31 Aralık 2022 Cumartesi

 Hz. Muhammed’in Risaleti, görevleri ve Kur’an-ı Kerim

 Hz. Muhammed’in Risaleti, görevleri ve Kur’an-ı Kerim

Veysi ERKEN

Kur’an-ı Kerim ve sünneti doğrudan inkâr edemeyen gayrı Müslim taife (ingiliziyun, Hindiyun, Sabetayist ve münafık güruhları) iki şeyi sürekli gündemde tutmaya çalışmaktadırlar. İngiliz oyunu asırlardır aynı minvalde devam ediyor esasında.

Birincisi Kur’an ahkâmının Hz. Âdemden beri gelenlerle aynı olduğu, gerçekte demek istedikleri bizim kitabımız bir toplama kitabıdır. İkincisi resul” yerine sürekli resuller ve nebiler diyerek Hz. Muhammed Mustafa’yı devre dışı bırakma anlayışıdır.

Özetle bunlar İngilizlerin oyuncakları olduğundan Kur’ansız ve Sünnetsiz İslam(!) peşindedir.

Ayetlerde Kur’an-ı Kerim ve peygamberin konumu şu şekilde ifade edilmektedir “(Resulüm!) Sana da kendisinden önceki kitapları tasdik edici ve onları denetleyici olarak bu kitabı hak ile indirdik. Artık aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet. Sana gelen bu gerçeği bırakıp da onların isteklerine uyma. Her birinize bir şeriat ve bir yol yöntem verdik. Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat size verdikleriyle sizi denemek istedi. Öyleyse hayırlı işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. Allah size hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.”

Ayet Şu şekilde tefsir edilmektedir. “Kur’an’ın ve diğer semavî kitapların aynı kaynaktan geldiği, temel mesajlarının aynı olduğu, dolayısıyla Kur’an’ın daha önce gelmiş olan ilâhî kitapların hepsini tasdik ettiği belirtilmektedir. Kur’an ile diğer kitaplar arasındaki fark, dilde, ilk hedef kitlede, çeşitli kültürleri ve asırları kucaklama hedefinde görülmektedir.

Meâlinde “koruyucu olarak” diye tercüme edilen müheymin kelimesi sözlükte “koruyan, gözeten, tanıklık eden, doğrulayıp destekleyen, barındıran” anlamlarında kullanılmaktadır. Kur’an’ın bir sıfatı olan müheymin burada onun önceki kitaplarla ilgili olarak neyin gerçek, neyin gerçek dışı olduğuna şahitlik eden, onları koruyan, gözeten, denetleyen ve kontrol eden bir kitap olduğunu ifade eder. Kur’an-ı Kerîm bizzat Allah’ın korumasında olup tahriften ve bozulmadan korunduğu gibi (Hicr 15/9) diğer kitapların amel edilmesi gereken bölümlerini de yok olmaktan korumaktadır. Kur’an onların öğretileri kaybolmasın, boşa gitmesin diye onları korur, Allah kelâmı olduklarına dair şahitlik eder, insanların yapmış olduğu eklemelerden, te’vil ve tahriflerden onları arındırır; onları tasdik ve teyit eder. Bu konuda kendisine başvurulacak bir kaynaktır. Bu sebeple Müslümanların, diğer kitapların Kur’an’ın tasdikinden geçmeyen veya ona muhalif olan hükümleriyle amel etmeleri câiz değildir (Elmalılı, III, 1696). Kur’an’ın onaylama vasfında olduğu gibi koruyuculuğunu da önceki kitapların temel hükümlerine, ahlâk ve inanç ilkelerine özgü kılmak mümkündür.

“Her birinize bir şeriat ve bir yol yöntem verdik” diye çevirdiğimiz kısımda geçen şir‘a kelimesi şeriat ile eş anlamlı olup sözlükte “bir ırmak veya herhangi bir su kaynağından su almak veya içmek maksadıyla girilen yol” anlamına gelir. Terim olarak şir‘a (şeriat), “Allah tarafından peygamberi vasıtasıyla bildirilen hükümlerin hepsini kapsayan ilâhî kanun” demektir. Şeriat, bir yoruma göre itikad (inanç), ahlâk ve amelle ilgili bütün hükümleri kapsadığı için dinle eş anlamlıdır. Ancak şeriat kelimesinin “sırf amelî hükümleri yani fıkhî müeyyidesi olan Allah’a karşı vecîbelerle (ibadet) kişiler arası ilişkileri (muâmelât) düzenleyen kurallar” anlamında kullanımı da yaygındır (bk. “Şeriat”, İFAV Ans., IV, 192). Nitekim önceki âyetlerin tefsirinde bu anlamda kullanılmıştır.

“Yol yöntem” diye tercüme edilen minhâc kelimesi ise sözlükte “açık yol, metot” anlamlarına gelir. Bir yoruma göre minhâc, “(Allah’a, Peygamber’e ve âhirete iman gibi) dinin açık, sabit, sürekli; zamana, mekâna ve ahvale göre değişmeyen esasları” demektir. Buna göre dinin değişmeyen esaslarına minhâc, zamana, mekâna ve ahvale göre değişebilen ayrıntılarına da şir‘a (şeriat) denilmektedir. Bununla birlikte her ikisinin de aynı anlama geldiğini, âyette birinin diğerini pekiştirmek maksadıyla zikredildiğini kabul edenler de vardır (Elmalılı, III, 1698). Nitekim önceki âyetlerde, sonradan gelen peygamberlerin ve kitapların öncekileri tasdik ettikleri ve onların izinden gittikleri bildirilirken, tefsirini yaptığımız âyette bu temel çizgi üzerinde peygamberlerin her birine bir şeriatın verildiği ifade buyurulmuştur. Yani bütün peygamberler ana ilkeleri aynı olan bir dine (İslâm) bağlı kalırken, zaman, mekân ve ahvale göre değişiklikleri olan şeriatlara sahip olabilirler. İnsanlık tarihi boyunca bir tekâmül söz konusu olduğuna göre sonra gelen kitapların öncekilerden daha mütekâmil ve daha kapsamlı olması gerekir, tarihî gerçek de böyledir. Hz. Muhammed son peygamber olduğu gibi Kur’an-ı Kerîm de son ve en kapsamlı kitaptır; Tevrat’ın ve İncil’in evrensel doğrularını içermesi yanında değişmesi gereken hükümlerini de uygun olanlarıyla değiştirmiştir. Bu sebeple insanlığın hidayeti için gönderilmiş olan Kur’an geldikten sonra artık yahudi ve hıristiyanların da ona iman edip hükümleriyle amel etmeleri gerekmektedir.

Yüce Allah Kur’an’ı önceki kitapları tasdik edici ve gözetici olarak indirdiğini haber verdikten sonra Hz. Peygamber’e Ehl-i kitabın keyfî isteklerine uymamasını, aralarında Allah’ın indirdiği ile yani Kur’an’la hükmetmesini emretmiştir.

Allah Teâlâ dileseydi başlangıçtan itibaren bütün insanlar için tek kitap gönderir ve onları tek bir ümmet yapardı. Fakat birçok hikmete binaen böyle yapmamıştır. Bunların başında Allah’ın insanı değişme ve gelişme kabiliyetiyle yaratmış olması vardır. İnsanı böyle yarattığı için dinleri de bu fıtrat çizgisine uygun kılmıştır.

İnsanın birden fazla din karşısında bulunması, bunlar içinden hak olanı seçmesi bakımından bir imtihan vesilesi olduğu gibi, kavim, ümmet, millet vb. isimlerle birbirinden ayrılmış sosyal gruplardan birine mensup olması da bir imtihan aracıdır. Allah’ın muradını ve insan olmanın gereklerini yerine getirme yönünde gruplar yarışacaklar, fertler de bu yarışta mensup oldukları topluluğun (ümmet) başarılı olması için ellerinden gelen çabayı göstereceklerdir.

Yüce Allah hayrı da şerri de kendisi yarattığı halde hayra rızâsı olup şerre rızâsı olmadığı için kullarına hayırda yarışmalarını yani erdemli bir hayat sürdürme konusunda birbirleriyle yarışırcasına gayret göstermelerini, bunun için kitabındaki hükümleri uygulamalarını, onun gösterdiği yoldan gitmelerini emretmekte, herkesin O’na döneceğini ve hak olarak gönderdiği kitaplar hakkında yanlış zihniyet, ön yargı ve inatları sebebiyle ihtilâfa düşüp de iman etmeyenlerin bu yüzden âhirette hesaba çekileceğini bildirmek suretiyle şerden sakınmalarının gereğine işaret buyurmaktadır. https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/M%C3%A2ide-suresi/717/48-ayet-tefsiri

Sadece bu ayet bile İngiliziyun hindiyun ve Münafık taifesine cevap olarak yeter. Kur’an önceki kitapları hem düzeltici hem de denetleyicidir. Bir mihenk taşı mesabesindedir ve bu hayat devam ettiği müddetçe böyle devam edecek ve Hz. Muhammed’in şeriatı diğer şeriatlardan farklı olarak varlığını sürdürecektir.

Hz. Muhammed Mustafa şeraitini sadece bir postacı gibi bildirmiş değildir. O bütün yönleriyle tebliğ etmiştir ve örnekliği ile tebliğe devam etmektedir. Hindiyun ve münafık taifesi direk Hz Muhammed Mustafa sav efendimizi inkâr edemedikleri için hadis derler. Öncelikle sünnet ve peygamberin Kuran'da belirtilen görevlerini unutturmaya çalışırlar.

Mesela Hz. Muhammed Mustafa sav Kur'an'ı Kerim'de belirtilen

 Şahidlik, 

İnzar

Tebşir,

Nasihat

Davet,

 Tebliğ,

Tilavet, 

Talim, 

Beyan, 

Tezkiye

Terbiye vs. görevleri üzerinde durmazlar, öğrenmek istemezler. Hz. Muhammed bu görevlerini görevlerini nasıl ifa etmiştir diye sorduğumuzda asla cevap alamayız. Bilindiği üzere bu görevler konuşma ve uygulamayı gerektirir.

Hz Muhammed Mustafa sav ayetlerin uygulanması ile ilgili hiç mi konuşmadı denildiğinde hemen hadis uydurmadır derler. Hadisi, sünneti ve şeraiti bilmezler bu ihanet şebekesi.

Hz. Peygamberi devre dışı bırakmak isteyen İngilizlerin Hint alt kıtasında başlattıkları bir projedir.

En az yüz elli yıllık bir geçmişi vardır.

Maalesef Türkiye'de bunların müntesipleri vardır.

Bu ihanet taifesine metin (Kur'an'ı Kerim) okumasını ve anlamasını biliyor musunuz diye sorduğumuzda aldığımız cevap şudur.

Dilimiz Arapça değil.

Peki, ne okuyorsunuz.

Hemen meal derler.

Kimin meali?

İşte burada da çuvallıyorlar.

Çünkü bunlar mukayeseli meal de okumuyorlar. Bunlar efendilerinin karalamalarını naklediyorlar. 

Anlayacağınız bu metin okuma ve anlamayı bilmeyen ihanet şebekesi efendilerinin nakilcileridirler.

Tabii ki, hadis/sünnet nakli değil, efendilerinin sözlerinin nakilcileredir. Papağan gibidirler.

Şimdi Kur’an, Sünnet ve Şeriat kavramlarını ve Peygamberimizin görevlerini tam öğrenme zamanıdır.

Selam ve Sabırla... 31.12.2022

Asıl ölüm unutulmaktır:  Unutulmayan Seyyit Ahmet Arvasi

 Seyyit Ahmet Arvasi

Veysi ERKEN

“Asıl ölüm unutulmaktır” diye bir söz vardır. Hakikati ifade eden bir yönü vardır. Unutulan demek eserleri yok olmak demektir. Bu anlamda gerçek ehli iman, irfan ve ilim ehli kolay kolay unutulmaz ve ölüme terk edilmez. Farabiler, İbn Sinalar, Gazaliler vs buna şahitlik etmektedir.

"Âlimin ölümü âlemin ölümü”dür nazarımızda. Takvimler 1988 yılının 31 Aralık gününü gösterdiğinde çağımızın Alperenlerinden âlim, muallim, mütefekkir ve mürebbi S.Ahmet Arvasi hocamız vuslata erdi. Bedenen fani âlemi terk etti. Ama Terekesi ile yaşıyor ve terekesi sadaka-i cariye hükmündedir inşallah. Eserleri aynı tazeliğini ve geçerliğini koruyor.

O hep "Hakk" ile olmuştu ve olmaya çalışmıştı. Hakkın ve hakikatin sesi ve tebliğcisi olmaya çalışmıştı hayatı boyunca. Eserleriyle bu görevi ifa etmeye devam ediyor inşallah.

Her kulun "Hakk" ile olması derdinde idi.

Onun için Şanlı peygamberi "usve" edinmiş ve bu yönü ile de hayatı ve yaşantısı ile "usve" olmaya çalışmış biriydi.
O her şeyi ile gençliğe bir "usve" günümüzün ifadesiyle "rol model" olmuş bir Alperen'di. O, bir siyasetçi, eğitimci, muallim ve mürebbilik sıfatlarıyla münevver mücadele adamıdır.

O örnek şahsiyet olmaya devam ediyor eserleriyle.

Bilinen bir husus vardır. Örnek şahsiyetlerini kaybeden toplumların çöküntüleri kolaylaşır. Günümüzün Türkiye’sine bakmak yeterlidir. Bugünün toplum yapısına ve yaşayışına baktığımızda ancak merhum Arvasi hocamız gibilerini örnek şahsiyet edinenler ülkeye ve insanlığa faydası oluyor. Gerisi “idol, put” tapıcıları durumunda.

Merhum hocamızın eserleri ortadadır. Türk- İslam Ülküsü, Hasbihal, İlmihal, Doğu Anadolu Gerçeği ve diğerleri. Eserleriyle topluma ve insanlığa "rol model"liği devam etmektedir. Kızılelma ülküsü böyle modellerle gerçekleşecektir inşallah.

Rol model arayanlara ve gençliğe rol model sunmak isteyenlere tavsiyemizdir.

Seyyit Ahmet Arvasi’nin izini her sahada takip ediniz.  Sadece yazdıklarıyla değil, muallimlik yılları ve siyasi çalışmaları da örnek alınmalı, araştırılmalı ve model olarak sunulmalıdır.

Seyyit Ahmet Arvasi’nin fikirlerini, düşüncesini, yaşayışını ve ızdırabını anlamak isteyenlerin edinmesi gereken ilk şey kitapları olmakla birlikte onunla ilgili yapılan çalışmalar ve değerlendirmelerdir.

Özellikle genç nesillere tavsiye ediyorum.

Kitaplarını derinlemesine tahlil ediniz, anlamaya çalışınız. Zira bütün yazdıklarını Kur’an-ı Kerim ve uygulaması olan sünnet zemininde yazmaya çalışmıştır.

Seyyit Ahmet Arvasi’nin çalışmaları ve terekesi bizi Kur’an zeminine taşımaktadır.

Bilinen gerçek şudur. Gençlik daha kolay örnek şahsiyetler edinir. Merhum hocamız gibileri “usve” edinemeyen gençlik “idol”une tapar hale gelebilir.

Haydi, gençler ve ihtiyarlar.

Vefatının sene-i devriyesi münasebetiyle Hz. Peygamber Muhammed Mustafa’yı s.a.v. kendine rehber ve yol gösterici olarak gören ve bu yönüyle “usve” olan S. Ahmet Arvasi’yi anlamaya, anlatmaya ve Fatihalar ve Yasinlerle yâd etmeye çalışalım.

Selam ve Sabırla… 31.12.2022.

28 Aralık 2022 Çarşamba

 Meral Akşener Dans Ederek Sarılarak model mi oluyor

Meral Akşener Dans Ederek Sarılarak model mi oluyor

Veysi ERKEN

Geçenlerde Meral Akşener “Kadın Buluşması” adı altında bir program gerçekleştirdi. Daha önce Ekrem İmamoğlu’na sevinçle sarılan Meral Akşener bu sefer sahnede Mustafa Sandal’a hem sarıldı hem de teklifiyle dans etti. İlave olarak Mustafa Sandalın sahneye çıkan elemanları ayrıca incelenmeye değer. https://www.internethaber.com/meral-aksener-mustafa-sandalla-aya-benzer-dansi-yapti-salon-yikildi-ruyamda-gormustum-video-galerisi-2283235.htm

Sahi Meral Akşener dansı, sarılması ve sahneye çıkarılan bayanları kadınlara “model” olarak mı sundu, sunmak istedi.

Benim davetime icabet edenler beni örnek mi alın demek istedi. Bence tam olarak bunu fiiliyle söyledi.

Bilindiği üzere adına sosyal grup denilen bütün gruplarda yönetici örnek alınır. Bu kaçınılmaz bir olgudur.

Dolayısıyla kim/ kimlerin peşine takıldığımızın ehemmiyeti büyüktür. Kötü olanların peşine takılırsak sonumuz cehennem olabilir.

Hayat tarzını Kur’an-ı Kerim’e göre tanzim etmeyip büyüklerinin peşine şuursuzca gidenlerin akıbeti hakkında ayetler bizi şu şekilde uyarıyor. “Yüzleri ateşe çevrildiği gün, “Keşke Allah’a itaat etseydik, resulü dinleseydik” diyecekler. Ve ekleyecekler: “Rabbimiz! Biz efendilerimizi ve büyüklerimizi dinledik, onlar da bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları ağır bir şekilde lânetle! Ahzab 66-68”

Bu ayetler kısaca şu şekilde tefsir edilmiştir. “Allah insanlara akıl vermiş, ona yardımcı olmak üzere peygamberlerle çok değerli bilgi ve ölçüler göndermiştir. Asıl kullanılacak olan bilgi araçları bunlardır. Bunları bırakıp da din, siyaset, cemiyet, sanat, medya vb. alanlarda meşhur veya karizma sahibi olmuş, otorite kazanmış olan veya öyle sunulan kimseleri taklit edenler, bunların söylediklerini ölçüp biçmeden, tenkide tâbi tutmadan kabul edip uygulayanlar ya doğru yoldan uzaklaşırlar veya tesadüfen onun üzerinde bulunsalar bile bunun şuurunda olamazlar. Hiç kimseyi, dünyada ve âhirette “Filân dedi ben de inandım ve yaptım” gibi bir mazeret kurtaramaz; “İnsana senin aklın ve iraden neredeydi diye?” sorarlar. https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Ahz%C3%A2b-suresi/3599/66-68-ayet-tefsiri

Hâsılı kelam bütün bayanlara tavsiyem şudur.

Meral Akşener sizlere güzel örneklik teşkil etmiyor. Uzak durunuz. Kendi hayatınızı Kur’an-ı Kerim’in umdelerine göre tanzim ediniz ki, Kurtuluş’a (felah) eresiniz.

Aksi takdirde son pişmanlık fayda sağlamaz. Ayetlerde Allah’ın kabul edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden pişmanlık getirenlerin tövbesidir; işte Allah bunların tövbesini kabul eder; Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.  Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çattığında “Ben şimdi tövbe ettim” diyenlerle kâfir olarak ölenler için kabul edilecek tövbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır. Nisa 17-18 https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Nis%C3%A2-suresi/510/17-18-ayet-tefsiri

Bizler tebliğle görevliyiz.

Duamız da şudur.

Ya rabbi bizler tebliğ görevimizi yapmaya çalıştık.

Selam ve Sabırla…28.12.2022

 

 

 Öz dönüşten Yana mısınız, Karşı mısınız?

 Öz dönüşten Yana mısınız, Karşı mısınız?

Veysi Erken Dr.

Bilhassa son beş altı senedir Türkiye’de iki zihniyetin daha da belirginleştiğini görürüz.

Tabii ki, zihniyet tahlili yapabilenler bu zihniyetleri kolaylıkla fark eder.

Zihniyet: Belirli görüş, inanç ve alışkanlıkların etkisiyle oluşan düşünme tarzı, zihin yapısı:  http://www.lugatim.com/s/zihniyet biçiminde tanımlanır.

Zihniyetin oluşumunda ve hayatiyetinin devamında inanç ilke ve kuralları ortadan kaldırılırsa toplumun hayatı ve hayata bakışı değişir.

Birinci zihniyet Cumhur ittifakı çerçevesinde toplanmıştır. Eksiği, fazlası, kusuru vs. ile birlikte kendini şu şekilde ifade etmektedir. “Cumhur İttifakı, Türkiye’yi hedef alan saldırılar karşısında parti çıkarları ve günlük siyaset hesapları yapmaksızın ortak bir duruş ortaya koymaya ve Türkiye’yi zayıflatarak uluslar arası operasyonlara açık hale getirmeye yönelik her türlü faaliyetin karşısında yer almaya kararlıdır. Bu kararlılık ve işbirliği ile ittifakımız Türkiye’yi bölgesel güç ve lider ülke yapacak 2023 hedeflerini gerçekleştirmenin yanı sıra,

İ’la-yı Kelimetullah uğruna asırlarca dünya barışının ve adaletinin teminatı, İslam âleminin ve bütün mazlum milletlerin yegâne ümidi olan Türkiye’yi küresel bir güç haline getirecek, 2053 ve 2071 vizyonun alt yapısını adım adım inşa edecektir.” https://www.milliyet.com.tr/siyaset/cumhur-ittifaki-protokolu-nun-tam-metni-2662293

Evet, Türkiye’deki cumhur ittifakı yanında bir başka zihniyet türetilmiştir. Bu zihniyet kendini millet ittifakı zihniyeti diye anlamlandırmakla beraber ittihatçılar gibi dışarıya bağımlı oldukları hemen belli olmaktadır.  Biden Erdoğan’ı hedef alırken İttihatçıların hiçbir tepkisi olmamıştır ve olmamaktadır. https://www.youtube.com/watch?v=Q_VH8gPjtIs

Yine Soros Türkiye’yi durdurun derken bunlar neredeyse alkış tutar pozisyondalar. Baba-oğul Soros, Açık Toplum Vakıfları'nın üst düzey yetkilileri sıfatıyla New York Times gazetesinde yayımlanan yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında, ''Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan varlığını her devlette hissettiriyor'' diyerek Türkiye ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

https://www.sivildusunce.com/haber/sorostan-batiya-turkiyeyi-durdurun-cagrisi-h219.html

 Kısaca bu zihniyet Türkiye’deki bütün olumlu gelişmelerden ve yatırımlardan rahatsızdır. Mavi Vatan’a Gök vat’a karşı olduğu gibi Türkiye’nin dünyanın her tarafına ulaşma çabasını da baltalama peşindedir.

Bu zihniyet ittihattı atalarının mirası peşindedir. Ülkeyi dağıtmak birinci görevleridir. Melun ittihatçı yapıyı Yahya Kemal "İttihat ve Terakki kadar bin türlü zihniyeti, bin türlü yaratılışı, bin türlü emeli bir araya toplamış ve dağılmamış, bilâkis, zaman geçtikçe daha ziyade top­lanmış ve kuvvetlenmiş siyasî bir cemiyeti Avrupa'­nın ve Asya'nın tarihinde göstermek imkânsızdır.

 İttihatçı ittifakının içinde en dinsiz masonlar yanında en şedîd İslâm İttihatçıları; en geniş insaniyetçi ve medeniyetçiler yanında en dar kafalı milliyetçiler bu­lunduğu gibi, en seciyeli tanınmış adamlarla seciye­sizlikleri herkesçe malûm adamlar, maddî menfaatlerden uzak, temiz vatanperverlerle vurguncular ve harb zenginleri yan yana ve biri birini çok sever olarak görülüyordu. Böyleyken İttihat ve Terakki dağılmadı. Bu terkibi Talat vücuda getirmiştir." Yahya Kemal, Çocukluğum, Gençliğim, Siyasî ve Edebî Hatıralarım, 3. baskı, 1986, s. 171-176. biçiminde tavsif etmiştir.

Herkesi bu iki zihniyeti doğru okumaya, anlamaya, tefekkür etmeye ve hükmünü buna göre vermeye davet ediyorum.

Özetle Cumhur zihniyeti ne kadar öze dönmeye, ülke hayrına iş yapmaya çalışıyorsa siyasilerin ifadesiyle zillet zihniyeti o kadar yıkmaya ve dağıtmaya çalışıyor.

Anlaşılacağı üzere cumhur “öze dönüş” zillet  “özden kopuş” zihniyetidir.

Öze dönüş zihniyeti olan Cumhur zihniyeti eksiyi fazlası, hatası sevabıyla bize ait değerleri ihya ve yaşatmaya çalışır, zillet ise özden kopuş zihniyeti, varsa/ kalmışsa bize ait değerlerin kırıntılarını bile ortadan kaldırmaya çalışır.

Özden kopuşun ataları olan “İttihatçı” zihniyet oluşumundan beri bize ait değerleri, İslamî ilke ve kuralları ortadan kaldırmakla memur edilmiştir.

Bilindiği üzere bir zihniyetin oluşumunda etkili olanları onun başlatıcıları ve vazettikleri ilke ve kurallardır.

Ülkemizin neredeyse her şeyini kaybettiren bu zihniyet maalesef bugün de varlığını en çok CHP ve iltisaklılarında devam ettiriyor ve her olumlu icraata karşı çıkıyor.

Tarihin derinliklerine uzanmaya gerek yok. Yetmişli yıllardan itibaren bu zihniyetin karşı çıkmadığı bir proje göremezsiniz.

Maalesef bu yapı ve zihniyet en çok CHP ve türevlerinde devam ediyor. Bu zihniyet tarih boyunca “tahripkâr” olmuştur.  Olmaya devam ediyor.

Bunun içindir ki, bu zihniyette olanlarda komplo, kumpas, şantaj, yalan, hile ve hurda eksik olmaz.

İttihatçı zihniyetin içinde yer alanlara söyleyeceğim şudur. O bataklıktan kurtulunuz ve öze dönmeye çalışınız. Geliniz öz dönüşe katkı sağlayınız, eksiklikleri ve hataları tenkit ediniz ki, öze dönüş hızlansın.  Bunu yapmadığınız takdirde pınar suyu olsanız bile lağımın içinde yok olursunuz. Ebucehillerin yolundan giderek ülkeye katkınız olmaz.

Bilenler bilir, bilenler bilmeyenlere öğretmeli.

Merhum Necdet Sevinç “Pınar suyu lağım suyuna karıştırılmamalı” derdi.

Temennim tam öze dönüş gerçekleşir ve “İ’la-yı Kelimetullah uğruna asırlarca dünya barışının ve adaletinin teminatı, İslam âleminin ve bütün mazlum milletlerin yegâne ümidi olan Türkiye küresel bir güç haline gelir ve dünyaya nizam verir.”

Selam ve Sabırla… 28 Aralık 2022

25 Aralık 2022 Pazar

 2022'DE NELER OLDU

 2022'DE NELER OLDU*

Veysi ERKEN

2023’yılında seçim yapılacak nasipse. Seçimlerde partilerin vaatlerini belirleyen belgeleri olur. 2018 ve 2019 iki seçim oldu ve partiler vaatlerini sıraladı. Bu seçimlerden sonra gerçekleşenlere bakmak gerekir. Tabii ki, “6’lı Masa” denilen partilerin 2019 mahalli seçimlerindeki vaatlerine bakmak gerekir. Buna baktığımızda vaat edilenlerin %5 bile gerçekleşmediği aksine gerileme olduğunu görüyoruz. İnanmayanlar vaat ve gerçekleşme oranlarını mukayese edebilirler.

Neyse vaatler bir yana.

WatsApp üzerinden hazırlayanını bilmediğim tarafıma gelen bir bilgiyi paylaşayım. 2022 yılı ile ilgilidir. İnceleyin. Karar sizin.

Evet.

Midesinden başka derdi olmayana din, devlet, millet, namus ve şeref kavramlarını anlatamazsın. . . Notuyla düşülen olup bitenler.

 

2022'DE NELER OLDU*

“MMU parça üretimi bitirildi, montaja başlandı.

Tayfun balistik füze ilk atışı gerçekleştirildi.

HİSAR O+ atış testi yapıldı.

Ulaq, Salvo, Sancar, Mir, Albatros, Marlin İDA'lar donanmaya kazandırıldı.

Kızılelma ilk uçuşunu yaptı.

İstihbarat gemisi TCG Ufuk hizmete alındı.

AKINCI'dan Süpersonik füze ateşlendi.

Atak helikopteri ve Bayraktar Akıncı TİHA ilk kez ihraç edildi.

GPS'siz İHA, KERKES Projesi başarıyla tamamlandı.

STM500 denizaltının inşasına başlandı.

TEI TF6000 ve TF 10000 Turbofan motorlar tanıtıldı.

ASPİLSAN Lityum İyon pil fabrikası üretime başladı.

TOGG üretimi başladı.

Avrupa'nın en büyük gaz deposu Silivri gaz depo tesisi açıldı.

Gabar Dağında 150 milyon varillik petrol keşfedildi.

MİDLAS ilk atışı yapıldı.

TÜBİTAK BİLGEM, "Lazer Dedektör Sinyal Kuvvetlendirme Çipi" ürettiğini duyurdu.

8 silindir, 1200 beygir gücündeki Özgün lokomotif Motoru tanıtıldı.

TUA Ay'a gönderilecek uzay aracına ait ilk detayları paylaştı.

TUSAŞ'ın jet motorlu insansız savaş uçağı duyuruldu.

İlk Milli Elektrikli tren üretildi. 165 (km/h)

Türkiye'nin astronot adayları ilk kez görüntülendi.

4500 terörist etkisiz hale getirildi.

TS1400 motoru TUSAŞ’a teslim edildi.

AESA teknolojisini kullanan taşınabilir ERALP'in fabrika kabul testleri başarıyla tamamlandı.

BMC Power tarafından askeri amaçla geliştirilen yerli motorlarda seri üretim aşamasına gelindi.

Havaalanı Trafik Radar Sistemi'nin (HTRS) ilki Hava Kuvvetleri Komutanlığına teslim edildi.

2022 yılı itibariyle Bayraktar TB2 SİHA’lar, toplamda 27 ülkeye ihraç edildi.

BOZDOĞAN Hava-Hava Füzesinin (4mach) test atışları gerçekleştirildi.

Alp Havacılık GÖKBEY helikopterinde kullanılacak turboşaft motoru dişli kutusunu TEI'ye teslim etti.

Kırka'da Dünyada ilk defa sıvı bor atığından LİTYUM üretildi.

DAG teleskop ayna montajı tamamlandı.

Tusaş Ses altı rüzgâr tüneli 

TUSAŞ kompozit 

Söke kâğıt fabrikası

Filyos Limanı

Siirt Çinko izabe tesisi

Aspilsan Lityum pil tesisi

Bandırma Borkarbür 

Tuz gölü gaz depolama

Karapınar GES

Milli Muharip Uçak (MMU) Mühendislik Merkezi Tesisleri devreye alındı.

Ankara Uzay ve Havacılık İhtisas Organize Sanayi Bölgesi'nde inşası tamamlanan 23 yeni tesis hizmete alındı.

Yerli ve milli imkânlarla geliştirilip üretilen CATS kameralarının SİHA'lara entegrasyonuna devam edildi.

KTJ3200 Turbojet Motorun seri üretimine başlandı.

Piri Reis deniz testleri gerçekleştirildi.

Sungur, tek er tarafından omuzdan atılan versiyonuyla da TSK kullanımına sunuldu.

Kaideye Monteli Cirit (KMC) Silah Sistemi'nin ilk teslimatı yapıldı.

Türksat 5B uydusu fırlatıldı.

Ve muhalifler hiçbirini beğenmedi.

Ve dahi yollar, tüneller, hasta haneler, yeni okullar vs.

Midesinden başka derdi olmayana din, devlet, millet, namus ve şeref kavramlarını anlatamazsın. . .

Çünkü bu kavramlara sahip değiller.”

Biraz tefekkür ve sağlıklı karar için bilgi gereklidir. Hani meşhur bir söz vardır. “Bilgi olmadan fikir olmaz”.

Selam ve Sabırla… 25.12.2022

24 Aralık 2022 Cumartesi

Hoş Sedalar

Hoş Sedalar*

Veysi ERKEN

İslamî anlamda kâmil bir imana sahip olan ve bu istikamette gayret sarf edenler ardından “hoş sedalar” bırakmak ister.

Hani şair “baki kalan gök kubbede hoş bir sadâ imiş” diyor ya. Mümin de sadaka-i cariye babında arkasında “bir eser, dua edecek evlat, toplumun faydalanabileceği akâr veya hepsini” bırakmak ister.

Abdulkadir Güllü hocamız da sadaka-i cariye babında ardında eser, evlat ve akâr bırakma peşindedir.

Yeni bir eseri elimde.

“Hoş Sedalar”

Farklı bir çalışma.

Daha önceki eserlerini okudum.  Bilhassa “Esma’ul Hüsna” ile ilgili kitabı ile ilgili düşüncelerimi ifade ettim.

“Hoş sedalar” farklı bir çalışma dedim.

Evet, farklıdır.

“Astokriş” şiirlerle bezenmiş bir kitap.

Herkese nasip olmaz.

“Akrostiş” şiir yazanlar elbette vardır. Ama “Akrostiş” şiirleri cem eden bir kitap elime geçmiş değildir. Belki vardır. Abdulkadir hocamızın kitabı ilk olsa gerek.

Bilindiği üzere “Akrostiş şiirdeki mısraların ilk harfleri yan yana getirildiğinde anlamlı bir kelime( yazar adı. İthaf edilen kişinin adı. Anahtar kavram vb.) ile oluşan şiir”dir.

Hoş sedalar” böyle bir şiir kitabıdır.

Abdulkadir Güllü hocamız kitabında hem kendisiyle ilgili hem de kendi dostları, hem geçmişte iz bırakanlarla ve bazı kavramlarla ilgili şiirlerini toplamıştır.  Birkaç misal verecek olursak merhum Muhsin Yazıcıoğlu, Alparslan Türkeş, Mehmet Akif Ersoy, Turan Güven, Millet, Namaz İbadeti, Aile, Bayrak, Vatan Nedir şeklinde sıralanabilir.

Abdulkadir hocamızın şiirlerini okurken tefekkürü arttıran bir yapı ile karşılaşırız.

Özellikle kişinin nitelikleri veya ilgili kavramın içerikleri ile tefekkürümüzü sağlar.

BAYRAK kavramını şu şekilde şiirleştirmiştir.

 

Bağımsızlık nişanım, üzmem, üzdürtmem seni

 Albayrağ’ım gönderden, asla indirtmem seni

 Yıldızınla parla sen gecenin hilalinde

 Ruhumun huzurusun, Şüheda var renginde

 Atamdan emanetsin, titrerim hep üstüne

 Kutsalımsın ebedi, canımsın ölümüne”

Bir de bir şahsiyetle ilgili misal verelim. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu

 

MUHSİN başkan cesurdu, ne vasat ne sırdan

Uzak kaldı gençlikte, ana, baba, sıladan

Hep istedi hayatta cetvel gibi olmayı

Sorgulamadan önce vermezdi hiç onayı

İnsanlığı şüphesiz saygı gördü her yerde

Nizam-ı âlem ülküm, davam dedi her yerde

YAZICIOĞLU bilir, yazgıya inanırdı

Adaleti önemser, adamı da tanırdı

Zulüm Azrail olsa, asla aldırmam derdi

Irak kalsa dostlardan, onları çok özlerdi

Can sıkıcı dünyada iman en büyük kârdı

Ilıman iklim gibi bir tabiatı vardı

Oğuz boyu bir yiğit daha verdi tevhide

Ğazilik vardı serde, döndü sonra şehide

Leyla’sına kavuşan Mecnun gibiydi toprak 

Uyu ey güzel insan, adın dillerde bayrak”

Evet,

“Hoş Sedalar” gök kubbede hoş sadâlar bırakacak sadaka-i cariye babında bir eser. Umarım ki, şairler, edipler, yazarlar ve okurlar faydalanır, her mısra ile ilgi tefekkürde bulunur, örnek alınabilecek şahsiyetleri örnek alır ve insana faydalı olmaya çalışır, tıpkı Abdulkadir Güllü dostumun, hocamızın yaptığı gibi. Bilenler bilir Abdulkadir hocamızın pek çok şiiri aynı zamanda bestelenmiştir. Demem o ki, Abdulkadir hocamız pek çok yönü ile örneklik teşkil etmektedir. Kadr-u kıymeti bilinmelidir.

Kalemine, gönlüne, tefekkürüne sağlık, dert görmeyesin Abdulkadir hocam. İnşallah.

Selam ve Sabırla…24.12.2022

*Hoş Sedalar, Abdulkadir Güllü, Gülnar Yayınları, Ekim- 2022 Ankara, gulnaryayinlari.com, Telefon: 05323756088