16 Şubat 2016 Salı

Huzur İslam’dadır



 Huzur İslam’dadır

Veysi ERKEN

            İnsanlar “huzur” ve “mutluluk” arıyor.
            Peki, bulabiliyorlar mı?
            Bu soruyu cevaplandırmak kolay değildir.
            Zira insanların fıtratlarında “Habil”lik ve “Kabil”lik vardır.
            Şakileleri buna göre oluşur.
            İnsanın huzur bulması inanma ve inandığını yaşamasına bağlıdır.
            Tabii ki, burada kastedilen “İslam”dır.
            Vahyedilendir.
            Eğer Müslüman'ım diyenler dinlerini asli ve yegâne kaynak olan “kitap” ve onun uygulaması olan “sünnet”e göre yaşarlarsa iki cihanda da huzuru ve mutluluğu bulurlar.
            Cenabı Allah “Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir. Beyyine 5” vahyini insanlara tebliğ ve beyan ederken, Müslüman’ım diyenlerin ekseriyeti “din”i cenabı Allah’a has kılmıyor.
            Has kılmadığı gibi yorum yaparken İslam’ı direk suçluyor.
            Esasında her Müslüman dinini Kur’an'dan öğrenmek durumundadır. Zira Kur’an bilinsin, anlaşılsın ve yaşansın diye vahyedilmiştir.
            Huzuru bulamayanlar bilerek veya bilmeyerek İslam’ı başka yerde arayanlardır.
            İslami anlamda mümin hayatını cenabı Allah’ın vahyi ile şekillendirmeye çalışır ve kalbi onun zikriyle titrer ve huzur bulur. “Müminler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler. Enfal-2” Kurbandan bihaber İslam’ı yaşamak isteyenlerin kalpleri ürpermediği gibi “tevekkül”ü başkalarına nispet ederler.
            Bu durumda olanların ekseriyeti yaptıklarının farkında değillerdir. Dini Allah’a has kılmadıkları için inançlarını “beşer”in davranışlarına göre şekillendirirler.
            Hâlbuki “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. Ali İmran 103” ayetinde belirtildiği gibi sımsıkı sarılacağımız “Kur’an”dır.
            Hayatımızı vahyedilen doğrultusunda tanzimle mükellefiz. Falanın uygulaması, feşmekanın görüşü bizi mutlak anlamda bağlamaz.
            Âlimden ve ilimden istifade etmeyecek miyiz?
            Elbette istifade etmemiz gerekir.
            Ama unutulmamalıdır ki, söylenilen her söz ve icraata konulan her uygulama “Ku’an”ın süzgecinden geçirilmesi gerekir.
            Art niyetli olanları bir kenara bırakacak olursak insanlar yanılır diyebiliriz. Yanılan Âlim olsa bile yanılgılarına ittiba edilmez. Dolayısıyla her ifade, söz, davranış veya icraat “Kur’an” mihenginden geçirilmelidir.
            Bu anlayış “Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir. Ali İmran 19” ayetinin gereğidir.
            Bu şekilde davranmayanlar başkalarının davranış ve sözlerini din edinmiş olurlar. İşte huzursuzluğun kaynağı budur.
            Hâsılı kelam “huzur İslamda”dır.
            Huzursuzluk İslam’ın ana kaynağı olan Kur’an’ın okunup, bilinip ve yaşayışımıza geçirmeyişimizdir.
            Selam ve Sabırla…
           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?