29 Ağustos 2017 Salı

Kavramlar Yoluyla Kültürel Soykırım



Kavramlar Yoluyla Kültürel Soykırım

Veysi ERKEN

            Bir ülkeyi tahrip etmenin en kestirme yolu dilini tahrip etmekten geçer. Dilini kaybeden toplumlar kültürlerini, değerlerini, inançlarını kaybeder.
            Belki yüzyılı aşkın bir süredir ülkemizde ve İslam coğrafyasında oynanan oyun budur. Tarihi biraz geriye götürecek olursak Türkistan coğrafyasında Çinlilerin ve Rusların oynadığı bu oyunu görürüz. Türkistan coğrafyasındaki Türk toplulukları “dil”de tahribat oluşturularak ayrıştırılmış ve düşmanlaştırılmış olduklarını görürüz.
            Aynı oyun doğu( Türkistan) ve batı ( Anadolu, Balkan ve Kafkas) bölgesinde yaşayan Türk toplulukları arasında da sergilenmiştir.
            Bu oyun coğrafyamızda büyük parçalanmaları beraberinde getirmiştir.
            Oyun günümüzün Türkiye’sinde de batılı nüfuz ajanları marifetiyle bütün şiddetiyle devam etmektedir.
            Artık kullandığımız kelimeler ve kurduğumuz cümleler bizi geçmişimizden koparmış durumdadır.
            Çok uzağa gitmeyelim. Elli atmış yıl önce yazılışmış kitapları, matbuatı anlamakta zorlanıyoruz. Hatta bazı kelimeleri kullanmaktan korkar hale getirilmiş durumdayız.
 Özellikle tahribat nüfuz ajanları marifetiyle gerçekleştiriliyor. Gazeteci, yazar, akademisyen, bilim adamı, siyasi parti başkanı, ulema, kanaat önderi, şeyh ve sair kılıklı nüfuz ajanları marifetiyle kavramlar tartıştırılır, içi boşaltılır ve o kavramlar hayatımızdan çıkarılır.
Bir zamanlar televizyonlarda bolca “iffet” kelimesi tartışıldı, içi boşaltıldı ve toplumun bir kısmı iffetsizleştirildi, bedenini pazarlayacak duruma getirildi.
Son dönemde aynı nüfuz ajanları “cihat” kavramı gibi pek çok kavramın içini boşaltma cehdindeler. Tabi ki, bu nüfuz ajanlarını bizden zannediyoruz. Gerçekte ise bunlar Siyonist haçlı zihniyetinin ajanları olup efendilerine hizmetten başka bir şey düşünemeyen mankurtlardır.
Esasında tahribatta yer alanları ikiye ayırabiliriz. Birincisi bilerek, isteyerek ve şevkle tahribatı yapanlar ki, bunlar gerçek nüfuz ajanlarıdır. İkinci gruptakiler ise “ebleh”lerden, “cahil”lerden, eyyamcılardan, saftiriklerden oluşmakta ve tahribattaki katkılarının farkında olmayanlardır.
Tabi ki, tahribat tahribattır.
Bilinmelidir ki, sadece "cihad" kavramı tartışılmıyor.
İslamcılık, radikal İslam gibi İslam ve İslami hayatla bağdaşmayan Kur’ana aykırı olan pek çok kavramı tekrar tedavüle sokup dil vasıtasıyla soykırıma yönelmiş durumdadır nüfuz ajanları.
Yukarıda belirttiğim gibi bunlar pek çok kılıkla karşımıza çıkmaktadır.
Özellikle Siyonist haçlı zihniyetinin teorisyenleri görev taksimatı yaparak kavramları değişik topluluklar marifetiyle sürdürmektedir.
İffet, cihat, radikal İslam ve sair kavramları gazeteci, akademisyen, politikacı, bilim adamı gibi nüfuz ajanlarına tartıştırırken İslamcı, İslamcılık gibi kavramları İslam kimlikli ajanlarına tartıştırmaktadır.
Son dönemde özellikle milliyetçi Ülkücü ve İslami hassasiyetli yazar, çizer, düşünür(!), kanaat önderi olarak bilinen kesimde tahribatı oluşturan bir kısım nüfuz ajanı bolca “İslamcı” veya “İslamcılık” kavramını tedavülde tutmaktadır.
Bu grubun bir diğer özelliği siyasi kimlikle piyasada at koşturmasıdır. Bilhassa bir gazetede ve haber sitesinde kümelendirilmiş bu ajanlar bolca İslamcı ve İslamcılık edebiyatı yapmakta ve tahribatı artırmakla meşguliyetlerini sürdürmektedirler.
Elbette ki, bu oyunun farkında olanlar vardır.
Ve bu tahribatı ortadan kaldırıp tamirata yönelen sevdalılar vardır.
Nizamı âlem davası sahibi olanlar bu sefil ve sefih nüfuz ajanlarının oyununu bozacaktır inşallah. Kavramlar marifetiyle yapılan tahribatı ve kültür soykırımını durduracaktır rabbim nasip ederse.
Yeter ki, hesabî değil hasbi olalım.
Selam ve Sabırla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?