23 Temmuz 2015 Perşembe

Ülkemizi Karıştıran Ajanlar



Ülkemizi Karıştıran Ajanlar

Veysi ERKEN

            Defalarca yazdım.
            Tekrar tekrar yazılması gerekir.
            Belki o zaman insanımız intibahta olur ve “insan Şeytanları”nı tuzaklarıyla baş başa bırakır.
            Evet, içimizde “insan Şeytanları”nın piyonları var. Adları, sıfatları, örgütleri farklı görünümdedir.
            Hepsinin ipleri aynı ellerdedir. Örgütler Hacivat Karagöz gibi kukladır. İnsan Şeytanları olan cambazlar kuklalarıyla ülkemizi karıştırmak istiyorlar.
            Yerli görünümlüler ara sıra dillendiriyorlar.
            Ali Bulaç, Mümtazer Türköne ve Murat Yetkin ajanlıktan bahsettiler. Keşke ajanlıktan bahsedenler Udo Ulfkotte kadar ahlaklı olsalar ve hiç kıvırmadan yazsalar. 
            Ajanlıktan bahsedenleri nefis muhasebesine davet ediyorum.
            Dürüst olun ve bildiklerinizi; Udo Ulfkotte gibi “satılmış gazeteciler”i yazın.
            Bilinmelidir ki, medyadaki ajanlar ortaya çıksa veya çıkarılsa, yazılsa ülkemiz büyük ölçüde rahatlar.
            7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde Gezi olayları,  6 Şubat ve 17/25 Aralık operasyonları, 30 Mart Seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimi ile sonrasındaki süreci incelediğimizde ajanları ortaya çıkarmak zor değildir diyorum.
            Her şeyini insan şeytanı olan tapınakçılara satmış, kiralamış ve köleleşmişlerin oyunları bahsi geçen kısa dönemin incelenmesi ile ortaya konulabilir.
O dönemdeki yazıları onların deşifresi için yeterlidir.
            Son olayları da bu gözle okumak gerekir.
            Ülkemizi karıştırmak isteyen tapınakçı insan şeytanları piyonlarını tekrar devreye soktular.
            Eskiden ahtapotun kolları farklı zamanlarda devreye sokuluyordu diye düşünüyorum.
            One Minute”den beri bütün kollar faaliyete geçirilmiş. Silah, kalem, tezvirat, karalama ve kötüleme kolları topyekûn hareket halindedir.
Ülkemiz kan gölüne çevrilmek isteniyor.
            Kuş, böcek, cemadat ve uzantılar/şerikleri olan medyadaki (neşriyat) tezviratı okumak yeterlidir. Kuş, böcek, cemadat ve uzantıları olan neşriyattaki görevlilerin ve ajanların kalemlerinden kan damlamaktadır.
            Hepsi ölü sevici ve müzevirdir.
            Efendilerinin sesidir. Milletten onun için kaçmakta erken seçime karşı çıkmaktadır.
            Efendilerinin iktidarı uğrunda işlemeyecekleri mel’anet yoktur. Desteklemeyecekleri ve parlatmayacakları Truva yoktur.
            Aldıkları emir doğrultusunda ülkemizdeki her türlü gelişmeyi Truva atı ile durdurmaya ve insanımızı katletmeye çalışıyorlar.
            Bütün millete sesleniyorum.
            Bu ülkenin sevdalılarına çağrıda bulunuyorum.
            Tuzağı fark ediniz.
            Suruç’ta, Ceylanpınar’da, Ağrı'da, İstanbul’da katledilen, şehit düşen her fert insanımızdır.
            Canımızdır.
            Feda edilen canlar yüreğimizi dağlarken, tapınakçıların emir erleri sevinçten kusmuklarını neşriyat, yazı ve başka şeyler diye yutturuyorlar.
            Seçim sonrası Truva atlarıyla iktidarı gasp etmeye çalışıyorlar.
            Hedef iktidarın bir parçası olmak ve ülkemize boyun eğdirmektir.
            Hedef İslam ve mazlum coğrafyalarının kalbini sökmek, boynunu kırmaktır.
            Senaryo adım adım oyunlaştırılıyor.
            Ülkemizi güvensiz ortama sürüklemeye, korku mekânı haline çevirmeye çalışıyorlar.
            İçimizdeki ajanları fark ediniz.
            Fark etmek kolaydır.
            Yazdıklarına bakınız anlarsınız.
            Villalarında oturup şaraplarını yudumlarken halkın çocukların ölümü üzerinde kalem oynatan, yazılarıyla ülkemizi sözde uluslar arası kuruluşlara şikâyet eden, efendileri yurt dışında keyif sürerken her şeyi zimmetlemeye çalışan, ülkemizdeki her olumlu gelişmeyi durdurmaya çalışanlar içimizdeki ajanlardır.
            Biliniz ki, gözyaşları sahtedir.
            Gönülleri kara, yazdıkları kusmuktur.
            Gün tapınakçıların oyunlarını bozmak, tuzaklarını başlarına çalma günüdür.
            Özellikle medyadakilerine sesleniyorum.
            Ahlaklı olun ve içinizdeki tapınakçı ajanları isim isim deşifre ediniz. Kıvırmadan. Udo Ulfkotte gibi.
            Udo Ulfkotte pişmanlıklarını ve Alman Neşriyatındaki satılmışları “Satılmış Gazeteciler” isimli kitabı ile deşifre etti.
            Sizler de böyle davranırsanız Suruç, Ceylanpınar, Ağrı, İstanbul ve sayamadığımız yerlerdeki senaryolar bozulur, canlar ve fidanlar devrilmez.
            Tapınakçıların kalemşoru olmayanlara duyurulur.
            Truva atındakilere hayır deme vakti. Erken seçim ile oyunu bozma zamanı.

            Haydi, vakti kuşanmaya ve ülkemizi huzura kavuşturmaya.
            Selam ve Sabırla...
           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?