11 Ekim 2010 Pazartesi

Başörtüsü Olmadan Asla

Başörtüsü Olmadan Asla

Veysi ERKEN

Aziz dostlar bazı konular var ki, hergün ve her saat konuşulması, yazılması ve unutturulmaması gerekir.

Peki, hangi konular?

Tek cevap.

Kendini devlet sanan gücün topluma dayattığı ve sorun haline getirdiği konular.

Başörtüsü, tek tip askerlik, bedelli askerlik, öğrenim özgürlüğü, gücü ele geçirmişlerin imtiyazları (lojman, makam araçları, yüksek gelir, örtülü ödenekler, keyfi harcamalar, dokunulmazlıklar vs) hemen sayılabileceklerin başındadır.

Halk oylaması sürecinde bunların bir kısmı gündeme geldi.

Özellikle “Örtü” her alanda gündeme getirildi ve samimiyet aracına dönüştürüldü.

Bütün parti liderlerine çağrıda bulunuyorum. Özellikle mecliste grubu bulunanlara sesleniyorum.

Sayın ERDOĞAN, KILIÇDAROĞLU, BAHÇELİ; DEMİRTAŞ başörtüsü konusu bir bütündür. Bütün alanlar için çözülmelidir. Ortak teklifle bir günde hallediniz. Ayrımcılık konusu haline getirilen ve hayatı analarımıza, bacılarımıza, kızlarımıza ve hanımlarımıza zindan haline getiren bu konuyu çözünüz.

Yamyamların bile uğraşmadığı konuyu gündemden çıkarınız.

Özellikle Kılıçdaroğlu’na sesleniyorum.

Başörtüsü konusunu savsaklamayınız ve sulandırmayınız. Başörtüsü insani bir haktır. Öğrenim kademesi veya çalışma alanı hiç fark etmez. Her bayan dilediği öğrenim kademesinde ve dilediği iş yerinde örtüsüyle rahatça yer alabilmelidir.

Bu sağlanmadığı takdirde samimiyetinizin bir geçerliği olmaz.

Artık elinizi, dilinizi örtüden çekiniz.

Çözüm üretiniz.

Yıllar öncesinin tespiti. Herkesi samimiyete davet eden görüşüm.

“Türkiye’de yaşayanların yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğu varsayıldığı halde “başörtüsü” konusu neden halledilemiyor?

Yöneticilerin büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu düşünülen bir ülkede İslâmî şiar olan “başörtüsü” neden öcü olarak gösteriliyor?

Kısaca...

Toplumun yarısını oluşturan kadınlarla kimler uğraşıyor?

Niçin uğraşıyor?

Özellikle Güney Afrika’dan gelen Natal Organization of Women başkanı E’la Gandhi ve Dünya Din ve Barış Konferansı (WCRP)’nın koordinatörü Saydoon Nisa Sayed hanımefendileri dinledikten sonra bir kere daha anladım ki, bu konu ile ilgili sorunlar tamamen yönetimle ilgilidir.

Başörtüsünü drama dönüştüren ve yönetimle ilgili olan iki grup söz konusudur. Bu grupların etkisi kırılmadıkça İslam’la Müslümanlaşanların huzura kavuşmaları beklenemez.

Gerçekte iktidarı elinde bulunduran ve yönetimi etkileyen birinci grup kadını “meta” olarak görür. Onun için kadınların kişilik haklarından birisi olan “hürriyet alanları”nda kendilerini tatmin edecek tarzda görünmelerini ister.

Kadın onlar için zevklerin tatmin vasıtasıdır. Bu yüzden iffetin ve namusun simgelerinden birisi olan örtüye ve örtünmeye karşıdırlar.

İkinci grup ise toplumun değer yargılarıyla çatışma halinde olanlardan oluşur. Bunlar İslam ile ilgili olan her şeye ve her uyanışa düşmandırlar. Oligarşik özellikli olan bu grup kadının sahip olduğu değerleri yıkarak toplumu “değerler”ine yabancılaştırmak ister.

Unutulmamalıdır ki, dün Fransız askerinin saldırısına maruz kaldığı için milletin işgale direnme sebebi olan başörtüsünü sorun haline getiren bu iki gruptur.

Özellikle ikinci grubun tahribatı sinsidir. Bazen sureta haktan görünürler.

İkinci grup asırlardır varlığını sürdürmekte olup örtüye karşı çıkış ve duruşlarını muhtelif kişi ve kurumları harekete geçirerek ifa eder.

İçine sızdıkları grup, cemaat ve kurumları harekete geçirerek toplumu pasifize ederek değerleri yıkarlar.

Bunun en tipik örnekleri milli görüş, erkekler(!) taifesi, “malum cemaat” ve oligarşik çeteden oluşan bürokrasidir.

“Başörtüsü furuattır” zırvasının, başörtüsünün mecliste çözülüp atılmasının ve başörtülü eşlerinden ve inançlarından dolayı kurumlarından uzaklaştırılanlar için onlar disiplinsiz oldukları için atıldılar nitelemelerinin oluşturduğu tahribat meydandadır.

Bilinmelidir ki, bütün bu nitelemelerde bulunanlar gruplara sızan “gayrı Müslim” unsurlardır.

Bu grupların temel hedefi “gayrı Müslim” toplum oluşturmaktır. Vasıta kıldıkları kişilerin ekseriyeti bu senaryonun sahneleniş tarzından gafildir.

Evet!

Kadınlara yönelik işkence ve ayırımcılık boyutuna vardırılmış olan “başörtüsü” konusu yukarıda bahsettiğimiz grupların eseridir.

Yıllardır “başörtüsü”nü sorun ve çatışma alanı haline getiren bu zihniyetin tuzaklarına düşüldüğünden sorun çözülememektedir.

İktidar sahibi olduğu zannedilenlerce sorunun çözüleceğini zannetmek safdilliktir.

Bunun temel nedeni muktedir olamayan iktidarların “gerilim yaratmayalım” temeline dayanan ve korkularını ortaya koyan yaklaşımlarıdır.

Bilinmelidir ki, bu konu gerilim konusu değildir. Bu konu bir “insan hakkıdır ve tecezzi (alanlara ayırma) kabul etmez”. Başörtüsü konusu her alan ve her yer için çözülmeli ve gündemden çıkarılmalıdır.

Artık bu konuyu çözmenin zamanı gelmiştir demiyoruz. Zamanı geçmiştir bile.

Unutulmamalıdır ki, başörtüsü bir insan hakkıdır. Kişiliğe bağlıdır ve devredilemez.

Ve bilinmelidir ki,

İnsan hakları devlet-birey ilişkisinin konusudur.

Özellikle devlet örgütünü oluşturan kurumların yönetimini elinde bulunduranlara sesleniyoruz.

Kurumlara sızan gayrı Müslimleri faş ediniz ve oyunlarını bozunuz.

Bu vebal omuzlarınızdadır.

Bu konu “uzlaşma” konusu değildir.

Bu konu “halka rağmen” diyen zihinleri, beyinleri tapınakçılara bağlı ittihatçı artığı oligarşik çete ile düşünülecek “uzlaşma” değildir.

Bu konu inanan Müslümanların konusudur.

Ve......

İnanan Müslümanlar haykırıyor.

Başörtüsü olmadan asla!”

Selam ve Sabırla.................

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?