1 Mayıs 2021 Cumartesi

Fikir Pazarı

 

Fikir Pazarı

 Veysi ERKEN

           Her nefis ölümü tadacaktır. Bu hükümden hiç kimse kaçamaz.

 Ölüm makam, mevki, mansıp dinlemeden her bireyin kapısını çaldığına göre ölenler ancak “tereke”leriyle yâd edilirler.

 Bilhassa; ölen veya makamından ayrılan kişi üst yönetimde yer almışlardan birisi ise “tereke”si onu uzun bir süre hafızada tutar. Zira yöneticilerin terekesi avamın terekesine benzemez. Bunun canlı misali Hz. Musa ve Firavun’ın terekeleridir.

Aynı dönemde yaşayan iki kişi ve bu ikili “tereke”leriyle anılmaktadır. Biri insanların kurtuluşu ve saadeti için tebliğ ettiği ilahi mesajıyla, diğeri gururu, zulmü, despotluğu ve haksızlıklarıyla.

             Geçmişte olduğu gibi günümüzün dünyasında da yöneticiler terekeleri ile anılmaktadır, anılacaklardır da. Terekesi iyi olanların makamlarından uğurlanışı muhteşem iken, heybesi ceberutlukla dolu olanın yollanması postalanma biçiminde tecelli etmektedir.

             Dualarla ve hayırla uğurlanışa misal merhum Turgut Özal ve Muhsin Yazıcıoğlu gelir. 17 Nisan 1993 yılında terk-i dünya eden merhum Turgut Özal ile 25 Mart 2009 tarihinde şehit olan Muhsin Yazıcıoğlu’nun “tereke”leri milletin değerleriyle örtüşmesi sebebiyle uğurlanışları muhteşem olmuştur. Dualar ve Fatihalar onlar için okundu. Onlardan haz almayanın bile gözyaşları aktı.

            Merhum Özal'ın cenazesindeki resmi töreni dağıtan kalabalığın “dindar”, “sivil” ve “demokrat” tavsifi onun için pankartlara nakşedildi.

Yazıcıoğlunun naşı onun için meclisten tekbirlerle teşyi edildi.

            Evet...

            Merhum Özal'ın da hataları ve eksiklikleri vardı.

Tıpkı bütün beşer gibi onun da hataları, kusurları ve yanlışları olmuştur. Rahatlıkla denilebilir ki, halkın değerleriyle hemhâl olmaya çalışması ve başarabildiği ölçüde halkın içinde bulunması hatalarının ve eksikliklerinin az görülmesini sağladı.

            O, teşebbüs hürriyetini, dini inanç, kanaat ve vicdan hürriyetini, fikir ve düşüncenin ifade ve yaşanma hürriyetini temel ilkeler olarak görüyordu.

            İnsana fayda sağlamayan fikirlerin ancak fikir hürriyetiyle etkisizleştirilebileceğine inanmaktaydı. Bir konuşmasında nasıl ki, mallar pazarlarda serbestçe satılıyorsa fikirlerin de “fikir Pazarı”nda o şekilde satılması gerektiğini vurguluyordu.

            “Fikir pazarı” tabiri benim hoşuma gitmişti. Gerçekten fikir pazarı kurulmalıydı. Tıpkı sebzelerin, meyvelerin ve diğer emtiaların satıldığı pazarlara benzer olmalıydı. Hatta “fikir pazarları” “hipermarket”lere benzemelidir bence.

             Bireyler kendilerini fikir pazarlarından temin ettikleri fikirlerle geliştirebilmelidir. Hiç kimse “don biçer gibi” insanlara fikir alanı biçmemelidir.

Alıcısı olmayan fikir zaten ortadan kalkar, dayatmaya baskıya, şiddete ve dahi zulme gerek duyulmadan.

            İşte yılar önce suikast sonucunda mekân değiştiren, rahmet-i Rahmana kavuşan bir liderin bıraktığı tereke.

             Evet...

            Merhum Özal, bıraktığı “fikir pazarı” terekesiyle hatırlanmakta, dualar ve Fatihalar ruhuna hediye edilmektedir.

            Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun en mühim terekesi “Allah’ın birliği ve Hz. Muhammed’in risaleti dışında tartışılmazımız yok”, “açıklık en doğru yoldur” ve “saniyesine hükmedemediğimiz bir hayat için fırıldak olmaya gerek yok” biçiminde özetlenebilir.

             Acaba günümüz dünyasının yöneticileri hangi “tereke”leriyle anılacaklardır. İstibdatlarıyla mı? Özgürlük alanlarını genişletmeleriyle mi?

             Cevabını siz verin gönüldaşlar ve okuyucular.

            Kelamı çok mu uzaktık acaba?

En iyisi kelâmımızı hulasalayalım. Ruhunuz şad, mekânınız cennet olsun “fikir pazarı”  ve “fırıldak olmama” terekesini miras olarak bırakan liderler.

Çocuğumun tabiriyle “tonton amca” ve yol arkadaşım Muhsin başkan mekânının Hz. Peygamberin s.a.v ravzası olsun.

             Selam ve Sabırla... 19.06.2013  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?