9 Haziran 2025 Pazartesi

Siyonist Korsanların Zihniyeti

Siyonist Korsanların Zihniyeti

Veysi ERKEN Dr.

Maalesef dünya Siyonist korsanlara teslim olmuş vaziyette. Direnen, gerçeği açıklayan ve onlarla savaşan lider yok.

Artık herkesin bildiği ve kabullendiği gibi İsrail korsanlıkla kurulmuş bir yapıdır, kışladır. Siyonist haçlılar kışlaları vasıtasıyla adım adım Filistin topraklarını işgal etmekte, insanları soykırıma uğratmakta, işgallerini sürdürmektedir.

Korsanlık birleşmiş milletler denilen Siyonist organizasyonda gerçekleştirilmiş ve politikaları tam bir korsanlıkla sürdürülmektedir.

Bu bağlamda İsrail denilen kışlanın değişmeyen politikasının dört ilkesinden bahsedilebilir.

İnsanlık vicdanını temsil eden bütün iyi insanlar bu ilkeleri bilmek durumundadır ki, korsanlığı, haydutluğu, işgali, soykırımı bitirebilsin.

Korsan Siyonistlerin değişmeyen ilkeleri şunlardır.

1-Sınırsızlık

2- Soykırım ve halkı yerinden sürme

3- Hukuk tanımama

4- Karartma

Bu ilkeleri anlamadan, anlatmadan ve dünyadaki iyi insanları ikna etmeden korsanların zulümlerini durdurmak mümkün değildir.
Siyonist haçlı korsanlarının ilk ilkesi şudur.

Fırat ve Nil nehirleri arasında kalan bölge kendileri için vaat edilmiş(!) topraklardır. Burada kendileri için sınır söz konusu değildir. İki nehir arasında kalan her toprak parçası kendilerinin tabii sınırları içinde olduğundan buraları işgal etme haklarını kendilerinde görürler. Eldeki haritalar bu durumu göstermektedir. 1917 ve devamı 1948’den beri devam eden işgaller ve Filistinlilerin dar bir alanda sıkışmışlıkları bunun bir sonucudur.

Korsanların bir diğer ilkesi tabii sınırları içinde soykırım yapmak, yapılan soykırımı unutturmak ve sınırlar içinde kalan halkı yerlerinden sürmektir. 1917 ve 1948’den beri işgal edilen bölgelerde defalarca soykırım uygulanmış ve unutturularak yerlerinden edilen insanların topraklarında yerleşim bölgeleri açılmıştır. Sabra ve Şatilla kamplarındaki katliamlar, Lübnan’daki vahşet ve 2009 yılının ilk günlerinde Gazze’de gerçekleştirilen ve günümüzde devam eden soykırım bunun örnekleridir.
Korsan Siyonist yönetim katliamı sürekli yapar ve karşı tarafı suçlayacak bir şey uydurur. Yönetimde kim olursa olsun değişmeyen alçakça bir ilkedir bu.
Siyonistlerin değişmeyen bir ilkeleri de hukuk tanımazlıklarıdır. Üyeleri oldukları uluslararası kuruluşların kendileri aleyhine olabilecek hiçbir kanununu ve kuralını tanımazlar. Nükleer silahların sınırlandırılması, Uluslararası adalet divanı ve uluslararası ceza mahkemesi gibi anlaşma ve kurumları tanımamakta ve kendisi için bağlayıcı kabul etmemektedir. Onlar için kanunsuzluk bir politikadır.

Değişmeyen son ilkeleri “olanı biteni karartma” ve kendi lehleri için kullanmadır. Bir başka ifade ile insanları enforme ederek (yanlış bilgilerle bilgilendirerek) cahilleştirmedir. Uluslar arası düzlemde satın aldıkları medya ile tabii sınırlar kabul ettikleri alandaki her türlü haydutluğu meşrulaştırmak için kesintisiz propaganda uygulamaktan geri durmamaktadırlar.

Daha önce Gazze ile ilgili yayınladıkları bir film (Filmde Gazze’de Marketler tıklım tıklım, insanlar alışverişlerini rahatça yapmakta, refah ve zenginlik had safhada gösterilmekte)olduğu gösterilmiş ve Türkiye’deki, dünyadaki yerleşik Siyonistlerin yazıları, yorumları ile bunu desteklemişlerdi.

Hâsılı kelam dünyayı kana bulayan zihniyetin felsefesini ve dayandığı ilkeleri kavramadan onlarla mücadele etmek kolay değildir.

Trilyon dolarlarla karartma uygulayan katiller sürüsünü haklı bulan zavallılar ve cahiller vardır.

Unutulmamalıdır ki, zafer bilgi, cihad ve imanladır. Bilgilerimizi dünyanın bütün iyi ve iyi olma potansiyeline sahip insanlara ulaştırmak durumundayız.
Bunu başarabilirsek Siyonist haçlı zihniyetinin korsanlığını bitirebiliriz biiznillah.

Selam ve Sabırla…09.06.2025

Mavi Marmara’dan Madleen’e

 Mavi Marmara’dan Madleen’e

Veysi Erken Dr.

Yıl 2010 “Mavi Marmara” gemisi ve buna refakat eden küçük gemiler “merhamet” ve “vicdan” yükleriyle yola çıktılar.

Maalesef kapta-ı deryalık yapan MAVİ MARMARA gemisine Siyonist haçlı katilleri baskın düzenlendi, içindekilerden 10’u şehid edildi. Diğerleri işkenceye maruz kaldı, dünya seyretti.

O gün Siyonist katillere müdahale edilseydi, Siyonizm daha kolay tasfiye edilir, bugün küçücük yelkenli MADLEEN’e müdahale edemezlerdi.

Madleen denilen yelkenlinin 13 yolcusu vardı.

Siyonist katiller 13 kişiye saldıracak kadar alçak, korkak ve esfeldirler.

Evet,

“Merhamet ve vicdan yüklü ”MAVİ MARMARA” sefinesinin içinde yer alanların bir tek gayesi vardı.

Başta Gazze’de olmak üzere dünyada tevhidi, özgürlüğü ve barışı adaletle sağlamak idi. Zaten geminin yolcuları renkleriyle, farklı dil ve dinleriyle, giyim ve kuşamlarıyla

Bunu ortaya koymuşlardı.

Siyasi ve ideolojik kaygılardan uzak bir kardeşlik paydası. “Ortak Payda” İnsanlığın

Vicdanını adalet için taşıyorlardı.

Fakiri zengini, Hıristiyan’ı Müslüman’ı, Yahudi’si Ateisti, Türk’ü Kürd’ü, Boşnağı İngiliz’i, Başı açığı, örtülüsü kısaca “adalet” ve özgürlük” sevdalıları hep bir sefinede.

Kimisi şehid, kimisi Gazi oldu.

Siyonist katillerin karizmalarını çizmiş, efsanelerini ve yenilmezliklerini bitirmiş bir

Bir geminin yolcuları.

Dün Mavi Marmara için seslerini yükseltmeyenler bugün de Madleen’e karşı aynı sessizliklerini koruyorlar. Vicdanları, kulakları sağır, gözleri kör, kalpleri mühürlüdür.

Evet, Mavi Marmara yolcuları kendilerini “ashab-ı sefine” olarak nitelendirmişlerdi. Yiğitçe direndiler, kan dökmediler, kanlarını döktüler, şehid edildiler.

Ashab-ı sefine “eşref-i mahlûkat” Siyonist katiller ve ortakları “esfel-i safilin taifesinden oldular.

Gemidekiler esfellere, Siyonist katillere direndiler, dua ettiler, dua aldılar ve zafere erdiler.

Siyonist efsane çözüldü.

Yenilmezlikleri çözüldü.

Madleen bu çözülüşe katkı sağladı.

Aksa Tufanı Siyonist haçlı zihniyetini nasıl çözdüyse Madleen’ buna katkı sağladı.

Dünyadaki liderler sessiz kalsalar da, sessizliğe gömülseler de ZAFER iman edenlerin olacaktır.

Yeryüzünün tamamı GAZZELEŞECEKTİR.

Vicdanlı ve merhamet yüklü gemiler limanlara yanaşacak ve Siyonist haçlı zihniyetinin katillerini, soykırımcılarını tasfiye edecektir biiznillah.

Zafer için ihtiyaç duyulan damlalar çoğalmaya başlamıştır.

1-Kan

2-Mürekkep

3-Ter

4-Gözyaşı
Evet,

Dört damla insanlığın kurtuluşuna vesile olacak inşallah.

Şehid ve gazilerin kanı, Müslüman âlimlerin mürekkebi, Adaleti arayanların katkı ve yardımları için terleri ve mustazafların( gücü yetmeyen, çocuk, kadın, ihtiyar vs.) gözyaşı.

Bu dört damla merhamete dönüşerek insanlığı katillerden, vahşilerden, soykırımcılardan, Siyonistlerden ve uşaklarından temizleyecek inşallah.

Mavi Marmara ile başlayan vicdan ve merhamet kervanı Madleen’le nihayet bulmayacak, Madleen yeni başlangıçlara vesile olacak ve zafer mukadder olacak inşallah.

Selam ve Sabırla…09.06.2025

 

7 Haziran 2025 Cumartesi

Cihad Çağrısı Neden Etkili Olmuyor

 Cihad Çağrısı Neden Etkili Olmuyor

Veysi ERKEN Dr.

Zaman zaman muhtelif kurum ve kuruluşlar tarafından “CİHAD” çağrısı yapılmaktadır.

Bilhassa Müslüman Âlimler Birliği tarafında cihad çağrıları yapılmakla birlikte etkisi olmamaktadır.

Bunun bir tek sebebi vardır.

O da ümmetin başsız olmasıdır.

Maalesef İslam’ı benimsemiş olan milletlerin ve oluşturdukları devletlerin “BAŞ”ı yoktur.

Başsız cesed hükmündedirler ve bu sebeple yapılan “CİHAD” çağrıları etkili olamamaktadır.

Dolayısıyla Siyonist haçlı zihniyetinin kışlası olan İsrail’in tasfiyesi, Doğu Türkistan’ın, bütün mazlumların ve Gazze’lilerin felahı için “silahlı cihad çağrısı” bir şey ifa etmemektedir.

CİHAD çağrılarının etkili olabilmesi “BAŞ”ın oluşturulmasına bağlıdır.

Aksi takdirde Müslüman milletlerin ve devletlerin durumu sadece tespih taneleri gibi dağınık olmaya, etkisiz kalmaya mahkûm kalır.

Birlik sağlanır, imame bulunur mu?

Zannetmiyorum. İnşallah yanılırım.

Zira İslam milletlerinin zihinleri işgal edilmiş, soykırıma uğratılmış durumdadır.

Ortak eylem kabiliyetleri görülmemektedir.

Hâsılı kelam “Baş” olmayınca İslam ülkeleri ve mazlum coğrafyalar tespih taneleri gibi dağınık olmaya devam edecektir.

Evet.

Tespihin anlam bulabilmesi için imame nasıl gerekliyse, ülkelerin birliği için de “imamet, hilafet, başkanlık, liderlik” şarttır, farzdır.

Bilindiği üzere “hilafet/baş” siyasi birliğin var olması şarttır.

Siyasi birliğin başı “CİHAD ÇAĞRISI” yayınlarsa anlamlı olur, yerini bulur, Siyonistlerin tasfiyesi mümkün olur.

Kısaca.

“BAŞ”la birlik olunmalı bununla ilgili hazırlıklar yapılmalıdır.

Türkiye buna öncülük etmeli ve İslam ülkeleri arasında birlik sağlanmalıdır.

Başlı ve güçlü bir İslam birliği Siyonistlerin tasfiyesini gerçekleştirir.

CİHAD çağrısının etkisini sağlar.

Selam ve Sabırla… 07.06.2025

Kâfirlere ve Münafıklara İtaat Etme

 Kâfirlere ve Münafıklara İtaat Etme

Veysi ERKEN Dr.

Kamil bir imana sahip olduğumuz müddetçe Allah lütuf, ikram ve nimetini verir. Bu anlamda imanımızın muhafazası ve kâfirlere, münafıklara itaat etmememiz talep edilir.  

Ayetlerde, “Sen mü’minlere, Allah tarafından pek büyük bir lütuf ve ikrâma erişeceklerini müjdele. Kâfirlere ve münafıklara itaat etme, onların eziyetlerine aldırma. Sen Allah’a güvenip dayan. Güvenip dayanılacak zat olarak Allah yeter! Ahzab 47-48 buyrulur.

İçtimaî/ sosyal hayatı incelediğimizde münafıkların “ifsad" eylemini fazlasıyla işledikleri, bozguncu oldukları, kâfirlerin daim olarak yıkıcı oldukları görülür.

Bunun için bunlara itaat edilmemesi gerektiği gibi, onlarla cihad emredilir.

Özetler Kâfir ve münafıklarla cihadı Allah emretmektedir.

Günümüzün Türkiye’sinde ve İslam dünyasında münafıklaşmışlarla konuştuğumuzda aman münafıklardan bahsetmeyin diye lafazanlık ederler.

Bu tipler hem Kur’an-ı Kerimi okuyup anlamak istemezler hem de lafazanlıklarıyla Müslümanların zihinlerini bulandırırlar.

Ayet gayet açıktır.

Hem metnini hem de mealini vereyim ki gerçek anlamda saf ve temiz düşünceli olanlar yanılmasın, münafıkları savunmasın.

“Yâ eyyuhâ-n’nebiyyu câhid-il-kuffâra ve’l-munâfikîne vaġluz‘aleyhim ve me’vâhum cehennem ve bi’se-lmasîr Tevbe-73”

Ahmet Tekin, ayeti geniş bir şekilde şöyle meallendirir. “Ey peygamber, hak dini inkâr eden kâfirlere ve Müslüman görünerek İslâm'a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münafıklara karşı hayatlarınızı ortaya koyarak, mallarınızı harcamakta sınır tanımayarak, basın-yayın yoluyla ve cezalar uygulayarak fiilen cihad ilân et, mücadele et, savaş. Onlara karşı, katı, sert, kararlı ve tavizsiz davran. Onların mekânları cehennemdir. Orası ne kötü bir cezalandırma ve nihaî dönüş yeridir. Tevbe-73 Ahmet Tekin”

Ayetten anlaşılacağı üzere cihad sadece kâfirlere karşı değil münafıklara karşı da yapılması bir zorunluluktur.

Evet.

Münafıklar konuşmalarıyla, eylemleriyle, fiilleriyle, kırıtarak yürümeleriyle, giyimleriyle, toplumu ifsad etmekle, bozgunculukla meşguldürler ve manevi yaşayış babında kâfirlerden daha fazla zarar vermektedirler.

İslam dünyasının ve özellikle ülkemiz Türkiye’nin en önemli handikabı “münafıklar” ve münafıklaşmış, münafıklaştırılmışlardır. Münafıkların bir kısmı sadık kalamayıp sabıklaşmışlardan oluşmaktadır.

Dün kendini ülkücü, milliyetçi, milli görüşçü, nurcu,

Süleymancı vs. sıfatlarla sıfatlandıranların bir kısmı bugün İslam’dan uzaklaşarak saf değiştirmiş, münafıklaşmış, Siyonist fetöit ağzıyla konuşur hale dönüşmüşlerdir.

Dedikodularla toplumumuzu ve milletimizi en çok ifsad eden kitle halindedir.

Güven ortamını tahrip başlıca gayeleri olmuştur.

İşleri güçleri yapılan hayırlı hizmetleri kötülemek, İngilizlere, Siyonistlere kölelik etmektir.

Münafıklara itaat eden onlardan olur gerçeğini unutmayalım.

Selam ve Sabırla… 07.06.2025

6 Haziran 2025 Cuma

Merhum Yahya AKTAŞ Yâdıma Düştü

 Merhum Yahya AKTAŞ Yâdıma Düştü

Veysi ERKEN Dr.

Ne zaman UŞAK kelimesi geçse aklıma merhum şube başkanımız Yahya Aktaş gelir.

Hatırlamamak mümkün mü?

Kendisiyle Ankara’da tanıştık.

Ben Ülkü-Köy Genel Sekreterliği görevini ifa ederken Ankara’ya gelmişti.

Tanıştık.

Uşak İli o zamanlar küçük Moskova diye tesmiye ediliyordu.

Çektikleri sıkıntıları, şehrin komünistlerce işgal edilişini geniş bir şekilde izah etmişti.

O durumda şehirde durmasının doğru olmadığını, naklini Ankara’ya yaptırabileceğimi, kendisi için daha hayırlı olacağını izah etmeye çalıştım.

Olmaz diye cevap verdi.

Anam razı olmaz dedi.

Bilhassa Anamı terk edemem dedi.

Annesiyle konuşup ikna edebileceğimi ifade etmeme rağmen olmaz diye cevap verdi.

Biz “Hiç kimse yarın ne elde edeceğini bilemez; hiç kimse nerede öleceğini bilemez; ama Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır. Lokmân-34” gerçeğine iman ediyoruz.

Merhum şube başkanımız da bu hakikate inanıyor ve mücadelesini Uşak şehrinde komünist uşaklara karşı yürütmesi gerektiğini haykırıyordu.

Haklıydı merhum Yahya Aktaş.

Ben de haklıydım.

Vazifemi hakkıyla ifa etmekle mükelleftim.

Hz. Muhammed Mustafa sav. yönettiklerimizden sorumlu olduğumuzu bizlere öğretmişti asırlar öncesinden.

Bizimkisi bir tedbirdi.

Tedbir takdiri bozmazmış derler.

Yâdıma düşen Yahya Aktaş’ın payına şehadet şerbetini içmek varmış.

Allah için şehit düştü.

Vade dolunca elden bir şey gelmez.

O cennetlik olmuştur bu yolda.

“Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerin yanındadır. Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz. Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele! Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” derler. İşte rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve işte doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır. 153-157”  ayetlerinde ifade edildiği gibi sabretti, namazla yardım diledi ve ölmeyenlerin safına katıldı.

Evet.

Uşak kelimesini ne zaman duysam merhum şube başkanımız yâdıma düşer.

Her hatırladığımda ruhuna fatiha okurum yıllardır.

Mekânın Firdevs cennetidir.

Buna iman ediyorum.

İnşallah Cennette Hz. Muhammed Mustafa’ya komşu oluruz birlikte.

Önde gidenlere selam olsun, Allahın rahmetiyle rahmetler içinde olsun.

Selam ve Sabırla…

 

NOT: Şehadetinin akabinde kendi diliyle yayınlanmış bildiri.

 

“ALLAH YOLUNDA ÖLDÜRÜLEN KİMSELERE ÖLÜLER DEMEYİN! AKSİNE ONLAR DİRİDİRLER, FAKAT BUNU SİZ KAVRAYAMAZSINIZ. Bakara S. 2/154”

 

UŞAK BELEDİYESINİN BESLEDİĞİ KOMUNIST MİLİTANLARDAN BİRİ OLAN KİRALIK KATİL CHP İL GENÇLIK KOLLARI ÜYESI ADANALI AHMET'in KATLETTİĞİ YAHYA!

 

Uşak Belediyesinin teneşir tahtasında bir teneke suyu kendisine çok gördüğü Yahya.

 ÜLKÜ KÖY BAŞKANI ve İmam Hatip Lisesi son sınıf öğrencisiydim. Yüreğim TÜRKLÜK GURUR VE ŞUURUYLA çarpardı. Milyonlarca ÜLKÜCÜ genç gibi ISLAM AHLAK ve FAZI LETI içinde yaşamayı ve böyle yaşayacak nesiller yetiştirmeyi ÜLKÜ edinmiştim.

Komünist cinayet şebekelerinin son 11 ayda 68 ÜLKÜCÜYÜ katlettiklerini ÜLKÜCÜ şehitlerin sayısının 147'yi bulduğunu biliyordum. Ama bu cinayetler bir ÜLKÜCÜ'yü ÜLKÜLERİNDEN vaz geçiremezdi. TÜRKLÜK GURUR VE ŞUURU İSLAM AHLAK VE FAZILETİ içinde yaşama ve yaşatma idealinden alıkoyamazdı.

Sağlık memuru, EBE ve HEMŞİRE yetiştiren, sayıları 60’ı bulan sağlık okullarında bu güne kadar pek az ÖRNEK ANA yetişmişti, Bu okullarda milletinin ekmeğiyle yetişen Kız çocukları Anasının iffetli yaşayışını hor göremezdi. Asını inkâr edemezdi. Bu kızlar hastahanelerde ekmeğini yediği milletinin hastalarına nankörlük edilmezlerdi. Bu dertlerin bitmesi için bu okullardan "TÜRKLÜK GURUR VE ŞUURU İSLAM AHLAK VE FAZILETİ içinde yaşamayı ve yaşatmayı ÜLKÜ edinerek ANALAR yetişmeliydi. ÜLKÜCÜ BACILARIMLA Uşak Sağlık Kolejinde bu ÖZE DÖNÜŞ hareketini başlatmıştık.

Bu okullardan yetişen genç kızlar her hastayı ANA saymalıydı, BABA saymalıydı, BACI saymalıydı, KARDEŞ saymalıydı, Onların hizmetlerine bu duygularla koşmalıydı.

Üç yıldır Uşak'a ne kadar MİLLİYETÇİ, ÜLKÜCÜ piyes geldiyse ben getirmiştim. Ne kadar MİLLİYETÇİ ÜLKÜCÜ toplantı tertip edilmişse bunu ben sağlamıştım.

Bu sebeple Türkiye ve Uşak Komünistlerinin gözü bende idi. Sağlık Okulunda başlattığımız OZE DÖNÜŞ hareketi komünistlerin yanında bardağı taşıran son damla oldu.

Uşak Belediyesinin beslemelik katilleri Devlet Hastanesinde yuvalanan TÜS-DER komünistleriyle günlerce plan yaptılar ve 14.11.1977 gecesi saat 9.00 sularında kardeşimi yolcu etmiş ÜLKÜCÜ HEMŞİRE BACI'yı okuluna götürürken beni hastane bahçesinde katlettiler. VATAN SAĞOLSUN.

 

YAHYA' sı için ALAMANYALARDA Çalışan ÜÇ ÇOCUKLU DUL ANAM.

 

Bana HAK yoldan ayrılma dedin, ayrılmadım ANAM. Bana TÜRKLÜK ve İslamlığı yaşa ve yaşat dedin, yaşamayı ve yaşatmayı ÜLKÜ edindim ANAM.

Bilemezdim ÇİN ve MOSKOF'un Uşak Belediyesinden katil kiralayacağını, Devlet Hastanesinde adam beslediğini ANAM

Üç kızıl kurşun saplandı ciğerime düştüm yere bir daha kalkamadım ANAM.

SICAK KANIM AVUÇLARIMDA korkmadım ölümden, ÜLKÜMÜ ÜLKÜDAŞLARIMA emanet ettim ANAM.

İçtim ŞEHADET şerbetini erdim ÖLÜMSÜZLÜK sırrına ANAM.

Yoldaşlarının cenaze törenlerinde belediye imkânlarını peşkeş çekenler, hastane suyunu kestirerek teneşir tahtasında bir teneke suyu bana çok gördüler. ANAM.

KOMÜNISTLİK YARIŞINDA Uşak'ta birbirlerini katledenler Hastahane basıp cenaze kaçırdılar, benim ÜLKUDAŞLARIM beni CAMİ'de selamladılar ANAM

ONLAR karanlık yüzlerini sardı, dükkânlara saldırdı, halkı ÖLÜM korkusu sardı. Benim ÜLKÜDAŞLARIMIN YAVUZ Bıyıklı, FATİH BAKIŞLI AK YÜZLERİNİ görünce, BU GENÇLERİN YOLU DOĞRU YOL dediler ANAM

Onlar gırtlaklarını yırtarak, KOMUNIST sloganlar haykırdı. Benim ÜLKÜDAŞLARIM TEKBIR SADALARIYLA uğurladılar beni A NAM...

Bu ne ilk ÜLKÜCÜ şehit ne son ÜLKÜCÜ şehittir. Sen de katıldın ŞEHİT ANALARI safına kutlasınlar seni ANAM.

Basiret gözü bağlanmış olanlar benim için DEDİKODU yaparmış şöyle böyle diye. Yapışacağım KANLI ELLERIMLE onların yakalarına ANAM.

Yapışacağım yakalarına TÜRKLÜK ve İSLAMLIĞI ANADOLUNDA katletmek isteyen MOSKOF ve ÇIN beslemeliklerini görmeyenlerin ANAM

Yарışасаğım yakalarına PEMBE ve KIZIL solun işbirliğini görmeyenlerin ANAM.

Vatanımın ha ekmeğini yemişim Ha uğruna kurşun.

YAHYA'NIN KOLU KÖYE UZANDI. AKTAŞ HAK YOLUNDA KANA BULANDI

 

ALLAH TÜRK'Ü KORUSUN ve YÜCELTSİN...

Bir Delinin Hatıraları*

 Bir Delinin Hatıraları*

Veysi ERKEN Dr.

Hatırat kitaplarını okumak insanın ufkunu açar.

En son okuduğum hatırat kitabının ismi ismiyle müsemma olmuş. “Bir Delinin Hatıraları”.

Tercüme-i hal.

Yaşanmışlığın bir hâsılası, özeti.

“Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!” dercesine iyinin, kötünün, dostluğun, arkadaşlığın ve yamukluğun resmedildiği bir hatırat.

İyi olanların zamanla nasıl başkalaştıklarını, menfaatin kurbanı olduklarını, satılmışlıklarını anlatan bir kitap.

“İnsan, nisyan ile maluldür” gerçeğinden hareketle, İnsanlara unuttuklarını hatırlatan ve yaşanmışlıkları anlatan bir çalışma.

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;

Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;

Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;

Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.”

Hayatın oluklarından akanlar, birbirine karışan sular misali anlatılmış hayatta olan bitenler.

Bir tarafta pınar suyu öbür tarafta var sayılan lağım suyu.

Sonunda pınar suyunun lağım suyuna karışması anlatılmış.

“Çağrımız İslam’da dirilişedir” anlayışından, “zam zulüm işkence işte CHP” zihniyetine evirilenlerin hikâyeleştirildiği bir kitap.

Zenginken herkesin selam verdiği, aradığı, boynuzlu holdingin darbeleriyle asgari ücretle çalışma isteğinin dost, arkadaş tarafından kabul görmediği bir hayat kesitinin izah edilmeye çalışıldığı bir çalışma.

Ve.

Gerçek dostun, yegâne dostun Allah olduğuna kâmil bir imanla kabul edilişinin, Allah’a mutlak iltica ve hac ibadetinin izah edilmeye çalışıldığı bir kitap.

Gerçek anlamda bir ülkünün, İ’lay-ı kelimetullah davasının divanesi olanların hayatının anlatılmaya çalışıldığı ve savrulanların, istihale geçirenlerin, metamorfoza uğrayanların durumunu vuzuha kavuşturulması için yazılan bir tercüme-i hâl.

Evet.

Kendini bir deli olarak nitelendiren İlhami Şahin’in tercüme-i halini anlatan bir kitap.

En önemli bölümü politik anaforla, girdaba kapılanlar anlatıldığı bölümlerdir kanaatime göre.

Politik sahada dik durmak, davaya sadakat ister ve maalesef “akıllı zannetilenler”de genelde az olur.

Dava adamı bir anlamda divanelerin işidir.

Aslında dava adamlığı delilik ister.

Muhsin Yazıcıoğlu gibi delilere de yer yerilmiştir kitapta.

Ve sonuç.

“Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya” hakikatinin itiraf edildiği bir çalışma.

Dostlara tavsiye ediyorum.

Kendilerinden bir parçanın anlatıldığı, itiraf edildiği kısımları bulacaklardır.

Selam ve Sabırla… 06.06.2025

 

İsteme ve İletişim bilgileri:

*Bir Hayat Hikâyesi ya da BİR DELİNİN HATIRALARI, İlhami Şahin, Ayvalı mah.159. cadde, 209. Sokak, İmren Apt. Nu: 9/4 Keçiören/Ankara

Tel. 0532 6129720, 0312 343 4342

5 Haziran 2025 Perşembe

Dosta, Ağabeye Vefa

 Dosta, Ağabeye Vefa

Veysi ERKEN Dr.

Vefa insani, İslami bir haslettir.

Müminde olması gereken bir histir.

Vefa, İstanbulda bir semtin adı değil, gönüllerin vazgeçilmez olmalıdır.

Vefa arkadaşları, dostları hatırlamayı, ruhlarına Kur’an okumayı, yâd etmeyi gerektirir.

7 Haziran Merhum Abdurrahim Karakoç ağabeyimizin vefatının sene-i devriyesi.

(7 Nisan 1932, Kahramanmaraş - 7 Haziran 2012, Ankara)

Bizler vefanın “anlık” olmadığını izah etmeliğiz herkese.

İslamî şuur “vefa”lı olmayı gerektirir.

Abdurrahim Karakoç ağabeyi uzun uzun anlatacak değilim. Aynı Gazetede, Gündüz Gazetesinde yazmak nasip oldu. İslami yaşayışını ve hassasiyetini bilenlerden olduğumu düşünüyorum. Önemli olan hassasiyetlerini ve yol göstericiliğini gençliğe mal edebilmektir.

Vefa bunu gerektirir.

Vefanın bir “anlık” olmadığını herkese anlatmaktır.

O;

Aydınlığa koştum, karanlık çıktı

Her sevgi, her vefa bir anlık çıktı...

Güç bela ben, bana vardım dün gece.

Dosta şiir yazdım "hatıra" dedim

Belki bir dost gele otura dedim.

Gönlümü toprağa serdim dün gece” diyordu da bizler Fatihalarımızla, Yasinlerimizle dualarımızla yanına gidip oturduğumuzu vefasız olmadığımızı göstermek ve yaşamakla mükellefiz.

Merhum Abdurrahim Karakoç ağabeyinin vasiyetinden bir şiir. Buna sahip çıkmak bile yeterli olabilir.

 İşte o vasiyet:

 

“İmansız askerin, korkak paşanın
Bir boyuna bir de enine tükür.
Kaçarken vurulup yere düşenin
Bir leşine bir de kanına tükür.

Ölürsen de hak yedirme, hak yeme;
Aka kara, karaya da ak deme.
Adaletten ayrılırsa mahkeme,
Bir hâkime bir de kanuna tükür.

İlaç olsa içme düşman tasından
Sakın taş attırma dost arkasından
Kim ikiyüzlüyse tut yakasından
Bir yüzüne bir de canına tükür.

Millet parasından verdirme parsa;
Edirne'den Van'a, Muğla'dan Kars'a
Nerede sahte bir kahraman varsa
Bir resmine bir de şanına tükür.

Kesmekle kısalmaz cömerdin eli
Yiğidin adına eklerler deli.
Baban olsa bile Allahsız ölü
Bir ruhuna bir de sinine tükür.

Bırak hesabını ölüm kalımın
İnanmışa zulmü ne ki zalimin
Manayı reddeden sözde âlimin
Bir ilmine bir de fenine tükür.”

Bugün 7 Haziran 2025 Abdurrahim Karakoç ağabeyimizin rahmet-i rahmana kavuşmasının sene-i devriyesidir.

O, Secde-i rahmanda tevhidi çok arzulayandı. Tefrikanın bize yakışmadığını terennüm ediyordu.

“Birleşin ey! Yolları Kur'an'da birleşenler

Birleşin, itikatta, imanda birleşenler

Ayrılık yakışmıyor, bölünmek günah size

Birleşin ey! Secde-i Rahman'da birleşenler” tembihatında bulunuyordu.

Evet.

Birlik ve beraberlik zamanıdır şimdi.

GAZZE’de, Doğu Türkistan’da, Arakan’da ve dünyanın her yerinde soykırımı bitirmek için birleşmek zamanıdır.

Birleşerek Abdurrahim Karakoç ağabeyin vasiyetini ifa zamanıdır el’an.

Ruhun şad mekânın cennettir inşallah.

Selam ve Sabırla… 07.06.2025

 

 

 

Merhamet, Rahmet ve Bayram

Merhamet, Rahmet ve Bayram

Veysi ERKEN Dr.

Soykırımın, kanın, vahşetin, açlığın, yokluğun tavan yaptığı GAZZE ve diğer coğrafyalara bayram gelir mi?

Bayramımız bayram olur, bereket ve merhamet yağar mı?

Evet.

Bayram merhametin ve meveddetin daha fazla kuşanıldığı zaman dilimidir mümin Müslümanlar için. De ki: “Sizden akrabalık sevgisinden (meveddet) başka bir karşılık istemiyorum.” Kim çaba harcayıp bir iyiliği gerçekleştirirse bu konuda ona daha büyük güzellikler bahşederiz. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır ve iyiliği asla karşılıksız bırakmaz. Şûrâ-23” ayetinin gönüllere tecelli ettiği gündür BAYRAM.

Bayram sevinçlerin ve zenginliğin paylaşıldığı, mazlumlarla, mağdurlarla dayanışma ve yardımlaşmanın arttığı bir zamandır mümin ve insan olanlar için.

Bayram bunun açık bir göstergesidir inanan ve inandığını yaşayan Müslümanlar ve zulme karşı direnenler için.

Bir tevhid eylemidir bayramı günleri.

Merhum Abdurrahim Karakoç ağabeyimiz soruyor.

“Bayram demek takvimdeki yazı mı?
Bayram hasret, bayram ağrı, sızı mı?
Açıp yüreğimi, yumup gözümü
Özüne girdiğim bayramlar hani?”

Elbette bayram takvimdeki yazı günü, hasret, ağrı değil, özüne girdiğimiz, mazlumlara yardımı arttırdığımız gündür.

Bayram af günüdür, barış günüdür
Bayramlar rahmete giriş günüdür
Bayram, Hak menzile varış günüdür
Gönlümü verdiğim bayramlar hani?

Evet. Gönlümüzü merhamete, affa, iyilik üzere yardımlaşmaya açtığımız gündür. Hak menziline varamıyorsak, rahmet etmediğimiz, barışı arzulamadığımız gün bayram değildir.

Kısaca, Bayram iyiliği, güzelliği, ihsanı, dayanışmayı, yardımlaşmaya, sevinci yaşamaktır, yaşatmaktır.

Mazlumlara kol kanat germektir.

Siyonist haçlıları boykot etmektir.

Siyonist haçlı zihniyetinin kışlası olan İsrail’i tasfiye etmeye çalışmaktır.

Şükürler olsun milletimizin mümin Müslümanları bu duyguları en güzel şekilde yaşamaya ve yaşatmaya çalışıyorlar.

Neredeyse dünyanın bütün mazlum ve mağdur coğrafyalardaki fakir ve yoksulara kurbanlarıyla Bayram sevinçlerini ulaştırmaya ve yaşatmaya çalışıyorlar.

Yeryüzü bayram yeri olsun diyedir bütün çabalar. Yeryüzü merhamet ve adaletle kuşansın diyedir bütün gayretler ve koşuşturmacalar.

Gün bir yetim başı okşadığımızda, aşımızı paylaştığımızda, sevdamızı merhamet duygusuyla belirttiğimizde, imkânlarımızla mazlumların yaralarına ilaç olmaya gayret ettiğimizde, büyüğümüzün, küçüğümüzün gönüllerini ve dualarını almaya çalıştığımızda bayrama döner.

Günlerimiz tevhidle, merhametle, sevgiyle, muhabbetle, bereketle, “birr”le, ihsanla, iyilikler ve güzelliklerle bayrama tebdil olsun bayram olsun inşallah.

Merhum Alvarlı Efe Hazretleri’nin şu mısraları;

“Can bula cananını, bayram o bayram ola

Kul bula sultanını, bayram o bayram ola

 Hüzn-ü keder def ola, dilde hicap ref ola

 Cümle günah af ola, bayram o bayram ola” duamız ve takvim günlerimiz BAYRAM olsun, Allah’ın rahmeti ve merhameti mazlumların, mağdurların, GAZZELİLERİN, DOĞU TÜRKİSTANLILARIN üzerine yağsın inşallah.

Selam ve Sabırla… 06.06.2025

Hayattın Lezzeti Dostlukla mümkündür

 Hayattın Lezzeti Dostlukla mümkündür

Veysi ERKEN Dr.

Dost olmak ve kalmak kolay mı?

Ölçümüz vahiy ise zor değildir.

O zaman şu soruyu sorarız kendimize

Dost muyuz?

Refik miyiz? (Arkadaş mıyız?)

Halil miyiz?

Muhib miyiz?

Birbiriyle müteradif olan kelimelerdir?

Umarım ki bu kelimeleri tefekkür eder benzer ve farklılıklarını ortaya koyabilir ve gerçek veliliği anlarız.

Bizim için gerçek dostluk Allah ile olanıdır. Allah’ın rızasını kazanmak için ise beşerle de dostluktan bahsedilebilir.

Ayetler de “Bilesiniz ki Allah dostlarına asla korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler. Onlar ki, iman etmişler ve takvâya ermişlerdir, işte onlara hem bu dünya hayatında hem de âhirette müjdeler olsun! Allah’ın sözlerinde değişme olmaz; (öyleyse) en büyük kazanç budur. Yunus 62-64

 Allah mü’min’lerin dostudur”.(Al-i İmran, 68)

O’nun evliyâsı (dostları, yakınları-yardımcıları) sadece takva sahipleridir.” (Enfâl 34)

Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resulüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir.” (Maide 55)

Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar.” (Bakara, 257)

Dikkat edilirse ayetlerde “veli” kelimesi kullanılmıştır ve dostluğun ölçüleri belirlenmiştir.

Kısaca “Veli demek: Allah dostu yani Allah’ın emirlerine tabi olup, inanıp itaat eden, yasaklarından kaçınan kimseler demektir.  Allah’a dost olmuş,  Allah’ı seven ve Allah’ın da onları sevdiği kulları demektir.

Allah iman edenlerin, tağut kâfirlerin dostu olduğuna göre kendi tutum, tavır, davranış ve amellerimizi buna göre gerçekleştirmemiz, Allah’ın emirlerini kâmilen işlemeye, ifa etmeye çalışmamız gerekir.

Zulmün tavan yaptığı dönemlerde cihadtan kaçınmak, mazlumdan yana tavır koymamak “iman”ın zafiyetini gösterir ki, bu durum Allah’ın dostluğunu kazanmanın önünde bir engel olur.

Hâsılı kelam hayatımızın lezzetli olmasını ve idamesini arzu ediyorsak Allah’ın dostu olmaya çalışmakla mükellefiz.

Aksi takdirde hayat zehirleşir.

Cinayetler, katliamlar, vahşetler, tecavüzler artar, hayat cehenneme dönüşür.

Hayatımızı cennete çevirmek ve Allah’ın dostu olabilmek için, hayatı cehenneme dönüşenleri incelemek yeterlidir.

Selam ve Sabırla… 05.06.2025

4 Haziran 2025 Çarşamba

Yalan Ağza Yuva Yapmışsa

 Yalan Ağza Yuva Yapmışsa

Veysi ERKEN Dr.

“Yalan Ağza Yuva Yapmışsa” diye meşhur bir deyim vardır.

Gerçekten bazılarının ağzına yalan yuva yapmıştır.

Hayatları yalan.

İftira,

İnkâr,

İtham,

YALAN söyleme, yöntemleri ve meslekleri olmuş, yalan ağızlarında yuva yapmıştır.

Casiye süresinin 7. Ayetini Ömer Çelik, “Yalan ve iftirâyı meslek hâline getiren ve günaha düşkün olan herkesin vay hâline!”, Ahmet Tekin ise “Bütün yalancıların, bilerek günah işlemekte ısrar edenlerin, günaha dadananların vay haline!” şeklinde meallendirir.

“Yalan Ağza Yuva Yapmışsa” ifadesi meallerin bir nevi kısaltılmışıdır.

Yalan ağızda yuva yapmışsa, kişinin her sözü, eylemi ve ifadesi yalandan ibaret olur.

Daha önce bir cümle okumuştum.

“Daima doğru söyleyin ki, söylediklerinizi hatırlamak zorunda kalmayasınız”

Evet.

Yalan ağızda yuva yapmışsa kişi iflah olmaz.

Yalanlarını yalanlarla örtmeye çalışır.

Rüşvet, irtikâp, yolsuzluk, hırsızlık, adam kayırma bataklığının içinde debelenenlerin hali budur.

Bir fetöit, sanayim yöntemidir YALAN.

Bataklığın içinde debeleneler yalanlarını, yolsuzluklarını, rüşvetlerini yeni yalanlarla örtmeye çalışıyorlar.

Bunlara iltisak ve iltihak edenler de aynı bataklığa yuvarlanmışlardır.

Ayette  “Senin yanında hak yola dönenlerle birlikte, sana emrolunduğu gibi dosdoğru ol! Siz de azıp sapmayın. Allah, yaptıklarınızı çok iyi görmektedir. Hûd-112” buyrulur.

Ayetten anlaşılacağı hak yola dönen ve hak yolda olan herkese aynı hitap vardır.

Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.

Yalan ağzında yuva yapmasın.

Bataklığa saplanma.

Maalesef dün “çağrımız İslâm’da dirilişedir” diyenlerin bir kısmı rüşvetçilere, hırsızlara, yolsuzluk yapanlara iltisak ve iltihak etmiş durumdalar.

Bunlar da bataklığın içinde debelenip durmaktalar.

Yalanlarını yalanlarla örtmeye “Şal”lamaya çalışmaktalar.

Yalan ağızlarında yuva yapmış durumdalar.

Kurtulmaları zor.

Zira yalancılara, hırsızlara, yolsuzluk yapanlara benzemişler neredeyse aynileşmişlerdir.

Her şeye rağmen ümitsiz değiliz.

“De ki (Allah şöyle buyuruyor): “Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Zümer-53”

 Bizler Allah’ın Rahmetinden ümit kesmeyiz.

Tevbe ve istiğfar kapısı her zaman açıktır.

Yeter ki istihaleye, metamorfoza, başkalaşmaya uğrayanlar titreyip İslam’a dönsünler.

Selam ve Sabırla… 04.06.2025