28 Haziran 2018 Perşembe

Parti Yönetimlerinin Seçimin Sonucundan Alması Gereken Mesajlar


Parti Yönetimlerinin Seçimin Sonucundan Alması Gereken Mesajlar

Veysi ERKEN

            Seçimin sonuçlarını her birey farklı bir şekilde değerlendirir ve yorumlar.
 Bu tavır benim için de geçerlidir.   Tabii ki, değerlendirmelerde “değer yargıları” ve “bakış zaviyesi” etkilidir.
Özellikle 91 seçimlerinden beri seçim sonuçları hakkında değerlendirmelerde bulunuyorum.
            Bu süreç içinde bizim asıl kimliğimizi oluşturan İslam’a yaklaşma ve yaşama derecesi ile onun yerine zihinlere kodlanmış kimliklerin etkili olduğunu görüyoruz.
Öncelikle şu ayeti iyi bir şekilde anlamalı ve bilmeliyiz.
Cenabı Allah “ Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin. Sizi o seçmiş, babanız İbrahim’in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kuranda, Peygamberin size şahid olması, sizin de insanlara şahid olmanız için, size MÜSLÜMAN adını veren O’dur. Artık namaz kılın, zekât verin, Allah’a sarılın. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır. Hacc-78
Ayette açık bir şekilde bizi MÜSLÜMAN olarak adlandıran Cenabı Allah’tır. Bu bizim değişmez ve tevhidimizi sağlayan kimliktir.
Siyonist haçlı zihniyeti bu tevhidi kimliğin önüne başka kimliklerin geçmesi için milyar dolarları harcamış ve harcamakta olduğunu görmemiz gerekir.
Seçimleri bu gözle tahlil ettiğimizde İslami hassasiyeti olanların yaşama derecesine göre başarılı veya başarısız olduğunu görüyoruz.
24 Haziran seçimlerini de bu şekilde okumak mümkündür.
AK Parti ve MHP’nin İslami hassasiyeti artarken diğerlerinin azaldığını görüyoruz.
MHP’nin reklam filminde “la galibe İllallah” ayeti kitlelerde öze dönüşün başlangıcı olarak algılanmış ve yıkım ekibinin bütün çabalarına rağmen oyunu arttırmıştır.
AK Partiyi iktidarda tutan bu hassasiyette adaylar bazında zafiyet görülmüş, bazıları fetö ile iltisaklı kabul edilmiş ve sonuç buna göre şekillenmiştir.
Buna rağmen cumhur ittifakı başarılı olmuştur. Tabii ki, daha yüksek başarı elde edilebilirdi.
Seçim sonuçları CHP, Saadet ve Meral’in partisi için hezimet olmuştur.
Özellikle Meral’in partisinde “yüzünü güneşe çevirmek” ve “tülbent”i başa bağlama yerine ”müzede muhafaza” etme açıklaması kaybın başlangıcı olmuştur.
Özellikle Meral Akşener’in darbecilerde şikâyetini geri çekmesi ve bunu topluma izah edememesi sonucun oluşumunda etkili olmuştur.
CHP malum bir zihniyettir.
Az da olsa nötr tavır sergilemiş, İslami hassasiyete sahip olduğunu ve bu değerleri yaşadığını gösterememiştir. Bu zihniyetle iktidar olma durumu asla söz konusu olamaz.
Muharrem İnce’nin ben çocukluğumdan beri Cuma namazı kılarım, başörtüsü sorunu bir daha yaşanmaz söylemi tam inandırıcı olmazsa da etkili olduğu görülmüştür.
 Saadet’e gelince değerlerinden tamamen kopmuş bir görünümle CHP’nin ipine sarılmış ve malum yere çakılmıştır.
HDP’ye gelince farklı bir kimlik üzerine konumlandırılmış olduğunu bilmeyen yok. Elli yılı aşkın bir süreç içinde bir kimlik oluşturulmuş ve korku tabanlı bir duruş sergilenmiştir.
Korkunun hâkimiyetinin azaltıldığı yerde oy kaybı yaşanmış yerine farklı bir kimlik ikame edilmiştir. Özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara gibi illerde düşkünlük anlayışına hâkim olanlar HDP’ye monte edilmiştir.
HDP de diğer partiler gibi reklamlarında başörtüsü motifi kullanmış ve bazı yerlerde etkili olmuştur.
Hâsılı kelam Türkiye’de MÜSLÜMAN kimliği tekrar ön plana çıkmaya başlamıştır elhamdülillah. Bu kimlikle Türkiye nizamı âlemi kuracaktır inşallah...
Sonuç olarak, bütün partilerin yönetimlerine çağrımız şudur.
Türkiye’de iktidar olmak istiyorsanız MÜSLÜMAN kimliğini gösteriş ve kandırma için değil gerçek anlamda yaşayınız ve yaşatmaya çalışınız. O zaman “iktidar” partiler arasında daha kolay bir şekilde el değiştirir.
Yoksa Yılmaz Özdil gibi Recep Tayyip ERDOĞAN’dan CHP’ye kayyum atamasını beklersiniz.
Selam ve Sabırla…

24 Haziran 2018 Pazar

Seçimin Sonuçları Nasıl Okunmalı


Seçimin Sonuçları Nasıl Okunmalı

Veysi ERKEN

            Türkiye yeni bir sistem dönemine girmiş durumda.
            Yeni sistem hayırlara vesile olsun.
            İnşallah.
            Görünen manzara şudur
            Siyonist haçlı zihniyeti ve ona taşeronluk yapanlar büyük oranda kaybetti.
            Özellikle haşhaşi ittifakının propagandistleri olan şeytanlar kaybetti.
            Seçimin ilk sonuçlarına baktığımızda İslam'la barışık olmayanların hiç bir şekilde kazanamayacaklarının bir kere daha ortaya çıkmasıdır.
            Bu seçimde CHP’nin adayı İslam ve Müslümanlarla barışık olduğu görünümü vermeye çalışmıştır.
            Saadeti kendilerine monte etmeleri bunun bir göstergesidir.
            HDP’de de bu eğilimi görmekteyiz.
            Bu seçimden sonra bütün partiler ve liderleri kendilerini ve ilkelerini gözden geçirmeleri gerekir.
            İlk tavsiyemiz İslam'la barışmalarıdır.
            Lafla değil, yaşayarak İslam'la barışılır.
            İkincisi farklılıklar üzerinde değil, ortak değerler üzerinde politika yapmaları ve insanımıza değerlerini yaşayarak yaklaşmalarıdır.
            Farklılıklar üzerinde siyaset yapanlar normal yollar ve seçimle bu ülkede asla iktidar olamazlar. Bu böyle bilinmelidir.
            Yeni yönetim sistemine geçiş ülkemizin önünü açacaktır inşallah.
            Bu arada Meral Akşener’in partisinden seçilmesi kesinleşen dostlarımıza bir tavsiyemiz olacak.
            İttifak yaptığınız CHP’yi dönüştürebileceğinize inanıyorsanız mücadelenizi yürütünüz. Aksi takdirde CHP ile kan uyuşmazlığı yaşayacaksınız.
            Şimdiden özünüzü muhafaza ediniz diyorum.
            99 seçimlerinden sonra MHP’nin düştüğü hataya düşmeyiniz. Zaten bir kısmınız o tarihte hata işleyenlersiniz. O dönemde vekil seçilip şimdi Meral Akşener’in etrafında yer alanlar bu durumu iyi biliyorlardır diye düşünüyorum.
            Hâsılı kelam bu seçim biiznillah ülkemizin yeni ufuklara yelken açmasına vesile olacaktır.
            Ümidimiz bu yöndedir.
            Türkiye “one minute” diyecek ve inşallah “dünya beşten büyüktür” ilkesinin hayat bulmasına vesile olacaktır.
            İlayı Kelimetullah doğrultusunda nizamı âlem bu kararlı tavır ve duruşla gerçekleşecektir inşallah.
            Türkiye bu doğrultuda adım attıkça Siyonist haçlı zihniyeti ve yerli görünümlü örgütleri daha çok kargaşa çıkarmaya çalışmıştır.
            Birinci haçlı seferinden beri değişen bir şey yok.
            Dostlara tavsiyemiz yüzünüzü güneşe değil, hakka çevirmeleri yönündedir.
            Cumhur ittifakıyla daha iyi sonuç alınabilir miydi?
            Elbette.
            Ama özellikle AK Partili görünümlü haşhaşi fetö şeytanlarının çalışmaları daha iyi sonucun alınmasında olumsuzluğa neden olmuştur.
            Özellikle AK Parti içindeki fetöcü şeytanları/ melanetlikleri temizlemek mecburiyetindedir.
            Seçimin sonuçlarıyla ilgili yapabileceğim ilk değerlendirme budur.
            Seçimin sonuçları ülkemize, İslam âlemine, mazlum ve mağdur coğrafyaların insanlarına hayırlı olsun.
            Bu sonuçlar zulmün ve mağduriyetlerin bitişinin başlangıcı olsun inşallah.
            Yeniden Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Tayyip Erdoğan’a yapacağı hayırlı hizmetlerde muvaffakiyetler diliyorum.
            Umarım ki, kendini yanıltan “etraf”tan kurtulur.
            Sonuç olarak “la galibe illallah”
            Selam ve Sabırla…
           

18 Haziran 2018 Pazartesi

Bütün Okuyucularıma ve Dostlara Çağrımdır


Bütün Okuyucularıma ve Dostlara Çağrımdır



Veysi ERKEN



            Her okuyucuyu, öğrenciyi, bir lahza da olsa sohbet ettiklerimi dost bilmişimdir.

Bunun içindir ki Aziz dostlar diye hitap ettiklerime.

Yazı yazan fikirlerinin, görüşlerinin kabul görmesini ve yaşanmasını bekler.

Aksi takdirde yazmanın hatta konuşmanın anlamı olmaz.

Yarım asra yakın bir zamandır bir davanın içinde yer almış, bunun için her türlü mücadelenin içinde bulunmuş bir kişi olarak dostlara hitabımdır.

Yıl 1970 ortaokul üçüncü sınıf öğrencisi iken başladı sevdamız.

“Çağrımız İslam’da dirilişedir” oldu düsturumuz.

İlayı Kelimetullah amacımız, bu doğrultuda nizam-ı âlem oldu hedefimiz. Şahsi anlamda hiçbir makam ve mevki talebimiz olmadı. Cenabı Allah gönüllü teşekküllerde makam mevki ihsan etti, öğretim üyesi olarak talim terbiye etme yolunu açtı.

Şuna iman ettim.

İstiane ancak cenabı Allah’tan olur.

“İyyake nestain” dedim ve yaşamaya çalıştım.

Bu ilke ve ülkü ile pek çok politik insanla tanıştım, yol arkadaşlığı yaptım.

Parti anlamında sadece merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile siyaset yaptım.

2011’den beri partilerle bir bağım yok.

Ama sevdamız ve ülkümüz değişmedi.

Mezara kadar da inşallah değişmeyecek.

Bu süreç içinde pek çok yönetim dönemini yaşadık.

Merhum Özal Türkiye’nin dönüşümüne ve gelişmesine büyük katkı sağladı. Siyonist haçlı zihniyetinin maşaları onu diktatörlükle itham etti. Arşivler ortada. Özal sonrası merhum Erbakan döneminde dönüşüm sağlanabilir idi belki. Yazıcıoğlu destekliyordu o iktidarı.

Siyonist haçlı zihniyetinin uşakları devreye sokuldu ve iktidar alaşağı edildi. O dönemde “Türkiye Suriye olmayacak” diye haykıran, “Tanklara selam durmayacağız” diye cihana meydan okuyan Muhsinlerdi.

Düsturumuz hep şu olmuştur.

“Allah’ın birliği ve Hz. Peygamberin risaleti dışında tartışılmazımız yoktur” Doğruluğuna inandığımız eylemi kim yaparsa destekleriz, savunuruz.

Bugün yapmaya çalıştığım da budur.

İyiliklere destek.

Buna karşılık dün ne idiyse bugün de aynı ihanet, benzer alçaklık sürüyor. Sürdürülüyor.

Siyonist haçlı zihniyeti örgütlerini yıkım ekibi şeklinde dizayn etmiş vaziyette.

“One minute” den beri Türkiye’ye saldırı arttırıldı. Siyonist haçlı zihniyeti hiç durmadı, durmayacak.

Dün Özal’ı diktatörlükle suçlayan zihniyet, bugün Erdoğan’ı diktatörlükle suçlayan aynı zihniyet.

 Siyonist haçlı zihniyeti ve hempaları.

Bilinmelidir ki, Siyonist haçlı zihniyeti bütün örgütlerini sahaya sürdü. Fetösü, Deaşı ve diğerleri fark etmez. Hepsi aynı yıkımı yapmaya çalışıyor.

Ülkemizi çökertmeye çalışıyor.

Direnen, güçlenen ve meydan okuyan bir Türkiye istenmiyor.

24 Haziran seçimleri bunun için önemlidir.

Bir tarafta bütün yanlışlıklara ve hatalara rağmen Türkiye’yi büyütmeye çalışan bir zihniyet, bir cumhur ittifakı, öbür tarafta yıkımda birleşmiş topluluk.

Yıkım ekibi Siyonist haçlı zihniyetinin örgütleriyle yapılan mücadeleden rahatsız. Afrin’de, Kandilde yazılan destandan rahatsız. Gelecekte şer güçlerin merkezlerine yapılacak harekâttan ve yazılacak destanlardan rahatsız.

Yıkım ekibinin planı, programı yapmak ve geliştirmek üzere değil, efendilerinin emirleri doğrultusunda ülkemizi geriletme üzere inşa edilmiş.

Adı gibi yıkım ekibi.  Yapılanı da yıkmak istiyor.

Lafı çok uzatmayayım.

24 Haziran seçimleri dönüşüm ve gelişim için bir kilometre taşı.

Bütün dostlara, arkadaşlara, seksenli yıllardan beri dersine girdiğim, muhabbet duyduğum herkese sesleniyorum.

Oyunuz ve desteğiniz “cumhur ittifakı”na olsun. Cumhur ittifakının cumhurbaşkanı adayına destek “şerlerin def’i, hayırların ref’i” için gereklidir.

Buna inanıyorum.

Buna neden inanıyorum.

Gayet açık.

Siyonist haçlı zihniyetinin aktörleri olan İsrail, A.B.D, Almanya, Fransa, İngiltere kısaca bütün batı “cumhur ittifakı”na ve adayı olana düşman gözlü ile bakıyorsa bu ittifakın desteklenmesi gerekir.

Millilik ve yerlilik bu desteği gerektirir.

Haşhaşi fetönün yıkımının tamiri için böyle bir destek şarttır.

Hakkımın olduğu herkese sesleniyorum.

Bu yazımı okuyan herkesten cumhur ittifakına oy ve destek bekliyorum. Şahsım için değil, dün olduğu gibi bugün de şahsi anlamda hiçbir talebim ve beklentim yoktur.

Son söz.            

Beni seven bu yazımı dostlarına göndesin, cumhur ittifakına destek olsun.

İlayı Kelimetullah için nizamı âlem ülküsüne destek olsun ve “çağrımız İslam’a dirilişedir” anlayışına katkı sağlasın.

Selam ve Sabırla…

13 Haziran 2018 Çarşamba

AKIL, İZAN VE İNSAF SAHİPLERİNE!


AKIL, İZAN VE İNSAF SAHİPLERİNE!

Veysi ERKEN

            Yazının başlığı bana ait değil. Telefonuma gelen bir mesajın başlığıdır.
            Mesajın metnine aynen katıldığım için siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim.
            Esasında bu konuda yazılması veya anlatılması gereken fazla bir şey yok.
            Bilinmelidir ki, Türkiye’nin kalkınmasından, güçlenmesinden ve dünyaya nizam verme konumuna gelebilme çabalarından rahatsız olanların söylemlerini tekrar edenlerden hayır gelmez.
            İnşallah seçmen Siyonist haçlı zihniyetinin Türkiye’ye olan düşmanlıklarını dikkate alır ve onların söylemleriyle hareket edenlere oy vermez. Bilinmelidir ki, Siyonist haçlı zihniyetinin birer aparatı olan tapınakçılar, haşhaşi fetöcüler ve diğer bütün örgütler aynı yöntemleri kullanıyorlar. Yalan, iftira şantaj, ahlaksızlık ve diğer bütün aşağılık kavramlarla idraklerimizi etkilemeye çalışıyorlar.
            Siyonist haçlı zihniyetinin söylemlerini fetöcüler tekrar ediyor ve söylediklerini ülkemizin hayrına imiş gibi pazarlıyorlar.
            İşte mesaj bu alçaklıkları sade bir şekilde ortaya koyuyor.
            Bunun için yazıyı fazla uzatmaya gerek yoktur diye düşünüyorum ve bana gelen mesajı sizlerle paylaşıyorum.

“TÜRKİYE, ABD, BATI VE İSRAİL'LE CEPHEDE SAVAŞ KAYBEDİP MAĞLUP OLARAK MASAYA OTURMUŞ OLSAYDI, BU ŞER SİYONİST HAÇLI GÜÇLERİ  BİZDEN NE İSTERLERDİ!
NÜKLEER ENERJİ SANTRALİ VE KANAL İSTANBUL BAŞTA OLMAK ÜZERE TÜM YATIRIMLARI DURDURMAMIZI, TIKA NİN KAPATILMASINI THY VE TRT NİN SATILMASINI, YERLİ ARABANIN YAPILMAMASINI, AFRİNDEN ÇIKMAMIZI, KANDİLE OPERASYONU DURDURMAMIZI, CEZAEVLERİNDE BULUNAN BAŞTA, TERÖR ÖRGÜTLERİNİN ELEBAŞLARI OLMAK ÜZERE, NE KADAR, ÖRGÜT (FETÖ ve bütün örgütler için geçerli, zira hepsi Siyonist haçlı zihniyetinin piyonu ve maşasıdır) MİLİTANI VARSA HEPSİNİN SERBEST BIRAKILMASINI TALEP EDERLERDİ.
 YÜZ BİNLERCE VATANSEVERİN TUTUKLANMASINI İSTERLERDİ!  
SAMİMİ DUYGULARLA CHP, İP VE SP YE OY VERECEK OLANLARA SORUYORUM, 
CHP, İP ve SP İTTİFAKININ TALEPLERİ VE SÖYLEMLERİNİN İŞGAL GÜÇLERİNDEN NE FARKI VAR! 
SÖYLEMLERİNİ ANALİZ EDİN YETER:
GAFLET UYKUSUNDAN UYANIN ARTIK! 
24 HAZİRAN SIRADAN BİR SEÇİM DEĞİL, TÜRKİYE'NİN GELECEĞİNİN TAYİN EDİLDİĞİ GÜNÜN ADIDIR! 
RABBİM, SİYONİST HAÇLI ZALİMLERİ VE İŞBİRLİKÇİLERİNİ  KAZDIKLARI KUYULARDA HELAK ETSİN! 
Âmin.” 
Sahi Siyonist haçlılar başka bir şey isterler miydi?
Zannetmiyorum.
Gezi tahribatında da piyonlar ve maşalar aynı taleplerde bulunmuşlardı. O gün maşaları destekleyenler bugün şerde ittifak halindeler.
Gezi olaylarında “mesele ağaç meselesi değil, anlamadın mı?” diyen alçakları ve bugünkü uzantılarını unutmayın.
Selam ve sabırla…

9 Haziran 2018 Cumartesi

Şeytanın Daileri Faaliyette


Şeytanın Daileri Faaliyette

Veysi ERKEN

            24 Haziran seçimleri yaklaştıkça Siyonist haçlı zihniyetinin elemanı olan haşhaşi fetönün dai boyutu daha fazla devreye sokulmuş oluyor.
            Aziz dostlar bu lanetli yapı tamamen Siyonist haçlı zihniyetiyle propaganda yapıyor.
            Esasında bu lanetli yapıyı en güzel izah eden sözlerden biri “düşmanın seni övüyorsa sende bir puştluk var”dır.
            Bugün Siyonist haçlı zihniyetinin yöneticileri durumunda olanlar Devlet Bahçeli ve Tayyip Erdoğan’a kin nefretlerini kusuyor, başkalarını övüyorlarsa ortada problemli bir durum vardır. Muhalifler kendilerini çek etmeleri gerekir.
            İşte fetönün daileri de efendilerinin talimleri doğrultusunda hareket ederek Devlet Bahçeli ve Recep Tayyip Erdoğana kin ve nefretlerini kusarak diğerlerini topluma yutturmaya çalışıyorlar.
            Aziz dostlar biliniz ki, fetö şeytani yapıdır. Şeytani yapının anlaşılması ve dailerinin lanetli ifadelerinde, kusmuklarından, yalanlarından, iftiralarından korunmak için daha önce yazdığım yazıyı sizin değerli ferasetine sunuyorum.
            Yeter ki, 24 Haziran seçimlerinde yanılıp ülkemize ve topyekun mazlum coğrafyalara zararımız dokunmasın. Cumhurlaşalım.
İşte o yazı:
“Hizmet Hareketi” İslami Bir Hareket Değildir
Değerli dostlar.
            Kendini Nakşi, Kadiri, Mevlevi veya Nurcu olarak ifade eden bütün yapılar dinî bir hareket olduklarını, İslamî yaşayışı bireylere ve kitlelere hakim kılmayı şiar edindiklerini ifade ederler.
Eksiklikleri, kusurları ve sevaplarıyla bunu ifade ederler.
            Bundan farklı olarak karşımıza “Hizmet Hareketi” denilen grup çıktı. Kendi tanımlarında sürekli olarak “dinî” bir cemaat olmadıklarını dekleri ediyor.
            Buradan hareketle diyorum ki, bugün muhtelif şekillerde sıfatlandırılmakta olan ve kendilerince “hizmet hareketi” olarak nitelendirilen yapının İslami olmadığını herkesin bilmesinde fayda var.
            Bilindiği üzere malum yapı 70’li yıllardan beri kendine yeni adlar bulmuştur. Nurcu, camia, cemaat ve en son hizmet hareketi.
            Bu yapının İslami eylem ve söylemlerde bulunduğunu, insanımızı bu yöntemle inandırdığını görüyoruz. Gerçekte ise İslami  zannettiklerimiz veya bildiklerimizle ortak paydası olmamış, hep başkalarıyla diyalog arayışına girmiştir.
            Buna rağmen toplum “husn-u zan”da bulunarak bunların iyi faaliyette bulundukları zannedilmiştir.
            Son olup bitenlerden hareketle söylemiyorum. Zaten olan biten artık görünür durumda. Kendilerini gizleyemiyorlar.
            Sıkıştıklarında İslami terimleri bolca kullanan bu yapının İslami olmadığını söylerken kendi tanımlamalarından hareket edeceğim. İlaveler yapmayacağım.
            Bunu söylerken konuyu abarttığımı zannetmeyin.
            Sırf dostları uyarmak için bunu dillendiriyorum.
            Hala safça malum yapıyı savunanlar var.
            Bakın kendi yazarlarının tanımlarından hareket ediyorum.
            Yanılıyorsam düzeltin.
            Bu yapı şeytani değil, bir İslami hareketse yöneticileri yanlışlarımı ortaya koysun.
            Hatalarımızı düzeltelim.
            Değilse oldukları gibi kendilerini ifade etsinler. Artık insanımız olanı biteni tam anlamıyla bilsin.
            İşte kendi ifadeleriyle hizmet hareketi.
            “Bizim “hizmet” dediğimiz, aynı duygu ve düşüncede birleşen fedakâr insanların birlikteliğinin, “dinî cemaat” olarak vasıflandırılması tam anlamıyla bir haksızlık olur. Hocaefendi kaç defa söyledi; “dinî cemaat değiliz” dedi. Evet, Allah rızası için hareket ediliyor, “Allah ile irtibat yoksa hayat koskocaman bir sıfırdır” deniyor. Sadece Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de ifade ettiği “hayır ve iyiliklerde yarışma, kötülüklere mani olma” gayesine kilitleniliyor. Bu, insan olmanın da gayesidir. Ama bu yapılırken yaşadığımız çağ, ülkemizin ve dünyanın şartları, imkânları doğru okunmaya çalışılıyor. Niyet Allah rızası ama hedef; “kendimiz kalarak, evrensel insani değerlerde buluşarak, dünya ile entegre olmaktır. Eğer bu hizmet, dinî bir cemaatin eseri olsa; din, ırk, dil ayrımı gözetmeksizin neredeyse BM’ye üye bütün ülkelerde nasıl olur da insanların gönlüne girilir, onlarla insanî meseleler paylaşılır ve birlikte çalışarak barış köprüleri inşa edilebilir? Hizmet, dinî bir hareket değil, insanî bir harekettir. 07.08.2013 Hüseyin Gülerce http://www.zaman.com.tr/full-name/sayin-barlasa-cevap-vermeliyim-_2117814.html
            Kendini hizmet hareketinin mensubu olduğunu görenlere soruyorum. Bu tanıma göre kendinizi İslami bir hareket olarak ifade edebilir misiniz?
            Saf insanların Hizmeti İslami bir hareket olarak görme eğilimine karşı en açık tanımı yine kendi gazetelerinde yapmıştır. İşte Uğur Kömeçoğlunun tavsifi ile hizmet hareketi.
“Uluslararası boyutuyla Hizmet hareketi ise etki ve intikal hatları bakımından birbirlerini tanımaları gerekli olmayan, milliyet, din, statü, kültür gibi temellerde aynılık taşımaları gerekmeyen, çok farklı sektörlerden ve sınıfsal kökenlerden gelebilen; tavır, tutum, sempati, mizaç, meşreb, adanmışlık ve gönül vermişlik düzeyleri çok farklı olabilen; buna bağlı olarak “katılım frekansları” ve “katkı yoğunlukları” sabit olmayan, neticede çok-biçimli (polymorphous) destek ve dayanışma türevleri sağlayabilen; bu katkı ve köken farklılıklarına rağmen çeşitli evrensel ilkelerde, ideallerde, prensiplerde uzlaşabilen, ulus-üstü bir “aktif düşünme ve davranma” biçimidir. Bu yüzden Hizmet hareketi bir örgüt değildir. Kökeni itibarıyla referansını irfanî neo-sufi değerlerden alıyor olsa da mutlak manada dinsel bir hareket olarak da tasnif edilemez. Herhangi bir mezhebin, tarikatın ya da kültün şubesi ve devamı da değildir.
Hizmet hareketi artık dindarlarla dindar olmayanların, Müslümanlarla Müslüman olmayanların eğitimsizlik ve yoksullukla mücadele gibi pek çok konuda (insanlığa hizmet etme ortak idealinde) buluşup birlikte çalışabilecekleri, örneklerini kendinden çıkaran yeni bir imkân sahası ve fırsat haritası sunmaktadır.
Farklı milletlerden insanları buluşturan sırlı anahtar ise yapılan işlerin mâkûliyeti ve mantıkıyetidir. Sosyal hareketler literatürüne hâkim olanlar bilirler ki bütün ulus-üstü hareketlerde çeşitli meslek gruplarından, muhtelif ulus, kimlik ve etnisite yapılarından gelenler farklı gönüllülük derecelerine göre bu hareketlere destek verir ya da katılımda bulunur. İnsanların katkı ve katılım düzeylerinin azlığı, çokluğu sabit değil değişken olduğu için tek bir organizasyonel modelle de açıklanamazlar.  Uğur Kömeçoğlu, 17.01.2015 http://www.zaman.com.tr/yorum_sosyolojik-bir-duzeltme-cemaat-degil-hareket_2271632.html
Bu tanımlara rağmen yapıyı ( hizmet hareketini) İslami zannedenlere duyurulur. Artık bunları İslami hareket olarak görüp onlara eziyet etmeyin.
Selam ve Sabırla…