9 Şubat 2012 Perşembe

Siyasi Partiler

Siyasi Partiler

Veysi ERKEN

Uzun zamandır herhangi bir parti ile ilgili yazı yazmıyorum. Okuyuculardan ve gönüldaşlardan yüzlerce mail aldığım halde bu konuya girmek istemiyorum.

Hepimizin bildiği gibi Türkiye siyasi parti mezarlığı gibidir. Kapatılan veya kapananları saymazsak bile yetmişe yakın partinin olduğu ifade edilir. İsmi var cismi yok hükmünde olmalarına rağmen tabelalarının neden asılı durduğu tartışılır.

Üzülerek belirtmeliyim ki, yüzyıla yaklaşan süreçte insanımızın analizci düşünme yeteneği kaybettirilmiştir. Bu sebeple olay ve olgulara ancak kategorik olarak yaklaşmakta ve cismi olmayan partileri kutsamaktadır. Tabii ki, kutsayan kişi sayısı bir elin beş parmağı kadar olmasına rağmen partiler tabela olarak var olmaya devam etmektedirler.

Esasında bir partinin temel görevi iktidara talip olmadır. Bunun başka varlık sebebi düşünülmemesi gerekir. Ama bakıyoruz ki, parti yöneticilerinin böyle bir talebi yok. Her halde görevli olduklarından olsa gerek eleştirilere kapalı olup kendi mensuplarına bile tahammülleri yok.

Farklı bir talep oldu mu hemen susturulma cihetine gidilir, iftiralar gırla gider. Kısaca partiler “kamet ve istikamet”lerini kaybetmişlerdir.

Böyle bir ortamda partiler konusunda yazı yazmanın sizce bir faydası var mı?

Cevabınıza göre hareket edeyim.

Ama daha önce kamet ve istikamet konusunda yazdığım bir yazıyı sizlerle tekrar paylaşayım.

Kamet ve İstikamet

Kamet ve istikamet her alanda önemlidir. İster siyasi, ister inanç açısından bakılsın “kamet” ve “istikamet” bireyin veya grupların yol haritasını oluşturur. Kamet yani duruş ve istikamet bir başka deyişle doğrultumuz, "Kâbe”mizin yönü.

Kamet ve istikameti sağlam ve dirençli olanların hareketleri uzun soluklu olur. Şuurlu mü’minin zaferi mutlaktır.

Hadiseye bu gözle baktığımızda Parti yöneticilerinin çetecilere, derin yapılanmalara ve özgürlük düşmanlarına karşı “kamet” ve “istikamet”ini koruduğu söylenemez.

Kıblesi bozuk bazı ideolojilerin mensuplarına baktığımızda daha dirençli olduklarını görürüz. Partimizi kapatırsanız işte yedeği, bizi hapsederseniz çocuklarımız ve torunlarımız bunu sürdürür diyenlerin duruşu kıblesi bozuk olsa da tutarlıdır.

Her şeye rağmen Cenabı Allah’a ve onun resulüne iman ediyorsak ülkemizi saran zihnimizi iğdiş eden, cebimizdeki paramızı çalan ve mallarımızı yağmalayan D tipi yapılanmalara karşı “cesur yürek” olmak durumundayız.

Böyle bir duruş bu ülkenin her insanı için gereklidir ve kaçınılmazdır.

Aksi takdirde bütün güçleriyle ve tetikçileriyle millete musallat olan D tipi çetenin bitirilmesi söz konusu olmaz.

Kamet ve istikametimiz yoksa İstanbul’da boğazdaki aşireti oluşturan şişman kediler bizi sömürmeye ve Anadolu sermayesini tüketmeye devam eder.

Boğazdaki Aşiretin çetesi bütün güruhlarıyla üstümüze çullanmaktadır. Halk bunu görmekte ve kendisine önderlik edecek “kamet” ve “istikamet” sahibi insanları aramaktadır.

Çete deşifre olmuştur. Cennette vaat etse halk bunlara inanmamaktadır.

Halk sadece belli bir kesime değil oligarşik çetenin hiçbir unsuruna inanmamaktadır. Bunu aşiret de bilmektedir.

Bürokrasinin hali bilinen manzarayı tescil etmektedir.

Halkın arasına karışınız ve çete ile ilgili konuşulanları görünüz.

Neticeten;

Yeter artık söz ve karar milletin deme zamanı.

Yeter diyebilecek “kamet” ve istikamet” sahibi Selahaddin Eyyubiler, Kılıçarslanlar neredesiniz.

Yoksa tarihin sayfalarında mı kaldınız.”

DERİNLERDEKİ KAPIŞMA

Birkaç yıldır derin çetenin kolları, renkleri ve faaliyetleri ortaya saçılmaya başladı. Neredeyse her şey ayan beyan ortalıkta olmasına rağmen derin çete bürokraside, medyada, mafyada, sanayide, ticarette, yargıda kurduğu oligarşinin dağılmasını istemiyor.

Son hamle bile olanı biteni görmemize yeter.

Kendilerini deşifre edenleri yok etmek için hamle üstüne hamleye girişiyorlar. Bu ne kadar sürer belli değil.

Görünen şu ki, derin çete asla vazgeçme niyetinde değil. Zira ipleri dışarıda. İçerdekiler sadece kukla.

Yapılması gerekenlerin başında piyonların iplerini elinde tutan mekanizmaları deşifre ve etkisiz hale getirmedir.

Bu başarılamazsa ülke insanının başı daha çok ağrıyacak ve kaynaklar israf edilecektir.

Umarım ki, kazanan millet olur.

Selam ve Sabırla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?