12 Mart 2022 Cumartesi

Nizam-ı Âlem Ülkücüsünün Ahlakı

 Nizam-ı Âlem Ülkücüsünün Ahlakı- 1993

 Veysi ERKEN Dr.

İ’lay-ı Kelimetullahı kendisine ülkü edinen bir hareketin başarıya ulaşması mensuplarının fikir ve fiillerinde tutarlı olmasına bağlıdır. Özellikle hareketin öncü kadrosunda fikir ve fiil birliğinin varlığı hem elzem, hem de hareketin başarısının temelini oluşturur.

Fikir ve fiil birliği ancak güzel ahlâk ile sağlanır. Zira ahlak; “nefiste yerleşmiş bir şekil ve hey’etten ibarettir. Düşünür taşınmağa lüzum görmeden bütün işler suhulet ve kolaylıkla bundan sadır olur. Akıl ve şeriat bakımından övülen ve güzel sayılan işler bu hey’etten meydana gelirse, buna güzel ahlak, şayet kötü işler meydana gelirse ona da çirkin huy denir” (1).

Akıl ve şeriat bakımından övülen ve güzel sayılan özellikler (davranışlar) vahyin ilkelerinden kısaca Kur’an ve Sünnetten neş’et (ortaya çıkan) edenlerdir.

Dolayısıyla i'lay-ı Kelimetullah doğrultusunda dünyaya nizam verme iddiasında olanlar adı geçen kaynağın ilkeleriyle ahlaklarını güzelleştirmek zorundadırlar.

Ahlakın güzelleştirilmesi yapılması emredilenlerin fiile dönüştürülmesi ve yasaklananlardan kaçınılması kısaca Kur’an ve Sünnetin nefiste subut bulmasıyla mümkündür. Bu sebeple ahlakını güzelleştirmek zorunda olan nizam-ı âlem ülkücüsünün nefisinde “Müminler felaha ermişlerdir. Onlar namazda huşu içindedirler. Onlar boş sözlerden yüz çevirmişlerdir. Onlar zekât verirler. İffetlerini korurlar. Onlar eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten korurlar. Doğrusu bunlar zemmedilmezler. Bu sınırları aşmak isteyenler, işte bunlar aşırı gidenlerdir. Onlar emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler. Namazlarına riayet ederler. İşte onlar temelli kalacakları Firdevs Cennet’ine varis olan mirasçılardır. Mü’minun, 1-11”. 

“ (Şirk ve nifaktan) tevbe edenler, hamd edenler, oruç tutanlar, rükû ve secde yapanlar(namaz kılanlar), iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın hudutlarını (şeriat hükümlerini koruyanlar, onları yerine getirenler) var ya işte böyle mü’minleri müjdele. Tevbe- 112”.

“Rahman olan Allah’ın kullar yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler. Cahiller kendilerine (hoşlanmadıkları bir) laf attıklarında “selam” derler (sözün doğrusunu söyler ve onlarla çatışmazlar). Onlar ki Rablerine secdeler ve kıyamlar yaparak (namaz kılarak) geceyi geçirirler. Onlar ki, şöyle derler; Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını sav, muhakkak ki onun azabı devamlı bir helaktir. Doğrusu o, ne kötü bir karargâh, ne kötü makamdır. Onlar ki, harcadıkları (infak) zaman israf etmezler, cimrilik de yapmazlar ve bu ikisi arasında orta bir yol tutarlar. Onlar ki, Allah’la beraber başka bir ilaha ibadet etmezler, Allah’ın haram kıldığı nefsi haksız yere öldürmezler, zina yapmazlar. Kim ki bunları yaparsa günahının cezasına kavuşur, kıyamet günü de azabı katmerleşir ve bu azab içerisinde hakir olarak ebedi kalır. Ancak tevbe eden ve iman edip de Salih amel işleyen kimse müstesnadır, çünkü bunların kötülüklerini Allah iyiliğe çevirir. Allah Gafur’dur- çok bağışlayıcıdır. Rahimdir- çok merhametlidir. Kim tevbe eder de Salih amel işlerse, muhakkak ki o, makbul bir şekilde Allah’a döner. Onlar ki, yalana şahitlik etmezler ve boş söz konuşanlara rast geldikleri zaman, bulaşmadan iyi bir şekilde yüz çevirir geçerler. Onlar ki, Rablerinin ayetleriyle kendilerine öğüt verilince, sağır ve kör olarak bunların üzerine düşmezler (hakkı işiterek ve doğruyu görerek Allah’ın ayetlerine bağlanırlar); onlar ki, Ey Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve nesillerimizden gözlerimizin süruru (sevinci) olacak iyi kimseler ihsan et ve bizi takva sahiplerine imam (önder) yap derler. İşte bütün bu kimseler, Allah yolundaki sabırlarına mukabil Cennet’in yüksek mevkileriyle mükâfatlanacaklar ve orada (melekler tarafından) sağlık ve selametle (dua ile) karşılanacaklardır. Orada ebedi kalacaklar; o ne güzel bir karargâh ne güzel bir makamdır!”. (Furkan, 63-76)

“De ki, eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz, elinize geçirdiğiniz mallar, kesada uğramasından korka geldiğiniz bir ticaret ve hoşunuza gitmekte olan meskenler size Allah’tan, O’nun Peygamberinden ve O’nun yolundaki cihaddan daha sevgili ise; artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleye durun. Allah fasıklar güruhunu hidayete erdirmez. Tevbe- 24”

“Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah’a ve Resulüne iman ettikten sonra şüpheye düşmeyip, Allah yolunda malları ile canları ile mücahade etmektedirler. Hucurat- 15” ayetlerinin sübut bulması ve davranışlarına yansıması gerekir.

Ayetler tahlil edildiğinde bir mü’minin vasıflarının sıralandığı görülür. Allah’ın rızasını kazanmak için hareket edenler kâmil mü’min olmaya gayret etmelidirler ki, davalarında muvaffak olsunlar.

Sonuç olarak iktidara talip olan bir fikir hareketinin inandırıcılığı ve muvaffakiyeti mensuplarının fikir ve fiil birliğini sağlamasına bağlıdır. Dolayısıyla i'lay-ı Kelimetullahı kendisine şiar edinen nizam-ı âlem ülkücüsünün de bu realiteden hareketle nefsini tezkiye ederek fikir ve fiillerinde (davranışlarında) yani ahlakında tutarlı olması gerekir.

Nizam-ı âlem ülkücüsünün tutarlılığı ancak vahiy kültürünü (vahyin ilkeleri) yaşamasıyle gerçekleşir.

Vesselam.

1-   1- İmam Gazalî, ihya-u Ulumi’d-Din, C.3, s.125, İstanbul-1973

Bizim Dergâh, Aylık Fikir Dergisi, Yıl. 6, Sayı. 63-64, Temmuz, Ağustos-1993, Ankara

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?