9 Ekim 2014 Perşembe

Ekranların (olayların) Arkasında Kimler Var?



Ekranların (olayların) Arkasında Kimler Var?

 Veysi ERKEN

                                              Güzel söz Allah’a yükselir. (35)Fatır-10
                                                   Güzel bir söz kökü yerde sabit dalları
                                      havada güzel bir ağaca benzer. O Rabbinin izni
                                      ile her zaman meyvesini verir (14) İbrahim-24

            Esasında “özgürleştirme veya köleleştirme aracı olarak dil ve edebiyat” başlıklı bir yazı yazmaya başlamıştım.
            Şunu fark ettim ki, yazı aynı zamanda son olaylarla da irtibatlandırılabilir.
            Evet dostlar;
            Türkiye İslam coğrafyasının beynidir.
Kafasıdır.
Tarih boyunca bu beyni dağıtmaya çalışan topluluklar, gruplar olmuştur.
Bu topluluklara meydan okuyan ve onları bertaraf eden Kılıçarslanlar, Selahaddin Eyyubiler, Fatihler olmuştur.
Ülkemize ve ülkemizin insanına kinle, hınçla saldıranlar içten piyonlar da bulmuşlardır. Bugün olduğu gibi.
Gezi, Aralık ve en son Kobani bahanesiyle gerçekleştirilmek istenen kalkışmalar bunun örnekleridir.
Türkiye’nin baş olmasını istemeyenler hep ekranın ardında olmuş ve piyon kullanmıştır.
Piyonları vasıtasıyla toplumun dimağını da iğfal etmeye çalışmıştır. Yüzlerce kılığa girmiş, bin bir suratlı olmuştur.
En kirli yüzü derviş kılığındakidir.
Son hadiseleri göremediğimiz yüzlerle okumaya çalışalım lütfen.
O göremediğimiz yüzlerin dil ve edebiyatla zihin dünyamızı nasıl tahrip ettiklerini, sadece zihin dünyamızı değil etrafımızı nasıl yakıp yıktıklarını anlamak için başladığım yazıyı sizlerle paylaşayım.
“İnsanın zihnini şekillendirmede dil ve edebiyat her zaman bir vasıta olarak kullanılmış ve kullanılmaya devam edilmektedir. Zira insanlar konuşa konuşa etkileşir ve anlaşır. Özellikle dil ve edebiyat kitle iletişim araçları ile daha etkili hale gelmiştir denilebilir.
 Bu durum “Ekranların Arkasında Kimler Var” isimli makalede nefis bir şekilde tasvir edilmiştir. Okuyalım: “Dünya tarihinde hiçbir iktidar sahibi, bugün Amerikan kitle iletişim araçlarını yönlendiren bir avuç kişinin sahip olduğu imkânlara sahip olmamıştır. Üstelik bu iktidar, hiçte öyle soyut bir ‘iktidar’ değil; bu iktidar, elle tutulur, gözle görülür bir biçimde evlere giriyor, çoluk çocuk dinlemeden milyonlarca insanın zihnini denetim altında tutuyor.
             Kitle iletişim araçlarıyla, önce bir dünya imajı çiziliyor, ardından da, çizilen bu imaj hakkında ne düşünülmesi gerektiği kitlelere empoze ediliyor. Bir başka deyişle, üzerinde düşünülecek dünya da, bu dünya hakkında düşünülebilecek şeyler ve düşünme biçimleri de, bu bir avuç insan tarafından tayin ediliyor.
              Kendi yakın çevremiz ve yüz yüze iletişimde bulunduğumuz insanlar hakkında sahip olduğumuz bilgiler dışında, dünya hakkında bütün bildiklerimiz veya bildiğimizi sandıklarımız bize günlük gazeteler, haftalık dergiler, radyolar ve televizyonlar gibi kitle iletişim araçlarından aktarılıyor, benimsetiliyor.
            Hangi haberlerin bize ulaştırılması gerektiğine, hangi sırayla ulaştırılacağına ve dünya imajımızın hangi kelimelerle çizileceğine hep bizim dışımızda yüzlerini bile görmediğimiz bu insanlar karar veriyorlar. Bununla da yetinmiyorlar, bize ulaştırdıkları bu haberleri, ayrıca tahlil de ediyorlar: Böylece neyi nasıl düşüneceğimizi de bu insanlardan öğreniyoruz.  Nabi Avcı, Kitle Kültürü Enformatik Cehalet,  Rehber Yayınları, Ankara 1990. 170-171”
            Medya ile ilgili yapılan bu tespitler bütün alanlar için tıpatıp olup “Beyni ve kafayı (Türkiye) ortadan kaldırmak için ülkemizde ve İslam dünyasında sergilenen vahşeti anlatıyor mu?
            Biraz tefekkür lütfen.
Selam ve Sabırla

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?