihniyet bilhassa son on yıldır da bütün büyük projelere karşı çıkmış ve çıkmaya devam ediyor.

Bu sebeple diyorum ki, Kanal İstanbul projesinin kazısına yıl bitmeden uygun bir yerden mümkünse bugün başlanmalıdır.

Bu proje hem Türkiye’ye hem de bütün insanlığa hayırlı olacaktır inşallah.

Selam ve sabırla… 27.12.2021

25 Aralık 2021 Cumartesi

Radikal Dinsizler

 Radikal Dinsizler

Veysi ERKEN

Bir ülkeyi kaos ortamına sürüklemek, onu çökertmeye çalışmak ve insanları arasında nifak sokmanın en kestirme yolu “kontrollü gerginlik” stratejisini uygulamaktır. “Kontrollü gerginlik” yoluyla ülkeleri hakimiyetleri altına almak isteyen uluslar arası “güç odakları” amaçlarını piyon kullanmak suretiyle gerçekleştirirler.

Piyonlar muhtelif gruplara, derneklere, partilere, sendikalara ve sivil zannedilen bütün kuruluşlara yerleştirilir ve icraat bu yolla gerçekleştirilir.

 Senaryoda yer alan piyonlar görünüşte birbirinden farklı düşüncelere,yaşayışlara ve kılıklara sahip olsalar da, ipleri aynı merkezlerin parmaklarındadır.

Başka ülkelerde olduğu gibi ülkemizde yıllardır sahnelenmekte olan senaryo budur. Bu senaryonun farkına varanların sayısı artmakla birlikte hala gaflet uykusunda olanların sayısı küçümsenmeyecek kadardır.

Türkiye’nin asıl sorunlarından birisi budur. 

Bugün ülkemizde “kontrollü gerginlik” stratejisini uygulayanların tamamı “dönme” ve “boğazdaki aşiret” mensuplarından müteşekkil “Tapınak Şövalyeleri”dir. Şövalyeler radikal dinsiz piyonları vasıtasıyla gergin ortam oluşturmaktadır.

Ülkemizde, uç bir ifadeyle söyleyecek olursak “dinli” ile “dinsiz” arasında sorun bulunmamaktadır. Kendini ateist ilan eden bir aydın, siyasetçi veya yazar örtülü birisinin hakkını savunurken, dini bütün olduğunu ilan eden de ateistin hakkını savunabilmektedir.

Haklar bağlamında “sizin dininiz size, benim dinim bana” ilkesi dinliyle dinsiz arasında işlemektedir.

Asırlardır sokaktaki vatandaş arasında farklılaşma olmamış herkes inandığı değerleri yaşamıştır. Bu dün de böyle idi bugün de böyledir.

Görmek isteyen gözler sokağa çıktığında bunu hemen fark etmektedir.

İşte bu işleyişten rahatsızlık duyan şövalyeler “kontrollü gerginlik” stratejisi gereğince radikal dinsiz piyonlarıyla ortamı germeye ve ülkeyi kaosa sürüklemeye çalışmaktadır. Tekelses’e dönüştürülen medya tapınağının kalemşörlerinin müsveddeleri ve yorumları incelendiğinde stratejinin nasıl uygulandığı hemen anlaşılır.

      “Kontrollü gerginlik”   “tapınak şövalyeleri”nin hakimiyetlerinin devamı için elzemdir. Hakimiyet ama her alanda hakimiyet. Siyasette, ticarette, sanayide, medyada, bürokraside, kısaca hayatın her alanında ve her anında hakimiyet.

İşte, dönme ve boğazdaki aşiretten müteşekkil tapınak şövalyelerinin durumu.  

 Şövalyeler kiraladıkları radikal dinsiz piyonları vasıtasıyla topluma “cambaza bak” derlerken  hortumlamalarını ve hakimiyetlerini sürdürmeye devam ederler.

Halk soyulup soğana çevrilmektedir. Soygun hem maddi, hem de manevi alanda devam ettirilir. Maddi yönden halk açlığa mahkum edilirken tapınakçılar servetlerine servet katmaya devam eder.

Manevi olarak halk “değer”lerinden uzaklaştırıldıkça tapınakçıların eğlence kaynağına dönüşmektedir.

Bu durumun farkına varan dinli-dinsiz,alevi-sunni, doğulu-batılı,Kürt-Türk oyunu bozmakta ve “kontrolü gerginlik” stratejisinin parçası olmaktan kurtulmaktadır.

Tapınakçılar ise senaryonun devamı için ha bire radikal dinsiz piyonlarını muhtelif kılıklarla devreye sokmaya çalışmaktadır.

Türkiye’nin rahatlaması tapınakçıların senaryosunun bozulmasına bağlıdır.

Onun için diyoruz ki, her grup, dernek, vakıf, parti ve sivil organizasyon kendi içine sızdırılmış radikal dinsiz piyonları içinden temizleyebilmelidir.

Çıkış yolu budur.

Selam ve Sabırla...26.08.2001

 

Not: Okurken 2001 tarihini unutmayınız.

“Dini Vecibeleri Yerine Getirebilme ve Din Hizmetlerden Faydalanma” hakkına riayet edilsin

 Hastahanelerde Hasta Haklarından “Dini Vecibeleri Yerine Getirebilme ve Din Hizmetlerden Faydalanma hakkına riayet edilsin

Veysi ERKEN

Bilindiği üzere İnsan hakları çerçevesinde hasta haklarından bahsedilmekte ve Türkiye bunları ifa edeceğini taahhüt etmiş vaziyettedir.

Hasta haklarından birisi de “Dini Vecibeleri Yerine Getirebilme ve Din Hizmetlerden Faydalanmahakkıdır.

Mevzuatta yer almasına rağmen bu hizmetin yerine getirilmediğini hepimiz biliyoruz. İlgili yönetmelik maddesi ve buna dayalı olarak DİB tarafından düzenlenen yönerge hükümleri şu şekildedir.

Dini Vecibeleri Yerine Getirebilme ve Dini Hizmetlerden Faydalanma
Madde 38-
Sağlık kurum ve kuruluşlarının imkânları ölçüsünde hastalara dini vecibelerini serbestçe yerine getirebilmeleri için gereken tedbirler alınır. Kurum hizmetlerinde aksamalara sebebiyet verilmemek, başkalarını rahatsız etmemek ve personelce düzenlenip yürütülen tıbbi tedaviye hiçbir şekilde müdahalede bulunulmamak şartı ile hastalara dini telkinde bulunmak ve onları manevi yönden desteklemek üzere talepleri halinde, dini inançlarına uygun olan din görevlisi davet edilir. Bunun için, sağlık kurum ve kuruluşlarında uygun zaman ve mekân belirlenir.
İfadeye muktedir olmayıp da dini inancı bilinen ve kimsesiz olan agoni halindeki hastalar için de, talep şartı aranmaksızın, dini inançlarına uygun olan din görevlisi çağrılır.
Bu hakların nasıl ve ne zaman kullanılacağı ve bu konuda alınacak tedbirler, sağlık kuruluşunun çalışma usul ve esaslarını gösteren mevzuatta ayrıca düzenlenir. https://www.mevzuat.gov.tr/File/GeneratePdf?mevzuatNo=4847&mevzuatTur=KurumVeKurulusYonetmeligi&mevzuatTertip=5


SAĞLIK KURULUŞLARINDA MANEVİ DESTEK HİZMETLERİNİN YÜRÜTÜLMESİNE DAİR YÖNERGE

https://hukukmusavirligi.diyanet.gov.tr/detay/147/sa%C4%9Fl%C4%B1k-kurulu%C5%9Flar%C4%B1nda-manevi-destek-hizmetleri-y%C3%B6nergesiirimdeki

Açık hükümlere rağmen bu hizmetin yürütülmemesinde birinci derecede sorumlu hastane yönetimi ve bunu denetleyecek bakanlıktır.

Bu bağlamda acil olarak bütün hastanelerde acil olarak “manevi rehberlik” birimleri 24 saat esasına uygun çalışacak hale getirilmesi ve ilgili personele ihtiyaç anında ulaşılabilecek iletişim bilgilerinin hasta odalarında bulunması bir zorunluluktur.

Bütün kuruluşları, hastaları, hasta yakınlarını ve sivil toplum kuruluşlarını göreve davet ediyorum.

Haklarımızı bilelim, sahip çıkalım ve yaşayalım.

Selam ve Sabırla...

 

23 Aralık 2021 Perşembe

Tembellik Anayasası

 Tembellik Anayasası

Veysi ERKEN

Zihin 'Fukara' Olunca, Akıl 'Ükala' Olur"... diye bir söz vardır. 1982 yılında yürürlüğe giren Anayasa metni defalarca değişikliğe uğramış olmasına rağmen halkı memnun etmeyen bir metin olduğu herkesçe kabul ediliyor.

Parti yöneticileri bu durumdan şikâyetçi (!) oldukları halde bir türlü metin hazırlamıyor/hazırlatmıyorlar.

Öyle zannediyorum ki, internette dolaşan “tembellik” anayasasını uyguluyorlar.

Bakalım beğenecek misiniz?

 

“Madde1-İnsanlar yorgun doğar ve dinlenmek için yaşarlar

Madde 2-Çalışmak yorar

Madde 3-Gündüz dinlen ki gece rahat edesin

Madde 4-Yatağını, içinden hiç çıkamayacağın gibi yap

Madde 5- Yarın yapabileceğini bugün yapma

Madde 6- Dinlenen birisini görünce otur ona yardım et

Madde 7- Oturma imkânın varsa ayakta durma, yatma imkânın varsa oturma

Madde 8- Tembellikten kimse ölmedi, ölmez de

Madde 9- Çalışma isteği duyunca bir yere otur ve isteğinin geçmesini bekle”

 

Beğendiniz mi?

Ben beğenmedim.

Selam ve Sabırla…