4 Ağustos 2016 Perşembe

Fetöcü İhaneti ve Saldırı Sonrası



Fetöcü İhaneti ve Saldırı Sonrası

Veysi ERKEN

            Fetöcü yapılanmanın ülkemize ne kadar zararlı olduğuna dair yüzlerce yazım vardır. Gelinen nokta sevindiricidir.
            İlk olarak bu hain örgütün beyninin Siyonist Haçlı olduğu gerçeği devleti oluşturan mekanizmalar tarafından açıkça ilan edilmektedir.
            Sayın Cumhurbaşkanının “SENARYO DIŞARIDA YAZILMIŞ”, batı ülkeleri geçmiş olsun bile demediler tarzındaki ifadeleri bu gerçeğin yüksek sesle dillendirilmesidir.
            Evet;
            FETÖ ve benzeri tüm örgütler Siyonist Haçlı zihniyetinin maşaları, taşeronları ve hain yapılanmalarıdır.
            Ülkemize karşı saldırıda bulunan bütün örgütlerin beyni aynıdır ve yabancıdır.
            Bu örgütler kurgulandıkları gibi saldırmaktadırlar.
            “Saldır Co” emrini yerine getiren mankurtlardır.
            Son saldırıda sadece FETÖ’ nün kullanıldığını düşünmüyorum. Bütün hain örgütlerin birden harekete geçirildiğini düşünüyorum.
            GEZİ kalkışmasında nasıl FETÖ yardımcı olarak var idiyse, bugün de başka örgütler de FETÖ ile birlikte maşa olarak kullanılmışlardır.
            Buradan hareketle diyorum ki, tedbirler ona göre alınmalıdır.
            Yoksa tehlike devam eder.
            Baksanıza Siyonist Haçlı zihniyeti hemen harekete geçmiştir.
            Ekranlarda maşaları bol bol arz-ı endam ediyorlar.
            Bilimsel(!) açıklamalarda bulunuyorlar. Batının düşman olmadığını, böyle yaklaşımın ülkeye zarar vereceğini söylüyorlar.
            Bu yetmezmiş gibi “cemaat abileri” isimsiz mektuplar yayınlıyorlar.
            Bu alçak ve zehirli tutumlara başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere bu ülkenin sevdalılarının kanmayacağını düşünüyorum.
            Özellikle “tutsak zihin” ve “akademik bağımlılık” derekesindeki -en hafif tabiriyle- ahmakların yorumları kaale alınmamalıdır ki, Siyonist Haçlı oyunu bozulsun.
            Tutsak zihinlileri ayrı değerlendirecek olsak bile yıllardır haşhaşi FETÖ örgütünün “dai” ve “fedai”si konumunda bulunanların mutlak surette isimlerini gizlemeden, takiye derekesine düşmeden ne yaptıklarını, neleri bildiklerini ve kimlerle hangi kodlarla irtibatlı olduklarını açıklamaları gerekir.
            Eğer “zerre-i miskal” kadar bu ülkeye sevgileri, “zerre-i miskal” kadar cenabı Allah’a, Hz. Peygambere (s.a.v.) imanları ve “zere-i miskal” kadar “İslami yaşayışları kalmışsa bunu yapmak mecburiyetindedir.
            Hüseyin Gülerce’nin isim söylemiyorum lafazanlıkları veya Ahmet Taşgetiren’e yazılan isimsiz mektuplar bir şey ifade etmez.
            Bilinmelidir ki, bu haşhaşiler için “tövbe” ve ”istiğfar” gerekir.
            İstiğfar işlenilen bütün suç ve günahların, kurulan ilişkilerin itirafıdır, pişmanlığıdır. Pişmanlık ve itiraf “açıklık ve şeffaflığı” gerektirir. Sütre gerisindeki açıklamalar ve sumen altındaki mektuplar anlamsızdır, gizlenmeyi devam ettirmenin alçakça bir versiyonudur.
            Tövbe için korkmadan ve gizlenmeden yapılan melanetlerin ve kurulan karanlık ilişkilerin açıklanması şarttır.
            Bu şart yerine gelmeden “tövbe” olmaz.
            Tövbe Cenabı Allah’a yönelişi ifade eder. Karanlık ilişkilerini açıklamayan, köstebekler gibi davrananların bütün ifadeleri kuşkuludur.
            Başta Sayın Cumhurbaşkanına olmak üzere tüm yetkililere sesleniyorum.
Bu hain yapılanmanın elemanları köstebek gibi tavırlarını sürdürdüklerine inanıyorum.
            Şakileleri bunu gerektirir.
            Bunlar ahlaksızlığı ahlak haline getirmiş alçaklardır. Bunun için karakter ve mizaçları bozuktur. Her türlü yalanı, iftirayı ve şerefsizliği yapabilecek sapkınlıktadırlar.
            Ülkemizin bu tür yapılanmalardan kurtulması için bugün sinmiş olan bütün kurum ve kuruluşların elden geçirilmesi gerekir.
            Askeri ve Sivil bürokrasi ile yargı bir bütün olarak yeniden ve hızlı bir şekilde yapılandırılmalıdır. Politik kuruluşlar unutulmamalıdır.
            Hiçbir bürokrat kadrolu atanmamalıdır.
            Özellikle şube müdürlüğünden müsteşara kadar bütün makamlara getirilenler “millet tarafından seçilmiş”lerle gelip gitmelidir ki, oligarşik bürokrasi kırılsın.
            Aynı şekilde “sivil görünümlü” yapılar da unutulmamalıdır. Başta eğitim kurumları (ilk, orta ve yüksek öğretim)olmak üzere Odalar, Borsalar, Barolar, Esnaf Birlikleri, Mühendis ve Mimar Birlikleri çöreklenilmiş yapılardır. Bu yapılara da KHK’lerle düzenleme yapılmalıdır ki, ülke rahatlasın.
            Bu konuda her türlü katkıyı dün olduğu gibi bugün de yapmaya çalışıyorum.
            Rıza-i bari için hareket bereketi getirir.
            Buna inanıyorum ve kırk yıldır bunun mücadelesini sürdürüyorum benim gibi inananlarla.
            Bizler ülkemizin Türk-İslam coğrafyasının “aklı”, “kalbi”, “beyni” ve “yüreği” olduğuna inanıyoruz.
            Siyonist Haçlı zihniyeti bunun için ülkemizi hedef almıştır, alıyordur ve almaya devam edecektir.
            FETÖ ve benzeri maşalar, piyonlar ve ajanlar bunun için kullanılmıştır, kullanılmaya devam edilecektir.
            Topyekûn bir aranma ve dünya liderliği için 15 Temmuz direniş ve dirilişin başlangıcı olsun diyorsak bütün kurumların, kuruluşların ve mekânların FETÖ tipi maşalardan arındırılması gerekir.
            Hâsılı kelam batının maşası medya şarlatanlarına ve isimlerini açıklamayan sahtekârlara itibar edilmeden bu arınmanın gerçekleştirilmesi icab eder.
            Selam ve Sabırla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?