17 Mart 2022 Perşembe

Mehmet Akif’in Kabri için

 Mehmet Akif’in Kabri için

Veysi ERKEN

 Değerli dostlar.

Zekeriya İyilik  ağabeyimiz merhum Mehmet Akif’in kabri ile ilgili bir broşür gönderdi. Muhtemelen merhumun vefatından (27 Aralık 1936) bir yıl sonra mezarının perişan halini gören bir avuç öğrenci “KABRİ”ni yaptırmak için hazırlanmış ve 15 Kuruşa satılarak bir mezar yaptırılmıştır.

Duygu yüklü ve faciayı anlatan bir çalışma. Broşür şu başlıklardan oluşmaktadır. Bir yerinde mezar yeri olarak bir toprak yığını fotoğraflanmıştır.  

Önsöz

Akif, ruhu, mezarı...                                        Hukuk F. Abdürrahman Konuk 

Akif’in ağzından akan kan                             M. Atsızayoldaş

Ödenmeyen borç                                             Hukuk F. A. R.

Mezarı Başında                                               Tıb F. M. Onbaşıoğlu

Akif’in Mezarı Önünde                                  Hukuk F. M. S.

Hayal ve Hakikat                                            Kabataş Lisesi Nejad E.

Geciken Vazife

Akifin Kabri                                                   Tıp F. Ş. Edguer

“Mezarsız şair” faciasının Son Perdesi.       Edebiyat F. Ergenekon.

Kabirin perişanlığını gören gençler para temin etmek için bir brojürü hazırladıklarını şu şekilde ifade ediyorlar. “Bir yığın toprak ki Akif’i gösterecek küçük bir işaret bile yok!

Taşsız mezar. Bu broşürün temin edeceği hasılat, ilk broşürünki ile en titiz bir ciddiyet ve samimiyet ile gençliğe layık ve Mehmet Akif'in şahsına uygun bir mezar yaptırmak için harcanacaktır. Hukuk F. Abdürrahman Konuk”

Bir yıl sonra merhum Akif’in kabri başında “Ölümünün yıl dönümü günü, onun taşsız mezarı başında üç asker milli marşlarını söylediler ve selâma durdular.”

“Çanakkale şehitlerine bir milletin kuramadığı âbideyi bir başına inşa eden Akif’i bir yıl önce ay yıldızlı bayrağile kefenlerken ağzından sakalına akan kanı gördüm.” M. Atsızayoldaş”

Yıl dönümünde anma için toplanan gençlik bir taşı olmayan mezar başında büyük bir üzüntü ve ızdırap duyar  ve “Büyük “ölünün” bugün kıymetli hatırası etrafında toplanan bir gençlik kitlesi uzun bir yılın ardından duyduğu tahassür ve iştiyakın sevkiyle onun kabrini ziyarete gitti.

Kabir mi?

Heyhat...

Üzerinde bir taş bile bulunmayan bir yığın toprak; sinesine aldığı aziz vücudu, ebedî sükunetleri içinde uyutarak izini bizden saklamak istiyor. Hayır, büyük ölü hayır! Sen izsiz yaşamadın ve unutulmak için ölmedin. Geçen yılın yine böyle bir gününde seni eller üstünde taşıyarak buraya bırakan yüzlerce insan, yükselen hıçkırıklar arasında seni unutmamağa and içmemiş miydi? Ne yazık ki bugün yine aynı kimseler sana bir taş -bile-dikememekten duydukları hicabı, senin yüksek vakarının önünde başlarını eğerek ruhlarının derin sızısına gömmeğe çalışıyorlar.  Hukuk F.  A.R.” diye dile getirirken, büyük acıyı ve üzüntüyü Tıp F. M. Onbaşıoğlu “Akif! Seni, yaşına giren toprak ömrünle böyle karşımızda çıplak bir tümsek altında görmek bize acıların en acısı geldi. Meğer, bir adamın, bir tarihin ve hatta bir devrin unutulması için bir yıl kâfi gelirmiş; bunu da öğrendik.

Milyonla kahramanın ebedî mezarlarını yapan Akif’i, taşsız ve işaretsiz bir toprağa bırakıp da aradan bir yıl geçtikten sonra böyle yüzümüz kızara kızara arayacak, nihayet bir mezarcının delâletine mi muhtaç kalacaktık? Diye terennüm eder.

Esasında anmak için toplanan gençler önce mezarın yerini bulamaz, bulunca perişanlığı fark eder.  Perişan Mezar”ı  M.S “Rüzgâr, soğuk yüzleri kamçılarken Akif'in mezarını arıyoruz. Ölüm onu korkunç ellerile aramızdan kaptığı gibi, bu gün de yattığı yeri gizliyor. Nihayet mezarcıya sormakla kabrini bulduk. Her taraf dümdüz, ölgün ve sessiz... Her gün olduğu gibi, bugün de mezarlıkta mezarlığa yaraşan mezarlık sessizliği ve korkunçluğu var. Hukuk F. M.S.” diye tasvir eder.

Törenden sonra mezarlıktan dönenlerden birinin haleti ruhiyesi darmadağın olmuştur. Şöyle tasvir eder durumu.  “Akif’in kabrinden dönüyordum.

Bu büyük adamın mezarının hali beni çok müteessir etmişti. Müfekkirem hep onunla meşguldu.

Yolda ve evde hep onu düşündüm.

Gece yatarken bile kafamda Akif’in taşsız kabri vardı.

Koca Akif mezarsız ha... Ne acıklı manzara.”

Kabataş Lisesi Nejad E. Akif’in kabrinden dönüyordum.

Bu büyük adamın mezarının hali beni çok müteessir etmişti. Müfekkirem hep onunla meşguldu.

Yolda ve evde hep onu düşündüm.

Gece yatarken bile kafamda Akif’in taşsız kabri vardı.

Koca Akif mezarsız ha... Ne acıklı manzara.”

Ve diğer bir tasvir.

“Mezarlığa girdik... Gözler kendilerini uzaktan çekecek bir abidenin yerini araştırıyor.

Fakat yanlış mı geldik?

Yoksa haberimiz olmadan Akif’i başka bir yere mi naklettiler.

Şuraya buraya koşuyor, abide arıyoruz, bulamayınca büyük mezar taşlarını, 'nihayet küçüklerini okuyoruz. Fakat onun ismine tesadüf edemiyoruz. Nihayet geçen sene bıraktığımız yeri bulduk. Burada toprakları dağılmış, üzerinde otlar bitmiş, yakında izi kaybolacak bir mezar var.

Hayır, burası Akife ait değildir.

Ne bir anıt, ne bir küçük taş, ne de Akif’in burada yattığına işaret edecek en küçük bir delil... Hiç bir şey yok. Sadece bir toprak yığını. Mezarcıyı çağırıyoruz.”

“Yine öyle bir gün ... müthiş bir soğuk. Göz alabildiğine bir çamur deryası. Bir toprak yığını ve onun soğuktan moraran ellerini Sema’ya kaldırmış gençler...

Gür bir ses İstiklâl Marşını söylüyor. Ağır, fakat müheyyiç... Zahiren sakin, fakat hakikatte ateşle dolu... Dört bucaktan toplanıp gelmiş, kalpleri Akif'in sevgisi ile dolu, bu gençlik ile dağılmış harap mezar arasında ne büyük bir tezad var ...

Burası ne için böyle bırakılmış ?.. Bu hal bizler için ne kadar yüz kızartıcı...Tıp F. Ş. Edguer”

Bu durum mezarcı ile olan bir  konuşmayla nihayetlenir.  

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak! ın tükenmez iman kaynağını, hız alevini veren temiz insan, büyük şair, yüce bir Türk, bu bir kucak toprağın altından, bu yerle bir olmuş mezardan, mağfiret nuruna bürünerek kalktı, gülen bir yüzle:

- Oğul, oğul.. Ben makbersiz' değil, kefinsiz bile yatabilirim, gönlüme gömdüğüm yüz binlerce şehit gibi.. dedi. Ve beyaz bir gölge gibi yine bir kucak toprağına döndü.

Hayır, mezarsız şair! Mezarsız şair!

Sen mezarsız kalmıyacaksın. Senin mefahir taşını, ay yıldızlı bayrağına, senin şiirlerinin alevini bürüyerek hür ufukları fethe koşan gençlik koyacaktır.

 Gençlik! Büyük ölülere hürmet ve minneti, büyük dirilere duyduğu şükran hissile gençlik yapacaktır senin makbereni!.. Edebiyat F. Ergenekon”

Bu broşür şunu göstermektedir ki, milletin gönlünde ve hafızasında yer edinenler baskıyla, zulümle unutturulamazlar.

Toprak olan kabirleri yok olsa da milletin kalbinde, gönlünde ve hafızasında gömülü, nakışlı ve taze olmaya devam edecektir.

Selam ve Sabırla…17.03.2022

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?