21 Nisan 2018 Cumartesi

Fetö Zihniyetinin Habisliği ve Şeytaniliği Ortada İken “Şeytanın Tevbe Etme İhtimali Var mı ki?”


Fetö Zihniyetinin Habisliği ve Şeytaniliği Ortada İken “Şeytanın Tevbe Etme İhtimali Var mı ki?”

Veysi ERKEN

            Değerli dostlar.
            Fetö denilen zihniyetin gayr-ı İslami olduğu gerçeği topluma mal edilmedikçe, bu tür şeytanlıkların bitmeyeceğini herkes bilmelidir.
            Tabi ki, bu gerçeğin ifşası, izahı ve halka mal edilmesinin sorumlusu ve yetkisi “iktidar” erkini kullananlarındır. Bunu beceremezlerse vebal onların sırtındadır.
            Konuya bu zaviyeden bakıldığında yönetim erkini elinde bulunduran seçilmiş ve atanmışların maalesef zafiyet içinde oldukları görülür..
            Toplumdaki yaygın kanaate göre fetö zihniyetinin şeytanları mebzul miktarda yönetim erkinin içinde varlıklarını devam ettiriyorlardır.
            Hatta bazıları pensilvanya şeytanının tevbe edip ülkemize dönmesini önerebilecek kadar ileriye gidebiliyorlar.
            Halbuki, Kur’an-ı Kerimin bize bildirdiği gerçeklikten anlıyoruz ki, şeytanlar asla tevbe etmez.
            İnsan ve cin şeytanı biçiminde tafsil edilen iblisler  bırakın tevbe etmeyi, insanları kandırmak ve saptırmak için sağlarından, sollarından, önlerinden, arkalarından kısaca her taraflarından yaklaşarak kandırmaya devam ediyorlar.
            Seçim kararının alındığı bu zaman diliminde şeytanın tevbe etmesinin gündeme getirilmesi ihanet değilse büyük bir gaflettir.
            Bu konuyu fazla uzatmaya gerek yok.
            Bilinmelidir ki, şeytanlar tevbe etmez.
            Bunlara verilecek tek cevap var.
            Ceza.
            Mağdur ettikleri herkesin hakkını iade edecek ceza.
            Bütün darbecilere teşmil edilecek bir ceza.
            Ağırlıklı olarak İDAM.
            Hem de onları kullanan Siyonist haçlı zihniyetiyle birlikte idam.
            Mümkün mü?
            Mümkün olmalıdır. Saniye kaybedilmemelidir.
            Neyse tevbe konusunda sizi Yaşar Baş beyin “şeytanın tevbe ihtimali var mı ki?”başlıklı yazısı ile baş başa bırakayım.  Okumak isteyen ilgili yazının linkine de tıklayabilir.
İmanımızın dayandığı temel ilkeler var. Tevbe kavramı değer yargılarımızın temelini oluşturan ana kavramlardan biri. 
Sadece İslam hukuku değil bilinen bütün din ve hukuk sistemleri nasuh tevbe kavramını kabul etmiştir. Bu kavramın ceza hukukundaki yaklaşık karşılığı yani benzeri etkin pişmanlık kavramıdır.
Tevbenin manevi açıdan ön koşulu gerçek ve samimi bir pişmanlık ile günahtan vazgeçmek. Maddi yani dünyevi ön koşulu da işlediği suç nedeniyle oluşan hasarı ortadan kaldırmak İçin çaba gösterilmektir. 
Etkin pişmanlık bazı suçlar bakımından ceza sorumluluğunu tümüyle kaldırır, bazı suçlar bakımından ceza sorumluluğunu azaltır, bazı suçlar bakımından da etkin pişmanlık yolu tümüyle kapalıdır.
İslam Hukuku da modern hukuk sistemleri de pişmanlık dümeni arkasına gizlenen ihaneti, etkin pişmanlığın bir kumpas aracı haline dönüştürülmesini asla ve kata kabul etmez.
Ortada pişmanlığın hiçbir emaresi yokken ve etkin pişmanlık bir başka saldırı şekline dönüştürülmüşken okyanus ötesindeki şeytana tevbe çağrıları yapmak, bu şeytani örgütün hayatlarını karattığı insanları incitir.
Özellikle de bazıları sonradan fark etmiş olsa da en başından itibaren ihanet üzerine konumlanan bir örgütün asli görevlerine davet etmek, asli göreve davet ederken de bu şeytani örgütün asli görevinin İslami hizmet olduğuna dair imalarda bulunmak, yüz yüze olduğumuz ihanetin bu kadar yaşanılana rağmen yeteri kadar anlaşılamadığını gösterir.
Elbette bu örgütle irtibatlı ve iltisaklı olan herkesin en başından itibaren ihanet düşüncesinde olduğunu savunamayız.
Ancak Pennsylvania’lı şeytanın örgütünün mahrem yapılanmasına dahil olan herkesin, istisnasız olarak ihanet fikrinde bir araya gelmiş olduğuna inanıyorum.
Örgütün mahrem yapısına ve örgüt içindeki herhangi bir hiyerarşik düzene bağlı olmayanların yanılmış olduklarını kabul edebiliriz.
Örgütün hiyerarşisine dahil olmadığı halde çeşitli nedenlerle şeytanın örgütü ile irtibatlandırılanların sayısının çokluğu nedeniyle farklı bir uygulamaya tabi tutularak, şeytanın örgütü ile ayrışmalarını sağlamaya yönelik politikalar savunulabilir. 
Karşımızda duran problemin mahiyeti bir tek model etrafında kesin çözüm yolunun bulunmasını güçleştiriyor. 
Devlet kurumları elde ettikleri veri tabanları ve şeytanın örgütünün hileleri üzerinden sürekli güncellenen bir mücadele çizgisi bulmalılar. 
Elbette devlet bu örgütün kenar halkaları ile irtibatları olanları ayrıştıracak bir politika izleyebilir. Ancak bu politikaların başarılı olabilmesi, örgütün ana yapısı ve mahrem uzantıları ile mücadele kararlılığında bir kafa karışıklığı olduğu görüntüsünden uzak olunmasına bağlıdır.
İçinde bulunduğumuz depresyon halinden kurtulmanın yolu tartışmaya kapalı yani güvenli alanlar inşa edebilmekten geçer. Değer yargılarının altüst olduğu bir ortamda, tartışmaya kapalı olması gereken alanların ve kişilerin sürekli tartışmaya açılması çabaları depresyonu derinleştirir hatta şizofreniye dönüştürür.
Etrafta güvenebileceğimiz bir alan ve güvenebileceğimiz bir kişi kalmazsa bu travmadan nasıl çıkabiliriz ki?
Örgütün şeytani omurgasını oluşturan ana yapı ile uzlaşma ihtimali barındıran her türlü çağrı, örgütü motive eder mücadele edenleri demoralize eder.
Herhangi bir tevbe belirtisi olmayan ve olması da mümkün olmayan şeytanın tevbesinin mümkün olup olmadığını tartışmanın kime ne yararı var.
Şeytanın tevbesi mümkün müdür ki  şeytani saldırıların hedefindeyken bu konuyu tartışacağız.” Yaşar Baş yeni akit 20.04.2018 Şeytanın tevbe ihtimali var mı ki?
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/av-yasar-bas/seytanin-tevbe-ihtimali-var-mi-ki-23927.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?