25 Nisan 2016 Pazartesi

Kut-ul’Amare Zaferi



Kut-ul’Amare Zaferi

Veysi ERKEN

            Çanakkale zaferinin 101’ci Kut-ul’Amare zaferinin 100.cü yıl dönümü.
            İki zaferin de bir tarafında İngilizler var.
            Atasözü haline gelmiş bir darbı mesel vardır. “İngilizler kibrit suyu gibidir. Girdikleri yeri kökten yok etmeye çalışır”.
            Haçlı zihniyetinin baş mümessillerinden biri olan İngilizler tarih boyunca İslam Türk coğrafyasında hilelerini, desiselerini ve fitnelerini eksiltmemiştir.
            Dün olduğu gibi bugün de fitne ve fücurları devam etmektedir.
            Haçlı zihniyeti işgal etmek istedikleri yerlerde öncelikle “aidiyetler” üzerinde “kimlikler” inşa etmeye ve bu aidiyetleri tokuşturmaya çalışır.
            Son örnekleri çoktur.
            Ruanda’da Hutu ve Tutsi kabileleri, Sudan’da kuzey ve güney toplulukları, Irak, Suriye, Libya, Cezayir ve Türkiye’de yaşayanlar arasında sokulan nifak bunun misalleridir.
            Dün veya bugün fark etmez.
            Haçlı zihniyeti emellerinden vazgeçmez.
            Bu zihniyet siyonizmle de şerbetlenmiştir.
            İşte bu zihniyet İslam coğrafyasının kalbini işgal ve yok etmek için her taraftan harekete geçti. Balkanlar, Kafkaslar, Çanakkale ve Irak cephelerinden saldırı başlatıldı.
            İngiliz işgal ve sömürü kuvvetleri Hindistan üzerinden Irak bölgesine çıkartma yaparak İslam coğrafyasının başkentine, İstanbul’a doğru harekât başlattı.
            Bu harekât İngilizlere pahalıya mal oldu.
            Çanakkale zaferinden bir yıl sonra Kut-ul’Amere bölgesinde hezimete uğradı. Onbinlerce ölü ile onlarca subay ve 13 binden fazla askeri esir edilerek vatan toprağını terk etti.
            Vatan toprağının ne olduğunu bilmeyenler Kut’ta ne işimiz vardır diyebilirler. Zaten diyorlar.
            Türkiye’nin Suriye, Libya, Sudan, Afganistan, Türkistan, Irak ve bütün diyarlarla ilgisini vatan kavramını bilmeyenler anlamazlar. Özellikle bizden görünümlü haçlı zihniyetliler bu ilgiyi asla kabullenmezler.
            İçimizdeki haçlı zihniyetliler bunun için KUT’tan hazzetmezler.
            Unutturmak istediler, kısmen başarılı oldular.
            Bilinmelidir ki, Kut-ul’Amare büyük bir zaferdir.
            Bilinmesi gerekir. Anılması ve yeni nesillere aktarılması icap eder.
            Unutulmamalıdır ki, Milletler zaferlerini ve hezimetlerini bilip sorguladıkları oranda varlıklarını devam ettirirler.
            Hezimetlerden dersler çıkarılmalı, zaferlerden yeni zaferlere zemin hazırlanmalı.
            29 Nisan 1916 tarihli Kut-ul’Amare zaferi bunun için önemlidir.
            Hatırlanmalı ve yeni zaferlerin yolunu açmalıdır.
            Vatan coğrafyasının gönüllerde birleşmesini sağlamanın yolu zaferleri yeni zaferlerle taçlandırmaktan geçer.
            Anadolu coğrafyasının Türkistan coğrafyasına, Balkanların Kafkaslara, Afrika’nın Asya’ya gönül köprüleriyle bağlanmasının zemini bu zaferlerdir.
            Birliğe ihtiyacımız vardır.
            “Tevhid” anlayışıyla “vahdet”.
            Bu coğrafyaların geleceğidir.
            Gelecek zaferlerin geleceğe taşınmasıdır.
            Kut-ul’Amare ve Çanakkale bunun için önemlidir.
            Zaferler unutulmamalı, unutturulmamalı.
            Bakınız Yeni Zelandalıların, Anzakların yaptıklarına.
            Mağlubiyetlerini bile her yıl topraklarımızda unutturmuyorlar.
            Bizler zaferlerimizi unutturuyoruz.
            İbret alalım ki, tarih tekerrür etmesin.
            Selam ve Sabırla…
           
NOT: Haçlı zihniyetinin tahribatını anlamak isteyenlere David Fromkin’in yazdığı “BARIŞA SON VEREN BARIŞ Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı?” kitabını tavsiye ederim.

22 Nisan 2016 Cuma

Türkistan Kozgalışı ve Kut'ul-Amare



Türkistan Kozgalışı ve Kut'ul-Amare

Veysi ERKEN

            Haçlı zihniyeti tarih boyunca İslam coğrafyası üzerinde oyun oynamaya çalışmış ve ona göre senaryolar ı devreye sokmuştur.
            Tabi ki, senaryolar bitmiş veya bitecek değildir. Özellikle Anadolu coğrafyasının Türkistan coğrafyası ile birlik olması haçlı zihniyetinin işine gelmez.
            Bu bağlamda haçlı dünyası hep birlikte hareket ederek piyonlar ve maşalar da bularak İslam coğrafyasını parçalamaya, dağıtmaya ve sömürmeye çalışmıştır, çalışmaktadır.
            Dünden bugüne değişen bir şey yok.
            Dünkü senaryolar bugünde sahnelenmeye çalışılmaktadır. Ülkemizin yedi düvel ve uşakları ile mücadele ettiği doğrudur.
            Bunun için her alanda güçlü olmak durumundayız.
            Bizi güçlü kılacak temel unsur “secde-i rahman”da bir olmaktır. Aksi takdirde dün olduğu gibi bugünde zafiyete uğrar, parçalanır ve dağılırız.
            Dün Ruslar Türkistan coğrafyasının kıyamını katliama dönüştürürken, aynı zaman diliminde İngilizler iki cephede Anadolu coğrafyasına savaş açıyordu.
            Çanakkale ve Irak cepheleri İngilizler için önemliydi. Sömürü alanlarını muhafazası için bu cephelerde zafer bekliyorlardı.
            Zafer bizlere nasip oldu.
            Hem Çanakkale hem de Irak’ta Kut'ul-amare'de İngilizler hezimete uğradılar.
            Zafer bizim olduğu halde unutturuldu. Tıpkı Türkistan’daki kıyamın unutturulduğu gibi.
            Kut’ul-Amare unutturuldu.
            Aradan yüzyıl geçti hem Türkistan kıyamı hem de Kut’ul-Amare zaferi gündeme taşındı. Umarım ki, bu iki tarihi hadise bir daha unutulmaz. Geleceğimizi aydınlatan meşaleler olur.
            Kut’ul-Amare ile ilgili çalışmalar yapılıyor.
            Türkistan Kıyamı ile ilgili sempozyum bitti. Sonuç bildirisi ile taçlandı. Önümüzdeki yıl kısmet olursa yeni bir başlıkla kurultay gerçekleştirilecek ve kıyam anlayışı diri tutulacak.
            İşte kurultayın sonuç bildirisi.
“17-18 Nisan günleri toplanan 2.Türkistan Kurultayı, toplantı sonunda aşağıdaki bildiriyi yayımlamıştır.

2. TÜRKİSTAN KURULTAYI SONUÇ BEYANNAMESİ

1- Ondokuzuncu yüzyılın başından itibaren başlayan Rus işgaline karşı Türkistan halkı esarete boyun eğmediğini her fırsatta ortaya koymuştur. Bu direnişlerin en büyük ve en yaygını 1916 yılında meydana gelen Kozgalış'tır. Bu kıyamların tamamının hakim vasfı İslami karakterde oluşudur. Rus Çarı'nın askere alma kararnamesine karşı ayaklanan Türkistan halkları hayatlarını feda ederek bu uygulamaya karşı koymuştur.
            2- Rus Çarlığı'nın 1916 Kozgalışı’nı, bir buçuk milyon insanı katlederek bastırması Türkistan'lıların maruz kalmış olduğu zulümlerin en büyüklerinden birisidir. Dünya ve İslam kamuoyunun bu kadar büyük bir katliamdan habersiz oluşu üzüntü vericidir. Kurultay katılımcıları 1916 Büyük Türkistan Katliamı'nın daha iyi anlatılıp duyurulması, bunun için daha fazla çalışmak gerektiği hususunda görüş birliğine varmıştır.
            3- Kurultaya iştirak edenler, 1916 vak’ası ve Türkistan mes’elelerinin doğru kavramlarla ifade edilmesi gerekliliği üzerinde hemfikirdirler. Türkistan direniş hareketlerinin 'isyan' olarak değil Kıyam, direniş, Kozgalış kavramlarıyla zikredilmesi daha doğru olacaktır. Aynı şekilde bölgenin ismi, tarih boyunca ilim adamları tarafından Türkistan olarak kullanılmıştır. Türkistan ismini ortadan kaldırma gayretlerini “bölme ve parçalama” maksatlı olduğu açıktır.
            4 - Türkistan’da yaşayan ama bugün farklı devletlerin vatandaşı olan halkların, bugün için siyasi bir birlik teşkili mümkün olmasa bile kültür, inanç, gaye, mensubiyet açısından birbirine yaklaştırılması gerekir. Farklı lehçe, dil ve kültürleri meşru kabul ediyor, ama bunların birbirine hasım hatta düşman olmasını reddediyoruz. Fikir ayrılıklarının, çatışma sebebi değil zenginlik olarak değerlendirilmesini diliyoruz. Özbek, Uygur, Kazak, Kırgız, Tacik, Türkmen, hatta Tatar, Azeri, Çin’li ve Rus Müslümanları da Türkistan kavramı etrafında bir ve kardeş olarak görüyoruz. 
            5- 2.Türkistan Kurultayı vatanımızın istikbali ve her alanda gelişmesi için Müslümanların umumi değerleri yanında pozitif hürriyetler, gerçek adalet, kalıcı sulh ile beraber bu değerlerin uygulanması için müspet manada insan hakları, sivil cemiyet (toplum) ilkeleri ve gerçek birlik ve beraberliğin esası olan Müslümanların kardeşliğinin vatanımızda uygulanmasını istemektedir.
            Bundan sonra tertip edilecek Türkistan Kurultayı’nın ana tema’sı olarak; Sovyet Rusya’nın (Stalin’in) 1938 yılında Türkistan’da yaptığı aydın katliamları veya “Ziyalılar Katliamı ve Türkistan Meselesi” başlığı belirlenmiştir.”
            Hem “Kozgalış” ile ilgili düzenlenecek kurultay hem Kut zaferi yeni zaferlere vesile olsun inşallah.
            Selam ve Sabırla…

18 Nisan 2016 Pazartesi

1916 Kıyamı (Kozgalışı) ve Büyük Türkistan Katliamı (Soykırımı)



1916 Kıyamı (Kozgalışı) ve Büyük Türkistan Katliamı (Soykırımı)

Veysi ERKEN

            Affetmek güzel. Unutmak pusudur.
            Yüz yıl önce ulu Türkistan’da büyük bir soykırım gerçekleştirildi.
            Yüz yıl öncesinde bir buçuk milyon civarında Müslüman Türk şehit edildi.
            Katiller, soy kırımcılar belli.
            RUSLAR.
            Dün Türkistan’da soy kırım oldu.
            Kazak, Kırgız, Türkmen, Tacik, Uygur, Özbek ve sayamadığımız onlarca Türkistanlı şehit edildi büyük kıyamdan sonra.
            Bugün de aynı fitne ve soy kırım devam ediyor aynı coğrafyada ve tüm İslam diyarlarında.
            Büyük kozgalış, ulu direniş, haklı kıyam.
Allah yolunda Türkistan’ı kapsayan bir cihattır kozgalış.
İhtiyarından sabisine, kadınından erkeğine kadar herkesi ihata eden bir cihat. Hanlık ilanı ile gerçekleşen bir cihat.
            Dik durmak, esareti reddetmek. İçin cihat.
            İşte kıyam ve cihat budur.
            Yüz yıl geçti.
            Kıyam ve soykırım unutuldu, pusulandı.
            İslam coğrafyasında belki hiç hatırlanmadı.
            Yüzyıl sonra bu kıyam hatırlandı.
            Pus giderilmeye çalışıldı.
            Hatırlayanlara ve hatırlatanlara selam olsun.
            “II. Uluslar arası Türkistan Kurultayı”nın ana teması “1916 Kıyamı ve Büyük Türkistan Katliamı’nın 100. Yıl Dönümü” başlığını taşıyor.
            17-18 Nisan 2016 tarihlerinde gerçekleştirilen kurultay bir ilk.
            Tertipleyen kuruluşlar Kastamonu Üniversitesi, Bağcılar Belediyesi ve Uluslararası Türkistanlılar Derneği.
            Uluslar arası Türkistanlılar Derneği öncü rol aldı. Aksakallıları devreye girdi. Kastamonu Üniversitesi ve Bağcılar Belediyesi katkı sağladı.
            Katkı sağlayan her kuruma ve kişiye selam olsun.
            Emeği geçenlere, bildirileriyle katkı sağlayanlara, oturumları yönetenlere ve uzaklardan gelenlere selam olsun.
            Yüz yıl geçti.
            Milyonlarla ifade edilen, mezarları bile olmayan şehitlere binlerce rahmet olsun.
            Unutmak pusudur.
            Hatırlamak ve yaşatmak diriliş muştusudur.
            Ulu Türkistan’ın ihyasına, inşasına ve dirilişine vesile olacaklara binlerce selam olsun.
            Dünün Aksakallıları yarınların muştusudur.
            Türkistan’ın ihyası kendi kavramlarımızla ve kendi kurgulamamızla mümkün olacaktır inşallah.
            Kurultayın bildirilerini tahlil etmek farklı bir zemini gerektirir.
            Bu zemin ulu Türkistan’ın acısını, uğradığı zulmü ve işgali hatırlama ve hatırlatma zeminidir.
            Bu zemin unutmama ve unutturmama zeminidir.
            Ulu Türkistan’ı unutmama zemini, büyük bir alanı ihata eder.
            Bilinmelidir ki, ulu Türkistan, sadece Asya kıtasından ibaret değildir.
            Ulu Türkistan’ı anlamak ve yaşatmak için Afrika’nın güneyinde medfun olan Alperen Ebubekir efendiyi ve Çad’lı Ahmet’i fark etmek gerekir.
            Kefensiz yatan milyonlarca şehidi unutmamak icab eder.
            Onlar diridirler ve yaptıklarımıza şahitlik edecekler.
            Bilinen husus inananlar sadece yaptıklarından değil, yapmadıklarından da sorumludur.
            Yapabileceği ve katkı sağlayabileceği bir şey olup da yapmayan mümin yapmadıklarından da hesaba çekilecek.
            Acaba ulu Türkistan için neyi yaptık. Neyi yapabilecekken yapmadık.
            Ulu Türkistan için yeryüzünün bir yerinde kefensiz yatanların yaptıklarını yapmak gerekir.
            Bunun için diyorum ki, ulu Türkistan’ın ihyası Ebubekirlerin, Çad’lıları, Moro’luların, Sudan’lıların, Kazakların, Türkmenlerin, Özbeklerin, Taciklerin, Kırgızların; Azerilerin imanını, irfanını ve kahramanlıklarını anlamak ve yaşamakla mümkündür.
            1916 Kozgalışını bunun için bilmek ve unutmamak gerekir.
            Kıyam direniş,  direniş özgürlük demektir.
            İçimizdeki Ruslara, Siyonistlere, İngilizlere, Amerikalılara rağmen kozgalışları yaşamak gerek.
            Yüz yıl geçse de kıyamlar unutulmamalı, unutturulmamalı.
            Yüz yıl öncesinin soy kırımını unuttuğumuz için bugün Türkistan’da, Hocalıda, Suriye’de, Miyanmar’da, Afganistan’da ve topyekûn İslam coğrafyasında katliamlar ve soy kırımlar devam ettirilmektedir.
            Yeniden kıyam etmek gerekir zalimlere karşı.
            Özgürlük için cesur yüreklere ve sadece Allah’ın huzurunda eğilen başlara ihtiyaç vardır.
            Kutlu doğum haftasına denk gelen bu bilgi şöleni ve kurultay yeni dirilişlere başlangıç olur inşallah.
            Dualarımız katkı sağlayan herkesedir.
            Rahmet dileklerimiz bütün şehitleredir.
            Tez elden bildiriler kitaplaşmalı, sanal âlemde yerini bulmalı ve yeni bir ihyaya yol açmalıdır.
            Unutmayalım ki, küçük bir çığlık büyük çığlara, bir kanat çırpışı fırtınaya ve bir toplantı yeni bir ihyaya yol açabilir.
            1916 Ulu Türkistan Kıyamını zihinlerimizde ihya eden bu kurultay, insanlık için bir başlangıç olur inşallah.
            Zulmün, kederin, sömürünün ve esaretin İslam coğrafyasından def edildiği, medeniyetimizin ihya ve inşa edildiği bir dünya hayal ediyorum.
            Ayağımızın bastığı her karışın adaletle, huzurla ve barışla ihya edildiği ulu bir Türkistan hayal ediyorum.
            Unutmayalım ki, hayal edenler geleceği inşa eder.
            Selam ve Sabırla…