4 Ocak 2021 Pazartesi

Dönmeler Bizi Neden İlgilendirir*

 

           Dönmeler Bizi Neden İlgilendirir*

            Veysi ERKEN

            Giriş

           İnsanımızın konumu ve tarihi misyonu sebebiyle üzerinde oynanan oyunlar ve kültürel değerlerinden koparma çabaları hiç sekteye uğramadan devam ettirildiği malumu ilam etme sadedindedir.

            İnsanımızın aslî niteliklerinden koparılma ve köksüz bırakılma çabaları yeni olmamakla beraber son yıllarda suret-a haktan görünenlerin marifetiyle hız kazandığı bir gerçektir. Hızlanışın temel göstergesi “iki kimlikli” insanların kazanmış oldukları güçtür.

            Kendilerini “sosyolojik Müslüman” olarak tanıtan  “iki kimlikli” insanların işgal ettikleri mevkileriyle, elde ettikleri servetleriyle, medya imparatorluklarıyla insanımıza kan kusturmaktadırlar. İşte bugünün “sosyolojik Müslüman”larını oluşturan dönmelerin tanınması bu yüzden gereklidir.

            Esasında son günlerde sıkça gündeme gelen “dönmeler” konusu bu kadar önemli mi? Altmış beş milyona yaklaşan bir nüfusu ilgilendirir mi? İlgilendiriyorsa neden ilgilendirir? İşte bu sorular ve “kesintisiz sürdürülen zulümler” dikkatimizin bugünün  “sosyolojik Müslüman”larını oluşturan  “Dönmeler” alanında yoğunlaşmasına yol açmıştır.

   

            Dönmelerin Ortaya Çıkışı

 

            Dönmelerin ortaya çıkışı kendini Mesih ilan eden “Sabetay Sevi”nin İstanbul Hahamlar kurulunun kararıyla ihracıyla başlar. (Danon, s.23) . Yahudilikten ihraç edilen Sevi baskılardan kurtulmak için Müslümanlığı seçer(Baer, s.28).

            Sabetay Sevi her ne kadar İslam’ı kabul ettiğini söylese de kendi inancından vazgeçmez. Etrafındakilerin bir kısmı onun Mesihliğine inanmaya devam eder. Böylece “iki kimlikli” bir anlayış, Danon’un ifadesiyle Yahudi-Müslüman Mezhebi ortaya çıkar.

 

            Temel İnanışları

 

            Dönmelerin temel inanışlarını Mesihliğini ilan eden Sabetay Sevinin görüşleri oluşturur. “Sırlarını çok kıskanç ve gizemli bir şekilde saklayan Dönmeler (Danon, 23)” in yapılarını anlamak kolay değildir.

            Dönmelerin içine kapanık ve içinde bulundukları toplumdan kopuk bir hayat tarzına sahip oluşları sebebiyle inanışları, içinde bulundukları topluma etkileri uzun bir zaman diliminde anlaşılamamıştır. Danonun ifadesiyle “Dönmeler” bir kirpinin koruma içgüdüsüyle kendilerini koruma altına almışlardır (Danon, 23).

            Danon’un tespitine göre Dönmelerin temel inanışlarını, dua ediş tarzlarını, iktisadi durumlarını, karakterlerini ve içinde yaşadıkları Türk toplumuyla ilişkilerini belirleyen belge tesadüfî olarak ortaya çıkmıştır.(Danon 23-24)

            Dönmeler zamanla kendi aralarında ayrışmışlardır. Ayrışma Mesihlik kavramı etrafında şekillenmiştir. Dönmeler Sabetay Sevi’ye doğrudan bağlı kalanlar, Sevi’den sonra Yakov Kendo’nun Mesihliğine inanan Yakubilerle Baruhya Russo(Osman Baba)’nun Mesihliğine inananlar olmak üzere üç kola ayrılmıştır. Ayrışmaya rağmen üç grubun temel düsturları aynı kalmıştır.

            On sekiz maddeye dayanan ilkelerinden anlaşılan iki kimliklilik halidir. Şeklen Müslüman İnanış Yahudi. Netice itibarıyla günümüzde kendi kimliklerini gizleyerek geniş Müslüman kitlenin yaşayışını tahrip etmekte olan Sabetaycılar ırkî grup olmayıp bir dini  “inanış hareketidir”.

            Dönmeler Sabetay Sevi’nin yaklaşımı nedeniyle karma olarak oluşan inanç esasları yüzünden ne Yahudiler ne de Müslümanlar tarafından kendilerinden kabul edilmemektedir.

    

İlkeleri

 

            Dönmelerin iç yapılarını ortaya koyan belgede on sekiz emir yer alır. Bu emirler hayat tarzlarının temel ilkeleri durumundadır. Bu ilkeler inanış esaslarını belirlediği gibi, kendi aralarındaki ilişkileri ve içinde yaşadıkları Müslüman toplumla olan münasebetini belirlemektedir. Ons ekiz maddenin tamamı için Danon’un makalesine bakılabilir.

   

            Dönmeler Müslümanları Neden ilgilendirir? 

       

Genelde bütün dünyadaki, özelde ise Türkiye’deki Müslümanları sadece “Dönmeler” değil, iki kimlik sahibi bütün anlayışlar ilgilendirir. Özelde Türkiye dememizin sebebi “iki kimlik” sahibi olanların “Türk milleti” için fesatlıklarıdır.

            Türkiye’de iki kimlikli anlayışı sergileyen başta “dönmeler” olmak üzere Boğaza çöreklenmiş ve orada oligarşik bir aşiret oluşturan zümreler Müslümanları ilgilendirir.

            Esasında temel yaklaşımımız “lekum dinikum veliye din” ayeti mucibince herkesin dininin kendisine ait olduğu ve dinin kendi hayatının tanzim etme vasıtası olduğu yönündedir. Bir dönme kendi inanışına göre hayatını tanzim edebilmesi gerektiğine inandığımız gibi bir Müslüman’ın da hayatını kendi “değer”, “ilke” ve “Kuralları”na göre tanzim etmesi gerektiğine inanıyoruz.

            Burada asıl sorun “Dönmeler”in Müslümanların hayatını tanzim etmeye kalkışmalarından kaynaklanıyor.

            Müslümanları ilgilendiren ve tartışma oluşturan temel nokta budur. Nitekim televizyonda seyrettiğimiz bir programda Ilgaz Zorlu kendisine yöneltilen bir soruya verdiği cevapta “dönmeler”in Müslümanlara baskı yaptıklarını ifade etmiştir.

            İşte konu bu yönüyle Müslümanları ilgilendirir. Zira altmış beş milyon nüfus içinde varlığından söz edilen “dönmeler”in kim olduklarının, nasıl ve neye inandıklarının ve arenada ( siyasi, iktisadi, kültürel ve sosyal) etkinliklerinin ne olduğunun, nasıl ve ne şekilde baskı uyguladıklarının bilinmesi gerekir.

           

             İlişkiler

    

Türkler bir diğer ifadeyle Müslümanlar Dönmeleri her ne kadar kendilerinden kabul etmezlerse de, Danon’un tespit ettiği gibi “bu ılık mühtedileri kabullenmek zorundadırlar, kaldı ki Müslümanlık açısından aykırı düşünceler taşıyan bu dönmelere karşı ellerinde bir kutsal savaş başlatabilmeyi mümkün kılabilecek hiçbir maddi kanıt da yoktur. (Danon, 25)” 

            Tespit doğrudur; çünkü İslamî anlayışa göre kendini Müslüman olarak ifade eden kişiyi toplum Müslüman olarak kabul eder. Kişiyi reddetme veya aforoz hakkı söz konusu değildir.

            Dönmelerle Müslümanların arasındaki sorunlardan birisi bu anlayıştan kaynaklandığını düşünüyorum. Zira Müslümanlar Dönmelere müdahale etmez veya edemezken Baer’in tespitiyle “Yahudi ve Müslüman tasavvuflarını bir araya getirerek bileşik bir dini kimlik yaratan (Baer, 30)” ve kapalı bir cemaat anlayışını sürdüren Dönmeler iktisadi, siyasi, sosyal, kültürel ve medyatik yapılanmalarıyla Müslümanları kendilerine benzetme çabasına girmektedir. Benzetme çabaları son asırda hız kazanmış ve etki sahası genişlemiştir. Kendilerine benzemek istemeyenlerin iktisadi, siyasi, kültürel ve sosyal hayattan tecridi için linç kampanyaları arttırılmıştır.

            Dönmelerin kendilerini gizleme karakterini ve içinde bulundukları toplumu kendilerine benzetme çabalarını ve linç kampanyalarını Danon “en belirgin kusurları güçlü saklanma yeteneği olup, bu doğal durum haline gelmiş 16’ncı Emrin ayrılmaz cüzüdür.  Yaşamları deşilmesi mümkün olmayan bir gizemle çevrilidir. Gerçek Müslümanlara karşı kendilerini iyi korumasını bilirler. Gerçek Müslümanların hayatını yaşamak, özel yaşamlarında onlarla beraber olmak, onların doğru ve hatalı taraflarını iyi taklit etmek, görünüşte Müslümanlığın amaçlarına iyi hizmet etmek, ancak buna karşılık kendi iç dünyalarında Müslüman vatandaşlardan binlerce fersah ötede olmak.  Ne vicdan esnekliği! Ne irade gücü! (Danon, s.24) ifadesiyle açıklamaktadır.

            Emir gereği içinde Dönmelerin içinde yaşadıkları Müslüman toplumunda kendilerini gizlemeleri başlı başına bir problem olmamakla birlikte “davranış kalıpları” toplumu sarsacak niteliktedir. Gizlenme ile birlikte “biz” duygusu aşırı derecede geliştirilmekte ve bu duygu sayesinde yalnızca kendilerini sahiplenmektedirler.

            Oligarşik yapıyı oluşturan bu gruplar sadece kendilerini sahiplenmekle kalmazlar. Her alanda kendilerinden saymadıkları kişi, grup ve kurumların imhasını sağlamaya çalışırlar. Bunun yüzlerce örnekleri vardır.

            Son günlerin olayları bile bu oligarşik yapının melanetlerini açıklamaya yeter. İktisadî alanda kurdukları birlikteliklerle çoğunluğa mensup olanların faaliyetlerine tahammüllerinin olmadığı ortaya çıkmıştır. Onlar banka kurar ve batırırlar. Bu yolla toplumun parasını hortumlarlar. Onlar kendilerinden olmayan sanayici ve tüccarı yaftalamaktan geri durmazlar.

            sanat ve kültür faaliyetleri adı altında milletin canını okurlar. Kültür ve sanat etkinlikleri adı altında sahnelenen rezaletlerin perde arkasının araştırılmasında sınırsız fayda vardır.

            Hegemonik yapıyı oluşturma sadece iktisadi alanla sınırlı değildir. Bugün dünyada en etkin iletişim yolu olan medyada Dönmelerin imparatorluk oluşturdukları bilinmektedir. Medya yoluyla hem toplumun ahlakî çöküntüsünü hızlandırmaktalar, hem de insanî hak ve hürriyetlerin ortadan kalkmasına zemin hazırlamaktalar.

            Siyasetteki etkinlikleri bakanlık, parti başkanlığı veya yardımcılığı gibi noktalardadır. Bu yolla ülkedeki çoğunluğun haklarının gaspını arttırmaktalar. Toplum bunların iç yüzlerini bilmediğinden Müslüman sanır. Kurdukları oligarşik birliklerle her partiye veya siyasi gruba musallat olmaya çalışırlar.

            Siyaset- bürokrasi düzlemindeki hadiselerin incelenmesinde bu yapı daha iyi fark edilir. Siyaset-bürokrasi işbirliği ile ülkemizdeki hak ve hürriyetlerin gaspında rol oynayanların tamamı dönmeler ve bunlarla hareket edenlerdir. Dönmeler ve Boğazdaki aşiretle hareket edenlerin bir kısmı alet oldukları yapının farkında değiller.

            Siyaset, ticaret, medya-bürokrasi düzleminde kendini “sosyolojik Müslüman” olarak tanımlayan kişi ve kişilerin devlet katmanlarında ve bilhassa öğretim kurumlarında oluşturdukları tahribat meydandadır. Öğretim kurumlarındaki tahribat geleceğimizi ve nesillerimizi derinden etkileyecek boyuttadır. Bilim yuvalarının bilimden uzaklaştırılarak Mc Cartyist bir yaklaşımla inançlılardan ve özgür ortamlardan tecrid edilmesinin müsebbipleri aynı insanlardır.

            Ülkemizde yaşanan olgunun doğru anlaşılmasında bugünkü hadiseler yeterli olsa gerek. Her taşın altında “irtica” aramaya kalkışarak sadece Cuma namazını kılanı bile linç etmeye çalışan zihniyetin yapısı gözler önüne serilince ilk söyledikleri şey “biz dindara karışmayız, mürteciye karşıyız” biçimindeki zırvalarla gündemi şekillendirmekten geri durmamaktadırlar.

            Dönmelerin toplumda meydana getirdikleri tahribatı şekillendiren ve deruni dünyalarını ortaya koyan belgedeki bütün maddelerin incelenmesi gerekir. İlkeler ışığında eğitim, kültür, sanat, ticaret, sanayi vb. alanlar incelendiğinde Türkiye’deki olgularla ilkeler arasında yakın bağ olduğu hemen fark edilir.

            Belgedeki maddelerin kısa bir yazıda tahlili mümkün olmamakla birlikte, günümüzün hadiselerini şu maddeler ışığında tahlili şarttır. Olay ve olgularını açıklama sadedinde üzerinde durulması gerekenler kısaca şu şekilde sıralanabilir.

            Onuncu madde. Bu madde ile hiç kimsenin İslam inancıyla tanıştırılmaması hedeflenmektedir. İslam inancıyla tanışanın İslamlaşması kolaydır. Batıdaki ihtida hareketleri bunu teyit etmektedir. Dolayısıyla bu madde ile kendi cemaat bireylerinin İslamlaşmasının engellenmesi söz konusudur.

            On dördüncü maddede her gün gizlice Mezmurlar’ın okuması emredilmektedir. Bu emir kabuğu ile Müslüman görünen Dönmenin gerçek kimliğini ortaya koymaktadır. Baer ‘in“Selanik Dönmeleri İslam’ı seçtikleri halde evde İspanyolcanın Ladino adı verilen Yahudi ağzını konuşuyor. İbrani’ce dua ediyor, Yahudi mutasavvıf adetlerini, Yahudi törenlerini ve isimlerini kullanmaya devam ediyorlardı. (Baer, s.31)” ifadesiyle iki kimliklilik gözler önüne seriliyor.

            On altıncı maddede Türklerin örfleri hakkında dikkat edilmesi tavsiye ediliyor ve dikkati çeken her şeyin yapılması emrediliyor. Bu durumu Baer, “.... gruptakiler, evlerinin dışında Türkçe konuşuyor, camiler vakfediyor ve içlerinde ibadet ediyor, Müslüman adlar kullanıyor ve Müslüman kıyafetleri giyiyorlardı. (Baer, s.31)” biçiminde özetliyor. Dönmeler istedikleri gibi giyinirlerken bugün yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğu söylenen bir ülkede Müslümanlara inandıkları gibi giyinme hakkı tanınmak istenmiyor. Bu durum Dönmelerin medyada, iktisadi hayatta, sosyal ve kültürel alanlarda ve en önemlisi yönetimdeki etkinliğini göstermektedir.

Sevi’nin Mesihliğine inanan bu grubun yaşayış tarzının belirleyicisi durumunda olan belgenin on yedinci maddesi “onlarla (Müslümanlarla ) ne yaşamlarında ne de ölümlerinde hiçbir bağlantıya girilmemesi ve hiçbir ilişkide bulunulmamasıdır. Zira onlar itici olup eşleri de tehlikelidir ve bu konuda Kutsal Kitabın bir deyişi vardır. ‘Bir dört ayaklı ile yatana lanet olsun’”

            Bu madde evlenme yasağından tutun her türlü iktisadi, sosyal ve kültürel faaliyete kadar yasak söz konusudur. Dönmelerin birbirlerini kollamaları, birbirlerini şöhret ilan etmeleri, en pespaye yazıları kaliteli roman, hikâye, şiir diye yutturmaları maddede geçen emrin ifadesi olarak algılanmalıdır.

             Onbir ve onüçüncü maddelere göre aralarında kıskançların olmaması, birbirlerine yardımsever olunması ve yakınının arzusunun kendi arzusu gibi yerine getirilmesi emredilmektedir. Bu emirler Dönmeler arasında güçlü iktisadi ve kültürel bağlar oluşturmuş. Danon ; “Onların arasında tek bir dilenciye rastlanmaz. Bir tane dahi olsaydı dindaşları hemen ona yardım etmek için koşarlardı.(Danon, s.24)”

            ışe kapalı olan bu grup bütün iktisadi alanları eline geçirmeye çalışmış ve kendilerinden olmayanların iktisadi faaliyetlerini kötüleme cihetine gitmiştir. Sermayede renk ayırımı gibi safsataların revaç bulması bu emirlerin bir tezahürü olarak anlaşılabilir.

        

Sonuç

       

Sonuç olarak “Dönmeler” ve “Boğazdaki aşiret” Türk toplumunu yakından ilgilendirmektedir. Bu grupların varlığına karşı çıkan yoktur. Önemli olan bu grupların kendi kimliklerini netleştirmeleri ve kimlikleri dolayısıyla başkalarının, bir başka deyişle sahte kimliklerin arkasına sığınarak ve maskeler takarak çoğunluğun hayat alanlarını şekillendirmeye kalkışmamalarıdır.

            Ülkemizin içine düşürüldüğü durum, yaşadığı yalnızlık, toplumun yoksullaştırılması, servetin belirli ellerde toplanması, çözülüş ve çöküntü ile birlikte hak ve hürriyetlerin gaspının temel müsebbipleri iki kimlikli gruplardır. Bu gruplar kendi hegemonyaları için “irtica Paranoyası”nı yaymaktan geri durmazlar. Bu grupların oynadığı oyun yıllardır “kesintisiz” olarak sürdürülmektedir. Asıl olması gereken yerine ülkemizde başka şeyler gerçekleşmektedir.

            Toplumun huzuru için başta bu iki yapılanma olmak üzere ülkemizi yaşanmaz hale getirme çabasına girmiş ve renkten renge bürünmüş gizli yapılanmaların deşifre edilmesi gerekir.

             Kısaca, dönmeler ve dönmeler gibi teşkilatlanan her grup Müslümanları ilgilendirmektedir. Türk milletinin çağa damgasını vurması ve milletler camiasında söz sahibi olması ayağına pranga vurmuş, medyada, iktisadi, sosyal, siyasi ve kültürel hayatta etkin olmuş kendilerini “sosyolojik Müslüman” olarak tanımlayarak çoğunluğa eziyet edenlerin teşhirine ve hâkimiyetlerinin kırılmasına bağlıdır. 

 

·         Not. Bu makale doksanlı yıllarda yazılmıştır. İsteyenler Gündüz Gazetesinden bulur.

 

  Kaynaklar

      

            Baer, Marc David, Ortak Bir Geçmişin Tek Yadigârı, Tarih ve Toplum Dergisi, C.28, S.168. İstanbul 1997.

             Danon, Abraham. Yahudi- Müslüman Mezhebi, (çev. Rıfat N. Bali) Tarih ve Toplum Dergisi, C.28, S. 168. İstanbul 1997.

            Eroğlu, Ahmet Hikmet, Osmanlı Devleti’nde Yahudiler,  Ankara 1997.

            Macar, Elçin. Yeni Cami, Tarih ve Toplum Dergisi, C.28, S. 168. İstanbul 1997.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?