9 Mart 2020 Pazartesi

Tarikatlar ve Mezhepler


Tarikatlar ve Mezhepler

Veysi ERKEN

            Uzunca yazmaya ve izaha gerek yok.
            Özellikle “başkalaştırılarak” “başkalaşan”larla “şarlatanlar” sürekli “tarikat” ve “mezhep” kavramlarını gündemde tutarak İslam’ı tahfif ve tahrip etmeye çalışıyorlar.
            Tek tek sayacak değilim.
            İdrak ve bilgileri kısıtlı olanlara diyeceğim yok.
            Ama temcit pilavı gibi aynı konuları tekrar tekrar ısıtıp gündeme getirenlere söylenecek çok şey var.
Öncelikle bu iki kelimenin sözlük anlamlarına bakalım. Tarikat yol, adet, mezhep anlamlarında kullanılmış ve kullanılmaya devam edilmektedir. Mezhep ise yol, gidilecek yer, meslek, asıl, esas, akide, doktrin, benimsenen inanç gibi manalara gelmektedir. İsteyenler sözlüklere bakabilir.
            Dikkat edilirse bir yol ve gidişten bahsedilmektedir.
            Hz. Peygamber’i (s.a.v.) dinleyen, işiten veya uygulamalarına şahitlik eden sahabe anlayış ve idraklerine göre yorumlamalarda bulunmuş ve İslam’ı yaşamaya çalışmıştır.
            Bir misal olsun diye Hz. Ali ile Muaviye arasında tarafsız kalanlar var ve bunlar hükmü Allah’a irca ettiklerinden dolayı daha sonraları “mürcie” diye anılmışlardır.
            Bu misalden hareketle diyebilirim ve diyorum ki, her mezhep ve tarikat ilkeler veya taraftarlarının davranışları bakımından eleştirilebilir, hatta eleştirilmelidir de.
            Eleştiri “Kuran-ı Kerim” ve “Hz. Peygamber (s.a.v.)in yaşayışı ve uygulayışları bakımından“ uygunluk” aranıyorsa doğrudur ve olmalıdır.
            Maalesef bugün “tarikat” ve “mezhep” kavramlarını diline dolayanlar sorunu Kuran ve Sünnete uygunluk yönünden ele almıyorlar.
            Genel ifadeler kullanılarak kendi sapıklıklarını dikte etmeye çalışıyorlar.
            Söz ve yazılarına tarikatçılar veya mezhepçiler şöyle diye başlıyorlar. Cümlelerine böyle başlayanlara diyorum ki, tarikat veya mezhep dediğinde hangilerini kast ediyorsun, tenkit ettiğin ilke ve kuralları nelerdir.
            Cevap yok.
            Aziz okuyucu.
            Biliniz ki, adı ister tarikat, mezhep, sendika, dernek, vakıf olsun “topluluk” kavramı bir gerçekliktir ve olacaktır.
            Kur’an-ı Kerimi okuyan, öğrenen, anlayan ve yaşayan bilir ki, “şuub” (şubeler) ve “kabail” bir gerçekliktir. Cenabı Allah böyle istemiştir ve buna itirazımız olamaz. Allah “kun fe yekûn” der ve olur.
            Gidişat anlamında şubeler şeklinde ifade edebileceğimiz tarikat ve mezhepleri tenkit edecekseniz usulüne göre tenkit ediniz.
            Varsa sapık ilke ve kurallarını izah ederek Müslümanları tenvir ediniz. Genellemeci olmayınız.
            Biliniz ki, genellemecilerin ekseriyeti “şarlatan” ve “başkalaştırılan” durumundadır.
            Bundan kaçınalım.
            Selam ve Sabırla…

            NOT: Yanlış anlaşılmaları bertaraf etmek için yıllar önce milli mutabakat çağrısında ifadesini bulan cümleyi tekrar ediyorum. “Allah’ın birliği ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) risaleti dışında tartışılmazım yoktur”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazı Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?