19 Ekim 2009 Pazartesi

Yaş Sınırı Kaldırılsın

Yaş Sınırı Kaldırılsın Ve… Müslüman Azınlıkları Araştırma Merkezi

Veysi ERKEN

Türkiye’de hep azınlık haklarından bahsedilir.

Azınlık hakları gasp edilsin mi?

Elbette ki , hayır.

Ancak hayatın çekilmez hale getirildiği çoğunluk için en ufak bir iyileştirme söz konusu olduğunda “malum azınlık” feveran ediyor, ortalığı toz dumana boğuyor ve sonunda haklar güme gidiyor. Tipik misali Anayasa’da yapılan bir değişiklik ve azgın azınlığın “kaosa kalkan 411 el” feveranıdır

Evet aziz dostlar.

Bugün ülkemizde çoğunluğun hak ve özgürlükleri gasp edilmiş durumda. Çoğunluk kabul edilen Sünni Müslümanların hak ve özgürlükleri tarumar edilmiştir.

Kur’an-ı Kerim’in öğretilmesine getirilen kısıtlamalar dünyada eşi menendi ve bir benzeri yok. Örtü mağduriyeti ve zulmü her yerde devam ettirilmektedir. İş yerlerinde kapatılan mescitler , namaz kıldığı için işini kaybedenler işin cabası.

Kısaca Türkiye’de sadece azınlıkların hak ve özgürlük sorunu yoktur. Esas sorunu Müslüman Sünni çoğunluk yaşamaktadır.

Duyarlı Müslümanlar kampanyalar yürütmekte ve bir avuç oligarşik çete tarafından gasp edilmiş haklarını ve özgürlüklerini talep etmekte.

Bütün duyarlı insanlara sesleniyorum.

Meşrebiniz, mezhebiniz ve hatta dininiz ne olursa olsun gelin hak ve özgürlükleri sağlayacak kampanyalara destek olalık.

Duyarsız kalan Ak partilileri, MHP’lileri, CHP’lileri, DTP’lileri ve bilumum “kuzuların sessizliği”ni oynayanları deşifre edelim.

Bizi unutanları yokluğa mahkum edelim.

Bu vesile ile diyorum ki, “yaş sınırı kaldırılsın” kampanyasına destek vermeyen herkes vebal altındadır.

Sessiz kalan herkes zalimin safındadır.

Unutmayalım.

Zulme rıza zulümdür.

Ve… Müslüman Azınlıkları Araştırma Merkezi

Geçenlerde Nurten Ceceli Alkan ümmet-i Muhammmedin durumu ile ilgili bir sohbette bulundu. Gerçekten güzel hazırlanmış ve hüzün dolu fotoğraflarla desteklenmiş bir sohbetti.

Bu sohbet bende derin bir iz bıraktı.

Kendime sordum.

İslam alemi hangi durumda.

Sohbette bahsedildiği kadar durum kötü mü?

İslam toplumlarından nasıl haberdar olmalıyız ve nasıl yardımlaşmalıyız.

Bugün sayısı bir milyar beş yüz yetmiş milyon nüfusa ulaşmış bir İslam coğrafyasından bahsediliyor. Öyle bir coğrafya ki, dünyanın bütün ülkelerini kapsamakta.

Çoğunluk veya azınlık olmak üzere her ülkede Müslüman olduğundan bahsedilmektedir. Üzülerek belirtmeliyim ki, araştırmayı yapanlar gayrı Müslim.

Evet…

Aziz dostlar bir sohbetin bende bıraktığı iz.

Bir tarafta ihtişam öbür yanda sefalet.

İşte İslam coğrafyasının hali.

Arakan’daki Müslümanların durumundan kaçımızın haberi var dersiniz.

Ya Aafrika’daki hergün ölen açların.

Hani hepimiz bir tarağın dişleri gibiydik.

Hani komşusu aç iken tok yatan bizden değil idi.

Ya her gün boğazlananların durumu.

Acilen Müslümanların durumunu inceleyecek, araştıracak ve yardım yollarını açacak bir merkeze ihtiyaç var. Bilhassa “Müslüman azınlıklar”ın durumunu ortaya koyacak bir merkez.

Unutulmamalıdır ki, hepimiz Hz. Ademin’in çocuklarıyız ve hangi ülkede olursa olsun Müslüman kardeşimizdir. İster tek kişi olsun.

Bilinmelidir ki, Müslümanların ve tüm mazlumların acısını hissetmenin yolu onların varlığından haberdar olmaktan geçer.

İslam coğrafyasının durumunu ve çözüm yollarını ortaya koymanın görevi fertleri aşar. Kurumlar devreye girmelidir.

Mevcut kurumlar işe yaramıyorsa yeni kurumları oluşturmak hepimizin vazifesi.

Aklıma ilk gelen kurumlar İslam Konferansı Teşkilatı, TİKA ve Yunus Emre Vakfı oldu. İKT’nin imkanları fazla.

Haydi iş başına.

İslam coğrafyasının mazlumlarını tanıyalım. Servetlerinin içinde Karunlaşanları deşifre edelim.

Belki hissiyatımız uyanır ve ağaç kütükleriyle yurtlarından kaçmaya çalışan mazlumlara faydamız dokunur.

Netice-i kelam. Hissiz olmayanlara duyurulur.

Selam ve Sabırla…………….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?