19 Kasım 2012 Pazartesi

Devlet ve Kendini Kutsal Sayanlar



Devlet ve Kendini Kutsal Sayanlar

Veysi ERKEN

            Eğiticiler unutulurken kamu adına iş gören bürokratların gelirleri her iktidar döneminde şişirilmiş, imtiyazları arttırılmış, lojman, makam aracı, sosyal tesis emirlerine verilmiş ve temsil giderleri adı altında kendilerine bolca paralar aktarılmıştır.
            Son dönemlerde kamu binalarına yapılan yatırımlar, kira adı altında belirli kişilere aktarılanların hesabı tutulamaz olmuş.
            “Yiyin efendiler yiyin bu hanı iştiha sizin” anlayışı had safhaya ulaşmış.
            Bunlar neden yapılıyor dersiniz?
            Cevabını Rothbard veriyor.
            Rothbard devletin tanımını yaptıktan sonra bürokratların neden zenginleştirildiklerini şu şekilde açıklar.
“Devlet toplumun içinde yer alan ve belli bir toprak üzerinde güç ve şiddet kullanımı konusunda tekel iddiasında bulunan bir örgüttür; devlet özellikle de toplumdaki, gelirini gönüllü katkılardan veya sunduğu hizmetlerin bedelinden değil de cebir yoluyla elde eden  yegâne örgüttür. Başka bireyler ve kurumlar kendi gelirlerini mal ve hizmet üretimiyle ve bu mal ve hizmetlerin başkalarına barışçı bir şekilde ve gönüllü satımı yoluyla elde ederken, Devlet kendi gelirini cebri yoldan, yani hapishane ve süngü kullanarak veya bunlarla tehdit ederek elde eder. Gelirini elde etmek için güç ve şiddete başvuran Devlet genellikle daha da ileri giderek tek tek vatandaşlarının başka eylemlerini de düzenler ve emreder.”
“Devlet bir kere kurulunca, hâkim grubun veya “kast”ın problemi yönetimlerini nasıl sürdürecekleri olur. Onların modus operandi’si güç olurken, temel ve uzun vadeli problemi ideolojiktir. Görevde kalabilmek için, her devlet (sadece “demokratik” olanı değil) tebasının çoğunluğunun desteğine sahip olmak zorundadır. Bu desteğin, belirtilmelidir ki, aktif coşku olması gerekmez; o pek ala kaçınılmaz bir tabiat kanununa boyun eğermişçesine pasif bir teslimiyet de olabilir. Fakat bu bir tür kabul (onay) anlamında destek olmalıdır; aksi halde sonunda azınlıkta olan Devlet yöneticilerine halkın çoğunluğunun aktif direnişi daha ağır basabilir. Yağmacılığın üretim fazlasından desteklenmesi zorunlu olduğundan, Devleti kuran sınıfın –tam zamanlı bürokrasinin- ülkedeki oldukça küçük bir azınlık olması gerekir; mamafih, Devlet toplumdaki önemli gruplar arasından elbette müttefikler de satın alabilir. Bundan dolayı, egemenlerin birinci görevi  vatandaşların çoğunluğunun aktif veya teslimiyetçi (uysal) kabulünü garanti etmektir.
           Şüphesiz, desteği garanti etmenin bir yolu kazanılmış iktisadi çıkarlar yaratmaktır. Bundan dolayı, Kral tek başına hüküm süremez; onun, hükmetmek için gerekli olan, devlet cihazının  -tam zamanlı bürokrasi veya yerleşik asalet gibi- unsurlarına sahip olan hatırı sayılır bir taraftarlar grubunun da var olması zorunludur. Fakat bu yine de ancak istekli destekçilerden oluşan bir azınlığı garanti eder, hatta devlet yardımları ve başka ayrıcalıklar sağlama yoluyla destek satın alınması bile çoğunluğun rızasını elde etmeye yetmez. Çoğunluğun rızasının temini için, kendi devletlerinin iyi, akla uygun -en azından kaçınılmaz- ve elbette düşünülebilecek başka seçeneklerden daha iyi olduğuna ilişkin ideolojiye çoğunluğun ikna edilmesi gerekir. “Entellektüeller”in hayati sosyal görevi bu ideolojinin insanlar arasında teşvik edilmesidir. Çünkü insan kütleleri kendi fikirlerini yaratmaz veya bağımsız olarak bu fikirlerle düşünmez, fakat entelektüeller topluluğunun kabul edip yaydığı fikirleri pasif olarak takip ederler. Böylece entelektüeller toplumdaki “kanaat-oluşturucular”dır. Kanaatleri şekillendirmek de Devletin en çaresizce ihtiyaç duyduğu şey olduğundan, Devlet ile entelektüeller arasındaki kadim ittifakın temeli de açık hale gelmektedir. 
Devletin entelektüellere ihtiyacı olduğu açıktır; açık olmayan, entelektüellerin niçin Devlete ihtiyaç duyduklarıdır. Basit bir şekilde söylemek gerekirse, entelektüelin geçimi serbest piyasada hiçbir zaman garanti değildir; entelektüelin insan kütlelerinin değer ve tercihlerine bağımlı olması kaçınılmazdır; kütlelerin karakteristik özelliği ise onların genellikle entelektüel meselelere ilgi duymamalarıdır. Oysa Devlet entelektüellere Devlet cihazı içinde güvenli ve daimi bir mevki –ve dolayısıyla güvenli bir gelir ve saygın bir statü- sunmaya isteklidir. Çünkü entelektüeller artık bir parçası haline geldikleri Devlet yöneticileri için yerine getirdikleri önemli fonksiyon karşılığında cömertçe ödüllendirileceklerdir.”
“Devlet ve onun aydınlarının tebalarını kendi yönetimlerini desteklemeye ikna ve teşvik eden çok çeşitli argümanlar geliştirilmiştir. Bu argümanların başlıcaları şöyle özetlenebilir: (a) Devlet yöneticileri büyük ve hikmetli adamlardır (onlar “ilahi hakka dayanarak” yönetirler, onlar insanların seçkinleridir; onlar “bilimsel uzmanlar”dır), iyi fakat basit tebaadan çok daha büyük ve bilgedirler ve (b) büyük bir devlet tarafından yönetilmek kaçınılmazdır, mutlak olarak zorunludur ve devlet çökmesi halinde ortaya çıkacak tarife gelmez kötülüklerden çok daha iyidir.  Devletin Anatomisi, Murray N. Rothbard, Çeviren: Mustafa Erdoğan Liberal Düşünce, Sayı 36, Güz 2004.
Olanı biteni birde bu gözle okursak politikacıların ve bürokratların bitmez tükenmez iştahlarını daha iyi anlarız.
Selam ve Sabırla…

Not: Dostların “Devletin Anatomisi” isimli makalenin tamamını okumalarını tavsiye derim. Devletin Anatomisi, Murray N. Rothbard, Çeviren: Mustafa Erdoğan Liberal Düşünce, Sayı 36, Güz 2004.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?