31 Ekim 2015 Cumartesi

Temel Sorun: Gayrı Müslim Yöneticiler



Temel Sorun: Gayrı Müslim Yöneticiler


Veysi ERKEN

            Yarın seçim günüdür. Temennimiz yerli bir meclisin oluşmasıdır. Sorunların çözümü veya azaltılmasının yolu yerlilikten geçer.  Yıllar önce temel sorunun kaynağını şu şekilde izah etmiştim. Günümüzde de geçerli bir izahtır.
            Umarım ki, halk buna göre tercih yapar.
            Bu minvalde “Yeryüzünde sorunsuz bir ülke var mıdır?
             Bize göre bu sorunun kendisi sorundur. Çünkü fıtrat icabı insanın kendisi sorunludur ve sorunlarını çözebildikçe yaratılış gayesine yaklaşır.
            Bu tespitten hareketle tereddütsüz denilebilir ki, dünyanın hiçbir ülkesi güllük gülistanlık değildir. Her ülkenin sorunları vardır ve olmaya devam edecektir. Yeryüzünde hayat devam ettiği müddetçe bu gerçekten kaçınılmaz.
             Sorun ne kadar gerçek ise, ülkelerin sorunlarının sebep ve sonuçları itibarıyla birbirinden farklılığı da o kadar gerçektir.
             Peki, bizim ülkemizin temel sorunu nedir?
            İşte zurnanın zart zurt dediği yer.
             Tespitlerimize göre; ülkemizin temel sorunu yöneticilerin yönetilenlerden farklı değer yargılarına sahip olmalarıdır.
            Evet...
             Ülkemizin temel sorunu derin yöneticilerin halkın değer yargılarına yabancı olmaları, yani gayri Müslim olmalarıdır. Çeşitli sıfatlarla nitelendirilseler bile ortak paydaları gayrı Müslim olmalarıdır. Bu konu bilinip çözümlenmedikçe sorunlarımızın hafiflemesi mümkün değildir.
            Yöneticiler denilince ülkenin gidişatını şekillendiren politikaları belirleyen mekanizmaları işgal edenler anlaşılmalıdır. Politika belirleyen yönetim ve yöneticiler anlaşılmadıkça görüntü her zaman aldatıcı olmaya devam edecektir.
            Üzülerek belirtmeliyiz ki, görünürdeki yöneticilerin ekseriyeti gerçek anlamda yönetici değildir. Görünürdekiler sadece tapınak papazlarının uygulayıcıları durumundadır. Politika belirleme güçleri söz konusu değildir. Politika belirleyemeyen yönetici değil sadece uygulayıcıdır.
             Falan adam X makamına getirilinceye kadar iyiydi. Falan grup iktidar ortağı oluncaya kadar erkekti(!). Neden bu kadar değişti sorusunu cevaplayamayanların temel hatası görünürdeki makamları politika belirleme mevkii olarak görmeleridir.  
             Tabiidir ki, teşhis yanlış olunca tedavi mümkün olamaz.
             Sokaktaki vatandaştan aydın kabul edilen üniversite hocasına kadar herkesin düştüğü hata budur.
            Bugün ülkemizin kaynaklarını kurutan, insanımızı perişan eden ve ülkemizi yaşanmaz hale getirenler bellidir. Bunlar kaynağın başını tutan gayrı Müslimlerdir.
Sion ve benzer tapınakların papazlarıdır. Tapınakçı olarak adlandırılan bu güruh bir ahtapot gibi ülkemizi kuşatmış bulunmaktadır. Değişik kılıklar ve renklerle ülkemizi sömürmeye devam ediyor.
             Üzülerek belirtmeliyiz ki, tapınakçı ahtapot farklı renklerdeki kolları vasıtasıyla ülkemizde mazlum ve mağdur sayısını arttırmak ve kaynakları paylaştırmakla meşguldur.
             Ülkemizdeki tapınakçı ahtapot kendini He-Man olarak görmekte ve göstermektedir. Yönetilenler ahtapotu kavrayamadığından yapılanlarda keramet aramaktalar.
            Konuşulduğunda büyüklerin bir bildiklerinin olduğu mavrası dillendirilir yönetilenlerce. Böööyüklerin her hatası âlî (!) menfaat için kabul edilir yönetilenlerce.
             Aslında bööyüklerin tamamı diktatör kafalı taliban zihniyetli Hasan Sabbahçı mantıklı Tapınak papazları Bilderbergçilerdir. Bunların tek gayesi insanımıza hayatı zehir etmektir.
            Ülkemizde beyin aynı olduğu müddetçe ülkeyi rahatlatacak ve ülke insanını mutlu edecek kararların alınmasının beklenmesi beyhudedir. Çünkü ahtapotun yaşayışı, değerleri ve inancı ülke insanına yabancıdır ve ahtapot ülke insanını kendi değerlerinden uzaklaştırmayı temel görev olarak görmektedir. Ahtapotun böyle bir misyona sahip olması gayet tabiidir.
Bilinen bir gerçektir ki, kendi değerlerine yabancılaşan ve mankurtlaşan insanları gütmek ve sömürmek her zaman kolaydır.
            Umulur ki, ülke insanı kanını ve duygularını emen ahtapotun farkına varmasıdır. Ahtapotun farkına varmak kurtuluşun birinci adımıdır.
    Unutulmamalıdır ki, her alanda olduğu gibi yönetimde de ilk adım yön belirleyicidir. 21.01.2002 ”
    Selam ve Sabırla... 
       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?