29 Mayıs 2023 Pazartesi

Yeniden fetih hareketi başlatılmalı Aile ve Gençlik tahribattan kurtarılmalı

 Yeniden fetih hareketi başlatılmalı Aile ve Gençlik tahribattan kurtarılmalı

Veysi Erken

Bugün 29 Mayıs 2023. Bizans’ın kalbine girmenin ve fethetmenin 570. Sene-i devriyesi. Kostantiniye’in İslambol/İstanbullaşmasının başlangıcı.

Dün yeni fetihlerin müjdecisi olabilecek bir intihabı gerçekleştirdi bu millet. Bu millet Rabbulaleminin inayeti, lütfu ve keremiyle “şerlerin def‘i, hayırların ref’i” için tarafını “İ’lay-ı Kelimetullah için Nizam-ı Âlem” diyenlerden yana belirledi.

Bütün Türkiye’ye muhalif olanlara dur dedi. Küreselciler ve onlara tabi olanlar kaybetti. Onların topyekûn tasfiyelerinin yolunu açtı. Bu millet en kısa zamanda CHP ve Meral’in partileri kendilerini tasfiye etmelerinin gerekliliğini ortaya koydu.

Ve bu millet Kemal, Meral, Ekrem, Mansur, Temel,Ali, Ahmet’ ve bütün iltisaklılarına hayatımızdan çıkın mesajını verdi.

Asli vazifeyi ve mesuliyeti Başkan Recep Tayyip ERDOĞAN ve Sayın Devlet Bahçeli’ye yükledi.

Bu dava büyük dedi.

Bu dava öksüz olmamalıdır dedi.

Aile’yi, Gençliği ve topyekûn milletin manevi yönden ihyasına, İslam’la İslamlaştırılmasına ve kalkınmasına yönelin mesajını verdi.

Neyi bekliyorsunuz.

İlk işiniz aileyi ve gençliği felaketlerden, bataklıklardan koruyun ve çıkarın mesajını verdi. Mesajı aldınız herhalde. Bu ihya ve inşanın başlangıcı olabilecek Anayasanın iki maddesinde değişikliği ön gören teklif geçen dönemde meclis genel kuruluna kadar gelmiş idi. Bu millet ilk işiniz bu teklifi tekrar gündeme getirin dedi.

Bunun gerçekleşmesi için seçilen her vekilden bu değişikliğin kabulü için destek isteyin.

600 vekille bu sorun bir hafta içinde çözülsün, kimsenin kaçmaya ve kaçınmaya hakkı yoktur. Erteleme ve oyalama bir daha yaşatılmamalıdır bu millete.

İhya maneviyatta olur. Adalet ve kalkınma onunla yönünü bulur. Bilindiği üzere Allah bir kavmin nimetini kendisini olumsuz yönde değiştirmedikçe kesmez.

“Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez. Enfal-53”, “Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Ra’d-11” ayetleri mucibince kötülüye dur deyiniz.

Bunun için geçen dönemde Anayasa’nın 24. Ve 41. Maddelerinde öngörülen değişikliği meclis genel kuruluna kadar getirdiniz.

Seçim bitti.

Millet iradesini sizden yana belirledi.

Sizlere büyük vazife ve sorumluluk yükledi.

Tasarı güme gitmesin.

Hemen ihya edin tasarıyı ve vakit geçirmeden kanunlaştırın ki milletin gönlünde taht kurasınız.

Kısıklıdaki konuşma bunun başlangıcı olsun. Samimiyet ortaya çıksın ve aileyi yıkan, LGBT’lilere yol veren uygulamalar son bulsun.

Tasarı oy birliği ve elbirliğiyle meclis genel kurulundan geçsin.

Mecliste yer alanlar bundan kaçınamaz.

Kılıçdaroğlu ve Akşenerin partileri es geçemez.

Destek vermek mecburiyetinde oldukları hissettirilmeli.

Gün bugündür.

Gün fetih günüdür.

Kostantıniye nasıl Allah’ın inayeti ve nusretiyle fethedildiyse gönüllerin fethiyle aile ve gençlik ihya edilmeli ve istikbalimiz parlak olmalı, Kızılelma’mız gerçekleşmelidir.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın Devlet Bahçeli.

Vakit kaybetmeyiniz.

Anayasa’nın 24. Ve 41 maddelerinde değişikliği gündeme getirdiniz. Tamamına erdirmek görevinizdir. Savsaklayan ve unutturmaya çalışan herkes sorumludur ve vebalini ebediyen yüklenecektir.

Bu değişiklik ülkemizdeki kültürel yozlaşmayı azaltacak evsaftadır.

Elbette tam bir düzenleme olmayabilir.

Ama açıktır ki, mevcut durumdan daha iyidir.

Herkes bu tasarıyı;

Amasız,

Fakatsız,

Lakinsiz,

Ancaksız vs. mazeretsiz bir şekilde desteklemelidir.

Bu tasarı hemen, hiç vakit kaybetmeden yasalaştırılmalı ve yürürlüğe girmelidir ki, aile düzenimiz ve dini inancını özgürce yaşamak isteyenler için hayat bir nebze de olsa düzelsin ve rahatlasın.

Artık görelim kim millet sevdalısı, aile ve gençlik dostu, kim millet, aile ve gençlik düşmanı.

Kim değerlerimizden yana kim karşı.

Hemen şimdi.

Meclis toplanınca ilk işi bu olmalıdır.  Tasarı mümkünse bütün vekillerin kabul oyu ile kanunlaşmalıdır.

Bekliyoruz.

Katılmayan kaçaktır.

Hadi vekiller, Hayırda yarışınız inanç özgürlüğü ve aile düzenine katkı sağlayınız ki, toplumsal tahribat ve çürüme azaltılabilsin.

Selam ve Sabırla… 29.05.2023

 

 

28 Mayıs 2023 Pazar

Zaferin Sonucu yeni fetihlerin ve tasfiyelerin başlangıcı olur inşallah

 Zaferin Sonucu yeni fetihlerin ve tasfiyelerin başlangıcı olur inşallah

Veysi ERKEN

28 Mayıs 2023  ikinci tur seçimi “yüzyılın seçimi” olmuştur. Yüzyılın seçimi “büyük feth”in  ve fetihlerin müjdesidir inşallah.

Yüzyılın seçimi Türkiye’nin dünya lideri olacağı kutlu bir zaferin başlangıcıdır inşallah.

Evet.

Bu seçim bitti..

Seçim sonucunda dikkat edilmesi gereken hususlar vardır elbette.

Cumhurbaşkanı maddi kalkınmanın yanında manevi boyuta ağırlık vermesi gerekir. Küçük devlet kabul edilen ailedeki çöküntü durdurulmalı, gençlik üzerinde algı operasyonları ile oluşturulan tahribatın giderilmesi için çalışmalar hemen başlatılmalıdır.

Bunun için gerek parti gerekse bürokrasideki tahripkar unsurlar tasfiye edilmelidir. Bu seçim aynı zamanda muhalefet denilen Türkiye’ye muhalefet olan unsurların ve kişilerin tasfiyesini de beraberinde getirecektir inşallah.

Özellikle Kemal Kılıçdaroğlu ve etrafında kümelendirilen Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Ümit Özdağ ve diğer iltisaklıları tasfiye edilmeli ve milli bir muhalefet oluşturulmalıdır.

Benim kanaatime göre CHP ve Meral’in partisi kendilerini feshetmelidir. Diğerlerinin zaten esamisi yoktur.

Türkiye’ye muhalefet anlayışıyla hareket ettirilen grupta tasfiyeler hem genel başkanlar hem de partiler bazında olmalıdır.

Yüzyılın seçimi bitmiş ve yeni fethin başlangıcı olacaktır inşallah..

Herkes vazifesini yapmalıdır diye düşünüyorum.

Evet, Yahya Kemal’in "İttihat ve Terakki kadar bin türlü zihniyeti, bin türlü yaratılışı, bin türlü emeli bir araya toplamış ve dağılmamış, bilâkis, zaman geçtikçe daha ziyade top­lanmış ve kuvvetlenmiş siyasî bir cemiyeti Avrupa'­nın ve Asya'nın tarihinde göstermek imkânsızdır.

 İttihatçı ittifakının içinde en dinsiz masonlar yanında en şedîd İslâm İttihatçıları; en geniş insaniyetçi ve medeniyetçiler yanında en dar kafalı milliyetçiler bu­lunduğu gibi, en seciyeli tanınmış adamlarla seciye­sizlikleri herkesçe malûm adamlar, maddî menfaatlerden uzak, temiz vatanperverlerle vurguncular ve harb zenginleri yan yana ve biribirini çok sever olarak görülüyordu. Böyleyken İttihat ve Terakki dağılmadı. Bu terkibi Talat vücuda getirmiştir." Yahya Kemal, Çocukluğum, Gençliğim, Siyasî ve Edebî Hatıralarım, 3. baskı, 1986, s. 171-176. biçiminde tavsif ettiği topluluğun devamı olan anlayış tamamen tasfiye edilmelidir.

Türkiye özüne ve değerlerine daha hızlı dönüş yapmalıdır ve İstanbul nasıl fethedildiyse bütün insanımızın gönlü fethedilmeli ve Türkiye yüzyılında dünyaya damgamızı vurmalıyız.

Evet.

“Öze dönüş” anlayışı Türkiye yüzyılı için kendini şu şekilde tanımlamış idi. “Cumhur İttifakı, Türkiye’yi hedef alan saldırılar karşısında parti çıkarları ve günlük siyaset hesapları yapmaksızın ortak bir duruş ortaya koymaya ve Türkiye’yi zayıflatarak uluslar arası operasyonlara açık hale getirmeye yönelik her türlü faaliyetin karşısında yer almaya kararlıdır. Bu kararlılık ve işbirliği ile ittifakımız Türkiye’yi bölgesel güç ve lider ülke yapacak 2023 hedeflerini gerçekleştirmenin yanı sıra,

İ’la-yı Kelimetullah uğruna asırlarca dünya barışının ve adaletinin teminatı, İslam âleminin ve bütün mazlum milletlerin yegâne ümidi olan Türkiye’yi küresel bir güç haline getirecek, 2053 ve 2071 vizyonun alt yapısını adım adım inşa edecektir.” http://veysierken.blogspot.com/2021/04/turkiyede-cari-olan-iki-zihniyet.html

Türkiye yüzyılı bu tanıma göre işlemeli ve hayat bulmalıdır.

İşte bu nedenlerle seçim yüzyılın seçimiydi ve beraberinde büyük tasfiyeyi getirecektir inşallah.

Milletimiz inşallah ittihatçı ve jöntürk anlayışının devamı olan CHP’yi ve kazanında eritilmiş iltisaklılarını tasfiyeye başladı.

28 Mayıs seçimi ilayı Kelimetullah için yeni zaferlerin muştusu olsun inşallah.

Selam ve Sabırla… 28.05.2023

27 Mayıs 2023 Cumartesi

Secde-i Rahmanda Birleşelim Ayrılığa Düşmeyelim

 Secde-i Rahmanda Birleşelim Ayrılığa Düşmeyelim

Veysi ERKEN

Şimdi ve her zaman birlik ve birleşme vaktidir.

Birlik.

Nerede birlik?

Elbette “secde-i rahman”da birlik.

Ortak paydamızdır “secde-i Rahman”

Alnı secdeye varanlarla birlik, secdeden ve seccadeden bihaber olanlarla değil elbet. Münafık, fasık, İslam düşmanı ve facir olanlarla birlik olmaz/ olamaz bir Müslüman.

Allah “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız. Âl-i İmran-103” diye buyurur.

Allah birliğimizin ve kardeşliğimizin ölçüsünü belirlemiştir. Birleşmemizin ortak paydası bellidir.

Ayrılığa düşmeyin, bölünüp parçalanmayın diyor Rabbulalemin.

“Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz.” denilir ayette. Gönüllerimiz ve reylerimiz birleşmelidir secde-i Rahmanda.

Merhum Abdurrahim Karakoç

“Birleşin ey! Yolları Kur'an'da birleşenler

Birleşin, itikatta, imanda birleşenler

Ayrılık yakışmıyor, bölünmek günah size

Birleşin ey! Secde-i Rahman'da birleşenler.

Evet.

Birlik ve beraberlik zamanıdır şimdi.

Biden’in elemanlarına, Soros’un tasmalılarına ve Batının/Batılın mankurtlaştırılmış elemanlarına karşı birlik ve beraberlik zamanıdır.

Birleşme, dayanışma ve yardımlaşma zamanıdır bu zaman.

Ayrılık yakışmıyor bizlere. Ehl-i İman ve İslam’a.

Bölünmek haramdır Müslüman’a.

“Allah ve resulüne itaat edin, birbirinize düşmeyin, sonra zayıflarsınız ve zaferi elden kaçırırsınız. Sabredin, kuşkusuz Allah sabredenlerle beraberdir. Enfâl-46” buyurur Rabbulalemin.

Demek ki, birbirimize düşersek zayıflarız, zaferi kaçırırız Biden’in elemanlarına ve tasmalılarına karşı.

İman etmeliyiz ve Salih amelde bulunmalıyız reyimizle.

“Asra yemin olsun. İnsan hüsrandadır. İman eden, salih amel işleyen, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna. Asr 2-3

Zaman iman etme, Salih amelde bulunma ve hakkı ve sabrı tavsiye zamanıdır. Allah’ın ahkâmı mucibince sabreden zafere erer.

Şimdi zafere erme zamanıdır. Yeter ki, sabredelim, sebat edelim ve haktan yana olalım.

Sabır iyiliği ve doğru olanı yapmada ve kötülüğü terk etmede direniştir.

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. Tevbe-119” doğru olanlarla olmak bir lütuftur.

Allah’a itaatsizlikten sakınarak yarına ne hazırladığımıza ve kimlerle olduğumuza bakalım.

“Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın! (Evet) Allah’a itaatsizlikten sakının; şüphesiz Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır. Haşr-18”

Hâsılı kelam.

Şimdi birleşme, bir olma ve tefrikadan uzak durma zamanıdır. Bilelim ki, merhum Mehmet Akif Ersoy’un ifadesiyle “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”

Evet.

Vakit ayrılık gayrılık zamanı değil, birlik beraberlik vaktidir.

Selam ve Sabırla… 27.05.2023

Gerçek kötülüğün iktidarını bu millet 14 Mayıs 1950'de bitirdi

 Gerçek kötülüğün iktidarını bu millet 14 Mayıs 1950'de bitirdi

 Ve 28 Mayıs 2023 Pazar günü derin Kötülüğün, gerçek kötülüğün tasfiye tarihi olarak tarihlere geçecektir

Veysi Erken

Aziz dostum Oğuz Çandarlı Bey’den bir mesaj aldım. “Kastamonu CHP teşkilatı adeta ilan verir gibi bir haber yaptırmış. Kötülüğün İktidarını bitireceğiz diyorlar.”

Esasında bu tür haberleri CHP’nin bütün teşkilatları ve iltisaklıları yaptırabilir. Tıynetleri müsait.

Neyse bu haberden yola çıkarak Orhan Bey şu yazıyı kaleme almış, teşekkürlerimle ve izniyle yazısını olduğu gibi paylaşıyorum

“Günaydın...

Uyanın da balığa gidelim...

Ülkeden, milletten, hayattan, hadisattan kopuk siyaset yapan CHP yetkilileri, milletimizin gerçek kötülüğün iktidarına 73 yıl önce son verdiğini daha yeni anlamışlar, jetonları çok geç düşmüş… Gerçek kötülüğün iktidarını bu millet 14 Mayıs 1950'de bitirdi...

 

Bu millet gerçek kötülüğün ne olduğu herkesten daha iyi bilir. Bu güne kadar gerçek kötüye, kötülüğe prim vermedi, bundan sonra da vermez...

 

Gerçek kötülük;

Milletin diniyle, imanıyla, irfanıyla, tarihiyle savaşmaktır… Ezanı, Kur'an'ı yasaklamak, camileri kapatmak, yıkmak, satmak, ahır ambar yapmaktır...

Gerçek kötülük;

Allah demeyen nesiller yetiştirmeyi gaye edinmektir. İnançsız nesiller yetiştiren okullar açmak, o okullarda çocukları kızlı erkekli karışık yurtlarda okutmaktır...

Gerçek kötülük medreseleri kapatıp âlimleri asarken masonları, dönmeleri, azınlıkları, Amerikan-İngiliz sevicileri, manda ve himayecileri devlette üst kademe görevlere getirmek, devleti, milleti onların insafsız insafına teslim etmektir...

Gerçek kötülük, 

Bu milletin öz evlatlarına "Ulan Öküz Anadolulu" diye kükremek, aşağılamaktır. Anadolu'nun Müslüman evlatlarına çiftçiliği, askerliği, hizmetçiliği yani köleliği reva görüp ekonomiyi, siyaseti, bürokrasiyi, medyayı yani devleti Ermeni, Rum, Yunan, Yahudi azınlıklara teslim etmektir...

Gerçek kötülük;

savaştan çıkmış milletin mahsulüne el koyup insanların açlıktan ölüşünü seyrederken rakı fabrikaları açmak, aç milletin parasıyla ülkeyi baştan sona heykellerle donatmaktır.

Gerçek kötülük;

Batı bilimle, ilimle, teknikle, teknolojiyle uğraşırken milletin çocuklarını namaz kılıyor, başını örtüyor diye okullardan kovmaktır.

Gerçek kötülük;

Fulbright anlaşmaları ile ülkenin eğitim sistemini, nesillerini ABD sömürgeciliğine teslim etmektir...

Gerçek kötülük; 

Ülke savunma sanayisini batılı ülkelere, batılı şirketlere teslim etmek, uçak, silah fabrikalarını kapatmak uçakları toprağa gömmektir...

Gerçek kötülük;

Milletin oyuyla gelemediği iktidarı ele geçirmek için orduyu darbeye teşvik etmektir, cuntacıyla iş tutmaktır. Seçilmiş bakan, başbakan astırmaktır...

Gerçek ve derin kötülük;

Yargıyı askerin, medyanın, siyasetin eline ve emrine verip devlete, millete, hukuk ve adalete zulmetmek, ihanet etmektir...

Gerçek kötülük;

Bu ülkeye Komünizm, Marksizm, Leninizm, Materyalizm, Ateizm, Laisizm, Kapitalizm, Liberalizm, Feminizm gibi ideolojileri sokmak, medeniyet savaşlarında milleti sahip bırakmak, Batı'nın her türlü saldırısına, işgaline hazır hale getirmektir. Gençleri bizden olmayan "izm"lere, ideolojilere teslim etmek, sağ-sol diye ayrıştırıp çarpıştırmaktır...

Gerçek kötülük, 

1991 de ve bu gün, başı daraldığında iktidar uğruna terör örgütleriyle pazarlığa oturmaktır...

Gerçek kötülük;

İktidar uğruna ABD ve İngiltere gibi ülkelerin projelerine teslim olmak, tabi olmak, hizmet etmektir. Kendi aklı yokmuş, akil insanları yokmuş gibi ABD'den danışman adı altında patron ithal etmektir...

Gerçek kötülük;

Siyasi rakip gördüğü herkese kumpas kurmak, şantaj yapmak, iftira atmaktır...

Gerçek kötülük;

Asla tutamayacağın sözler vermektir, yalan vaadlerle milleti kandırmaktır...

Gerçek kötülük;

CHP'yi, Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve umudunu Türkiye'ye bağlayan insanları Kılıçdaroglu gibi beceriksizliği tescilli, yalancılığı, iftiracılığı tescilli, tuzakçılığı tescilli, ufuksuz, vizyonsuz, projesiz birine mahkûm etmeye çalışmaktır, millete dayatma yapmaktır...

Sözün özü; 

CHP hem parti olarak, hem ideoloji olarak ülkemizin önüne konulmuş siyasi takozdur.

Milletimiz engin ferasetiyle 1950'de parti olarak CHP takozunu ülkenin önünden kaldırdı, kenara koydu.

Ama ne yazık ki ideoloji olarak CHP zihniyeti ülkemizin ve milletimizin gelişememesi, ilerleyememesi için mücadele etmeye, kaos, kriz üretmeye devam ediyor. 28 Mayıs 2023'ten sonra milletimiz, ayağında pranga, sırtında ağır bir yük ve kambur olan CHP ideolojisini de bir daha gelmemek üzere gündemden kaldıracak, rahat bir nefes alacak, aydınlık yarınlara koşarak ilerleyecektir… Ve 28 Mayıs 2023 Pazar günü derin Kötülüğün, gerçek kötülüğün tasfiye tarihi olarak tarihlere geçecektir…” Teşekkürler Oğuz hocam. Rabbulalemin zihin sağlığı ve hayırlı bir hayatla yazma gücünü daim etsin.

Selam ve Sabırla…27.05.2023

26 Mayıs 2023 Cuma

Siyasi Cumhurbaşkanı

 Siyasi Cumhurbaşkanı

 

Veysi ERKEN

 

Olay ve olguları saniyelik olarak düşünenler sağlıklı karar veremez. Maalesef  geçmişte ülkücü, milliyetçi, nurcu, milli görüşçü olduklarını bildiğimiz veya zannettiklerimiziz mankurtlaştırıldığını, metamorfoza ve istihaleye uğratıldığına şahit oluyoruz.

Dün  sohbet ettiğimiz arkadaşlarımız cumhurbaşkanı çok siyasileşti diye bir kelam sarf etti. Doğrusu hayret ettim. Yıllardır tanıdığım bir arkadaş.

Kendisine sadece şunu ifade ettim.

Savruldun.

Savrukluğun sebebiyle hem ilke ve ülkülerini kaybettin. Bu yetmezmiş gibi siyasetin ne olduğunu da unuttun.

Ne demek cumhurbaşkanı siyasileşti. Cumhurbaşkanlığı makamı süs biberi mi?

Bakınız size eski bir yazıyı göndereyim.

Aynı teraneyi 2014 yılında da dile getiriyorlardı bazı kesimler. O günkü Anayasada da Cumhurbaşkanlığı makamının siyasi olduğu ifade ediliyor.

Şeytana uymayın ve kendi özünüze, ilke ve ülkünüze dönün dedim.  İsteyenler o gün yürürlükte olan Anayasanın 104. Maddesinde* tadat edilen cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini okusun.

Ve şu siyasi cumhurbaşkanı başlıklı yazımı gönderdim. İşte o yazı.

“Cumhurbaşkanının siyasetin dışında olmasını dikte etmeye çalışmak siyasetin kendini inkârıdır. Hoş Türkiye’de siyaset değil politika var diyebilirsiniz.

Haklısınız.

Politika siyasetleştirilemediği için bu sıkıntıları yaşıyoruz.

Zira dayatmacılar politikaları gereği çıkardıkları kanunları farklı bir şekilde yorumlamayı marifet bilirler.

İşlerine geldiği gibi anlar ve topluma dayatırlar.

Mesela bir aday mevcut Anayasada belirtilen yetkilerimi kullanacağım diyorsa hemen kullanamazsın bu teamüllere aykırıdır, cumhurbaşkanlığı yetki kullanmaz Kullanırsan Başkanlık sistemine doğru gidiş olur diye feryat edilir.

Bu tiplere rahmetli Barış Manço’nun tabiriyle “oku bakaliiiim” dediğinizde okur -yazar değiliz derler.

Şunu hemen belirtmeliğim ki, seçilecek kişi yetkilerini tam kullanmalı ve aktif olmalıdır.

Cumhurbaşkanlığı pasif bir makam değil vizyoner bir makam olmak durumundadır. Bundan şu anlaşılıyor.

Seçilecek cumhurbaşkanı tamamen icranın içinde olmalıdır diyorum. Özellikle itiraz eden ve siyaseti etkisizleştirmek isteyenlere mevcut Anayasanın ilgili maddesini okumalarını tavsiye ederim.

Umarım ki, seçilecek cumhurbaşkanı siyasetin için yer alır ve ülkemizin ufkuna ufuk katar, ülkemiz dünyaya yön veren bir ülke konumuna gelir.

Selam ve Sabırla… 03.07.2014

           

 

·         2014’te yürürlükte olan madde Cumhurbaşkanının Görev ve Yetkileri (Madde 104)

Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Milleti'nin birliğini temsil eder; Anayasa'nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.

Bu amaçlarla Anayasa'nın ilgili maddelerinde gösterilen şartlara uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler şunlardır:

a) Yasama ile ilgili olanlar:

Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde açılış konuşmasını yapmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni gerektiğinde toplantıya çağırmak,

Yasaları yayımlamak,

Yasaları yeniden görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geri göndermek,

Anayasa değişikliklerine ilişkin yasaları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak,

Yasaların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün, tümünün ya da belirli kurallarının Anayasa'ya biçim ya da esas yönünden aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası açmak,

Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek,

b) Yürütme alanına ilişkin olanlar:

Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek,

Başbakanın önerisi üzerine Bakanları atamak ve görevlerine son vermek,

Gerekli gördüğünde Bakanlar Kurulu'na Başkanlık etmek ya da Bakanlar Kurulu'nu Başkanlığı altında toplantıya çağırmak,

Yabancı devletlere Türk Devleti'nin temsilcilerini göndermek, Türkiye Cumhuriyeti'ne gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek,

Uluslararası andlaşmaları onaylamak ve yayımlamak,

Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Başkomutanlığını temsil etmek,

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kullanılmasına karar vermek,

Genelkurmay Başkanı'nı atamak,

Milli Güvenlik Kurulu'nu toplantıya çağırmak,

Milli Güvenlik Kurulu'na Başkanlık etmek,

Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim ya da olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak,

Kararnameleri imzalamak,

Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek ya da kaldırmak,

Devlet Denetleme Kurulu'nun üyelerini ve Başkanını atamak,

Devlet Denetleme Kurulu'na inceleme, araştırma ve denetleme yaptırmak,

Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek,

Üniversite rektörlerini seçmek,

c) Yargı ile ilgili olanlar:

Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı vekilini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek.

Cumhurbaşkanı, ayrıca Anayasada ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır.

 

 

Kemal ve Meral şürekâsıyla beraber gitmelidir

  Kemal ve Meral şürekâsıyla beraber gitmelidir

Veysi ERKEN

14 Mayıs 2023 seçimleri tasfiyenin başlangıcı sayılır. Temennimiz 28 Mayıs başkanlık seçimi tasfiyenin devamını getirir ve ülkemizin politik zemini Kemal ve Meral’i şürekâsıyla birlikte tahliye edilmiş olur.

Bilhassa Kemal ve Meral ülkemize ve siyasette büyük zararlar vermişlerdir. Meral’in zararı sayılamayacak kadar çoktur. Özellikle pek çok ülkücünün ülküsünü kaybetmesine sebep olmuş ve başkalaşmasına zemin hazırlamıştır. Geçmişte beraber olduğumuz nice ülkücü bugün her şeyini kaybetmiş durumdadır. “Çağrımız İslam’da dirilişedir” ülküsü yerine, “ülke kaybederse kaybetsin yeter ki, bunlar gitsin” anlayışı ikame edilmiştir. Kısaca felaketler musibetlerle sâri edilmeye çalışılmış ve çalışılıyor. Bunun için musibetlerden beri olmak gerekir, Meral ve Kemal şürekâsı ile birlikte hayatımızdan çıkmalıdır. Bu millet çıkaracaktır inşallah. Bilindiği üzere “Tarih boyunca musibetler eksik olmamıştır ve olmayacak. Türkler Allah’ın lütuf ve keremiyle İslam’ın bayraktarlığını yapmaya başladıkları zamandan beri yerli olmayan unsurlar tarafından “musibet”ler başa sarmalanmıştır. “Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir. Onların Allah’tan başka yardımcıları da bulunmaz. Ra’d-11”,  “Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde oranın şımarmış yöneticilerine (iyiye yönlendirici) emirler veririz; onlar ise orada günah işlemeye devam ederler, sonuçta o ülke helâke müstahak olur, biz de oranın altını üstüne getiririz. İsrâ-16” ayetlerinin hükmü tecelli etmiş oluyor.

Bu durum Türkistan coğrafyasından Anadolu’ya, Anadolu’dan Avrupa kıtasındaki hâkimiyet alanına kadar uzanmıştır.

Musibetleri tarihi oluş sırasına göre sıralamak mümkün olmakla birlikte ciltler dolusu olur.

Tarihin derinliklerine gitmeye gerek yok. 1900’lerin başından itibaren olay ve olguları incelemek yeterlidir.

İlk etapta Jön Türkler “musibet” olarak örgütlendirilmiş ve “İttihatçı”ların eliyle “musibet” felakete dönüştürülmüştür.

Ülkemiz bu musibetle büyük kayıplara uğramış, adeta tarihin derinliklerine gömülme noktasına dönüşmüştür.

Her şeye rağmen Rabbulalemin’in lütuf, keremi ve nusretiyle bir nebze de olsa ayakta kalma ve yeniden ayağa kalkma durumuna gelmiş bulunuyoruz.

Tabii ki, Türkiye’nin “İlayı Kelimetullah davası”nın davacısı olmasını istemeyenler daimi olarak başımıza pek çok “musibet” musallat etmeye çalışmış ve çalışmaya devam ediyorlar.

Son zamanlarda bize musallat edilen “musibet”lerden biri Kemal diğeri Meraldir.

Kemal’in nasıl “musibet” olarak içimize salındığı herkesin malumudur.  Kemal yeterince başarılı olamayınca yardımcısı olsun diye Meral devreye sokulmuştur.

Bilinen bir gerçektir ki, milletimiz ittihatçı zihniyetin devamı ve varisi olan CHP’yi iktidarsızlığa ve ademiyete mahkûm etmiştir.

Bu gerçektir.

Buna rağmen tapınakçılar asla pes etmemiş ve etmiyor. Bu nedenledir ki, Meral devreye sokulmuştur.

Meral’in bir tek görevi vardır. O da kendini milliyetçi, ülkücü, yerli, Müslüman ifade eden kitlenin zihinlerini bulandırmak ve değerlerinden kopararak CHP zihniyetine iltisaklandırmaktır.

Bundan dolayı hem Kemal hem de Meral içimize sokulmuş “musibet”lerdir.

Bu gerçek fark edildiği takdirde “musibet”lerden korunuruz biiznillah.

“Musibet”lerin tahribatını kavrayamayan topluluklar felaketin büyümesine zemin hazırlamış olurlar.

Bilhassa Meral’in yanında saf tutan ve kendini hala vatansever olarak görenlere tavsiyemdir.

İntibah vakti geçiyor demiyorum, geçti.

Artık kendi değerlerinize, İslamî değerlere sarılma ve tevbe etme vaktidir.

Şer güçlerin hadimi ve piyonu olmayınız.

Sadece son olay ve olguları okumayı öğrenirseniz bu “musibet”lerin bizleri ve ülkemizi nereye savurmak istediklerini görürsünüz.

Atalarımız “zararın neresinden dönülürse kârdır” demişlerdir. Artık zarardan kâra geçmemizi sağlayacak tavrı sergileyiniz, titreyip kendinize ve değerlerimize dönünüz.

Tevbe size ve ülkemize çok şey kazandıracak, ülkemizi “musibet”lerden kurtaracaktır.

İlayı Kelimetullah davası ve nizamı âlem ülküsü bunu gerektirir.

Geliniz bu ülkünün ülkücüsü olunuz ve hem kurtulunuz hem de ülkemizin dünya lideri olmasına katkı sağlayınız.

Selam ve Sabırla…26.05.2023

 

Not: Bu yazı tam bir yıl önce yayınlanmış idi. Yazının girişi ve iki ayetin ilavesi dışında bir değişiklik yoktur.

25 Mayıs 2023 Perşembe

“Şeytan onlara durmadan vaad eder, boş ümitler verir”*

 “Şeytan onlara durmadan vaad eder, boş ümitler verir”*

Veysi Erken

İnsanoğlu yaratılmadan önce melekler ve iblis yaratılmış ve insan yeryüzünde iskân edilmiştir. Hani rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Biz seni övgü ile tesbih ederken ve senin kutsallığını dile getirip dururken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah “Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu. Bakara-30

İnsana secde edin emrine İblis hariç diğer Melekler secde etmiş ve rablerine teslim olmuşlardır. Meleklere, “Âdem’e secde edin” dediğimizde İblîs dışındakiler derhal secde ettiler; o direndi, büyüklendi ve kâfirlerden oldu. Bakara-34”

İblise mühlet verilmiş ve o insanı kandırmış. Bu kandırma ve iğva faaliyetleri her daim “insan” ve “cin” şeytanları marifetiyle devam etmiş ve etmektedir. Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle baş başa bırak da âhirete inanmayanların kalpleri ona (o yaldızlı sözlere) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri kötülüğü bundan böyle de işlemeye devam etsinler. En’am 112-113

İnsan ve cin şeytanları insana daima vaadlerde bulunur ve yoldan saptırmaya, fıtratı bozmaları için çalışır. “Allah şeytanı lânetlemiştir, o da “Kullarından belli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara kaptıracağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler” demiştir. Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinen kimse elbette apaçık bir ziyana düşmüş olur. *Şeytan onlara durmadan vaad eder, boş ümitler verir. Şeytanın onlara söz vermesi aldatmadan başka bir şey değildir. Nisâ 118-120

Vaatleri ile insanın yaptıklarını güzel göstermiş ve onları yenecek kimsenin olmadığını durmadan telkin etmiştir. “O vakit şeytan onlara yaptıklarını güzel göstermiş ve “Bugün insanlar arasında sizi yenecek kimse yoktur, ben de sizin yanınızdayım” demişti. Ardından iki güç birbirini görünce hemen dönüş yaptı ve “Şüphesiz benim sizin sorumluluğunuzla ilgim yok, kuşkusuz sizin görmediğinizi görüyorum ve elbette Allah’tan korkuyorum, Allah’ın cezası çetindir” dedi. Enfâl-48”

Dün olduğu gibi bugün de şeytan kandırdıklarının velisidir. O tabi olanlarla birlikte nifak, ifsad ve fücur faaliyetlerini sürdürmektedirler. “Allah’a andolsun, senden önceki çeşitli topluluklara da mutlaka elçiler göndermiştik; fakat şeytan onlara yaptıklarını allayıp pulladı. Bugün de şeytan öylelerinin velîsidir. Onlar için dehşetli bir azap vardır. Nahl-62

Hâsılı kelam şeytani faaliyetler ve desiseler insanlık tarihi boyunca olmuş ve olmaya devam etmektedir.

Günümüzün şeytani faaliyetleri “küresel” bir hal almıştır. Küresel şeytani güçler oluşturdukları örgütleriyle, sanatçı diye piyasaya sürdükleriyle, basın, yayın, medya denilen araçlarıyla, yetiştirdikleri veya satın aldıkları kalemşorlarıyla (yazar-çizer), kelimeleri ve cümleleri süsleyerek, allayarak pullayarak insanları kandırmaya çalışan hatipleriyle, başkan, önder, lider vs. diye piyasaya sürdükleriyle insanları kandırmaya ve Allah’ın, Rahman’ın yolundan saptırmaya çalışıyorlar ve çalışmaya devam ediyorlar.

İnsanımızın “tevhid” imanını çalmaya çalışıyorlar ve başarılı oldukları da söz konusudur. Bilhassa küresel şeytanların emir eri olan fetöist teröristler pek çok insanımızın imanını tahrip etmiş ve çalmıştır.

Ve maalesef Müslüman görünümlü bir şekilde şeytani faaliyetleri ve algı operasyonlarıyla insanımızı kandırmaya ve hakkın yolundan saptırmaya devam ediyorlar.

Bugünün seçim ortamını bu şekilde değerlendirebiliriz.

Günümüz ve her günümüzde “euzubillahi mineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim” ayetlerini okumaya ve yaşamaya devam edelim ki, kovulmuş şeytanlar bizi kandıramazsın.

Selam ve Sabırla… 25.05.2023