11 Mayıs 2021 Salı

Asıl hırsızlık insanın malzemesinden çalmaktır

 

        “Asıl hırsızlık insanın malzemesinden çalmaktır”

Veysi ERKEN

             Atalarımız “fazla söze ne hacet” demişlerdir. Gerçekten öyle sözler vardır ki, ciltlerle ifade edilecek kadar geniş bir muhtevanın özetidir ve en güzel izah tarzıdır. Kısa, veciz ve ihatalı bir lafzı sarf etmek “her kişiye” değil “er” kişiye nasip olur.

             İşte çerçevelenmesi gereken veciz bir kelâm : “Asıl hırsızlık insanın malzemesinden çalmaktır”.

            Diline sağlık muhterem Abdurrahim Karakoç Ağabey.

            Evet, gerçekten çalınan insan malzemesidir. İnsandan çalınan en önemli malzeme de “ahlak”tır. İnsanımızdan vahye dayalı ahlak çalındı ve çaldırıldı. Hem de yetkililer ve etkililer tarafından.

Hayâmız, ahlakımız ve huyumuz çalındı bööyüklerce. Öyle hissiyatsızlaştırıldık ki, enkaz altında kalanları düşünmeden çalmaya, çırpmaya ve ilmühaber istemeye başladık toplum olarak.

            Bir cinnet hali yaşıyoruz cennet vatanımızda. Bööyükler malzemeleri çaldıkları ve bizi robotlaştırdıkları için.

Tahttakiler utanmaz, bari baht utansın.

            Kalitesiz malzemeden asla kaliteli insan meydana gelmez. “Kem âlât ile kemâlât olmaz” demiş atalarımız. Bizi “kem” haline getirmeye çalışan,  getiren “kem”liler utansın, tabi ki, utanma duyguları varsa.

            Ki, yoktur.

            İnsan malzemesinden çalınmadığı dönemlerde gerçekten fazıl ve hamiyetli insanlar yetişir. Bunun en güzel misallerinden birisi İmam Azamdır. Çoğunuz duymuş veya okumuşsunuzdur ama tekrarda fayda vardır diye düşünüyorum.

            Rivayete göre İmam Azamın babası, evinin önünden geçen Fırat nehrine düşen bir elmayı alır ve yemek üzere ısırır. Ancak, elmanın kendisine ait olmadığını düşünür ve yemekten vazgeçtiği gibi elmanın sahibini bulup helalleşmek ister.

Suyun akış istikametinin tersine giderek elmanın nehre düştüğü bahçenin sahibini bulur ve helalleşmek istediğini söyler. Elma bahçesi sahibi öncelikle kendi bahçesinde ücretsiz çalışması halinde hakkını helal edeceğini söyler.

Genç çaresiz kabul eder ve çalışır.

Süre bitiminde helallik ister. Bahçe sahibi bu sefer kör, sağır, dilsiz ve topal bir kızının olduğunu, ancak bununla evlenmesi mukabilinde hakkını helal edeceğini belirtir.

            Elmayı ısıran genç çaresiz bu teklifi de kabul eder. Nikâh kıyıldıktan sonra genç kızın gerçekte kör, sağır, dilsiz ve topal olmadığını görür ve durumu kızın babasına sorar.

            Kızın babası evladı için kör, sağır, dilsiz ve topal demesinin sebebini şöyle açıklar. Kızım kördür çünkü harama gözü kapalıdır, sağırdır kulağı kötü söze ve dedikoduya kapalıdır, dilsizdir kötü söz söylemez ve nihayette topaldır, zira kötü yere gitmez. İşte böyle bir kıza ancak senin gibi mayası ve ahlakı temiz olan layıktır. Seni imtihan ettim ve sen imtihanı kazandın der.

            İşte malzemesi sağlam insanlardan doğan sağlam insan:  İmam Azam Ebu Hanife.

            Bugüne geldiğimizde böyle bir malzeme ile karşılaşıyor muyuz dersiniz, aziz gönüldaşlar?

Ben bu malzemeyi pek göremiyorum. Malzemeden o kadar çalındı ki, “ahlak bozukluğu, süt bozukluğunu geçti” tabiri gerçek oldu.

            Peki, malzemeyi çalan kim?

El-cevap: Bööyükler ve onların kurdukları sistem, eğitim kurumları ve programla birlikte eğitme yöntemleri

             Terbiye müesseselerimizde terbiyesizlikten başka bir şey talim edilmiyor. İstisnalar, ahlaklı olanlar fabrikaların/ okulların ve sistemin yanlış imalatlarıdır.

             Birbirine karıştı âblarla dolaplar, âblar galip gelince döndü dolaplar” darb-ı meselinin geçerli olduğu bir mekânda ve zamanda beş onluk kalaslardan başka ne yetişir söyler misiniz?

             İyisi mi, siz “siz” olun ve ahlaklı odun kalın, ahlaksız kalas olmaktan kurtulun.

             Ve.

İnandığı gibi yaşamaya çalışan şahsiyet muhterem ağabeyimiz Abdurrahim Karakoç beyefendinin tabiriyle malzemenizi, özellikle ahlakınızı çaldırmayın.

            Vesselam…  28.08.1999   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?