5 Ağustos 2017 Cumartesi

Yardımcı Doçentlik- Yine Unvan Meselesi



Yardımcı Doçentlik- Yine Unvan Meselesi

Veysi ERKEN

            Özellikle mevcut yerleşik yapıdan (statüko- var olan durum) nemalananlar her türlü değişimi engellemeye çalışırlar.
            Bu anlayış karşımıza her alanda çıkar.
            Özellikle yönetim, teknoloji, ticari ilişkiler veya ilim alanında çok belirgin bir şekilde ortaya çıkar.
            Son dönemde iki alanda belirgin bir şekilde statüko harekete geçti.
            Cumhurbaşkanı Yardımcı Doçentlik konusunu gündeme getirince statüko hemen tepki gösterdi. Nemasının ve unvanının tehlikeye gireceğini düşündü. Akabinde askeri şura sonucuna itiraz edildi statükocular tarafından.
            Efendim Deniz Kuvvetleri komutanlığına nasıl olurda bir Koramiral atanır.
            Yönetimden azıcık anlayan veya ilimle hemhal olan kişi rütbelerin iyi sevk ve idareyi beraberinde getirmediğini veya unvanların bilgiyi arttırmadığını bilir.
            Bugün Türkiye’de ilimle azıcık ilgisi olan herkes bilir ki, doktora, sanatta yeterlik veya uzmanlık bir cehdin, yeni bir görüşün veya yöntemin karşılığı kabul edilir.
            Gerçek karşılığı bu mu elbette ki tartışılır.
            Tartışılmayacak bir gerçek var o da bir profesörün doktoralı birisinden daha bilgili olduğu veya daha çok yöntem uygulayabildiğinin ileri sürülemeyeceğidir.
            Yardımcı Doçentlikle ilgili yazımı okuyan genç nesil özellikle rütbe biçiminde sıralanmış unvanlar arttıkça statükoculuğun arttığını, profesör olanların çoğunun ameliyathanelere girmedikleri, yeni yöntemleri uygulayamadıkları, statülerine güvenerek kendilerini yenileyemediklerini ifade etmektedir. Nitekim tıpla ilgili bir profesöre geliştirilmiş yeni bir yöntemi sorduğumda aldığım cevap şu oldu. Efendim bu yöntemleri Yardımcı Doçentler uyguluyor. ( İbretlik görüş, lütfen seyredin https://www.youtube.com/watch?v=5MWb_ExPqr4 )
            Tabii ki, bu durum sosyal ve fen bilimlerinin tamamında geçerli olduğu söylenebilir.
            Özellikle idari görevlere atanmışların ilmi çalışmalarının neredeyse sıfırlandığını bilmeyenimiz yoktur.
            Sözün özü şudur.
            Akademik unvanlar sabit değil, bir cehdin, gayretin, yeni anlayışın veya yeni yöntemlerin karşılığı olmalı ve buna göre kişi takdir edilmelidir.
            Unvan kullanımı ve idari mekanizmada görevlendirme farklılaştırılmalı emek ve imkânlar heba edilmemelidir.
            Dolayısıyla Yardımcı Doçentlik gibi bir garabeti ortadan kaldırmak ve ilim adamına gereken değeri verme işi savsaklanmamalı, zamana yayılmamalı ve unutturulmamalıdır.
            Seksenli yıllardan beri bu konuda kafa yormuş, çalışmada bulunmuş, görüş bildirmiş biri olarak Sayın Cumhurbaşkanından talebim şudur.
            Bu düzenleme statükoya sorulacak bir mesele değildir.
            KHK ile bir saatte çözebilirsiniz.
            Tabii ki, benzer düzenleme Yüksek Kurulların tamamı, Barolar, Mühendis Odaları, Borsa ve diğer birliklerle de olmalıdır.
            Sayın Cumhurbaşkanı bilesiniz ki, mevcut oligarşik statüko ülkemizin önünde bir takozdur.
            Bu tecrübeyi Belediye Başkanlığı ve Başbakanlık döneminizde de yaşadınız.
            Bu konuları bir KHK ile çözüme kavuşturunuz.
            Dün 6 Kasım günlerinde YÖK’e hayır diyenlerden eser yok.
            Dün statükodan yakınanlar statükonun parçası durumuna gelince muhafaza-kâr kesildiler.
            Hâsılı kelam çözüm statükocularda değişimi arzu eden ve değişimi ülkenin hayrına görenlerdedir.
            Sizlerden beklentimiz değişimi KHK ile gerçekleştirmenizdir.
            Selam ve Sabırla…
           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?