23 Ekim 2011 Pazar

Bu Kafa Değişmedikçe

Bu Kafa Değişmedikçe

Veysi ERKEN

Yıllardır ülkemizde kan akıtılıyor, vahşice cinayetler işleniyor. Özellikle ülkemizin doğusunda korku rejimi oluşturuluyor.

Katiller çekirge sürüsü gibi sekiz koldan saldırıyor.

Bu katliamlar yeni değil, yıllardır sürdürülüyor.

Peki, neden bu katliam durdurulamıyor.

Yıllardır aynı şeyleri söylüyoruz ve yazıyoruz.

Artık söylemekten ve yazmaktan bıktık.

Bilin ki Muhsin Yazıcıoğlu’nu şehit eden mihrakla katiller sürüsünü piyasaya salan zihniyet aynı.

Merkez aynı.

Merhum Yazıcıoğlu için “bu cinayet mutlaka aydınlatılmalı. Sadece tornavidalarla delilleri karartmaya çalışanlarla sınırlı kalınmamalı. Önemli olan bu cinayeti planlayanları, destekleyenleri, finanse edenleri ve tetikçileri kullananları ortaya çıkarmaktır. Bu cinayetin işlenmesinde kimin dahli varsa ortaya çıkarılmalıdır ki, ülkemiz rahatlasın, insanımız huzur bulsun.” dediğimiz gibi bu katil sürüsünün arkasındaki aynı odak kurutulmadıkça ülkemiz huzura kavuşamaz.

Bir odağın katiller sürüsünü beslediğini ve koruduğunu şu “günlük” metni yeterince ortaya koyacak yeterliktedir. “Asteğmen Mehmet, günlük tutuyor. Görev yeri: Hakkâri, Yüksekova, Dağlıca Karakolu.

Ucu bucağı yokmuş gibi görünen dağların arasında bir yerde.

Karakolun etrafında tepeler.

On tepe arasındaki karakolda görev yapan Asteğmen Mehmet Bozkuş, orada gördüğü hareketliliği üstlerine bildiriyor hemen.

Harekete geçmek, tetiğe dokunmak gerektiğinin farkında...

Fakat üstlerinden 'bekleyin' talimatı geliyor. "Bekleyin, bekleyin, bekleyin..."

Hâlbuki o tepelerde gördükleri turistik bir faaliyet değil.

Asteğmenin günlüğüne bakalım.

"Bugün var ya aşkım... Bu terörün bitmeyeceğine bir kere daha şahit oldum. Gözümüzün önünden on katır on kişi geçiyor, 'gidelim öldürelim' diyoruz göndermiyorlar. Helikopter çağırıyoruz yollamıyorlar. Bi de bunun üzerine adamları telsizlerinden de dinliyoruz. Hâlâ elimizi kolumuzu bağlı tutuyorlar, çıldırıyoruz. Adamlar resmen önümüzden geçiyor. Biz de öyle salak saçma dağ başında bekliyoruz, neye kime hizmet ettiğimizi bilmiyoruz, ilk defa burada bulunuşumuzun boş olduğunu anladım."

Günler geçiyor, teröristler yığınak yapmaya devam ediyor.

Belli ki baskın hazırlığı içindeler.

Ama askerlik bu; emir gelmezse, gözünü bile kırpamazsın. Değil ki ateş etmek!

Asteğmen, birkaç gün sonra, günlüğüne şu notu düşüyor:

"O sabah sana demiştim ya terörist ve dolu katırlar gördük bir şey yapamadık diye, şerefsizler ellerini kollarını sallaya sallaya gittiler yüklerini boşaltıp geri döndüler ve biz gene bir şey yapamadık. Emir vermedi üstlerimiz. Gene 'gidelim' dedik 'bırakın gitsinler' dediler. Başlarım böyle işe dedik, elimizi kolumuzu bağladık. Ne kadar saçma bir şey. Çıldırdık çaresizlikten. On tane adam vardı, parçalardık şerefsizleri. Manyak gibi durduk yerimizde."

Biz de daha önce yapılan açıklamalara inanarak, o teröristlerin çoban zannedildiğini düşünüyorduk.

Meğer bir yedek subay olan Mehmet Bozkuş onların kim olduğunu fark etmiş ve bildirmiş...

Teröristler 500 kişiyle karakolun etrafını sarıyor ve saldırı emrini beklemeye başlıyorlar.

İnsansız keşif uçakları geçerken çömelip hareketsiz duruyorlar.

500 kişinin mevzilenmesi bir hafta sürüyor.

Silahları, cephaneleri ve yiyecekleri katırlarla taşıyor, bir kısmını toprağa gömüyorlar.

Bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra, 21 Ekim 2007 gece 11'de saldırı emri geliyor ve çatışma başlıyor.

Orduya ait uçak ve helikopterler hava saldırısı düzenleyince, teröristlerin sadece bir kısmı karşılık veriyor, diğerleri ise yerleri belli olmasın diye sessiz kalıyor.

Kanlı baskın hedefine ulaştıktan sonra teröristler sessizce çekiliyor.

Ormanlık alanda gizledikleri katırlarla dönüşe geçip, kayıp vermeden kampa ulaşıyorlar.

Kayıp vermeden...

Karakolda görev yapan 13 asker şehit oluyor, 8 asker de teröristler tarafından kaçırılıyor. Asteğmen Mehmet de şehitler arasında.

http://www.yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=25562&y=MehmetSeker, 04.01.2011”

Daha fazla söze veya yazıya gerek var mı?

Bence yok.

Artık yeter diyebilmek için katiller sürüsünü piyasaya süren odağı yerle bir etmek gerekir.

Bunu akıl eden vicdan sahibi bir yönetim olmadıkça insanımız daha çok ağlar.

Artık ağlamak istemiyoruz.

Artık vatan için ölmek değil yaşamak istiyoruz.

Artık vazifelerini yapmayan, heronları ve termal kameraları kullanmayan, asli görevlerini ihmal edenlerden hesap sorulmasını istiyoruz.

Selam ve Sabırla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?