29 Aralık 2015 Salı

Özgürlük ve Güven Ortamı



Özgürlük ve Güven Ortamı

Veysi ERKEN

            “Özgürlük” ve “Güven Ortamı” birbirinin vazgeçilmezidir. Özgürlükler ancak güven ortamında kullanılabilir. Güven ortamının teminatı da özgürlüklerdir.
            Olay ve olgulara bu bağlamda yaklaşıldığında “güvenlik tedbirleri” güven ortamının oluşturulması ve özgürlüklerin kullanımı için gerekli olduğu görülür.
            Ülkemizde güvenlik politikaları bu açıdan değerlendirilmeli ve tedbirler bunun için alınmalıdır.
            Bilindiği üzere inancımıza göre din, dil, ırk, renk, cinsiyet ayrımı yapılmaksızın bütün insanlar hak ve özgürlükler bakımından eşittir. Hepsi Hz. Âdem’in neslindendir. Kuran-ı Kerim ve sünnet insanın temel haklarını korumaya yönelik hükümlerle doludur. Yeter ki, bu haklar bilinsin ve yaşansın.
Bu bağlamda insanın
1-    Din
 2- Can
 3- Akıl
4- Mal
5- Nesil (Irz) Emniyeti dokunulmaz kabul edilir. Bunların dokunulmazlığını sağlamak da “yönetim”in görevidir. Bilinmelidir ki, bu alandaki kısıtlamalar ve daraltmalar bireylerin ve devletlerin varlığını tehdit eder.
            Kısaca, ülkenin yönetimi, bireylerin kendini güvende hissettikleri ortamları sağlamakla mükelleftirler.
            Üzülerek belirtmeliyiz ki, ülkemizin bazı kesimlerinde bahsi geçen dokunulmazlıklar tehdit altındadır. Bireyleri tehdit eden, özgürlüklerini ortadan kaldıran veya kaldırmaya çalışan faktörlerin enterne edilmesi yönetimin birinci görevidir.
            Birinci görev diyorum çünkü ülkemiz büyük bir saldırı altındadır. Tabii ki, bu saldırılar yeni değildir.
            Dikkat edilirse bu saldırılar son yıllarda arttırılmış ve çeşitlendirilmiştir. Yıllardır yetiştirilmiş piyonlar devreye sokulmaktadır.
            Meşhur tabirle “birbirine karıştı ablarla dolaplar, ablar galip gelince döndü dolaplar”.
            Evet,
            Farklı isimlerle piyasaya sürülen piyon örgütlere baktığımızda birbirine ab ve dolap gibi karıştığını görüyoruz.
            Bu örgütlerin tamamı piyon ve maşadır.
            Efendilerinin aklı ve emriyle hareket etmekte ve güven ortamında kullanacağımız özgürlüklerimizi ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar.
            Türkiye hedef seçilmiş ve ilk önce etrafı kan gölüne çevrilmiştir.
            Afganistan’la başlayan süreç Irak, Suriye, Libya, Azerbaycan, Çeçenistan, Yemen, Sudan ve benzer yerlerde devam ettirilmiş ve ülkemize sıçratılmıştır.
            Türkiye bu süreci durdurmak ve bozmak mecburiyetindedir.
            Türkiye bu coğrafyanın kalbi ve beynidir.
            Sıranın kalb ve beyne geldiğini düşünen Siyonist haçlı tuzağı yerle yeksan edilmelidir ki, Türkiye rahatlasın.
            Güvenlik politikaları bu bağlamda düşünülmeli ve ülkemizin her yerinde en kısa zamanda “güven ortamı”  ve “özgürlükler”in kullanımı sağlanmalıdır.
            Bu sağlanmadığı takdirde korkarım ki “duygu kırılması” had safhaya ulaşır.
            Türkiye’nin büyümesi ve söz sahibi olması buna bağlıdır.
            Duygu kırılmasının önüne geçilmelidir.
            İnsanımızın ve ülkemizin kırılmalara daha fazla tahammülü yoktur.
            Emniyet içinde hürriyet her bireyimizin hakkı ve vazgeçilmezidir.
            Gün emniyet ve hürriyeti sağlama günüdür.
            Selam ve Sabırla...   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?