1 Mart 2022 Salı

Dönergec Haşhaşi Fetö’nün Parçası mıydı? Yeni 28 Şubatçıları Devamı mı?

  Dönergec Haşhaşi Fetö’nün Parçası mıydı? Yeni 28 Şubatçıları Devamı mı?

Veysi ERKEN

Bilindiği üzere Siyonist Haçlı tarih boyunca boş durmamış ve devşirdikleri elemanları ile İslam coğrafyalarında fitne fücura vesile olmuştur.

Türkiye’de olup biteni bu gözle okumak gerekir ki, tedbir alınabilsin.

Eskiden faaliyetlerini belki daha gizli yürütüyorlardı. Şimdiki zamanda artık melanetlerini gizleyemiyorlar ve açıktan eleman kullanacaklarını beyan ediyorlar. Bilhassa “fetö” denilen şeytani aparatları vasıtasıyla “algı operasyonu” yapmaya devam ediyorlar. Dünkü dönergeççiler bugünün matkabını oluşturmuş vaziyetteler.

Şimdilik en çok 1+6’lı ganyanı, devşirdikleri “jön”leri ve matkapgilleri kullanıyorlar. Dun nasıl “dönergeç" oluşturmuşlar idilerse bugün de aynı melanetlerini yeni dönergeçleri, jön Türkleri, neo- 28 Şubatçıları, matkapgilleri vasıtasıyla sürdürme peşindeler.

Malum 2008 yılında da böyle bir “dönergeç” oluşturmaya çalışmışlardı. Ama faş olunca akamete uğramışlardı.

Bugün de inşallah faş olmuş ve olmaya devam edecekler ve akamete uğrayacaklar. O günün şerlilerini şöyle tavsif etmiştim.

“Şer ile hayr, iyilik ile kötülük, zayıf ile güçlünün mücadelesi bir yönüyle iktidar çatışması insanlık tarihi kadar eskidir.

Bir tarafta “hayrın, iyiliğin temsilcisi “Habil” öbür tarafta şerrin ve kötülüğün temsilcisi “Kabil”.

Bu iktidar mücadelesi insanlık tarihinde kaç çağ geçmiş ise o kadar asırdır devam etmektedir ve etmeye devam edecektir.

Şerrin ve kötülüğün temsilcilerinin bir tek vazifesi vardır bu dünyada. O da, şefleri olan “iblisi” ve onun” insan görünümlü şeytanlarını” memnun etmektir.

Kan ve gözyaşı onlar ve şefleri için mutluluk kaynağıdır.

İnsan şeytanlarını anlamak zor değil.

Tabii ki, çok uzağa gitmeye, derinlemesine araştırma yapmaya ve başka ülkeleri incelemeye gerek yok.

Bu topraklarda olanı biteni anlamak ve bilmek yeter.

Bilindiği üzere on yılda bir kan ve gözyaşına bizi mahkûm etmek isteyen iblisin uşakları yine iş başında. Ülkenin huzuru ve sükûnu onları tedirgin etmektedir.

Ne kadar kargaşa ve yokluk varsa onlar için mutluluktur.

Hatırlarsak 2002 yılında yokluk ve kıtlık had safhaya varmıştı ülkede. Şerliler iktidarlarını kaybetmeye başlamışlardı. Ülkenin insanı çok zayıf düşmüş kölelik için mecali kalmamıştı. Dolayısıyla ülke insanının birazcık rahatlamaya ihtiyacı vardı ebedi iktidarları için.

O günün muktedir olmayan iktidarının bir parçasını parçalamaya diğerini seçim kararını aldırmaya zorlamaya niyet etmişlerdi. Üçüncü parçanın zaten ehemmiyeti yoktu.

Plan icra edildi.

Ve seçim kararı alındı.

Niyetleri kontrol edebilecekleri bir hükümet oluşturmaktı. İktidar olamayacak bir hükümet.

Halk onları hilelerini, desiselerini ve oyunlarını tekrar fark ederek onları perişan etti.

Sonuç hüsrandı şerliler için.

Tam bir yenilgi şoku yaşattı seçim sonuçları.

“Yeter karar milletin” diyen bir parti çoğunluğu sağladı.

Samimi mi idiler? Bilinmez.

Ama halk şerlilerin oyununu bozmuştu.

Şerliler ne yapacaklarını şaşırdılar.

Biraz bocaladılar.

Vatandaş bir partiyi çoğunluk yaparak ona kredi açmıştı.

Zamanla hak ve özgürlükler genişletilecek ve halk iktisaden güçlenecekti. Kredi bunun için açılmıştı.

İktisadi olarak çok az da olsa iyileşmeler olmuş olsa da hak ve özgürlükler alanında bir türlü ilerleme olmuyordu bu dönemde.

Çoğunluğa sahip olanlar “bedel ödemeye(!)” hazır değildi.

Bir türlü “bedel ödemeye” hazır olamadı.

Halk yavaş yavaş desteğini çekiyordu bu arada. Partiye açılan kredi tükenmeye yüz tutmak üzereydi.

Ama şerliler boş durmuyordu. İktisadî olarak kısmî rahatlık olmuştu ya! Bu bile halk’a çok idi. Halk’a hizmet asla olmamalıydı onların nazarında. Dolayısıyla çoğunluk partisi ebediyen silinmeliydi ülkeden.

Çünkü Çankaya seçimleri yaklaşıyor ve zaman eriyordu Necip Fazıl’ın ifadesiyle karıştırılan çay misali.

“Erke” tezgâhı tekrar faaliyete geçti.

Yakıtsız enerji dönergecinin özel ve dahi güzel korunaklı kuvvetleri hayata geçirildi hızlı bir şekilde. Kartel baronları ve medya papazları işin cabası. Dönergecçilerin hedefi yüksek bir mahkemeydi. Ne de olsa dönergecçiler ve şürekâsı külliyen korunaklı ve dokunulmazdı.

Yakıtsız dönergecin kuvvetleri hedefe tam isabetten sonra buharlaşacak ve çoğunluk partisi berhava edilecekti.

Olmadı.

Dönergecin kuvvetinde bir aksilik oluştu. Yakıt deposundaki kuvvet buharlaşamadı ve dahi buharlaştırılamadı. Neo-con’cu medyanın ve şürekâsının çabası yetmedi yakıtı buharlaştırmaya ve başka yerlere bulaştırmaya.

Ne olduysa oldu.

Sonucuna katlanalım denilmedi.

Yıkım faaliyetine devam denildi. Zira “Kabil”in müritleri başarısızlığı asla kabullenemezdi. Yeni özel ve dahi güzel korunaklı kuvvetler faaliyete geçirilmeliydi.

Bu sefer “topyekûn savaş”ın gereği tam yapılmalıydı. Ahtapotun bütün kolları birlikte faaliyete geçirilmeliydi.

Mayıs’ta başarılamayan Kasım’da olurdu. Topu topu icatta birkaç ay gecikmeydi.

Harekete geçildi. Hem de “topyekûn savaş” naralarıyla.

Vaveylaların akabinde ve detayında bir toplantı daha.

Dönergec daha teferruatlı tanıtılacak.

İki bin yedide dönergec yakıtsız faaliyete geçirilecek.

Toplantıda tuhaf bir açıklama yapılıyor. Neymiş efendim dönergecin arkasında hiçbir tarikat, vakıf, sendika, dernek veya parti yokmuş.

Hayret!

Yakıtsız enerji dönergecinin tarikatla partiyle ne ilgisi vardı.

Neden böyle bir açıklama yapılıyordu.

Bir ay geçti veya geçmedi açıklamanın üzerinden dönergecin bileşenlerini bir sendikada daha doğrusu bir konfederasyonun merkezinde gördük.

Hayret.

Hani sendikayla, partiyle, kuvvayla ilgisi yoktu dönergecin.

Sendikadaki toplantı dönergeci değil de dönergecçilerin deşifresine vesile oldu.

Ama bileşenler boş durmayacaklardı. Çünkü “Kabil” nefisliydiler. Sürekli âli menfaat zırvasına sığınılabilirdi.

Meydanlar ve ekranlar onlarındı. Zırva tevil edilebilirdi onlara göre. Zira astığım astık kestiğim kestik deme hakları ebediyen tekellerindeydi.

Çankaya meydan muharebesi kazanılmalıydı e- darbelerle. “Post” olmazsa “host” darbe olurdu böylece.

Çoğunluk partisi uyanır gibi oldu.

Hemen sandık ve seçim denildi.

Dönergecçiler afalladı.

Uşaklar saunalarda temizlenmeliydi.

Halk yutmadı.

Kredisini azalttığı partinin kredisini yükseltti.

Dönergeççiler istenmiyordu.

Asal bir sayı çıktı ortaya.

47.

Ürkütücü.

47’nin yanında 1’ler, 5’ler, 14’ler de vardı.

Dönergecçilerde hile ve desise bitmez tabii ki,

Öncelikle 14’lüleri kafa kola almalıydılar.

Çankaya meydan muharebesi kaybedilmemeliydi.

Oyunları tutmadı.

14’lüler mızıkçılık yaptı.

Dönergecçiler meydan muharebesini kaybetti.

Ama olsun.

Galiptir bu yolda mağlup olan denildi.

Yeni oyunlar ve yeni tezgâhlar.

47’liler kızılcık içip kan kusmalarına rağmen teenni ile devam ediyorlardı. Mizaçları ve gelenekleri böyleydi.

Bir gün “velev ki…” denildi.

İşte fırsat.

Hemen 14’lüler harekete geçirildi.

Velev ki…’nin gereği yapılmış gibi olmalıydı.

14’lüler efelendiler.

Biz varız.

Hazırladıkları teklif yasaklayıcı olduğu halde 47’lilerin Kasımpaşalılığı tuttu.

Tuzak başarılıydı.

Dönergeç hemen faaliyetini arttırdı. 47’liler ebediyen hayattan silinmeliydi.

Zaten dağdakilerin oyu ile mankenlerin reyi bir olamazdı. Ülke ve insanı ayak takımına mı bırakılacaktı kartallar ve doğanlar dururken.

Sıkışan dönergecçiler neo-con uşaklarını maskeleyerek göründüler bu defa.

14’lülere bir daha talimat verildi.

Parti değil şahıslar kapatılsın talimatı.

Çark dönüyor.

Dönergec “yakıt”lı faaliyetleriyle yakmaya devam ediyor.

Bir gün yakıtsız dönergeç icat edilecek mi?

Yoksa İblisin müridi “Kabil” nefisli neo-con uşaklar dönergeci bu toplumun hayatından çıkarılacak mı? Dönergecin hayatımızdan çıkarılması için kartelim baronu ile birlikte tasfiyesi, bay’a kal denilmesi, babanın yürütülmesi gerekir diye düşünüyorum.

Bileniniz var mı?

Bilenlerin bilgisine ihtiyacım var da?

Selam ve Sabırla… 08.04.2008.

 

Son söz: On yıllardır süren lanetli zihniyeti ve zihniyetlileri unutma, unutturma. Unutmak pusudur ve yok olmaktır. Yazıda sadece bir kelime değiştirilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?