14 Nisan 2015 Salı

Köle Yetiştirme Eğitimi



Köle Yetiştirme Eğitimi
                                                                             
           Veysi ERKEN

            İslâmi anlamda “Akıl” ve “hürriyetten (özgürlük) ” mahrum olan insan sorumluluktan “azad” kabul edilmektedir.
Bu gerçekten hareketle insanı eğitirken bu iki kavram beraber göz önünde bulundurulmalıdır. İki kavramı esas almayan “maarif sistemi” insanı köleleştirir.
Bilindiği üzere “maarif sistemi” “tedrisatı” bununla ilgili “talim” ve “terbiye”yi ve sonucu olan “tahsil”i kapsar.
“Akıl ve özgürlüğü” beraber temel ilke kabul eden “maarif sistemi” insanın önündeki engelleri kaldırır. Bireyin “bilgi ve beceri geliştirme hakkını kısıtlayan bütün engelleri en aza indirmeye çalışır. Hatta yok eder.
Tabi ki, işleyiş hep bu iki ilkeye dayalı olmamaktadır.
Denilebilir ki, insanı eğitme faaliyetleri insanlık tarihi kadar eskidir. İlk insan aynı zamanda “ilk peygamber” olması hasebiyle kendi neslini ilahi emir ve yasaklar manzumesinin belirlenmiş olduğu “hududullah” dairesinde “akla” ve özgürlüğe” dayalı gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.
Ancak, kendini egemen kabul eden insanoğlu bu düzeni bozmuş ve “beşeri aklı” esas alarak “eğitim”in niteliğini bozmuştur. Dolayısıyla talim ve terbiye kavramlarını ihata edecek tarza kullanılan “eğitim” mefhumu ile ilgili sürecin işletilişinde birbirine zıt iki bakış tarzının gelişmesine yol açmıştır.
 Birinci bakış tarzı insanın dimağını belirlenmiş şablonlara göre geliştirmeyi hedefleyen “köle yetiştirme eğitimi”, diğeri ise insanın dimağını düşünmeye, kendini geliştirmeye ve becerilerini dilediği tarzda geliştirmeye sevk etmeyi hedefleyen “özgür insan yetiştirme eğitimi”  biçimindedir.
            Kısaca eğitim sürecindeki ayrışma vizyon ve buna bağlı olarak muhtevada görülür.
            Ferdin “benliği” ve “Kişiliği”nin oluşumunda evrensel gerçeklerin yerine kendi kalıplarının hâkim olmasını tasavvur eden yöneticilerin/egemenlerin eğitim modelleri “köle yetiştirme eğitimi”ne dayanır. Böyle bir bakış tarzına sahip olanların eğitimden beklentileri kendilerine hizmet edecek “bende”lerin yetiştirilmesidir. Kendi kalıplarını “yetiştirme” süreçlerinin düzenli işleyişi için hayatın bütün alanlarına yaymaktan geri durmazlar. Bilgi ve beceri geliştirme alanlarını planlama, sınırlama, kısma ve bireyleri tek tipleştirme arzusu bu tarz eğitimin yegâne amacıdır.
            “Köle yetiştirme Eğitimi”nin amacına ulaşılması için bireylerin belirlenmiş şablonlara göre hazırlatılmış kitapları ezberlemesi, belili zaman diliminde okul denilen mekânlarda bulunması ve zorunlu sürelerin olması esas kabul edilir.
            Böyle bir kabulden sonra bütün doğruların kendi tornalarından çıkmış kitaplarda mevcut olduğu fikri işlenir. Bir başka ifadeyle bu tür ideolojik eğitimlerde söz konusu olan önceden belirlenmiş muhtevayı ezberletmektir.
            Zihinleri daraltan ve insanın insan olma özelliklerini yok eden, onu köleleştiren, belirlenmiş şablonlara karşı çıkanlara anında “hain” damgası vurulur, hadleri bildirilmeye çalışılır.
            Buna mukabil “özgür insan yetiştirme eğitimi”nde bireylerin önüne önceden kesin doğruluğu öne sürülen kalıplı muhteva ve sınırlandırılmış alanlar konulmaz. Evrensel gerçeklerin ortaya çıkabilmesi hedefi esas kabul edilir. Bu bakış tarzı “bende”lerin yetişmesini engeller.
            Özgür insan yetiştirme eğitiminde süreç ulvî hedefler doğrultusunda farklılıkları geliştirecek tarzda sorgulayıcılık ilkesine göre işletilmeye çalışılır. Önceden belirlenmiş şablonlara göre hazırlatılmış metinler değil, kitaplar okutulur. Kitapların içinde yer alan muhtevanın tartışılması ve eleştirilmesi hedeflenir. Öğrenim alanları ve bilgi talep tarzları esnek tutulur. Katsayılar, milimetrik puanlamalar ve kastlaştırılmış bölümler ve bölmeler olmaz. Bir başka ifadeyle bu bakış tarzında muhtevanın tartışılması ve alan değişiklikleri sağlanır. Böylece birey dilediğince bilgi edinme ve beceri geliştirme imkânına kavuşur.
            Değişim ve dönüşümü yaşayarak kalkınan ve dünyaya yön veren ülkelerin eğitim süreçlerinin tahlilinde karşımıza “özgür insan yetiştirme eğitimi” mantığı çıkar. Bu tür ülkelerde eğitim süreci hiç bir zaman yönetme gücünü elinde bulunduranların şablonlarına, kalıplarına ve ihtiyaçlarına göre düzenlenmez. Eğitim ferdin evrensel gerçeklere uyumunu sağlamak için düzenlenir.
             Özgür eğitim sürecinin muhtevası belirlenirken ferdin “akılcı” ve “duygusal” zihninin geliştirilmesi ve gelişen zihinle muhakeme edebilmesi esas alınır.
            Gelişmiş zihinlerin hâkim olduğu ülkelerde süreç bu şekilde işletilirken, değişim ve dönüşümün oluşmasını engellemeye çalışan yönetimlerin hâkim olduğu ülkelerde ise “köle yetiştirme eğitimi” mantığı esas kabul edilir. Böyle bir eğitim süreci yönetme gücünü elinde bulunduranların hâkimiyetlerinin devamı için ön şart durumundadır.
            Eğitim sürecinin işletilmesinde asıl sorun bu iki bakış tarzının hâkim kılınma çabasında ortaya çıkmaktadır. Kendi bilincinin farkına varmış olan fertler “özgür insan yetiştirme eğitimi”ni talep ederken, yönetme gücünü eline geçirmiş olanların kendi varlık sebepleri olan “köle yetiştirme eğitimi”nden vazgeçmek istemeyişleri öne çıkar.
          Sonuç olarak tarihi süreç içinde eğitim tarzları incelenildiğinde “akıl” ve özgürlük” beraber esas alınmadığından her dönemde bu iki tür eğitim felsefesinin çatışma halinde olduğu görülür.
Dün olduğu gibi bugün de kendini toplumun “velinimeti” sayanların “özgür insan yetiştirme eğitimi” anlayışının hâkim olmasının önündeki engelleri arttırma isteğinde oldukları aşikârdır. Önemli olan bütün engellerin aşılarak toplumu oluşturan fertlerin bilinçlendirilmesi ve zihinlerin kula kul olmaktan kurtarılmasıdır. Zira kula kul olmayan zihniyetlerin hâkim olduğu ortamlarda “köle yetiştirme eğitimi”nin şansı yoktur ve olamaz.  
            Selam ve Sabırla… 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?